Göğe yükselen alevler, sadece Yeşil Vatan’ı değil ruhumuzu da yakıp kavuruyor!
Ne acı ki bu kahreden manzara bile siyasete malzeme yapılıyor…
Ötekileştirmenin ve ayrışmanın doğal bir sonucu olarak yakalardaki parti rozetine göre siyasi faturalar kesiyoruz!
Aklı esas alıp neden ve niçinleri sorgulayamıyoruz!
“Ahraz” ayağına yatıyoruz!
Politik hesap ve kişisel çıkarlar üzerine inşa ettiğimiz hayatın keyfini çıkarıyor, bunu bir meziyet sanıyoruz…
Dindar olmakla ahlaklı olmanın aynı kapıya çıktığını düşünüyor, genel ahlakın yerlerde gezindiği memlekette, herkes kendini “kusursuz” kabul ediyor, ötekini kınıyor, suçluyor!
Daha ötesi;
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir yurttaşının memleketi için güvenlik sorunu haline geldiğini göremiyor!
***
Üstelik;
“Bilim yapmak kafirliktir” fetvalarının dillendirildiği, "Challenger uzay mekiğini, vidalarını gevşeterek biz düşürdük" masallarının anlatıldığı, "şeyhlerin önünde tövbe vermek için uzun kuyrukların oluşturulduğu" cemaat ve tarikat bataklığında, yaşadığımız hiçbir felaketten ders çıkarmıyoruz!
Her olayda; işi “kadercilik ve ilahi cezaya bağlayıp” meseleyi kapatıyoruz…
6 Şubat depreminde olduğu gibi…
Fay hattının geçtiği arazileri imara açan politikacıları, müteahhitlerin inşa ettiği çürük binaları, yapı denetim firmalarını ve de ruhsat veren belediye başkanları ile kamu görevlilerini atlayıp, “kader” deyip olan biteni “haşa!” Allah’a bağlıyoruz!
Yezid’in Hüseyin’i katledip “kaderi böyleymiş” diyerek “suçu Allah’a atması” gibi!
Aha şimdi de ormanlarımız yanıyor…
Yine kadercilik devrede…
Kimse o cam kırıklarının ormanlara nasıl taşındığını, ormanlarda zamanında taban temizliği yapılıp yapılmadığını, söndürme ekipmanlarının yeterli olup olmadığını, Orman Bölge Müdürlüklerinin riskli bölge analizi gibi halkın katılımıyla tatbikatlar yapıp yapmadığını, halkı yeterince bilgilendirip bilgilendirmediğini, günümüz teknolojilerinden istifade edip etmediğini sorgulamıyoruz!
Bırakın bunları;
Kendimizde olanı değiştirmediğimiz müddetçe, bir toplumun değişmesinin imkânsız olduğu gerçeğini aklımıza bile getirmiyoruz!
***
Uzatmayacağım;
Tüm bu yaşadıklarımız aslında Türk Milleti’nden “Türkiyeli” çıkarma politikalarının doğal bir sonucu…
Farkı anlamanız adına söylüyorum:
Kimseden talimat almadan, traktörlerine bağladıkları tankerlerle alevleri söndürmeye koşan çiftçilerimiz gibi kazmasıyla, küreğiyle ve hortumuyla canları pahasına Yeşil Vatan için seferberlik ilan eden vatandaşlarımız Türk Milleti’ni,
Elinde benzin bidonuyla Yeşil Vatanı tutuşturan ordudan ihraç edilmiş FETÖ’cü ise Türkiyeli zihniyeti simgeliyor!
Allah bu milleti ve devleti, Türkiyelilerin şerrinden korusun!
***
Tüm orman şehitlerimizi rahmetle anıyorum…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
Türkiyeli olmak böyle bir şey!
Sabotajdan, dikkatsizlikten ve aşırı sıcaklıktan…
Memleketin ormanları yanıyor!
Göğe yükselen alevler, sadece Yeşil Vatan’ı değil ruhumuzu da yakıp kavuruyor!
Ne acı ki bu kahreden manzara bile siyasete malzeme yapılıyor…
Ötekileştirmenin ve ayrışmanın doğal bir sonucu olarak yakalardaki parti rozetine göre siyasi faturalar kesiyoruz!
Aklı esas alıp neden ve niçinleri sorgulayamıyoruz!
“Ahraz” ayağına yatıyoruz!
Politik hesap ve kişisel çıkarlar üzerine inşa ettiğimiz hayatın keyfini çıkarıyor, bunu bir meziyet sanıyoruz…
Dindar olmakla ahlaklı olmanın aynı kapıya çıktığını düşünüyor, genel ahlakın yerlerde gezindiği memlekette, herkes kendini “kusursuz” kabul ediyor, ötekini kınıyor, suçluyor!
Daha ötesi;
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir yurttaşının memleketi için güvenlik sorunu haline geldiğini göremiyor!
***
Üstelik;
“Bilim yapmak kafirliktir” fetvalarının dillendirildiği, "Challenger uzay mekiğini, vidalarını gevşeterek biz düşürdük" masallarının anlatıldığı, "şeyhlerin önünde tövbe vermek için uzun kuyrukların oluşturulduğu" cemaat ve tarikat bataklığında, yaşadığımız hiçbir felaketten ders çıkarmıyoruz!
Her olayda; işi “kadercilik ve ilahi cezaya bağlayıp” meseleyi kapatıyoruz…
6 Şubat depreminde olduğu gibi…
Fay hattının geçtiği arazileri imara açan politikacıları, müteahhitlerin inşa ettiği çürük binaları, yapı denetim firmalarını ve de ruhsat veren belediye başkanları ile kamu görevlilerini atlayıp, “kader” deyip olan biteni “haşa!” Allah’a bağlıyoruz!
Yezid’in Hüseyin’i katledip “kaderi böyleymiş” diyerek “suçu Allah’a atması” gibi!
Aha şimdi de ormanlarımız yanıyor…
Yine kadercilik devrede…
Kimse o cam kırıklarının ormanlara nasıl taşındığını, ormanlarda zamanında taban temizliği yapılıp yapılmadığını, söndürme ekipmanlarının yeterli olup olmadığını, Orman Bölge Müdürlüklerinin riskli bölge analizi gibi halkın katılımıyla tatbikatlar yapıp yapmadığını, halkı yeterince bilgilendirip bilgilendirmediğini, günümüz teknolojilerinden istifade edip etmediğini sorgulamıyoruz!
Bırakın bunları;
Kendimizde olanı değiştirmediğimiz müddetçe, bir toplumun değişmesinin imkânsız olduğu gerçeğini aklımıza bile getirmiyoruz!
***
Uzatmayacağım;
Tüm bu yaşadıklarımız aslında Türk Milleti’nden “Türkiyeli” çıkarma politikalarının doğal bir sonucu…
Farkı anlamanız adına söylüyorum:
Kimseden talimat almadan, traktörlerine bağladıkları tankerlerle alevleri söndürmeye koşan çiftçilerimiz gibi kazmasıyla, küreğiyle ve hortumuyla canları pahasına Yeşil Vatan için seferberlik ilan eden vatandaşlarımız Türk Milleti’ni,
Elinde benzin bidonuyla Yeşil Vatanı tutuşturan ordudan ihraç edilmiş FETÖ’cü ise Türkiyeli zihniyeti simgeliyor!
Allah bu milleti ve devleti, Türkiyelilerin şerrinden korusun!
***
Tüm orman şehitlerimizi rahmetle anıyorum…