Bir süredir sosyal medya platformlarında “Bulgaristan Türkleri, Osmanlı'dan önce de buradaydı. Biz Osmanlıdan da önce burada olan kadim halklarız" gibi ifadeler görüyorum.
Mutlaka sizler de denk geliyorsunuz…
Oysa; nefsimize, milliyetçi duygularımıza hitap eden bu tezin gerçekle ve tarih bilimiyle ilgisi yok.
Özellikle Osmanlı dönemine mesafeli, Osmanlı’ya bakışı ideolojik, önyargılar etrafında şekillenen bazı kesimler bu ifadeleri sorgulamadan araştırmadan hemen kabulleniyor. Özellikle sosyal medyanın gerçek yüzünü fark edemeyip bu platformları bilgi kaynağı veya ansiklopedi olarak görenler, bu saçmalığın peşine çok kolay takılıyor…
Evet;
“Türkler Balkanlara Osmanlı’dan önce geldi” yüzde 100 doğru.
Hatta daha ileri götürelim!
Türkler, Bulgaristan’a Osmanlı’dan 1000 (bin) yıl önce geldi.
Rua’yla, Bleda’yla Atilla ile Hunlar geldi.
Omurtag, Kubrat hanlarlaOgurlar geldi.
Uzlar, Peçenekler, Uzlar ve Kıpçaklar geldi.
Hunların 4. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden ilerlemesiyle başlayan Türklerin Balkanlar ve dolayısıyla Bulgaristan yolculuğu, 11. yüzyıla kadar devam etti.
Evet Balkanlara yönelik Karadeniz’inden gelen Türklerin hareketliliği bölgedeki etkinlikleri zaman zaman kesintiye uğrasa da neredeyse 800 yıl devam etti.
Bunlarda bir beis yok.
Ancak;
Bugünkü Bulgaristan Türkeri’nin ekseriyetini bu Türk kitleleri ve o dönem ile ilişkilendirmek, Bugünkü Bulgaristan Türklerinin kökenini buralara bağlamak mümkün değil…
Neden mi?
Her şeyden önce Türk boylarının Tuna’nın güneyine dolayısıyla Bulgaristan ve Trakya’ya yönelik hareketleri yerleşme eğiliminden ziyade akın yağma ve ganimet toplama amaçlıdır.
Öyle ki Tuna’nın güneyine yönelik akınlarla ilgili dönemin kaynakları, “Türkler, kalabalık atlı birliklerle, süratli bir şekilde Tuna’nın güneyine geçiyor, şehirleri kuşatıyor, yağmalıyor, bazı bölgelerin kısa süreli kontrolünü ellerine geçiriyorlardı. Ancak yağma bittiğinde, kendilerinden büyük bir güçle karşılaştıklarında veya mağlup olduklarında aynı süratle yeniden Tuna’nın kuzeyine çekiliyorlardı” diyor.
Hunlar, Bulgarlar, Uzlar, Peçenekler ve Kıpçaklar, 800 yıl boyunca bu coğrafyada dolaştılar. Ancak bu kadar uzun sürede söz konusu Türk boylarının Bulgaristan’a yerleşmeye veya buraları yurt tutmaya çalıştığına dair herhangi bir maddi ve kültürel kanıta da en azından şimdilik sahip değiliz…
Bu Türk kitlelerin Tuna’nın güneyine gerçekleştirdikleri akınları veya bölgeye bakışlarını, Türkistan’da Hun ve Göktürklerin Çin’e yönelik harekatlarına benzetebiliriz. Türkler yıllarca Çin’e seferler düzenlemiş, bazı bölgeleri kontrol altına almış, buradaki devletleri vergiye bağlamış ancak hiçbir zaman kitlesel olarak Çin topraklarına yerleşme eğiliminde olmamıştır.
Aynı durum Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara inen Türk kabileleri için de geçerlidir. Bu durum; “o dönemde Bulgaristan coğrafyasına Hun, Ogur (kendi ifadeleriyle temiz Bulgar) Kıpçak ve Peçenekler yerleşmemiştir” anlamına da gelmez.
Tabi ki asırlarca süren bu nüfus hareketliliğininim doğası gereği Doburca, Rodoplar ve Tuna boyları gibi bölgelerde bazı bakiyeler kaldı. “Ogurların 100 yıl gibi bir sürede Bulgarlara dönüştü gerçeği”, söz konusu Türk topluluklarının akıbeti hakkında fikir verecektir. Tüm bunlara rağmen bugün Bulgaristan’ın coğrafi olarak izole bölgelerinde bu bakiyelerin oluşturduğu küçük kitlelerin sonraki yüzyıllarda da varlığını sürdürdüğünü gösteren araştırma ve bulgular var. Ancak bunlar çok münferit durumlardır.
Bugün ülkedeki 1 milyon Türk nüfusunu bu verilerle açıklamak mümkün değildir. Söz konusu kitle Bulgaristan Türkeri’nin yüzde 1’i ya vardır ya yoktur.
Velhasıl;
Bugün Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Uzlar, Ogurlar, Peçenekler veya Kıpçaklarla ilgisi; ancak Omurtag Han veya Kubrat Han ile bugün Sofya’daki bir Bulgar ile ilgisi kadardır.
Bir gram dahi fazla değildir.
Şimdi!
Bu gerçekler ortada iken Osmanlı’dan bağımsız bir Bulgaristan Türklüğü oluşturmak isteyenlerin amacı ne olabilir?
Bu salt bir Osmanlı karşıtlığı ise buna sadece üzülürüz. Ancak bana öyle geliyor ki perde arkasında bu olayın çok daha vahim boyutları olabilir. Osmanlıyı dışarda bırakarak Bulgaristan Türklüğü kavramı oluşturmaya çalışmak, kökü olmayan bir ağaç dalından meyve yetiştirmeye uğraşmaktan farklı bir sonuç doğurmaz
Osmanlı’sız Bulgaristan Türklüğü kavramı oluşturmaya çalışan arkadaşların aşağıdaki soruları nasıl cevaplayacağını da ayrıca merak ediyorum...
“Bulgaristan Türkleri, Osmanlı'dan önce de buradaydı. Biz Osmanlıdan da önce burada olan kadim halklarız" tezinizle;
Soya Dönüş (!) sürecinin “Bulgaristan’daki Türkler aslında Osmanlı döneminde zorla Türkleştirilmiş eski Bulgarların torunlarıdır” tezinin benzerliğinin farkında mısınız?
Yine bir taraftan “Biz Osmanlıdan da önce burada olan kadim halklarız" derken, diğer taraftan Bulgaristan’daki 500 yıllık Osmanlı mirasıyla camileriyle vakıflarıyla ilgili nasıl söz sahibi olacaksınız?
Size “Hani Osmanlı’dan önce buradaydınız. Size ne Osmanlı Miras’ından” derse nasıl cevap vereceksiniz?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Rıdvan TÜMENOĞLU
Ne söylediğinizin farkında mısınız?
Bir süredir sosyal medya platformlarında “Bulgaristan Türkleri, Osmanlı'dan önce de buradaydı. Biz Osmanlıdan da önce burada olan kadim halklarız" gibi ifadeler görüyorum.
Mutlaka sizler de denk geliyorsunuz…
Oysa; nefsimize, milliyetçi duygularımıza hitap eden bu tezin gerçekle ve tarih bilimiyle ilgisi yok.
Özellikle Osmanlı dönemine mesafeli, Osmanlı’ya bakışı ideolojik, önyargılar etrafında şekillenen bazı kesimler bu ifadeleri sorgulamadan araştırmadan hemen kabulleniyor. Özellikle sosyal medyanın gerçek yüzünü fark edemeyip bu platformları bilgi kaynağı veya ansiklopedi olarak görenler, bu saçmalığın peşine çok kolay takılıyor…
Evet;
“Türkler Balkanlara Osmanlı’dan önce geldi” yüzde 100 doğru.
Hatta daha ileri götürelim!
Türkler, Bulgaristan’a Osmanlı’dan 1000 (bin) yıl önce geldi.
Rua’yla, Bleda’yla Atilla ile Hunlar geldi.
Omurtag, Kubrat hanlarla Ogurlar geldi.
Uzlar, Peçenekler, Uzlar ve Kıpçaklar geldi.
Hunların 4. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden ilerlemesiyle başlayan Türklerin Balkanlar ve dolayısıyla Bulgaristan yolculuğu, 11. yüzyıla kadar devam etti.
Evet Balkanlara yönelik Karadeniz’inden gelen Türklerin hareketliliği bölgedeki etkinlikleri zaman zaman kesintiye uğrasa da neredeyse 800 yıl devam etti.
Bunlarda bir beis yok.
Ancak;
Bugünkü Bulgaristan Türkeri’nin ekseriyetini bu Türk kitleleri ve o dönem ile ilişkilendirmek, Bugünkü Bulgaristan Türklerinin kökenini buralara bağlamak mümkün değil…
Neden mi?
Her şeyden önce Türk boylarının Tuna’nın güneyine dolayısıyla Bulgaristan ve Trakya’ya yönelik hareketleri yerleşme eğiliminden ziyade akın yağma ve ganimet toplama amaçlıdır.
Öyle ki Tuna’nın güneyine yönelik akınlarla ilgili dönemin kaynakları, “Türkler, kalabalık atlı birliklerle, süratli bir şekilde Tuna’nın güneyine geçiyor, şehirleri kuşatıyor, yağmalıyor, bazı bölgelerin kısa süreli kontrolünü ellerine geçiriyorlardı. Ancak yağma bittiğinde, kendilerinden büyük bir güçle karşılaştıklarında veya mağlup olduklarında aynı süratle yeniden Tuna’nın kuzeyine çekiliyorlardı” diyor.
Hunlar, Bulgarlar, Uzlar, Peçenekler ve Kıpçaklar, 800 yıl boyunca bu coğrafyada dolaştılar. Ancak bu kadar uzun sürede söz konusu Türk boylarının Bulgaristan’a yerleşmeye veya buraları yurt tutmaya çalıştığına dair herhangi bir maddi ve kültürel kanıta da en azından şimdilik sahip değiliz…
Bu Türk kitlelerin Tuna’nın güneyine gerçekleştirdikleri akınları veya bölgeye bakışlarını, Türkistan’da Hun ve Göktürklerin Çin’e yönelik harekatlarına benzetebiliriz. Türkler yıllarca Çin’e seferler düzenlemiş, bazı bölgeleri kontrol altına almış, buradaki devletleri vergiye bağlamış ancak hiçbir zaman kitlesel olarak Çin topraklarına yerleşme eğiliminde olmamıştır.
Aynı durum Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara inen Türk kabileleri için de geçerlidir. Bu durum; “o dönemde Bulgaristan coğrafyasına Hun, Ogur (kendi ifadeleriyle temiz Bulgar) Kıpçak ve Peçenekler yerleşmemiştir” anlamına da gelmez.
Tabi ki asırlarca süren bu nüfus hareketliliğininim doğası gereği Doburca, Rodoplar ve Tuna boyları gibi bölgelerde bazı bakiyeler kaldı. “Ogurların 100 yıl gibi bir sürede Bulgarlara dönüştü gerçeği”, söz konusu Türk topluluklarının akıbeti hakkında fikir verecektir. Tüm bunlara rağmen bugün Bulgaristan’ın coğrafi olarak izole bölgelerinde bu bakiyelerin oluşturduğu küçük kitlelerin sonraki yüzyıllarda da varlığını sürdürdüğünü gösteren araştırma ve bulgular var. Ancak bunlar çok münferit durumlardır.
Bugün ülkedeki 1 milyon Türk nüfusunu bu verilerle açıklamak mümkün değildir. Söz konusu kitle Bulgaristan Türkeri’nin yüzde 1’i ya vardır ya yoktur.
Velhasıl;
Bugün Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Uzlar, Ogurlar, Peçenekler veya Kıpçaklarla ilgisi; ancak Omurtag Han veya Kubrat Han ile bugün Sofya’daki bir Bulgar ile ilgisi kadardır.
Bir gram dahi fazla değildir.
Şimdi!
Bu gerçekler ortada iken Osmanlı’dan bağımsız bir Bulgaristan Türklüğü oluşturmak isteyenlerin amacı ne olabilir?
Bu salt bir Osmanlı karşıtlığı ise buna sadece üzülürüz. Ancak bana öyle geliyor ki perde arkasında bu olayın çok daha vahim boyutları olabilir. Osmanlıyı dışarda bırakarak Bulgaristan Türklüğü kavramı oluşturmaya çalışmak, kökü olmayan bir ağaç dalından meyve yetiştirmeye uğraşmaktan farklı bir sonuç doğurmaz
Osmanlı’sız Bulgaristan Türklüğü kavramı oluşturmaya çalışan arkadaşların aşağıdaki soruları nasıl cevaplayacağını da ayrıca merak ediyorum...
“Bulgaristan Türkleri, Osmanlı'dan önce de buradaydı. Biz Osmanlıdan da önce burada olan kadim halklarız" tezinizle;
Soya Dönüş (!) sürecinin “Bulgaristan’daki Türkler aslında Osmanlı döneminde zorla Türkleştirilmiş eski Bulgarların torunlarıdır” tezinin benzerliğinin farkında mısınız?
Yine bir taraftan “Biz Osmanlıdan da önce burada olan kadim halklarız" derken, diğer taraftan Bulgaristan’daki 500 yıllık Osmanlı mirasıyla camileriyle vakıflarıyla ilgili nasıl söz sahibi olacaksınız?
Size “Hani Osmanlı’dan önce buradaydınız. Size ne Osmanlı Miras’ından” derse nasıl cevap vereceksiniz?