Kût'ül-Amâre Zaferi ve Halil Paşa üzerinden Cumhuriyet'i yıpratma hesabında olanlar -ki özellikle de ikinci cumhuriyetçiler- epey uğraştılar…
Lakin Halil Paşa'nın da “İttihatçı” çıkması canlarını sıktı.
Enver Paşa'nın amcası olan Halil Kut Paşa, Kût'ül-Amâre Savaşı’nda birliklerimizin başındaki komutandı. İngiliz Ordusu'nu ablukaya alarak generalleriyle birlikte esir alan kahraman paşamız destan yazmıştı.
Sanki Mustafa Kemal Paşa ile Halil Kut Paşa'nın görüşleri farklıymış gibi bir şeyler üretme derdine düştüler, sahte tarih yazmaya uğraştılar, boşa kürek çektiler.
Hatta Halil Paşa, “mezarına rakı dökülmesi” vasiyetiyle karşılaşınca da şaşırdılar, öfkelendiler. Şimdiler de ise Halil Kut Paşa'nın adını bile anmıyorlar…
***
Emrindeki orduyla;
Birinci Cihan Harbi'nde Irak Cephesi'nde, bugünkü adıyla "Vasıt", eski adıyla "Kut" olarak anılan şehri kuşatan Halil Kut Paşa’nın 4 general ve 481 subayla birlikte esir ettiği 13 bini aşkın askerin, Anadolu’nun birçok şehrinde tutulduğunu biliyoruz.
Gerek Kültür Bakanlığı gerekse yabancı arşivlerde kaydına rastladığım esirler arasındaki General Charles Townshend da Hintli askerleriyle birlikte bir süre Bursa’da tutulmuştu. Hatta Kültür Bakanlığı’nın film arşivindeki görüntülerde; General Townshend’in bir sünnet çocuğu edasıyla Bursa sokaklarında gezdirilmesi bana keyif verdi.
Townshend, sonrasında Mondros Ateşkes Antlaşması'nda Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında aracılık yaptığı için serbest kaldı ve ülkesine döndü.
***
Malum;
Atatürk’ün Harbiye’den sınıf arkadaşı, Enver Paşa’nın da amcası olan Halil Paşa, 1934 çıkan kanunla “Kut” soyadını almıştı. Üstelik bu soy ismi O’na bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından Kût'ül-Amâre Zaferi’nden ötürü verilmişti.
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 117 numaralı üyesi olan Halil Paşa, II. Meşrutiyet ve 31 Mart İsyanı arasındaki dönemde İran'daki hürriyet hareketine desteğe gönderildi. 23 Ocak 1913 tarihindeki Bâb-ı Âli Baskınından sonra İstanbul Merkez Komutanlığı'na atandı. Birinci Dünya Savaşı sürerken Irak Cephesinden görevlendirilen Halil Paşa, 19 Nisan 1916’da Alman Komutan Goltz Paşa’nın Bağdat'taki karargâhında tifüsten ölmesi üzerine, genç yaşta “Mirliva” rütbesiyle 6. Ordu Komutanlığına atanmıştı. Goltz Paşa’nın vefatından 10 gün sonra da Kut Kasabası’nı kuşatıp General Charles Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu esir almıştı.
***
1957'de kansere yenik düşen Halil Kut'un vasiyeti mezarına bir şişe rakı dökülmesi idi. Vasiyeti yerine getirildi mi bilmiyorum ama Çırağan Caddesi’ndeki Yahya Efendi Dergahı’nın haziresine defnedildi.
Hiç unutmam;
2014’te Habertürk'te Murat Bardakçı'nın sunduğu "Tarihin Arka Odası" programda konuşan Dr. Necdet Özgelen, Halil Paşa'nın mezarına rakı dökülmesini vasiyet ettiğini açıklayınca herkes şaşkına dönmüştü.
Bu konu birçok yazar tarafından eleştirildi, inkâr edildi, ancak askerlerin böyle tavırları olabilir. Bu gayet doğaldır. Yaşadıkları olaylar bu haleti ruhiyeye onları iter.
Lakin bu ayrıntı;
Halil Kut Paşa’yı kullanarak cumhuriyeti ve Atatürk’ü yıpratma hedefinde olanların bütün planlarını suya düşürdü.
Tarihe böyle yaklaşılmaz zaten…
O yüzden Türk tarihinin bir bütün olduğu vurgusuyla diyorum ki:
Kut'ül Amâre'den Cumhuriyet'e giden yolda mücadele edip ter dökmüş, kan akıtmış, can vermiş bütün yiğitlerin ruhu şad olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İlhan ERDEM
Kût'ül-Amâre'den Cumhuriyet'e!
Kût'ül-Amâre Zaferi ve Halil Paşa üzerinden Cumhuriyet'i yıpratma hesabında olanlar -ki özellikle de ikinci cumhuriyetçiler- epey uğraştılar…
Lakin Halil Paşa'nın da “İttihatçı” çıkması canlarını sıktı.
Enver Paşa'nın amcası olan Halil Kut Paşa, Kût'ül-Amâre Savaşı’nda birliklerimizin başındaki komutandı. İngiliz Ordusu'nu ablukaya alarak generalleriyle birlikte esir alan kahraman paşamız destan yazmıştı.
Sanki Mustafa Kemal Paşa ile Halil Kut Paşa'nın görüşleri farklıymış gibi bir şeyler üretme derdine düştüler, sahte tarih yazmaya uğraştılar, boşa kürek çektiler.
Hatta Halil Paşa, “mezarına rakı dökülmesi” vasiyetiyle karşılaşınca da şaşırdılar, öfkelendiler. Şimdiler de ise Halil Kut Paşa'nın adını bile anmıyorlar…
***
Emrindeki orduyla;
Birinci Cihan Harbi'nde Irak Cephesi'nde, bugünkü adıyla "Vasıt", eski adıyla "Kut" olarak anılan şehri kuşatan Halil Kut Paşa’nın 4 general ve 481 subayla birlikte esir ettiği 13 bini aşkın askerin, Anadolu’nun birçok şehrinde tutulduğunu biliyoruz.
Gerek Kültür Bakanlığı gerekse yabancı arşivlerde kaydına rastladığım esirler arasındaki General Charles Townshend da Hintli askerleriyle birlikte bir süre Bursa’da tutulmuştu. Hatta Kültür Bakanlığı’nın film arşivindeki görüntülerde; General Townshend’in bir sünnet çocuğu edasıyla Bursa sokaklarında gezdirilmesi bana keyif verdi.
Townshend, sonrasında Mondros Ateşkes Antlaşması'nda Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında aracılık yaptığı için serbest kaldı ve ülkesine döndü.
***
Malum;
Atatürk’ün Harbiye’den sınıf arkadaşı, Enver Paşa’nın da amcası olan Halil Paşa, 1934 çıkan kanunla “Kut” soyadını almıştı. Üstelik bu soy ismi O’na bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından Kût'ül-Amâre Zaferi’nden ötürü verilmişti.
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 117 numaralı üyesi olan Halil Paşa, II. Meşrutiyet ve 31 Mart İsyanı arasındaki dönemde İran'daki hürriyet hareketine desteğe gönderildi. 23 Ocak 1913 tarihindeki Bâb-ı Âli Baskınından sonra İstanbul Merkez Komutanlığı'na atandı. Birinci Dünya Savaşı sürerken Irak Cephesinden görevlendirilen Halil Paşa, 19 Nisan 1916’da Alman Komutan Goltz Paşa’nın Bağdat'taki karargâhında tifüsten ölmesi üzerine, genç yaşta “Mirliva” rütbesiyle 6. Ordu Komutanlığına atanmıştı. Goltz Paşa’nın vefatından 10 gün sonra da Kut Kasabası’nı kuşatıp General Charles Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu esir almıştı.
***
1957'de kansere yenik düşen Halil Kut'un vasiyeti mezarına bir şişe rakı dökülmesi idi. Vasiyeti yerine getirildi mi bilmiyorum ama Çırağan Caddesi’ndeki Yahya Efendi Dergahı’nın haziresine defnedildi.
Hiç unutmam;
2014’te Habertürk'te Murat Bardakçı'nın sunduğu "Tarihin Arka Odası" programda konuşan Dr. Necdet Özgelen, Halil Paşa'nın mezarına rakı dökülmesini vasiyet ettiğini açıklayınca herkes şaşkına dönmüştü.
Bu konu birçok yazar tarafından eleştirildi, inkâr edildi, ancak askerlerin böyle tavırları olabilir. Bu gayet doğaldır. Yaşadıkları olaylar bu haleti ruhiyeye onları iter.
Lakin bu ayrıntı;
Halil Kut Paşa’yı kullanarak cumhuriyeti ve Atatürk’ü yıpratma hedefinde olanların bütün planlarını suya düşürdü.
Tarihe böyle yaklaşılmaz zaten…
O yüzden Türk tarihinin bir bütün olduğu vurgusuyla diyorum ki:
Kut'ül Amâre'den Cumhuriyet'e giden yolda mücadele edip ter dökmüş, kan akıtmış, can vermiş bütün yiğitlerin ruhu şad olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene