SON DAKİKA
Hava Durumu

İblis egemen şeytani karakter

Yazının Giriş Tarihi: 03.01.2022 02:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.01.2022 02:23

“En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Aksine bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm âfeti ve onun çocuğu olan EMPERYALİZMDİR.” 
(Hâkimiyet-i Milliye, 20 Temmuz 1920)
Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz.”
Biz Milli Mücadeleye başlarken karşımızda iki düşman vardı. Biri İÇ DÜŞMANLAR ki, bunu İstanbul Hükümeti temsil ediyordu. Öbürü DIŞ DÜŞMANLAR ki, bunu da yabancı işgal kuvvetleri oluşturuyordu: 
Ulusal Bağımsızlığımızı ortadan kaldırmak isteyen Emperyalist güçlerdir…
” 
Mustafa Kemal ATATÜRK

Kur’an, içimizdeki şeytan olarak İblisi, yeminli amansız bir düşman olarak nitelendiriyor. Bunun için İblis egemen kişi ya da kişiliği çok iyi tanımak gerekiyor. Çünkü içimizdeki iblis ile dışımızdaki insan şeytanları bu kişiliğin oluşmasını ve sürekliliğini sağlıyor. Onların düşmanlıklarından korunmak ve hidayet üzere iman etmek için “düşmanı tanımak” öncelikli şarttır. Bu düşmanların yönlendirmesiyle oluşan küfür, nifak, inkâr, şirk, zulüm, fitne, fesat vb her tür kötülüğe yönelen kişi /kişiler, iblis egemen kişiliğini yaşam biçimi edinen mücrimlerdir. Mücrimin ahrette durumu ise hiç de iç açıcı olmayacaktır. 

1. Kelimeyi Şahadet Nasıl Oluşur? 
Şehadet getirmek, şirk ikliminden tevhit inancına geçmek için yapılır. Bir tür dünya görüşü değişimidir. Basit, sıradan ve dille birkaç sözcüğü söylemek yeterli değildir. Çünkü Yüce Allah’ın var, bir, doğmamış, doğrulmamış, her şeye gücü yeten din gününün de sahibi, Âlemlerin Rabbi Allah’ın eşi, benzeri, dengi olmayan tanrılığına şehadet /tanıklık ve kabul etmek, başka bir inançtan vazgeçmek, Kur’an’daki İslam ile onurlanıp Müslüman olmak içindir. Bu nedenle öncelikle akıl, bilgi, bilinçle yaşam biçimi değişikliğine geçiş demektir. 
Fatiha suresinde kişinin Allah’a yönelip “beni sıratı müstakim üzere hidayete erdir” şeklindeki duasına; 
* Kelime-i Şahadet'in ne olduğu ve nasıl gerçekleşebileceği,
* Sıratı müstakim üzere Müslüman olabilmek için neler yapılması gerektiğine Kur’an’da verilen karşılık şöyledir:
“Ben (Allah); “Ey Âdemoğulları! 
- Şeytana kulluk etmeyin, kesinlikle o size apaçık bir düşmandır ve 
- Bana kulluk edin, 
- İşte bu dosdoğru yoldur ve 
- Ant olsun ki şeytan sizden birçok kuşakları saptırdı”
diye size ahit vermedim mi? Hâlâ aklını kullananlar değil miydiniz?” (Ya-Sin/ 60-62)
* Burada İslam’ın ilk şartının içimizdeki-dışımızdaki “düşmanı tanımak, ona asla boyun eğmemek”
* “Sıratı Müstakim” üzere Müslüman olmanın ise, içimizdeki, dışımızdaki her tür şeytan ve şeytanlığın tutsaklığından arınmış /korunmuş /kurtulmuş olmak gerektiğine işaret ediliyor. 
* İçimizdeki Şeytan /düşmanın Nas/ 4-6'da İBLİS olduğu;
* Dışımızdaki, şerrinden Allah’a sığınılması gereken Şeytana /düşmana da Felak/ 2’de “yaratılmış insan” olduğu açıklanıyor.
DIŞIMIZDAKİ ŞEYTAN, ayrıca ilahi mantığı ve kendi bütünlüğü içinde bakılınca Kur'an’da;
- Bireysel (yani iblis egemen yaşam biçimini seçen kişi) ve 
- Bireysel insan şeytanlarından oluşan kurumsal, örgütlü ve hatta küresel ölçeğe kadar uzanan şeytan/şeytanlık örnekleri olduğu görülecektir.
Bunların hepsinde temel karakter iblis egemen kişilik /karakterdir. Yüce Allah, dosdoğru yolda olmak için şehadet getirmek isteyen kişiye öncelikle yapacağı işi şöyle açıklıyor:
“Size, Şeytana tapmayınız /boyun eğmeyiniz; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır” demedim mi? (Ya-Sin/ 60) 
Ya-Sin/ 60-62’de ayrıca şu konular ortaya çıkıyor:
* Allah’a iman edebilmek için önce içimizdeki dışımızdaki şeytana tutsaklıktan tüm varlığımızla mutlaka özgür olmak;
* Şeytan, insanın sıratı müstakime ulaşma yolundaki birinci, sürekli engeldir;
* Küresel örgütlü şeytan /şeytanlık tağut (Bakara/ 257) emperyalizmdir;
* Her tür şeytan insana /insanlığa düşmandır;
* Düşmanı tanımadan, onu aşmadan asla Müslüman olunamaz;
* Bundan sonra ancak Allah’a iman gerçekleşebilir.

İşte bu işlemleri gerçekleştiren Kelimeyi Şehadet getirmiş olur, yani Sıratı Müstakim olan dosdoğru yola girebilir.
Öncelikle insan olmak, özgür, tam bağımsız, uygar ve Müslüman olmak için içimizdeki dışımızdaki şeytanlığı, şeytanları şerlerinden korunmak için tanımak, savunma önlemleri geliştirmek şarttır.
Bu nedenle iblis egemen şeytani kişilik ve karakteri değişik yönleri ve uygulamalarıyla tanımak kadın erkek her kişiye zorunlu farzdır.
13-Hiç düşündün mü, eğer salât edeni engelleyen o kişi, yalanlamış ve yüz çevirmiş ise!...
15,16-Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Eğer salât edene; (malî yönden ve zihinsel açıdan destek olan; toplumu aydınlatmaya çalışan kimseye engel olan o kişi), salâtı; (malî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı) engellemesine son vermeyecek olursa, ant olsun, perçemden; yalancı, hata eden perçemden; saçından tutup sürükleyeceğiz.” (Alak/ 13, 15-16)  
Alak/ 15 ve 16’de: “Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Eğer salât edene; mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olan; toplumu aydınlatmaya çalışan kimseye engel olan o kişi, salâtı; mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı engellemesine son vermeyecek olursa, ant olsun, perçemden; yalancı, günahkâr perçemden; saçından tutup sürükleyeceğiz!” denilmişti. “Hortum üzerine damga basmak” da “günahkâr perçemden tutup sürüklemek” gibi, bir kimseyi toplum önünde rencide etmek, başını belâdan belâya taşımak, burnunu sürtmek anlamlarına gelmektedir.[1] 

2. İblis (Nefsi Emmâre /Kötüyü Emreden Nefis) Egemen Kişi Davranışı Örneği
Yaratan Allah, her insanda var ettiği olumsuz akli meleke İblis aktifleşince, kişinin dışa yansıyan şeytani davranış şeklini aşama aşama bir örnekle Müddessir/18-25’de açıklamaktadır. 
( a ) Müddessir 74/18-25’de Açıklanan “Alt Beyin İşleyişi”nin Dışa Yansıma Örneği
Allah’a, Elçisi Saygıdeğer Hz. Muhammed’e, Kur’an’a ve aklıselime karşı düşmanlık duygularıyla dolu bulunan bir müşrik kişinin iblisçe davranış biçimininin evrensel boyutta bir örneğini canlı olarak Müddessir suresinide görüyoruz.
18-20“Zira o, düşündü /fikretti (fekkera) ve ölçtü biçti (kaddera). Geberesice, nasıl ölçtü biçti!
Lanet olası, nasıl ölçtü biçti!”
21“Sonra baktı (nazara).”
22“Sonra yüzünü ekşitti ve suratını astı (‘abese ve besara).”
23“Sonra arkasını döndü ve kibirlendi (edbera ve vestekbera).”
24“Şöyle dedi: ‘Bu, sadece öncekilerden nakledilen bir büyüdür.’”
25“‘Bu (Kur’an), yalnızca bir insan sözüdür.’” (Müddessir/ 18-25) 

Alt beynin aşama aşama işleyişinin Kur’anda isimlendirilmesi.

(b) Kalem 68/9-16’de ise, Allah’a, Elçisi Hz. Muhammed’e, Kur’an’a, aklıselime ve bilime karşı savaşan “Alt Beyin İblis Egemen” kişilerin nitelikleri, karakter /kişilik özellikleri de şöyle sıralanmaktadır:
Hallaf: Olur olmaz her şeye yemin eden.
Mehîn: Aşağılık.
Hemmâz: Alaycı, başkalarını küçük gören.
Nemîm: İnsanlar arasında lâf getirip götüren.
Mennâin li’l-Hayr: Hayırlara engel olan.
Mu'ted: Haddi aşan, azgın.
Esîm: Alabildiğine günahkâr.
‘Utull: Kaba, obur, ahlâksız.
Zenîm: Asalak.

Kalem/ 9-16. ayetlerinde, bu nitelemelerle, 
* (O gün) Mekke’nin Halk Meclisi (Dâru’n-Nedve) üyeleri olan Velid b. Muğîre, Ahnes b. Şerik, Esved b. Yeğus ve Ebu Cehil’in kişiliklerinde örneklenerek; 
* (O günden kıyamete kadar tüm zaman ve mekânlardaki) tüm ‘alt beyin iblis egemen’ ‘edall /dört ayaklı hayvandan daha aşağı’ varlıkların kötü /olumsuz, kişilik özellikleri canlandırılarak anlaşılır bir biçimde açıkça anlatılmaktadır.

3. Kötülüğe Yönlendiren (Emmare) Nefis (=İblis Egemen) Beynin Zihinsel İşleyişi
Önce, Kur’an’da bu konunun geçtiği ayetleri topluca tekrar görelim: 
“Şüphesiz o, düşündü ve ölçü koydu.”
“Artık o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu! Yine o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu! 
“Sonra baktı. 
“Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı.” 
“Sonra, arkasını döndü ve böbürlendi de:”  
“Bu, söylenti hâlinde gelen bir büyüden başka bir şey değil.” “Bu, beşer sözünden başka bir şey değil” dedi.” (Müddessir/ 18-25)

İnsanların alt beyinlerindeki olumsuz akli meleke (nefsi emmare /kötülüğü emreden nefsi, yani iblisi) ile ne şekilde fikir ürettiği ve onun eylemsel aşamaları Kur’an’da ilk gelen vahiylerde indiriliş sırasında dördüncüsü Müddessir/ 18-23’de, altı ayette açıklanmaktadır. Bu ayetlerde belirlenen alt beyin (İblis /nefsi emmare) egemen kişilerin aynı zamanda İslam ve Kur’an düşmanları olarak fikir üretme ve psiko-ideolojik tavırlarının analizi yapılmaktadır. Buna göre “fekkera, kaddera, nezara, abese-basara ve edbera-ve’stekbara” şeklinde nitelenen beş aşamada, alt beyinde fikir üretimi yapılmaktadır. Aslında kişinin üst beynindeki olumlu potansiyel selim aklının işletilmesiyle düşünce üretimi beş aşamada (taakkul, tefakkuh, tezekkür, tefekkür, tedebbür) oluşur.
Kur’an’da, yaratılışta kişinin alt ve üst beynindeki melekelerin neye yetenekli olduğu bir ayette şöyle açıklanmaktadır. Buna göre Yüce Allah;
* “Ona (kişinin benliğine /nefsine) taşkınlık yapma (fücur /günah işleme) ve 
* Kendini koruma (takva /Allah'ın koruması altında olma) içgüdülerini /yeteneklerini ilham etti.” (Şems/8) O halde; 
- Kişinin alt beyni fücura /şerre /batıla; 
- Üst beyni ise takvaya /hayra /hakka yetenekli kılınmıştır.  
Bunları kullanma ve bunlardan herhangi birinin yönlendirmesine göre yaşamını sürdürme konusunda her kişi kendi özgür iradesini kullanarak tercihte (yani, seçmede özgür fakat yaptığından sorumlu olarak) serbesttir.
Alt beyni işleten iblis egemen kişi, fücura olan yeteneğiyle de
* Fekkera, 
* Kaddera, 
* Nezara, 
* Abese-besara ve 
* Edbera-v’estekbara aşamalarıyla nefsi emmâre’de (kötülüğü emreden nefsinde) kendini sabitlediğinden şeytanlaşmayı başarır ve şirk, nifak, inkâr içinde küfre varır.


ALT BEYİN REPTİLİEN-KORTEKS /SÜRÜNGEN BEYNİN 
İŞLEMLERİ (Her insan beyninin sadece yüzde 10’u kadardır.)

4. Ayetlerle Şeytanlaşma Aşamaları

(a) Kötü Düşünce Üretmek Felâkete Götürür ve Lanet Nedenidir
Her insanın beyni otomatik vitesli gibi çalışır. Beş duyu ile alınan duyular beyinde birinci ve ikinci belleklerde elendikten sonra seçilenler içinde frekansı en güçlü olan arabanın kontak anahtarı gibi beyni otomatik bir şekilde işletir. Her insanda, her zaman önce alt beyin/iblis devreye girer. Bunu hiç unutmayalım.
İblis ışık hızında dürtü /yönlendirme işini gerçekleştirir. Kişi bu andan itibaren iradesini kullanacak, ya iblisin yönlendirmesini eylemleştirecek yahut onu uygulamayacak. Kalbe, dilimize kafamıza gelen ilk iç ses, ilk söz, ilk fikir iblistendir. Bunu hiçbir zaman uygulamamayı alışkanlık hâline getiren kişi şeytanlaşmaktan uzaklaşır. İblisin yaptırım gücü yoktur. Dürtüsünü /yönlendirmesini uygulamamak suretiyle otomatik vitesli gibi çalışan beyinde derhal üst beyin selim akıl devreye girer. Üst beyne geçişi sağlamak herkesin elinde… Bunu akıllıca kullanmak ise çok kolay…
Beynin ilk çalışmasında kalbe doğan, dile gelen ya da kafada uyanan ilk iç ses, ilk söz ve ilk fikri uygulayan kişi de alt beyin iblis egemen konuma geçer.
Alt beyin iblis egemen kişinin fikir üretme bağlamında ‘fekkera’ ve ‘kaddera’ işlemleri, şeytanlaşmasında birinci ve ikinci zihinsel aşamayı oluşturmaktadır:
“Şüphesiz o, düşündü (fekkera) ve ölçü koydu (kaddera).” (Müddessir/ 18-19)
Alt beyin (iblis egemen) işletilince anlama ve kavrama bağlamındaki iki aşama Müddessir/18 ve 19’de geçmektedir. 
Bunlardan birinci aşama fikretti /fekkera sözcüğü ile ifade edilmektedir.
Burada söz konusu edilen zihinsel eylem tefekkür değil, gelişi güzel şeytani fikirdir. Tefekkür /düşünmek, fikirden farklıdır. Eğer inkârcı, tefekkür edebilseydi, yani doğru, selim düşünebilseydi böyle yapmaz, geleceğiyle ilgili olumlu inanç ve ilkeler belirler[2] şeytani davranışta bulunmazdı.
Tefkîr, kesinlikle tefekkür’den farklıdır. 
Çünkü tefekkür Kur’an’da kullanıldığı on yedi ayetin[3] tamamında olumlu iken; sadece burada kullanılan tefkîr şekli olumsuzdur. 
Tefekkür’ü tefkîr’den ayıran, birincisinin ait olduğu kalıp gereği özdeşleşmeyi ve derinleşmeyi gerektirmesindendir. Bu nedenle ikincisi, yani tefkîr sözcüğünü “sığ ve yanlış düşünce olarak” çevirmek[4] ve anlamak daha doğrudur.

Fikr, “bilgiyi, bilinene doğru yönlendiren güçtür”.  
Tefekkür ise, üst beyindeki “aklın bakış açısına göre hareket etmesidir”[5] ki bu alt beynini kullananlar ile hayvanlar için değil, sadece üst beynini kullanan insanlar için söz konusudur. 
Tefekkür /düşünmek olumlu /selim bilgi edinme sürecinde üst beyinde; 
Tefkîr /fikretmek ise, olumsuz /şeytani fikir üretme aşaması olarak alt beyinde oluşturulan zihinsel işlemdir.
Aslında tefekkür, üst beyindeki takvaya yetenekli potansiyel selim aklın nedenler ile sonuçlar arasında bağ kurarak düşünce ve bilgiyi üretme ve iletme aşamalarının tümünü kapsar. Bu sürecin sırasıyla her aşaması taakkul, tefakkuh, tezekkür, tefekkür ve tedebbür şeklinde farklı adlarla rahmani düşünüş gerçekleşir.
Tefkîr ise, alt beyindeki fücura yetenekli nefsi emmârenin, yani iblisin, kişiyi kötüye yönlendirme sürecinin tüm aşamalarını içerir. Bu da sırasıyla her aşaması fekkera, kaddera, nezara, abese-besara ve edbera-v’estekbara şeklinde farklı adlarla gerçekleşen şeytani düşünceyi oluşturur.
Fekkera /tefkîr kalıbı daha çok “vahye karşı sığ ve yanlış fikir üretmek”[6] anlamlarına gelir.
Fekkera /tefkîr bağlamında alt beynini işletenlerin fikirleri, nefislerinin ve yoz kültürlerinin doğrultusunda kendilerini yönlendirir. Bunların beyinlerine “geçmiş mitolojik kültürün” prangaları vurulduğundan,[7] bu zihinsel tutsaklıktan kendilerini bir türlü kurtaramazlar.

(b) Şeytanlaşmanın Zihinsel İkinci Aşaması:
Müddessir/18, 19 ve 20. ayetlerinde geçen “kaddera” fiilleri, “takdir etmek, ölçmek ve değerlendirmek” anlamında olup, bunun “temelsiz bir ölçüp biçme” olduğu bilinmektedir.[8] Küfür, inkâr, şirk ve düşmanlık içerikli eylemler her türlü övgüden uzak hezeyanlar şeklinde bu alt beyin iblis egemen kişilerin yaşamlarında varlığını zihinsel fikir üretimi şeklinde sürdürür.  
Vahyin iniş sürecinde Hz. Peygamber’e karşı çıkan ve vahye karşı olumsuz iblie egemen bakış sadece Velid b. Muğire ile ve Kur’an ayetlerinin indirildiği dönemle sınırlı değildir. İşte vahye karşı olanların “tefkîri /fikretmeleri”, yani “temelsiz alt iblis egemen düşüncesi” ve “takdiri”, yani “hesapsız ve amaçsız ölçüp biçmesi” bu niteliğiyle çağları aşarak günümüze kadar gelmiştir. Bugün vahyin karşısında yer alanlar da benzer hezeyanları etrafa saçıp savurmayı sürdürmektedirler. Yöntemleri ve araçları değişmiş olsa da, amaçları ve düşmanlıkları aynen devam eden bu kötü niyetli iblis egemen insan şeytanlarına karşı uyanık olmak, gerçekleri ve vahyi savunmayı sürdürmek, Müslümanların vazgeçilmez insani, vicdani görevleri arasındadır.

“Artık o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu! Yine o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu!” (Müddessir/19-20)
İblis egemen kişiler bu zihinsel aşamalarla şeytanlaşma aşamalarını oluşturduklarından, onlar için bir kınama, lanet ve kahır söz konusudur. 
Aslında bu ayetlerde, her fikir üreten kişinin zihinsel olarak “doğru düşünme ve değerlendirme” yapamayacağı açıkça vurgulanmaktadır. Özellikle iblis egemen kişinin fikir üretmesi ve ürettiği fikirler kesinlikle rahmani değil; aksine tamamen şeytani fikirler olacağının bilinmesi gerekiyor.  

(c) Kararı Kontrol Etmek
İblis egemen kişinin fikir üretme bağlamında ‘nezara’ üçüncü zihinsel aşamayı oluşturmaktadır:
“Sonra baktı (nezara).” (Müddessir/21)
Burada sözü edilen eylemdeki kişi neye, ya da nereye baktı? Aslında buradaki bakma “ikinci kez fikir üretme” anlamına gelmektedir. Şöyle ki: 
Önce fikir üretti (fekkera), sonra değerlendirdi (kaddera) ve sonunda bir kez daha fikir üretti, görüş oluşturdu (nezara) şeklinde anlamak mümkündür.[9]
Esasen iblis egemen fikir üretiminde üç aşama birlikte ele alındığında, bu tür eylem içindeki kişilerin;  
* Önce fikir ürettikleri (fekkera), 
* Sonra üretilen fikirlerini ölçüp biçtikleri (kaddera), 
* En sonunda da bütün bunları kontrol amaçlı gözden geçirip (nezara) yapılacaklar hakkında kararlılık sahibi olmak istediği anlaşılmaktadır.
Müddessir/21’deki nezara fiilinin “bakmak, aramak” anlamından hareketle, bunu “yeni çareler aramak” şeklinde anlamak da mümkündür. Bu durumda, gerçeğe ve vahye karşı olanların sürekli yeni arayışlar içerisinde bulunacakları ve entrikalar çevirmek /kumpaslar kurmak için çalışacakları anlaşılmış olur.
Yine bu Müddessir/21’deki nezara fiilini alt beyin merkezli zihinsel odaklı “maddi anlamda bir şeyleri gözlemlemek, gözden geçirmek” şeklinde anlamak da mümkündür.
Müddessir/21’deki nezara fiilini, “gizli gizli çalışmalar (cinlik) yapmak” şeklinde de anlayabiliriz.[10]
Günümüze mesajları yönünden ele alındığında bu ayetin özellikle din düşmanlarının psiko-ideolojik yapı, yöntem, donanım durumlarını ortaya koyduğu söylenebilir.

(d) Yüz Buruşturarak Kaşları Çatmak
İblis egemen kişinin fikir üretmede ‘abese ve besara’ eylemi dördüncü zihinsel aşamayı oluşturur:

“Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı.” (Müddessir/22)
İnsanın yüzü, içini dışarı yansıtan bir pencere ya da aynadır. İblis egemen kişi zihinsel eyleminde yanlış fikir üretmesi, yanlış ölçüp biçmesi, sonunda tüm bu işlemleri kontrol amaçlı gözden geçirip yapılacaklar hakkında kararlılık sahibi olduktan sonraki aşamasında; kaşını çatması (abese), yüzünü buruşturup, surat asması (besara) inkârının yüzüne yansımasından ibarettir. Esasen iblis egemen kişinin bu aşamadaki zihinsel eylemi sonucunda inkâra varışıyla oluşan ruh hali yüzünde açıkça belirmiş olmaktadır. Bu durum, azgınlık ve öfkenin bir tür dışa vuruşudur. İblis egemen kişilerin yüzlerine yansıyan bu düşmanlık, esasında bozulan kimyaları nedeniyle gerçeği reddetmelerinin ve çaresizliklerinin zihinsel bir sonucudur. Oluşan öfke ve kin bu aşamadan sonra sadece yüzlere yansımakla kalmayacak, tavır ve davranışlara yansıyarak, yaşamın hemen her alanında türlü şekillerde düşmanca açığa çıkacaktır.

(e) Böbürlenerek Gerçeğe Sırt Dönmek 
İblis egemen kişinin fikir üretme işlemlerinde ‘edbera ve istekbara’ eylemi ise, beşinci ve son şeytani zihinsel aşamayı oluşturmaktadır:
“Sonra, arkasını döndü (edbera) ve böbürlendi /kibirlendi (istekbera).” (Müddessir/23)
Kişinin arkasını dönmesi (edbera) dış hareket, böbürlenmesi /kibirlenmesi (istekbera) ise tamamen içsel bir psikolojik durumdur. İblis egemen kişi eğer Allah, elçisi ve Kur’an’a karşı ise, tavrı /davranış biçimi bu aşamada ne anlama geliyor? 
Arkasını Allah’a, elçisine ve Kur’an ayetlerine,  
Yüzünü de inkâra, şirke, küfre döndürdü manasına gelmiş oluyor, demektir.[11] 
Esasen “edbera” fiili, “arkasını dönmek, sırt çevirmek, itibar etmemek” anlamlarına gelmektedir. İtibar etmemek, dikkate almamak demektir. O zaman iblis egemen kişinin şeytani zihinsel eyleminin bu son aşamasında vardığı karar noktası “gerçeklerden ve imandan yüz çevirmek” olmaktadır.
“Arkasını dönmek” veya “sırt ya da yüz çevirmek” eylemleri hakkında “edbera” sözcüğünden başka “tevellâ” ve “a’reda” fiilleri de kullanılmaktadır. Bu üç sözcüğün anlam olarak birbirinden farkının olduğu bilinmektedir.
“İdbâr /arkasını dönmek” konumuz olan Müddessir/23’de de görüldüğü üzere “istikbâr‘ın /kibirlenmenin” nedenidir. Çünkü “edbera” fiili “istekbera” fiilinden hemen önce gelmiştir. “İdbâr” ayrıca “tevelli’nin” sonucudur. “Tevellî”, “idbâr” ve “istikbâr” kâfirin küfründeki inadının üç aşamasıdır. Basit inkârdan karmaşık ve kararlı küfre doğru geçişin çeşitli aşamaları olarak anlaşılmalıdırlar.[12]
Selim akıl egemen mümin kişinin,
- “Tevellî”ye karşı tavrı, “i’râd”, yani kontrollü ilişki,
- “İdbâr”a karşı tavrı ise, “zerhüm” buyruğu [13] gereği ilişki kesmektir.
Tevellî, iyiden yüz çevirmek demektir. Tevellî hem iyiden yüz çevirmeyi, hem iyiye sırt dönmeden yüz çevirmeyi ifade eder.
“İ’râd” ise, kötüden yüz çevirmektir; aynı zamanda kötü ve kötü sanılanla mesafeyi sınırlamayı ifade eder. Fakat kesilip kopmak değil, kötünün, iyiden kesilmesine karşılık olarak ondan kesilmeyi anlam olarak içerir. Eğer o iyiden tevellîsinden vazgeçerse, siz de ondan i’râd etmekten vazgeçin.[14] Yani eğer o iyilik yapmaya başlarsa, siz de ona yönelmeye devam edin.
 Müddessir/23’deki ikinci fiil olan “istekbera” sözcüğü, “haksız yere büyüklük taslamak” demektir. Vahye karşı takınılan tavır aslında bir anlamda bu sözcükle özetlenmektedir. İblis egemen kişinin gerçeğe ve vahye karşı düşmanca duruşunun nedeni zihinsel eyleminin bu aşamasında kibir göstermesidir ve esasen “istikbâr /böbürlenmek, kibirlenmek, büyüklenmek” tamamen iblisin, yani iblisleşmenin şaşmaz özelliğidir.
Bu aşamalardan sonra varılan düşmanlığın son noktası iftiracılıktır. İblisleşenler, yani alt iblis egemen kişiler kesinlikle iftiracıdırlar, kumpasçıdırlar. Bu manada Müddessir/24-25. ayetleri, iblis egemen kişilerin Allah’ın vahyine karşı iftira bağlamında çok açık şekilde bir örnek olarak gösterilebilir:    
“Bu (Kur’an), söylenti hâlinde gelen bir büyüden başka bir şey değil.” 
“Bu (Kur’an), beşer sözünden başka bir şey değil.”
Sonuç: Yüce Allah, tüm varlıklardan üstün kılmak üzere insana, takvaya yetenekli olarak potansiyel selim akıl vermiştir. Ancak kişiyi yeryüzündeki yaşamında sınamak için de ayrıca onun alt beyninde fücura yetenekli kötülüğü emreden (emmare) nefsi, iblisi görevli kılmıştır. Takvaya ya da fucura yeteneğinden herhangi birini tercihte özgür bırakılan insan;
- İsterse takvaya yetenekli selim aklını işletir mümin, takva ve aklıselim sahibi muhlesinden[15]  olur.
- Dilerse fücura yetenekli alt beynini işletir, iblisleşir /şeytanlaşır, müşrik, inkârcı, kâfir, münafık bir kişi olur. 

Bütün bunlar kendi elinde; tercih kendisinindir. Ancak yaptığı seçimle yaşam biçimi edindiği tercihinden sorumludur.

5. Kalem 68/9-16. Ayetlerinde Açıklanan Şeytani Karakter Özellikleri

“Yalanlayanlara uyma! Çünkü onlar, ‘sen onlara yağ çekesin, onlar da hemen sana yağ çeksinler’ isterler.”  
“Çok yemin eden alçağa uyma!” 
“İğrenç dedikodular yapan iftiracıya da uyma!”
“İyiliğe mani olana, saldırgana, günahkâra da uyma!”
“Kaba ve haşin, bütün bunların ötesinde soysuza da uyma!”
“Mal ve oğullarına güvenip kendisine okunan ayetlerimize yönelik olarak: “Daha öncekilerin masallarıdır” diyene de uyma!” 
“Yakında Biz, onun burnunu sürteceğiz /damgalayacağız.” (Kalem/ 8-16)

Kalem suresinin ilk yedi ayetinde Saygıdeğer Allah Elçisi Hz. Muhammed’in durumu, muhataplarının ona karşı düşmanca tutumu, suçlayıcı ifadeleri ve onlara verilen cevap açıklandıktan sonra; 
Kalem/8-16. ayetlerinde Hz. Peygamber ve tüm zamanların üst beyin egemen aklıselim /kalbi selim sahibi müminlerin, psiko-ideolojik yapıları yönüyle kişilikleri inşa edilmektedir.
İnkârcı ve yalanlayıcı muhataplara kesinlikle itaat edilmemesi /uyulmaması gerektiği vurgulanarak bir mümin şahsiyeti /karakteri oluşturulmaktadır.[16]
Genelde evrensel ahlâkın, yani elçi ahlâkının temel değerlerinden ve eylemlerinden biri,  
* Kime uyulacağını, itaat edileceğini, boyun eğileceğini ve 
* Kimlere boyun eğip itaat edilemeyeceğini bilmek ve bu bilgiyi yaşama geçirmektir. 
Kalem/8-16. ayetler, aynı zamanda emmare nefis egemen iblisçe davranışın, yani ahlâksızlığın nelerden oluştuğunu, kötü ahlâkı meydana getiren unsurları da açıklamaktadır. Yüce Allah bu kötü ahlâk sahiplerinin dinlenmemesini ve onlara uyulmamasını buyurmaktadır. Böylece Yüce Allah, 
- Kötü ahlâkın unsurlarını açıklayarak, 
- İyi ahlâkı oluşturan değerleri ortaya çıkarmaktadır. Bir bakıma ahlâkı, ahlâksızlardan öğrenmemizi istemektedir. 

Kaynakça
[1] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, 2015, c.1, s.71.
[2] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, c.2, s. 110-111.
[3] M. Fuad ABDÜLBAKİ, el-Mu’cemü’l-Müfehres, Beyrut, 1987, “F-k-r” md., s. 575.
[4] Mustafa İSLAMOĞLU, Hayat Kitabı KUR’AN, İstanbul, 2013, Düşün Yayıncılık, s.1049-1050.
[5] Ragıb İSFEHANİ, el-Müfredat, (Tahkik: Safvan A. Davûdî), Beyrut, 1992, “F-k-r” md., s.643.
[6] Mehmet OKUYAN, Kısa Surelerin Tefsiri, İstanbul, 2013, 5. Baskı, Düşün Yayıncılık, c. III, s.157.  
[7] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, İstanbul, 2007, Bayraklı Yayınları, c. 20, s.132.
[8] B.BAYRAKLI, a.g.e., c.20, s.132; M.OKUYAN, Kısa a.g.e., c. III, s.157.   
[9] Ayetin bu bölümünde vahye karşı söz konusu olumsuz tavrın sahiplerinin önce fikir ürettikleri, sonra fikirlerini ölçüp biçtikleri, en sonunda da bütün bunları kontrol amaçlı gözden geçirip, yapılacaklar hakkında kararlılık sahibi olmak istedikleri anlaşılmaktadır. Bu şekilde davranarak fikri bağlamda gerekli önlemler almayı sağlamak istiyorlardı.
[10] Mehmet OKUYAN, Kısa Surelerin Tefsiri, c. III, s.160.
[11] Bayraktar BAYRAKLI, a.g.e., c. 20, s.133.
[12] M.İSLAMOĞLU, Hayat Kitabı KUR’AN, s.1050; M.OKUYAN, Kısa Surelerin Tefsiri, c. III, s.162-163.
[13]  “Zerhüm” buyruğu için bkz. EN’AM 6/91, 112, 137; HICR 15/3; MÜMİNUN 23/54; ZUHRUF 43/83; TUR 52/45; ME’ARİÇ 70/42.
[14] M.İSLAMOĞLU, Hayat Kitabı KUR’AN, s. 1057’de 2 ve 1192’de 4. notlar; M. OKUYAN, Kısa Surelerin Tefsiri, c. III, s.163.
[15] İblisin, kendisini doğru yoldan saptırmaya gücü yetmeyen kişi.
[16] Mehmet OKUYAN, Kısa Surelerin Tefsiri, c. IV, s.127.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.