Sonra, cuma günü oldu, çocukluğum bitti, birden büyüdüm.
13 yaşında çocukluğumu kaybettim!
O cuma günü babam vefat etmiş, “Mustafa” aniden büyümüştü.
***
Bir gecede büyümek!
Çocuklar arasından çıkıp büyüklerin arasına girmek, hiç de kolay değildi!
Bir dağın var, yıkılıyor.
Bir dalın var, kuruyor.
Bir başın var, kopuyor.
Bir güneşin var, sönüyor.
Ve “bu çocuk”, bir gün sonra büyüyor!
Dağsız, dalsız, başsız, ışıksız bir çocuk, bir gecede dağ, dal, baş, ışık oluyor!
Yaşamayan bilmez, baba yaşarken çocuk büyümez, çocukluk bitmez.
***
Keşke çocuk kalabilseydim.
Dağa yaslanabilseydim, ‘dal'a tutunabilseydim, başına baş koyabilseydim, ışığı ile aydınlanabilseydim, hiç büyümeseydim, haylaz bir çocuk olarak kalabilseydim, çocukça gülebilseydim!
***
Telefonunuzda "babam" diye bir kayıt varsa, durmayın, arayın, çocukluğunuzu yaşayın.
Böyle bir kayıt yoksa, büyümüşsünüz, çocukluğu bitirmişsiniz, çocukluğunuzu yitirmişsiniz.
Sorarlar bana;
"Zaman zaman, bazen sabah, bazen öğlen, bazı zamanlarda da akşam üzeri, Kent Ormanının altında bulunan mezarlık önünde aracını görüyoruz, bu kadar sık gitmenin sebebi nedir, kim var orada?"
Çocukluğumun emaresi, babam...
Merhametin minaresi, anam...
Cennetin işareti, kızım...
Çocukluğumu özleyince, merhamete özlem duyunca, cennet kokusu için oradayım, bizim mezarlıktayım...
***
Velhasıl...
Çocukluğum düştü aklıma, babamı özledim.
Babası yaşayan arkadaşlarıma ve siz dostlarıma mesaj vermek istedim.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa KARAMAN
Babamı "çocukluğumu" özledim
Bir perşembe günü, çocuktum, 13 yaşındaydım.
Sonra, cuma günü oldu, çocukluğum bitti, birden büyüdüm.
13 yaşında çocukluğumu kaybettim!
O cuma günü babam vefat etmiş, “Mustafa” aniden büyümüştü.
***
Bir gecede büyümek!
Çocuklar arasından çıkıp büyüklerin arasına girmek, hiç de kolay değildi!
Bir dağın var, yıkılıyor.
Bir dalın var, kuruyor.
Bir başın var, kopuyor.
Bir güneşin var, sönüyor.
Ve “bu çocuk”, bir gün sonra büyüyor!
Dağsız, dalsız, başsız, ışıksız bir çocuk, bir gecede dağ, dal, baş, ışık oluyor!
Yaşamayan bilmez, baba yaşarken çocuk büyümez, çocukluk bitmez.
***
Keşke çocuk kalabilseydim.
Dağa yaslanabilseydim, ‘dal'a tutunabilseydim, başına baş koyabilseydim, ışığı ile aydınlanabilseydim, hiç büyümeseydim, haylaz bir çocuk olarak kalabilseydim, çocukça gülebilseydim!
***
Telefonunuzda "babam" diye bir kayıt varsa, durmayın, arayın, çocukluğunuzu yaşayın.
Böyle bir kayıt yoksa, büyümüşsünüz, çocukluğu bitirmişsiniz, çocukluğunuzu yitirmişsiniz.
Sorarlar bana;
"Zaman zaman, bazen sabah, bazen öğlen, bazı zamanlarda da akşam üzeri, Kent Ormanının altında bulunan mezarlık önünde aracını görüyoruz, bu kadar sık gitmenin sebebi nedir, kim var orada?"
Çocukluğumun emaresi, babam...
Merhametin minaresi, anam...
Cennetin işareti, kızım...
Çocukluğumu özleyince, merhamete özlem duyunca, cennet kokusu için oradayım, bizim mezarlıktayım...
***
Velhasıl...
Çocukluğum düştü aklıma, babamı özledim.
Babası yaşayan arkadaşlarıma ve siz dostlarıma mesaj vermek istedim.
Babanızın kıymetini bilin, çocukluğunuzu doya doya yaşayın.
Çünkü...
Toprak nemli, mezar taşı soğuk!
Duymuyorsunuz!..
Duyulmuyorsunuz!..
Bir anda büyüyorsunuz!