Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından düzenlenen "Dirençli Kentler Zirvesi”ne katıldık.
Uludağ'da zirvedeyken, deprem haberi düştü zirve salonuna.
Çok şükür can kaybı yoktu.
Böylece zirvenin önemi bir kez daha ortaya çıkarken, depreme hazır olmayan Bursa'nın ve ülkenin eksiklikleri hafızalarda tazelendi, salonda dillendirildi.
***
Zirvede, inşaat sektörü ile ilgili herkes vardı, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz haricinde başka bir belediye başkanı da yoktu.
Sanki deprem, sadece Yıldırım'da olacakmış gibi geldi bize, bu 'yalan müjdeyi' de biz verelim size.
Konunun, devlet tarafından görevlendirilen uzmanının kürsüden yaptığı konuşmada kullandığı şu ifade; "Bana dün akşam haber verdiler, onun için hazırlık yapamadım" sözleri ise oldukça dikkat çekiciydi!
Neyin hazırlığını yapacaksın, uzmansan her daim hazır olacaksın…
Konunun uzmanı değilsen o kürsüde olmayacaksın, devleti küçük düşürmeyeceksin!
Her zaman olduğu gibi BTSO Başkanı İbrahim Bukay, içerik bakımından zengin bilgilerle ve verilerle dolu bir konuşma yaptı.
Planlamanın önemine yapılan vurgu, 60 yıl önce planlı olarak yapılan Bursa OSB ve ondan sonra yapılan OSB'lerin plan dışı olması, 60 yıl sonra planlı olarak hayata geçirilen TEKNOSAB vurgusu salondan alkış aldı.
Kalite Birliği'nin, yıllardır planlamanın önemine dönük vurgusunun değeri bir kez daha ortaya çıktı ve "planlanmayan hiçbir şeyin yönetilemeyeceğini” ifade eden BTSO Başkanı İbrahim Burkay'ın sözlerinden net olarak anlaşılıyor ki, deprem ile ilgili süreçleri yönetemiyoruz.
Biz bu işi beceremiyoruz!
***
Zirvenin elbette faydaları olacaktır.
Ama!
Kentsel dönüşümün, rantsal dönüşüm gerçeğini ortadan kaldırmayacağına, depremle ilgili tedbirlerin alınmayacağına, bırakın kentlerin direncini, insanların dirençli olmayacağını düşünen taraftayız.
Çünkü; geleceğe değil, ranta odaklanmış bir düşüncemiz var.
Müteahhit, daha çok "emsal" peşinde.
Vatandaş, rant işinde.
Devlet; müteahhit ve vatandaşın kıskacında.
Bize göre bu işte bilinç ve bilim eksik.
***
"Dünya'da mekân, ahirette iman" sözünü değiştirmekle işe başlanmalıdır.
Doğrusu da şu olmalıdır;
"Dünya'da iman, ahirette mekân"
"Dünya'da iman" olsaydı, bu denli kaçak yapı olmazdı, cehennem de bu denli dolmazdı, “deprem” diye bir korkumuz kalmazdı!
Önce insan dirençli olacak ki, kentler dirençli hale gelsin.
***
Son olarak;
Zirvede, kalite ile ilgili tek cümle kurulmamasını, kalitesizlik maliyetlerinin görmezden gelinmesini, TSE belgesiz ürünlere dikkat çekilmemesini, TSE'den bir uzmanının konuşmacı olmamasını, önemli bir eksiklik olarak görüyoruz.
Yine de...
Emeği geçenlere, emek verenlere, bu konuyu dert edinenlere teşekkür ediyoruz.
Gazeteci İbrahim Öge, "Bizde yaz!" dedi, dosta ne denir ki... O gün, dosta "tamam" dedik. Şimdi de “SözBursa” yani www.sozbursa.com okuyucuları olan sizlere, "Merhaba" diyoruz. *** Ve... Her türlü cemaatten uzak... Her türlü siyasetten ırak... Her türlü ticari ilişkiden kopuk... Her türl
Peşinen söyleyelim... Bu yazının amacı, görseli hazırlayan ve yayınlayanı eleştirmek değildir! Bir konuya dikkat çekmek için bu görselden faydalanarak, bir sonuca varacağız. Sonuç kısmında da eleştirimizi yapacağız. Görseli inceleyin. Bursa'da üretilen "yerli" ürünleri görüyorsunu
Şöyle mesaj göndermiş; "Mustafa Bey, boş işlerle uğraşıyorsun. Çabana yazık!" *** Bu mesajı niye yazdığını biliyorum. Uğramış olduğunu düşündüğü haksızlık karşısında, tepkisini en kolay ulaşabilecek olduğu adrese ulaştırmış ve öyle zannediyorum ki, rahatlamıştı! Ona ve bir kesime göre, uğr
Tarihi misyonu gereği... Yaptığımız kalite çalışmalarının bir emeği... İhracat parametrelerindeki mevcut artışın bir değeri... Bundan dolayı; Dünyanın ilk “Kalite Standardı” olan "Kanun Name-i İhtisab-ı Bursa"yı, 1502 yılında yayınlayan ve uygulayan şehrin adına “Kalite Şehri&r
Yazacak, söyleyecek çok şey var. Ama yerimiz dar! Horon çekse de canımız, yanar diye canımız, horona kalkamıyoruz. Aydın havasına aldansak, efelensek, el ense çekilecek! Bar oynasak, bara gitti denilecek! "Ankara'nın bağları" diyemiyoruz, karlı dağları! Misket çekse de canımız, mikserler r
Açıklayıcı yazınız için sağolun, her zamanki gibi kalitenin ihtiyaç ve önemli eksikliği yansımış…:(