Tarihteki ilk savaşın kesin tarihi ve tarafları hakkında net bir bilgi bulunmamakla birlikte, arkeolojik ve tarihsel kanıtlar ışığında bilinen en eski muharebe; M.Ö. 2700 yıllarında yaşanan Sümer-Elam Savaşı...
Günümüz Kuveyt bölgesine yakın bir yerde gerçekleştiği tahmin edilen bu savaş, Sümerler ve Elamlar arasında yaşanmış. Bugünkü İran kültürünün teşekkülünde önemli bir yeri olduğu düşünülen Elamlar, hakkında az bilgi bulunan medeniyetlerden.
Bir başka muharebe ise Kadeş Savaşı (MÖ 1274). Antik dönemde Hitit ile Mısır İmparatorluğu arasındaki bu savaş, tarihin bilinen en büyük çarpışmalarından. Savaşın sonunda, tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşması imzalanmış.
İlk önce fertler sonrasında toplumlar çeşitli nedenlerle şiddete başvurmuş ve tarih savaşlar ile yazılmıştır.
***
Günümüz dünyasında savaşlara hazırlık belki de bir pazarlama taktiği olarak “savunma tedbiri” şeklinde ele alınmakta ve dünya ticaretinde önemli bir paya sahip harcamalar yapılmaktadır.
Başka devletlerin tehditkâr davranışlarına karşı en etkili koruma yöntemlerinden biri olarak savunma ve askeri kapasiteye yönelik araç ve malzemelerin tedariki ve geliştirilmesi olarak masumlaştırılan bu harcamalar her zaman en ön safta yer almaktadır.
Dünya genelinde savunma harcamaları; geçmiş çağlardan bu yana ülkelerin içinde bulundukları siyasi ortam, uluslararası arenadaki güç dengesi ve dönemin konjonktürel barış ortamına göre şekillenmektedir.
Genel anlamda ülkelerin savunma harcamalarına yönelik maliyetlerini azaltmak ve geri plana itmek konusunda çok ciddi bir uygulama ortaya koymaktan her çağda çekindiği izlenmektedir.
Avrupa ülkelerinin 19. yüzyılda hem Napolyon Savaşları hem de yüzyılın umumi siyasi ve devrimsel hareketleri (milliyetçi ve ayrılıkçı hareketleri bastırmak, kökten yok etmek, nüfusun ve güvenliğe yönelik zafiyetlerin gün geçtikçe artması, sömürgelerin savunması için gereken masraflar, sanayileşme tarafında gelişmeler vb.) kaynaklı olarak savunma harcamaları sürekli artmıştır.
20. yüzyılda ise daha karmaşık bir durumlar silsilesi ile karşılaşırız. Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ve felaket; ülkelerin ekonomik durumlarında ciddi yaralar açmış ve bu dönemlerde savunma harcamalarına yönelik eğilimler yerini savaşın açtığı yaraları sarmaya doğru evrilmiştir.
1929’da ABD’den tüm dünyaya yayılan Ekonomik Buhran savunmaya yönelik harcamaları bu dönemde geri plana atan en önemli olaylardan biri olmuştur.
Aynı döneme ilişkin olarak sanayi üretimi paylarından örnek vermek gerekirse; İngiltere’nin dünya sanayi üretimindeki payı 1870’te yüzde 32’den, Birinci Dünya Savaşı öncesinde yüzde 14’e, 1929 Krizi öncesinde de yüzde 9’a düşmüştür.
ABD’nin ise aynı tarihler arasında payı yüzde 23, 38 ve 42 olarak gerçekleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın ülkelere maliyetleri İngiltere’nin servetinin yüzde 32’sine, Fransa’nın yüzde 30’una, Almanya’nın yüzde 22’sine, ABD’nin ise yüzde 9’una eşittir ve savaşa giren bu ülkelerin iç borçları savaşa girmeden önce 26 milyar dolar seviyesindeyken 1920’ye gelindiğinde 225 milyar dolara fırlamıştır.
***
1945-1991 arasındaki iki kutuplu yani ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş ikliminin getirdiği dünya düzeni ve bu iki ülkenin hakimiyet sahası dahilindeki ülkeler üzerinde kurduğu hem ekonomik hem de askeri üstünlük, iki tarafın askeri ve savunma harcamalarında baş aktörler olmasına sebebiyet vermiştir.
Soğuk Savaş sonrası dünyada tehdit algılarının ciddi derecede biçim değiştiğini ve simetrik tehditlerin yerini asimetrik tehditlere bıraktığı bir dönem olarak nitelendirilmektedir.
Bu dönem, radikal terör olaylarının tüm dünyayı kasıp kavurduğu ve geleneksel savunma yöntemlerinin fiiliyatta başarıyı getirebilecek donanıma sahip olmadığının trajik bir göstergesi olmuştur.
11 Eylül saldırıları da bu dönemin mihenk taşını oluşturmaktadır.
Ülkelerin savunma ve güvenlik tehdidi algıları uluslararası sistemin yapısı ile yakından ilişkilidir. Çok kutuplu sistemde, ülkeler güç dengelerini koruma algısı ile hareket ederken sistemin nispeten güvensiz ve istikrarsız olmasına neden olmaktadır. Güvensiz ve istikrarsız hale gelen sistemde ise savunma harcamalarının artışı gündeme gelmektedir. Birçok akademisyen ve iktisat uzmanı savunma harcamalarının bir ülkenin temel harcama kalemlerinden biri olduğu konusunda hemfikirdir.
Savunma harcamaları birçok ülke için kamu harcamaları kapsamında sağlık, eğitim, ulaştırma, yerel yönetim bütçeleriyle neredeyse eşit düzeydedir. ABD’nin Soğuk Savaş dönemi sonrası dünyanın hem askeri hem de ekonomik olarak tek süper gücü olarak kendini kabul ettirmesi diğer dünya ülkelerine sadece askeri ve ekonomik gelişmeleri değil, fikri birtakım düşünceleri de yaymasına evrilmiştir.
***
Özellikle küresel çapta ekonomik olarak liberalleşen bir dünya ve açık piyasa ekonomisinin herkes tarafından kabulü bu hususta önemlidir. Bu aynı zamanda savunma harcamalarının ve bu çerçevede geliştirmelerinin devlet tekelinden çıkıp bir takım özel şirketler tarafından yürütülmesi sonucunu da doğurmuştur. Bu durumda devletler üretici kimliğinden ziyade tedarikçi kimliklerine bürünmüştür.
Değişen ekonomik düzen ile savunma sanayinde devasa şirketler oluşmuştur. İktisadi olarak bir ürünün tedavülü için öncelikle pazarının olması beklenir. Pazar büyümeye elverişli ve devamlılık arz etmelidir ki cazibesi olsun. Günlük haberleri takip ediyor iseniz dünyada çatışmaların ne hikmetse yaygın ve uzun soluklu olduğunu görmektesiniz. Bazı savaşlar medyada canlı olarak bile yayınlanabiliyor.
Kısa adı SIRPI olan Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, 2024 yılı raporunda satışlara göre en büyük 20 savunma sanayi şirket ve ülkelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şirket isimleri muhtemelen tanıdık gelecektir, birçoğu halka açık ve karlılık amacı yüksek kuruluşlar:
Günümüzde dünya silah pazarının büyüklüğünün 2,5 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizin de dahil olduğu NATO ülkelerinin savunma harcamalarının GSYH’si yüzde ikilere yaklaşmak üzere...
NATO Ülkelerinin 2021 Yılı Savunma Harcamaları:
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) küresel silah transferlerine ilişkin yayınladığı son araştırmasına göre Avrupa ülkeleri, 2014-18 dönemine kıyasla, 2019-23 yılları arasında büyük silah ithalatlarını neredeyse iki katına çıkarırken Fransa, dünyanın en büyük ikinci ihracatçısı olarak Rusya'yı geride bıraktı. Fransa'nın silah ihracatının 2014-18 ve 2019-23 yılları arasında yüzde 47 oranında arttığı ve ilk kez Rusya'nın önüne geçtiği kaydediliyor. Fransa'nın silah ihracatının yüzde 42'si Asya ve Okyanusya'daki ülkelere, yüzde 34'ü ise Orta Doğu ülkelerine yapıldı.
SIPRI araştırması, Avrupa ülkelerinin ithalatında görülen artışın büyük ölçüde 2022-23 yıllarında Ukrayna'ya yapılan silah transferlerinden kaynaklandığını tespit ediyor.
Buna göre Şubat 2022'den itibaren en az 30 ülkenin Ukrayna'ya askeri yardım olarak büyük miktarda silah tedarik etmesinin ardından Ukrayna, 2019-23 döneminde Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise dördüncü büyük silah ithalatçısı oldu.
Kaynak: SIPRI
Dünyanın en büyük ihracatçısı olmaya devam eden ABD'nin silah ihracatı, 2019-23 döneminde yüzde 17 oranında arttı ve ülkenin toplam küresel silah ihracatındaki payı yüzde 34'ten yüzde 42'ye yükseldi.
ABD, bu dönemde rekor seviyeye ulaşarak 107 ülkeye büyük çaplı silah sevkiyatı gerçekleştirdi.
Fransa'nın yanı sıra İtalya da silah ihracatını yüzde 86 oranında yükseltti. Öte yandan Rusya'nın silah ihracatı 2014-18 dönemine kıyasla 2019-23 yılları arasında yüzde 53 oranında düştü.
Araştırmacılar, Rusya'nın 2019'da 31 ülkeye silah ihracatı yaparken, 2023'te sadece 12 ülkeye ihracat yaptığını tespit etti. Rus silah ihracatının yüzde 68'i Asya ve Okyanusya ülkelerine, yüzde 34'ü Hindistan'a ve yüzde 21'i Çin'e yapıldı.
Silah ihracatında düşüş yaşayan diğer ülkeler ise Çin (yüzde –5.3), Almanya (yüzde –14), İngiltere (yüzde–14), İspanya (yüzde–3.3) ve İsrail (yüzde–25).
Araştırmaya göre 2019-23 döneminde Hindistan dünyanın en büyük silah ithalatçısıydı. Silah ithalatını 2014-18 dönemine kıyasla 2019-23 yılları arasında yüzde 4,7 oranında artıran Hindistan'ın en büyük silah tedarikçisi Rusya olmaya devam etti. Diğer taraftan Çin'in Doğu Asya'daki iki komşusu Japonya ve Güney Kore'nin de silah ithalatının arttığı kaydediliyor.
2019-23 döneminde uluslararası silah transferlerinin yüzde 30'u Orta Doğu'ya yapıldı. Suudi Arabistan, Katar ve Mısır, 2019-23 döneminde ilk 10 ithalatçı arasında yer aldı. Orta Doğu ülkelerinin silah ithalatının büyük bir kısmı ABD (yüzde 52) tarafından gerçekleştirilirken, bunu Fransa (yüzde 12), İtalya (yüzde 10) ve Almanya (yüzde 7,1) takip etti.
Öte yandan İsrail silah ithalatının yüzde 69'unu ABD, yüzde 30'unu ise Almanya'dan yaptı.
***
Yazının başında tarihteki ilk savaşlardan bahsetmiştik. O zamanlar için toplumların kendi kaderlerini çizme amaçlı yaptıkları eylemlerin günümüz dünyasında büyük bir endüstrinin pazar kapma ve koruma amacına hizmet eder bir hal aldığını izliyoruz.
Savaşan ülkeler, içinde bulundukları kaos gereği pek fark etmiyorlar ama ateşin altına sürekli bir köz atılıyor. Bir volkan krateri gibi yıllardır yanan Ortadoğu'ya ve savaşmaları için onlara ekipman tedarik eden ülkelere bakın, işin parasal boyutuna. Petrol zengini ülkelerin sınırlarının ne zaman ve kimin tarafından oluşturulduğuna, savunma harcamalarına bakın.
Dünya ekonomi üzerinden dönüyor; paranın ve onun sağladığı refahın peşinde, neyi kime sattığının pek bir önemi yok.
Birbirine düşman gibi duran ülkeler, aynı pazarda aynı tarafa silah tedarik ediyor.
İşin felsefesi ise politikacılara düşüyor:
“Barışın egemen olduğu bir dünya istiyoruz.”
Tüm söylemleri bir tarafa bırakırsak görüyoruz ki barış, maalesef çok para etmiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Koray KARAMAN
Para Etmeyen Barış!
Tarihteki ilk savaşın kesin tarihi ve tarafları hakkında net bir bilgi bulunmamakla birlikte, arkeolojik ve tarihsel kanıtlar ışığında bilinen en eski muharebe; M.Ö. 2700 yıllarında yaşanan Sümer-Elam Savaşı...
Günümüz Kuveyt bölgesine yakın bir yerde gerçekleştiği tahmin edilen bu savaş, Sümerler ve Elamlar arasında yaşanmış. Bugünkü İran kültürünün teşekkülünde önemli bir yeri olduğu düşünülen Elamlar, hakkında az bilgi bulunan medeniyetlerden.
Bir başka muharebe ise Kadeş Savaşı (MÖ 1274). Antik dönemde Hitit ile Mısır İmparatorluğu arasındaki bu savaş, tarihin bilinen en büyük çarpışmalarından. Savaşın sonunda, tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşması imzalanmış.
İlk önce fertler sonrasında toplumlar çeşitli nedenlerle şiddete başvurmuş ve tarih savaşlar ile yazılmıştır.
***
Günümüz dünyasında savaşlara hazırlık belki de bir pazarlama taktiği olarak “savunma tedbiri” şeklinde ele alınmakta ve dünya ticaretinde önemli bir paya sahip harcamalar yapılmaktadır.
Başka devletlerin tehditkâr davranışlarına karşı en etkili koruma yöntemlerinden biri olarak savunma ve askeri kapasiteye yönelik araç ve malzemelerin tedariki ve geliştirilmesi olarak masumlaştırılan bu harcamalar her zaman en ön safta yer almaktadır.
Dünya genelinde savunma harcamaları; geçmiş çağlardan bu yana ülkelerin içinde bulundukları siyasi ortam, uluslararası arenadaki güç dengesi ve dönemin konjonktürel barış ortamına göre şekillenmektedir.
Genel anlamda ülkelerin savunma harcamalarına yönelik maliyetlerini azaltmak ve geri plana itmek konusunda çok ciddi bir uygulama ortaya koymaktan her çağda çekindiği izlenmektedir.
Avrupa ülkelerinin 19. yüzyılda hem Napolyon Savaşları hem de yüzyılın umumi siyasi ve devrimsel hareketleri (milliyetçi ve ayrılıkçı hareketleri bastırmak, kökten yok etmek, nüfusun ve güvenliğe yönelik zafiyetlerin gün geçtikçe artması, sömürgelerin savunması için gereken masraflar, sanayileşme tarafında gelişmeler vb.) kaynaklı olarak savunma harcamaları sürekli artmıştır.
20. yüzyılda ise daha karmaşık bir durumlar silsilesi ile karşılaşırız. Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ve felaket; ülkelerin ekonomik durumlarında ciddi yaralar açmış ve bu dönemlerde savunma harcamalarına yönelik eğilimler yerini savaşın açtığı yaraları sarmaya doğru evrilmiştir.
1929’da ABD’den tüm dünyaya yayılan Ekonomik Buhran savunmaya yönelik harcamaları bu dönemde geri plana atan en önemli olaylardan biri olmuştur.
Aynı döneme ilişkin olarak sanayi üretimi paylarından örnek vermek gerekirse; İngiltere’nin dünya sanayi üretimindeki payı 1870’te yüzde 32’den, Birinci Dünya Savaşı öncesinde yüzde 14’e, 1929 Krizi öncesinde de yüzde 9’a düşmüştür.
ABD’nin ise aynı tarihler arasında payı yüzde 23, 38 ve 42 olarak gerçekleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın ülkelere maliyetleri İngiltere’nin servetinin yüzde 32’sine, Fransa’nın yüzde 30’una, Almanya’nın yüzde 22’sine, ABD’nin ise yüzde 9’una eşittir ve savaşa giren bu ülkelerin iç borçları savaşa girmeden önce 26 milyar dolar seviyesindeyken 1920’ye gelindiğinde 225 milyar dolara fırlamıştır.
***
1945-1991 arasındaki iki kutuplu yani ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş ikliminin getirdiği dünya düzeni ve bu iki ülkenin hakimiyet sahası dahilindeki ülkeler üzerinde kurduğu hem ekonomik hem de askeri üstünlük, iki tarafın askeri ve savunma harcamalarında baş aktörler olmasına sebebiyet vermiştir.
Soğuk Savaş sonrası dünyada tehdit algılarının ciddi derecede biçim değiştiğini ve simetrik tehditlerin yerini asimetrik tehditlere bıraktığı bir dönem olarak nitelendirilmektedir.
Bu dönem, radikal terör olaylarının tüm dünyayı kasıp kavurduğu ve geleneksel savunma yöntemlerinin fiiliyatta başarıyı getirebilecek donanıma sahip olmadığının trajik bir göstergesi olmuştur.
11 Eylül saldırıları da bu dönemin mihenk taşını oluşturmaktadır.
Ülkelerin savunma ve güvenlik tehdidi algıları uluslararası sistemin yapısı ile yakından ilişkilidir. Çok kutuplu sistemde, ülkeler güç dengelerini koruma algısı ile hareket ederken sistemin nispeten güvensiz ve istikrarsız olmasına neden olmaktadır. Güvensiz ve istikrarsız hale gelen sistemde ise savunma harcamalarının artışı gündeme gelmektedir. Birçok akademisyen ve iktisat uzmanı savunma harcamalarının bir ülkenin temel harcama kalemlerinden biri olduğu konusunda hemfikirdir.
Savunma harcamaları birçok ülke için kamu harcamaları kapsamında sağlık, eğitim, ulaştırma, yerel yönetim bütçeleriyle neredeyse eşit düzeydedir. ABD’nin Soğuk Savaş dönemi sonrası dünyanın hem askeri hem de ekonomik olarak tek süper gücü olarak kendini kabul ettirmesi diğer dünya ülkelerine sadece askeri ve ekonomik gelişmeleri değil, fikri birtakım düşünceleri de yaymasına evrilmiştir.
***
Özellikle küresel çapta ekonomik olarak liberalleşen bir dünya ve açık piyasa ekonomisinin herkes tarafından kabulü bu hususta önemlidir. Bu aynı zamanda savunma harcamalarının ve bu çerçevede geliştirmelerinin devlet tekelinden çıkıp bir takım özel şirketler tarafından yürütülmesi sonucunu da doğurmuştur. Bu durumda devletler üretici kimliğinden ziyade tedarikçi kimliklerine bürünmüştür.
Değişen ekonomik düzen ile savunma sanayinde devasa şirketler oluşmuştur. İktisadi olarak bir ürünün tedavülü için öncelikle pazarının olması beklenir. Pazar büyümeye elverişli ve devamlılık arz etmelidir ki cazibesi olsun. Günlük haberleri takip ediyor iseniz dünyada çatışmaların ne hikmetse yaygın ve uzun soluklu olduğunu görmektesiniz. Bazı savaşlar medyada canlı olarak bile yayınlanabiliyor.
Kısa adı SIRPI olan Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, 2024 yılı raporunda satışlara göre en büyük 20 savunma sanayi şirket ve ülkelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şirket isimleri muhtemelen tanıdık gelecektir, birçoğu halka açık ve karlılık amacı yüksek kuruluşlar:
Günümüzde dünya silah pazarının büyüklüğünün 2,5 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizin de dahil olduğu NATO ülkelerinin savunma harcamalarının GSYH’si yüzde ikilere yaklaşmak üzere...
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) küresel silah transferlerine ilişkin yayınladığı son araştırmasına göre Avrupa ülkeleri, 2014-18 dönemine kıyasla, 2019-23 yılları arasında büyük silah ithalatlarını neredeyse iki katına çıkarırken Fransa, dünyanın en büyük ikinci ihracatçısı olarak Rusya'yı geride bıraktı. Fransa'nın silah ihracatının 2014-18 ve 2019-23 yılları arasında yüzde 47 oranında arttığı ve ilk kez Rusya'nın önüne geçtiği kaydediliyor. Fransa'nın silah ihracatının yüzde 42'si Asya ve Okyanusya'daki ülkelere, yüzde 34'ü ise Orta Doğu ülkelerine yapıldı.
SIPRI araştırması, Avrupa ülkelerinin ithalatında görülen artışın büyük ölçüde 2022-23 yıllarında Ukrayna'ya yapılan silah transferlerinden kaynaklandığını tespit ediyor.
Buna göre Şubat 2022'den itibaren en az 30 ülkenin Ukrayna'ya askeri yardım olarak büyük miktarda silah tedarik etmesinin ardından Ukrayna, 2019-23 döneminde Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise dördüncü büyük silah ithalatçısı oldu.
Dünyanın en büyük ihracatçısı olmaya devam eden ABD'nin silah ihracatı, 2019-23 döneminde yüzde 17 oranında arttı ve ülkenin toplam küresel silah ihracatındaki payı yüzde 34'ten yüzde 42'ye yükseldi.
ABD, bu dönemde rekor seviyeye ulaşarak 107 ülkeye büyük çaplı silah sevkiyatı gerçekleştirdi.
Fransa'nın yanı sıra İtalya da silah ihracatını yüzde 86 oranında yükseltti. Öte yandan Rusya'nın silah ihracatı 2014-18 dönemine kıyasla 2019-23 yılları arasında yüzde 53 oranında düştü.
Araştırmacılar, Rusya'nın 2019'da 31 ülkeye silah ihracatı yaparken, 2023'te sadece 12 ülkeye ihracat yaptığını tespit etti. Rus silah ihracatının yüzde 68'i Asya ve Okyanusya ülkelerine, yüzde 34'ü Hindistan'a ve yüzde 21'i Çin'e yapıldı.
Silah ihracatında düşüş yaşayan diğer ülkeler ise Çin (yüzde –5.3), Almanya (yüzde –14), İngiltere (yüzde–14), İspanya (yüzde–3.3) ve İsrail (yüzde–25).
Araştırmaya göre 2019-23 döneminde Hindistan dünyanın en büyük silah ithalatçısıydı. Silah ithalatını 2014-18 dönemine kıyasla 2019-23 yılları arasında yüzde 4,7 oranında artıran Hindistan'ın en büyük silah tedarikçisi Rusya olmaya devam etti. Diğer taraftan Çin'in Doğu Asya'daki iki komşusu Japonya ve Güney Kore'nin de silah ithalatının arttığı kaydediliyor.
2019-23 döneminde uluslararası silah transferlerinin yüzde 30'u Orta Doğu'ya yapıldı. Suudi Arabistan, Katar ve Mısır, 2019-23 döneminde ilk 10 ithalatçı arasında yer aldı. Orta Doğu ülkelerinin silah ithalatının büyük bir kısmı ABD (yüzde 52) tarafından gerçekleştirilirken, bunu Fransa (yüzde 12), İtalya (yüzde 10) ve Almanya (yüzde 7,1) takip etti.
Öte yandan İsrail silah ithalatının yüzde 69'unu ABD, yüzde 30'unu ise Almanya'dan yaptı.
***
Yazının başında tarihteki ilk savaşlardan bahsetmiştik. O zamanlar için toplumların kendi kaderlerini çizme amaçlı yaptıkları eylemlerin günümüz dünyasında büyük bir endüstrinin pazar kapma ve koruma amacına hizmet eder bir hal aldığını izliyoruz.
Savaşan ülkeler, içinde bulundukları kaos gereği pek fark etmiyorlar ama ateşin altına sürekli bir köz atılıyor. Bir volkan krateri gibi yıllardır yanan Ortadoğu'ya ve savaşmaları için onlara ekipman tedarik eden ülkelere bakın, işin parasal boyutuna. Petrol zengini ülkelerin sınırlarının ne zaman ve kimin tarafından oluşturulduğuna, savunma harcamalarına bakın.
Dünya ekonomi üzerinden dönüyor; paranın ve onun sağladığı refahın peşinde, neyi kime sattığının pek bir önemi yok.
Birbirine düşman gibi duran ülkeler, aynı pazarda aynı tarafa silah tedarik ediyor.
İşin felsefesi ise politikacılara düşüyor:
“Barışın egemen olduğu bir dünya istiyoruz.”
Tüm söylemleri bir tarafa bırakırsak görüyoruz ki barış, maalesef çok para etmiyor.