SON DAKİKA
Hava Durumu

“Dalalet”

Yazının Giriş Tarihi: 21.12.2022 10:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.12.2022 10:39

Corona 19 salgını nedeniyle ara verilen Kitap Fuarları yeniden başladı. Bu ara 22 Ekim 2022’de Ankara, 29 Ekim’de İzmir, 10 Aralık 2022 günü ise İstanbul Kitap fuarlarına katıldım. Ülkemizin kültür nabzının kitap fuarlarında nasıl attığını bizzat görüyor ve yaşıyorsunuz. Önceki Dostlarımızla özlem giderirken yeni yeni Dostlar kazanıyoruz. Her kitap fuarı geleceğe yönelik umut ve enerji birikimini güncelliyor, arttırıyor. 

Bu yazımda, ülkemizin, günümüzdeki durumunun gerçek konumunu çok akıcı üslubuyla fakat gerçekçi olarak doğru verilerle ele alıp aktaran Araştırmacı Gazeteci Televizyon Programcısı, Yazar Dostum Erdem Atay’ın Pankuş Yayınları’ndan çıkan “Dalalet” adlı eserinden söz etmek istiyorum. Sizler kendisini “Veryansın TV’de” yaptığı programlardan gayet iyi tanıyorsunuz. İkinci baskısı Eylül 2022’de Pankuş Yayınlarından çıkan “Gaflet” adlı eserinde hangi konuları ele alıp işlemişti, öncelikle ondan da kısaca söz edelim.

Uykudaydık, gaflet içindeydik. Gerçekle yalanı karıştırdılar, devletimizi yıkmak istediler. Uyanamadık. Dalalet kıyafetini isteyerek giyenler oldu. Uyanmaya gücümüz kalmadı; artık hıyanet vardı ve her tarafımızı sardı. Sustuk... Sustuklarımızdan sorumluyduk oysa!

Gaflet", yakın zamanda çıkması planlanan “Dalalet" ve “Hatta Hıyanet" adlı üçlü serinin ilk kitabı olarak düşünüldü; okuyuculara “Korkma" demek için yazıldı. Gaflette olanlar, dalalete düşenler, hıyanete karışanlar fark edilsin diye...

-Atatürkçüler darbe yapacak’ iddiasına MİT ne yanıt verdi?

-MİT raporunda FETÖ'ye hizmet edenler kimler?

-’Gladyo' siyasete nasıl sızıyor?

-BND'ye çalıştığını söyleyen kişi neden FETÖ'den tutuklu?

-MHP kaseti kumpasçılarına Bahçeli neden omuz verdi?

-Abdullah Gül, CIA ve FETÖ'yü nasıl buluşturdu?

-Gül ve Davutoğlu’nun danışmanı, Bülent Arınç'ın KHK'lı yeğeni şimdi nerede?

-İyi Partili hangi yönetici CIA ile anlaştı?

-Hatay'da savaş mı planlanıyor?

-Hangi CHP’li Amerikalılardan yardım istedi?

-1990’larda birlikteydiler, 2000’lerde tüm partilere dağıldılar, kimdir bunlar? VE

-Nagehan Alçı-Rasim Ozan Kütahyalı ve Cem Küçük'ün ifadeleri

-Kriz yaratan ‘Karargâh Rahatsız’ haberinin ham hali

-Ege Ordusu'nda ‘Darbe’ iddialarını araştıran İstihbarat Albay’la özel söyleşi

-Efsunlu köy! Bu köyde doğan vali ve kaymakam oluyor.[1]

Özellikle Şubat 1945 Yalta Konferansı ile başlayan ve günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi diye bilinen Küresel Mesih Planı’nın coğrafyamızda uygulanmasında, Ülkemize biçilen görevde iktidar ya da muhalefet kanadında rol alanlar hep Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i kurucu değerleri olarak oluşturan Devrimlere her konumda karşı çıkanlar, 1946’dan günümüze “Karşı Devrim”in uygulayıcıları oldular. Ortada çoğu zaman “Atatürk Devrimlerine bağlı ve onu savunan gerçek muhalefet oldu mu?” sorusunu sık sık sormak gerekiyor. Çünkü bu proje (BOP) o tarihten beri çizilen hedefe doğru hep ilerliyor. Konuya bu açıdan bakılınca Erdem Atay’ın yazdığı kitaplar, bu ülkede yaşadığı halde “bu küresel planı kimler nasıl günümüze kadar taşıdılar?”, özellikle “son 20 yılda neler oldu?” Bunları Erdem Atay’ın “Dalalet” adlı kitabında tüm gerçekliğiyle birinci elden verilerle değerlendiren kısa, öz, doğru  yazılar, objektif değerlendirmeleriyle buluyoruz. Sözü uzatmadan Saygıdeğer Okuyucularımı yazar ile baş başa bırakmak isterim. Şimdi “Dalalet” adlı kitapta neler var, görelim:

Bu kitap okuyucularına, “Bu hayasızca akını gövdenizi siper ederek durdurun” demek için yazıldı.

Gazetecilik mesleğinin iğdiş edildiği ülkemizde, yazılanları, sansür uygulamanın ötesinde âdeta her yerden sildiren bir zihniyete karşı savaş halindeyiz. Elimizdeki tek gücümüz de mürekkebimiz. Dijital ortamdan yok edilenleri kitaplara mıhlıyoruz.

        Fetullah Gülen’i Amerika’ya yerleştiren hekim kim?        Karen Fogg’un e-postalarındaki Türk büyükelçi        “Altılı mutabakatı kimler yazdı?        Anayasa’da 1921 oyunu CHP’den danışman olan Gülen’in telefon arkadaşı AKP’de kimin yanına geçti?        Süleyman Soylu’nun Devlet Bahçeli’ye ağır ithamları        FETÖ’cüleri hangi vali, valiyi hangi bakan kurtardı?        Kılıçdaroğlu Balyoz ile ilgili ne söyledi?        İstiklal Madalyası, hangiistiklaldüşmanına verildi?        Akşener’e ‘suikast’ iddiasını söyleyen FETÖ’cü        FETÖ’nün askerleriGüneşli Günlerenasıl hazırlanıyor?        Bank Asya’ya para yatıran işadamları nasıl kurtuldu?        ErdoğanYılın Ödülünü kime verdi?        Hilal Kaplan’ın silinmiş ‘Taraf’ı        Zülfü Livaneli nasıl bir solcu?        Madalyalı albayın katili kim?        Hücre bilgi verilerimiz nasıl çalındı?        Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) soruları çalındı mı?        TUSDATA gerçeği        Bu belediyeye “Mete” olmayan giremez![2]

1. Altılı İttifak’ın Ortak Metne Göre Gerçek Yüzü Nedir? Aslında İmzaladıkları Metinden ESKİ AKP Çıktı

Altılı grubun çıkardığı ortak metnin ön sözünün son sözünde şu cümle geçiyor:

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile ‘Yarının Türkiyesi’ni inşa etmek için milletimizin talepleri doğrultusunda önemli bir adım attık. Ülkemize adalet, barış, refah ve huzur getirmesi inancıyla bu sistemi hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz.”

Milletimizin istekleri doğrultusunda önemli adım atmışlar ve söz vermişler! Neye söz verdiler sizce?

Metin ortada... Kimseden çıt çıkmıyor. Sanırım tüm Cumhuriyetçiler memnun! “Aman dokunmayın, Tayyip Erdoğan gitsin yeter ki” diyenlerin sayısı azımsanmayacak düzeyde. Şöyle bir bakıyoruz... Elli iki sayfalık metinde bir ‘millet’ten söz ediliyor ama bu milletin adı yok!

Tüm metni inceliyoruz, metinde tek bir yerde dahi ‘Türk’ ifadesi yok! Peki ya Atatürk? O da yok! Diyorsun ki “Atatürk yok”, ‘‘Olsun canım, CHP’yi kuran Atatürk zaten" diyorlar. 

-Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan Atatürk devrimleri var mı? Yok!

-Ülkenin her yerini saran, âdeta paralel onlarca devletçik kuran tarikat ve cemaatlere karşı en ufak bir söz var mı? Yok!  

-Emekçinin yanında yer alan bir vurgu var mı? Yok!

-Sığınmacılarla ilgili, Suriyelilerin ve Afganların ülkede yaratabileceği herhangi bir soruna işaret edip, çözüm önerisi sunan bir ifadeyi arıyoruz. Onu da bulamıyoruz.

Peki ne var?

*Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin Türkiye ile ilgili vermiş olduğu kararların derhal uygulanacağı” var mesela. Yani, Osman Kavala serbest, Selahattin Demirtaş serbest!

Başka?

AİHM’e “Haksız yargılandım” deyip başvuran ve siyasi nedenlerle kazanan yüzlerce FETÖ’cü... Mahkemeden FETÖ’cüler lehine patır patır çıkarılan kararlar, devleti FETÖ’den özür dilemeye kadar götürür. Tazminatların ardı arkası da kesilmez...

Gören var mı bunu, yok!

Başka ne var? E olmazsa olmazımız, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi... Metnin vurgularında alenen “Merkezi Yönetim” deniliyor. Kayyumlara son verilecekmiş...

HDP ve FETÖ’nün haklarını savunan, Venedik Komisyonu’na vurgu da var mesela... Komisyon raporları dikkate alınacakmış! Örneğin, Komisyon’un son raporlarından biri neydi?

“HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması kabul edilemez!”

“15 Temmuz sonrasında uygulanan OHAL kabul edilemez!”

“OHAL’e dayanarak binlerce KHK’lının işten çıkarılması kabul edilemez!”

Sadece metinde geçen Venedik Komisyonu raporuna bağlılık bile KHK’lıların geri dönmesi, dokunulmazlıkları kalkan HDP’lilerin korunması için yeterli!

Başka?

1921 Anayasası nispeten kapsayıcıymış, ancak peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin sonraki anayasaları daha dar kalıplara girmiş!

Açın bakın, 1921 ile diğer anayasalar arasında temel olarak iki fark vardır: Biri “Türk milleti”, diğeri “Cumhuriyet” ifadesidir. Doğal olarak Cumhuriyet ilanı olmadığı için 1921’de ne rejim ne de millet ifadesi vardı. Sonraki anayasaları ‘dar' kalıba sokan da işte bu iki ifade.

Metinden bir cümle: “Türkiye’nin istişare ve uzlaşı ile çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur.”

Türkiye’nin bir PKK sorunu var.

Türkiye’nin bir FETÖ sorunu var.

Bu söz de çok açık “... Yarının Türkiyesi’nde PKK ve FETÖ açılımının geleceğini müjdeliyor (!)”

En önemli bölüm:

“...bizler, herkesin inancına, kanaatine ve yaşam tarzına saygı duyulduğu, kişilerin din, inanç ve yaşam tarzı fark etmeksizin özgürce yaşadığı, herkesin kendi kimliğiyle ve kendisi olarak eşit şekilde toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katıldığı bir sistemi hep birlikte inşa edeceğiz.”

İfade net!

Herkesin kendi kimliğiyle...

Zaten ortak metinde “Eşit vatandaşlık” sözü de çok net yazıyor. “Eşit vatandaşlık” ifadesi, Türkiye’de literatüre ilk olarak Abdullah Öcalan’ın PKK’nın siyasal ideolojisini yazdığı kitaplarda geçti. Daha sonra bu HDP’nin parti programına girdi. Yani patenti Öcalan’a aittir. Vatandaşlık ya da yurttaşlığın temel tanımı zaten bir eşitliği ifade eder. Bahsedilen “Eşit yurttaşlık” “Yurttaşların eşitliğini” ifade etmez. İşte burada büyük oyun vardır.

HDP’nin ardından AKP, İyi Parti, CHP ve DEVA da bu ifadeyi zaten bünyelerine almıştı. Buradaki kasıt Anayasa’daki Türk vatandaşlığı ortak paydasını silmek, ortadan kaldırmaktır. Sizin karşınıza biri “Eşit vatandaşlık” diye gelirse, bilin ki bu “Etnik vatandaşlık”tır. Türk vatandaşlığını yok etme projesinin en büyük parçasıdır.

İşte size ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’!

Türk’e, Atatürk’e ve devrimlerine düşman;

Avrupa’ya, küreselcilere, HDP ve FETÖ’ye dost bir metin.

Altılı Masa yandaşları bile “Bu bir Üçüncü Cumhuriyet kuruluş ilanıdır” diyor!

Sözün özüne gelelim. Metnin 2002 AKP programından tek farkı var: 2002 AKP’sinde Tayyip Erdoğan vardı. 2022 muhalefet metninde sadece Tayyip Erdoğan yok! Yani “Tayyip Erdoğan gitsin” diyenler, yerine “Tayyip Erdoğan’sız AKP gelsin” diyorlar!

Türk’ün, Atatürk devrimlerinin bekçilerinin yeni bir yola ihtiyacı var.

Yoksa ABD’ci, NATO’cu, AB’ci iki AKP arasında seçim yapmak zorunda bırakılacağız. (s.27-29)

2. Altılı Mutabakatı Kimler Yazdı Bir Bilseniz...

Dünya ve Türkiye doğal olarak Rusya ve Ukrayna’yı konuşuyor. Ama içeride olanlar arka plana atılamayacak kadar önemli. “Neden önemli?” sorusuna bu yazıda yanıt bulacaksınız.  

Altılı Masa...

Bu Altılı Masa bir toplantı yaptı. Toplantı Bilkent Otel’de oldu, en öne de Nagehan Alçı’yı oturttular. (Neden oturtulduğunu ya da oturduğunu yazının sonunda anlayacaksınız)

Toplantı sonucunda karşımıza bir mutabakat metni çıktı.

Adı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem.

Kıyametlerin kopması gerekirken çok kişiden ses çıkmadı. Sanırım Türk milleti sonunda alıştırıldı.

Nasıl bir büyük tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu anlatana kadar yazmaya ve konuşmaya devam edeceğiz.

Gelelim konumuza...

Mutabakat metni için dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na mikrofon uzatıldı. Tepkilere söylediği söz şu:

“Bunlar yapay olarak çıkarılan tartışmalardır.”

Bu metni tartışanlardan biri olarak söyleyeceğim kelamı ilk anda söylemiş olayım:

“Asıl Altılı Masanız yapaydır, yazdıklarımız değil!”

Devam etmiş ve amaçlarını açıklamış Kılıçdaroğlu:

“En özgürlükçü anayasayı yapmak...”

1921 Anayasası’nın kapsayıcı, ancak diğer anayasaların tamamının ‘dar’ olduğu yazılan metinle ilgili tepkilere de cevabı açık: “Kimse öküz altında buzağı aramasın.”

Buna da bir yanıt vermek durumundayım:

“Kimse bizi aptal yerine koymasın!”

Aptal olmadığımızın kanıtını sunuyorum şimdi sizlere...

21 Şubat’ta başlayan, birkaç gün süren ve herkesin gözünden kaçan bir toplantıyı bir arkadaşım paylaştı. Toplantı Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI - Demokratic Progress Institute) adlı düşünce kuruluşunun toplantısı. Toplantının adı, “Türkiye’de Anayasa Yapımı ve Çatışma Çözümü”.

Toplantıda tartışılan konuyla ilgili, bu düşünce kuruluşu Nisan 2021 tarihinde aynı başlıkla bir rapor yayınlamıştı. 287 sayfalık raporu okudum. Raporu hazırlayanlar; PKK ile açılımının ‘Âkil İnsanlar Heyetinden’ Prof.Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, AİHM uzmanı Prof.Dr. Sevtap Yokuş, Taraf’ın internet versiyonu Serbestiyet ve Kurdistan 24 online sitelerinin yazarı ve ‘Âkil İnsan’ Dr. Vahap Coşkun ve ‘Kürt meselesi’ uzmanı Dr. Zeynep Ardıç.

Rapor, Türkiye’nin en özgürlükçü anayasasının nasıl yapılması gerektiğini anlatıyor, tıpkı dün Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi.

Rapor her şeyi çok açık bir şekilde yazıyor.

Şimdi bu raporu, Altılı Masa’nın mutabakat metniyle karşılaştıralım.

Bir kere raporun girişinde hedef açıklanmış:

“Türkiye’de olası bir çözüm sürecinin yeniden başlaması için gereken yasal hazırlıkların ve anayasa yapım sürecinin ihtilafların çözümüne nasıl katkı sağlayabileceğinin tasarlanması...”

Rapor, Türkiye’nin “Etnik, dilsel, dinsel ve kültürel açıdan çok çeşitli olduğunu” söylüyor ve kapsayıcı bir anaya­sa öneriyor. Mutabakat metni de kapsayıcılık üzerinde du­ruyor. Rapor, anayasa yapımında toplumun tüm kesim­lerinin masa etrafında toplanması gerektiğini savunuyor. Mutabakat metnini savunan Kılıçdaroğlu’nun dün söylediği söz: “Anayasayı tüm kesimlerin katılımıyla, hiçbir kesimi, hiçbir kimseyi dışlamadan, hep birlikte yapacağız.”

Rapor, anayasayla toplumsal barış ve huzuru sağlamayı hedefliyor, Altılı Masa’nın metninde de aynı ifadeler yer alıyor.

Rapor, kayyum atamalarına karşı çıkıyor, bunların kaldırılması ve anayasa güvencesine alınmasını savunuyor. Mutabakat metni de aynı ifadeleri kullanıyor.

Rapor da mutabakat metni de “Basın özgürlüğünün anayasal güvence altına alınmasıyla” ilgili yorum yapıyor.

Rapor ve Altılı Masa metninin ortak yanlarından biri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanması için gerekli adımlann atılması... Aynısını savunuyorlar.

“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri” kanunuyla ilgili de aynı istek yer alıyor.

Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasa dışı olduğu ve kaldırılması gerektiği iki metinde de geçiyor.

(O kadar çok benzerlikler var ki...)

 

Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi...

Altı partinin hazırladığı metinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi vurgusuna atıf yapılmış. Metni okuduğunuzda Avrupa Yerel Özerklik Şartı’nın isteklerinin çok benzeri. Merkez ile Yerel arasında denge kurulacakmış! İlginçtir ki raporda da aynı ifadeler yer alıyor ama örtülü söz söyleyemiyorlar, her şey açık.

Örneğin, “Yerel özerklik olmalı” diyor. Yetmiyor, illeri kültürel ya da coğrafi olarak ayırıp eyalet haline getiriyor. Bunun, Kürtlerin en büyük isteklerinden biri olduğunu savunuyor. Yerel ile ilgili yatırım, hizmet, sağlık, kamu düzeni gibi olaylarda görevi valiye veren yasanın değişmesi gerektiğini söylüyor ve karar alım süreçlerinde yerel yöneticilerin ve sivil toplumun olması gerektiğine işaret ediyor. Mutabakat metninde de kentin geleceğini ilgilendiren konularda karar alım süreçlerine bunların dâhil edilmesi isteniyor.

Gelelim en kritik bölüme...

Mutabakat metninde yazmıştı; “Herkesin kendi kimliğiyle, eşit kamusal, siyasal yaşama katıldığı...” ifadesi... Aynısı ve bu cümlenin ayrıntılı açılımı DPI’nın raporunda da var. Rapor tartışmaya bile mahal vermeden “Türk milletiifadesinin kaldırılması gerektiğini, yerine kapsayıcı bir vatandaşlık tanımı yapılması zorunluluğunu koymuş ortaya...

En ilginci ne biliyor musunuz? Raporda, mutabakat metniyle tıpkı, birebir, aynı olan bir vurgu var.

1921 Anayasası...

Biliyorsunuz, Altılı Masa’nın metninde en kapsayıcı anayasanın 1921 olduğuna vurgu yapılıyor, geri kalan anayasalara “Dar kalıplı” deniyordu. Evet, aynısı raporda var. Hem de 15 kez altı çizilmiş!

Türk milletiifadesinin kaldırılması ve yerel özerkliğin Türkiye’ye getirilmesi için 1921 Anayasası benzeri bir kapsayıcılığın olmasının zaruri olduğunu defalarca vurgulamış rapor. Diğer anayasaların da ‘dar’ olduğunu, yerel özerkliğin önünü kapadığını ve vatandaşlık tanımının yapılmasıyla kapsayıcılığın bittiğini net bir şekilde söylüyor.

Yani rapor, Altılı Masa’nın eksik bıraktığı tüm boşlukları ve satır aralarındaki anlamı olduğu gibi yazıyor.

Tartışmaya bile gerek yok! Açık, okuyun, görün!

Peki, bu 2021’deki

Türkiye Raporunu Hazırlayan DPI Nedir?

İngiltere’de faaliyet gösteriyor. Başında Kerim Yıldız adında biri var. İngiliz Lordlar Kamarası üyesi Lord Avebury’nin desteğiyle kurulan “Kürt İnsan Hakları Projesi” adlı kuruluşun eski başkanı. PKK dostu olarak bilinen Avebury’nin, Abdullah Ocalan ile Suriye’de yüz yüze defalarca görüştüğü ortaya çıkmıştı.

İngiliz istihbaratına yakın olduğu bilinen DPI, PKK açılımının fikriyatını oluşturan kritik enstitülerden biri.  

DPI’nın ‘Uzmanlar Kurulu Üyeleri’ arasında kimler var dersiniz? (Yabancıları saymıyorum...)

Ali Bayramoğlu, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Vahap Coşkun, Fazıl Hüsnü Erdem, Ayşegül Doğan, Kezban Hatemi, Kadir İnanır, Ahmet İnsel, Bejan Matur, Avni Özgürel, Ufuk Uras, Sevtap Yokuş...

Sanırım artık Altılı Masa’nın metninin kimler tarafından yazıldığını da öğrenmiş oldunuz.

Raporu yazan ve birkaç gün süren toplantılar yapan DPI’nın önceki Türkiye çalışmalarında ve bu son çalışmasında da sürekli bir Kuzey İrlanda ile İngiltere arasında yapılan “Hayırlı Cuma Anlaşması” konusu konuşuluyor. “IRA nasıl çözüldüyse, PKK da öyle çözülür” düşüncesiyle sürekli bir Kuzey İrlanda vurgusu yapılıyor. Ve bu son toplantıda da benzer konu gündeme gelmiş.

Peki başka ne olmuş?

Türkiye’den bir gazeteci, İrlanda’nın başkenti Dublin’e çok özel bir davet için çağırılmış. Kuzey İrlanda ile İngiltere arasındaki İRA sorununun çözümünü yapan biriyle söyleşi yapması için... Bak sen şu işe ki, tam da bu söyleşide Türkiye’nin PKK sorununun da benzer şekilde çözülebileceği vurgulanmış!

Söyleşi yapılan, özel davetle gazeteciyi çağıran kişi, Hayırlı Cuma Anlaşması’nın mimarlarından Bertie Ahern... Eski İrlanda Başbakanı olan Ahern, aynı zamanda yine çok gariptir ki, DPI’nın Uzmanlar Kurulu Üyelerinin en önemli isimlerinden...

Hangi gazeteci gitti dersiniz Dublin’e, Ahern ile görüşmeye?

Ülkemizin medarı iftiharı Nagehan Alçı!

Çok özel bir randevu için çağrıldığını söyleyen Alçı, söyleşisini yaptıktan sonra Türkiye’ye geliyor ve 28 Şubat’taki Altılı Masa toplantısının en önünde yerini alıyor.

Mutabakat metnini, “Ben, açıklanan metni son derece özgürlükçü ve demokrat buldum. Beğendim” sözleriyle yorumluyor. Ama ardından uyarıyor: “Çok geç kalmayın!”

Daha önce, mutabakat metninin AKP’nin kuruluş metniyle hemen hemen aynı olduğunu yukarda yazmıştım. Şu bilgiyi atlamışım. Onu da Nagehan Alçı’dan öğrendim. Bundan tam yirmi bir yıl önce, 14 Ağustos 2001’de, Tayyip Erdoğan’ın yeni kurulan AKP’nin tanıtım toplantısı nerede olmuş biliyor musunuz?

Bilkent Otel’de...

Hatta Altılı Masa’nın toplandığı salonda...

Şimdi altı partinin nerede birleştiğini gördünüz mü?(s.31-37)

3. 6’lı Masa’nın Millete Sunduğu “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” Raporunun Da “Denge Denetleme Ağı” Adlı Kuruluşun Hazırladığı Raporla Benzerliğine Ne Demeli?

Yazarımız Erdem Atay, Altılı Masa’nın hazırladığı Mutabakat metninin, Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI) adlı İngiliz merkezli kuruluş tarafından 2021 yılında hazırlanan ve geçen ay masaya yatırılan Anayasa çalışmasıyla olan tıpatıp benzerliğini açıkladıktan sonra kitabında bu kez  bir başka benzerliğe de işaret ediyor. Bu benzerliği Denge Denetleme Ağı adı verilen bir kuruluşun hazırladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem raporunda da görebiliyorsunuz.

Bu kuruluş, altı partinin toplanmasından önce bu altı partiyi tek tek gezerek, hazırladıkları raporu sundular. Sundukları raporu internetten bulabilirsiniz, Altılı Masa’nın mutabakat metniyle siz karşılaştırabilirsiniz.

Peki Bu Kuruluş Neyin Nesi?

Sürekli Anayasa çalışmaları yapan Denge Denetleme Ağı, yurtdışı destekli bir kuruluş. Kuruluşa,

*İstanbul Politikalar Merkezi,

*Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı,

*Avrupa Birliği Komisyonu Sivil Düşün Programı,

*Alman Marshal Vakfı,

*Hollanda Kraliyeti tarafından büyük bir fon aktarımı yapıldığı biliniyor.

Yani bambaşka ülkeler Türkiye’de yeni anayasa çalışması yapsın diye bu kuruluşa para yağdırıyor. Ne kadar iyiler!

Altılı Masa’nın mutabakat metninin adı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem...

Başlığa bakınca metin, bir sistemi anlatıyor ama metnin içine girince bunun bir anayasa taslağı olduğunu hemen anlıyorsunuz. Zaten yorumlar da genel olarak böyle. Bu kısa metinde dikkat çeken bir ifade vardı. İşte o ifadeden yola çıkacağız.

1921 Anayasası’nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, sonraki anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.

İfade bu... Çok da kritik.

1921 Anayasası’nın dışında daha sonra yapılan anayasaların

kapsayıcı olmadığını anlatıyor. Bu vurgunun neden yapıldığı yukarıda belirtilmişti. Burada belirteceğimiz ise “1921” Anayasası’na yapılan vurguların daha öncelerden kimler tarafından yapıldığı üzerine olacak.

Yeni Anayasa ve Sivil Anayasa sözünü şu on beş yılda hiç duymadığımız kadar duyduk. O kadar çok metin yazıldı ki, her şey birbirine girdi, kim neyi diyor hepsi unutuldu. Şimdi hatırlama zamanı.

Değerli okuyucular, Altılı Masa’nın metnindeki 1921 Anayasası boşuna yazılmadı. Önce şunu hatırlatalım, diyor Sayın Erdem Atay:

1921 vurgusunu Türkiye’de ilk yapan kişi PKK lideri Abdullah Öcalan’dı.

Kendisinin yazdığı ‘Demokratik Özerklik’ teorisine (!) göre, bir çözüm üretilmesi gerekiyordu. “Özgür Kürdistan devleti’’ yerine, en doğru çözümün Demokratik Özerklik olduğunu, yani Türkiye içinde bir özerk yapı olması gerektiğini söylemeye başlamıştı. Sözde teorisini bir zemine oturtmuştu ve kapsayıcı olacaktı. İşte o kapsayıcılığı 1921 Anayasası’nda buldu. Uzun yıllar 1921 Anayasası üzerinde çalıştı.

Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin yaşadığı sorunları çözmesi için 1921 Anayasası’nın günümüze uyarlanması gerekir. Biz demokratik özerklik konusunda 1921 Anayasası’nı referans alıyoruz” diyecekti...

FETÖ’nün yargıyı ele geçirdiği 2010’daki Anayasa görüşmelerinin yapıldığı süreçte de şu ifadeleri kullanacaktı:

1916-20 sürecinden sonra 1921 Anayasası oluştu. Bu anayasanın daha sonra netleştirilip demokratikleştirilmesi beklenirken 1924 Anayasası ile -bu anayasada tamamen Kürtlerin inkârı vardır- daha oligarşik ve bürokratik bir anayasa haline getirildi. Şimdi de AKP anayasası haline getiriliyor. Ben, 1921 Anayasası’nı yeniden güncelleyelim diyorum.”

PKK lideri, bu kapsayıcılık çerçevesinde Demokratik Ulus İnşası yaptıklarını yazacaktı. (12 Aralık 2010) İşte 1921 Anayasası vurgusunu 2007’li yılların başında ilk yapan kişilerden biriydi Öcalan... Birkaç yıl sonra da benzer sözü dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’den duyacaktık. Gül’e göre de, “Türkiye’nin en özgürlükçü Anayasası” 1921’di.

Öcalan’ın bu çağrısı, HDP’nin eski adı Demokratik Toplum Partisi’nin Ekim 2007 Kongresi’ne damga vuracak ve kongrenin sonuç bildirgesine bu ifade eklenecekti. “Türkiyeliliküst kimliği ile vatandaşlığın ele alınmasının savunulduğu bildirgede, Altılı Masa’ya çok benzer şu ifadeler kullanılacaktı:

“... farklı kimlik ve kültürler, kendi farklılıklarını anayasal güvence içerisinde koruyup geliştirdikleri bu sistemle daha özgür bir ortama kavuşacaklardır. Aslında 1920’lerde kabul edilmiş olan bu esaslar, 1921 anayasasında da yer almış, 1924 Anayasası ile ortadan kaldırılmıştır.”

PKK’nın siyasi kolunun parti programlarına da giren bu tanımlama üzerinden çok fazla raporlar ortaya saçılacaktı. Makaleler yazılacak, görüşler belirtilecekti.

Onlardan biri de Murat Belge’nin başkanlığını yaptığı, Os­man Kavala’nın yönetiminde olduğu, yurtdışından fonlanan ve “Kürt Sorunu İçin Barış İnisiyatifi"nin parçası olarak bilinen Helsinki Yurttaşlık Derneği’ydi. Dernek tarafından hazırlanan derginin “Demokratik Özerklik Üzerine” başlıklı Mesut Yeğen tarafından Ağustos 2011’de hazırlanan makalesinde Öcalan’ın tutumu anlatılıyordu:

Öcalan, demokratik özerkliği tartışırken sık sık vilayetleri özerk idari birimler olarak tanımlayan 1921 Anayasasına referans vermekle beraber, gene aynı sıklıkla özerk Kürdistan’dan da bahsediyor, yerel ve özerk ekonomiden de. DTK metninin başlığı ise malum Demokratik Özerk Kürdistan Modeli Taslağı.”

Çünkü 1921 Anayasası dönemin şartları gereği ’muhtariyet’ yani özerklik veriyordu. Bunu da eyalet kapsamında değil, vilayet kapsamında sunuyordu.

Öcalan’m tutunduğu birinci dal buydu.

İkincisi zaten, bir millet tanımının olmamasıydı.

HDP’ye görev verilmişti... Sürekli 1921 Anayasası üzerinde ‘kapsayıcılık’ vurgusu yapılacaktı.

Tutuklu bulunan eski Eşbaşkan Figen Yüksekdağ da Temmuz 2019’da bu vurguyu yapanlardan biri olacaktı:

“1921 Anayasası’nın 3. maddesi 11. fıkrasında özerklik, kendi kendisini idare eden, bu güce sahip olan idari güçler olarak tanımlanır” diyecek ve 1921 Anayasası üzerinden yeni bir anayasanın inşasını isteyecekti.

Hatip Dicle de daha geçen ay Almanya’nın başkenti Berlin’de bir konferansta 1921 vurgusu yapacaktı. Ama asıl vurgu HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’dan, tam da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşmesinin hemen ardından geldi. Sancar, CHP lideriyle 5 Şubat 2021’de “Parlamenter sisteme dönüşte 1921 Anayasası ilham alınabilir" demişti.

Bu çok anlamlıydı, zira altılı parti olarak parlamenter sistem konusu konuşulmaya henüz başlanmıştı. Mithat Sancar’ın dileği de bugün olmuş oldu.

İşte Sancar’ın bu çıkışı yaptığı sıralarda Cumhurbaşkanlığı bünyesinde de bir Anayasa çalışması başladığı ilan edilmişti.

Bakın, tarih 2021. Yani geçen yıl. Çalışmayı yapanlar, hummalı bir çalışma içerisinde olduklarını belirtiyor; SETA’da toplantılar yapılıyor, raporlar hazırlanıyordu. Bu konuşmalarda da 1921 vurgusu yapıldı. İşte tam o sırada dönemin Adalet Bakam Abdülhamit Gül çıktı ve aynen şunları söyledi:

“Bugün 1921 Anayasası’nın ruhuyla, yine Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken, yeni bir toplumsal sözleşmeyi, yine Gazi Meclisimizin iradesiyle, milletimizin iradesiyle yeni anayasayla taçlanacağına olan inancımız tamdır. 1921 Anayasası; Türkiye’de yaşayan herkesin, her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir.

AKP ile HDP pişti olmuştu.

Açıklamadan on iki gün sonra, 20 Şubat 2021’de, FETÖ şaibeli AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan kameralar karşısına çıkmış, bu anayasa çalışmasının, “Yeniden Kuruluş Anayasası” olacağını belirtmişti.

Halbuki, “Yeniden Kuruluş Anayasası” ifadesinin asıl mimarı eski CIA ajanı Graham Fuller’di. Sonra karşımıza aynı ifadelerle Külliye’de anayasa hazırlayanların başındaki Prof.Dr. Yavuz Atar çıkacaktı. Hani FETÖ’nün Mimoza Yayın Şirketi’nin ortağı olan, ama yargılanmayan Yavuz Atar. Bank Asya Yönetim Kurulu Üyelerinden Sami Karahan’ın hem ortağı hem de çok samimi arkadaşı olan Atar...

Atar, yazdıkları anayasanın başlangıç bölümünü değiştireceklerini, bunun kapsayıcı bir anayasa olduğunu söyleyecekti. İşte bu sözlerden aylar sonra, 10 Eylül 2021 tarihinde Türkiye gazetesi manşetten “İlk dört maddeye kritik revizyon, Anayasa’nın dili değişiyor” haberiyle karşımıza çıktı. Habere göre millet tanımı değişecek, dil de değişecekti.

Bunu hazırlayan da işte AKP’nin ta kendisiydi. Onların da 1921 Anayasası’na vurgusunun altında sadece özerklik ve millet kimliğinin yer alması yatmıyordu. Buna ek olarak 1921’de “Devletin Dini İslam’dır” maddesinin yeniden gelmesini istiyorlardı...

Her şey açıktı. Tüm partiler 1921’de birleşmişti.

Bu yazıya, “Altılı mutabakatı kimler yazdı bir bilseniz...” başlıklı yazıma toplumun ilgi gösterip, tek bir siyaset partisi yetkilisinin tek cümle etmemesinin anlamı ne olabilir sizce?” sorusuyla başlamıştım.

Cevabı şimdi biliyorsunuz.

O masada altı parti yok!

Sekiz parti var!

AKP de orada, masanın tam ortasında!

... ve hepsi 1923 öncesini istiyor(s.39-43).

Evet Değerli Okuyucular. Bazıları 6’lı Masa için yapılan eleştirileri “muhalefete muhalefet etmek” olarak değerlendiriyorlar. Erdem Atay’ın “Dalalet” adlı kitabından yukarda bazı bölümlerini alıntıladığımız bilgilere bakıldığında ortada Türk Milleti’nin haklarını savunan bir muhalefet ittifakı var mı? Karar Sizin Değerli Yurtseverler.

Kaynakça

[1] Erdem ATAY, “Gaflet”, Ankara, 2022, 2.Baskı, Pankuş Yayınları.

[1] Erdem ATAY, “Dalalet”, Ankara, 2022, Pankuş Yayınları.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.