SON DAKİKA
Hava Durumu

Kur’an’a göre “İhmal ve İstismar”

Yazının Giriş Tarihi: 19.08.2022 15:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.08.2022 15:39

Yaşamını, Kur’an’ı Kur’anca ilahi mantığı ve kendi bütünlüğü içinde anlamaya, öğrenmeye ve öğretmeye adamış ve hâlen bu alanda çalışmalarını aralıksız sürdüren Değerli Dostum Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı’nın Düşün Yayıncılık’tan çıkan yeni kitabının adı “İhmal ve İstismar”dır. [1]

Bu iki sözcük üzerinden Kur’an’ı baştan aşağı didik didik ederek onları “kelime, konu ve sistem bütünlüğü içinde” Kur’anca bizlere akıcı üslubuyla bilgece sunan Saygıdeğer Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı Arkadaşımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Kur’an üzerinde 21 ciltlik “Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri” ile “Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an-ı Kerim Meali”nden başka ayrıca “Konu Konu Kur’an’ı” ele alan 30’ya yakın her biri Kur’an’daki konuları doğru anlamak isteyenler için kaynak değerinde kitapları da yayımlanmış bulunmaktadır. Kendisinden öğrendiğimiz ve öğreneceğimiz daha çok “Kur’an’dan Kur’anca Doğru’lar” var.

Yazarımız “İhmal ve İstismar” adlı kitabının konusunu, onu nasıl ve hangi yöntemle hazırladığını şöyle açıklıyor:

“Kitabımızın konusu “ihmal” ve “istismar”. Bu kavramlar çok basit gibi görünür ama insanlığın, toplumların, fertlerin başına büyük sorunlar açmış, açıyor ve açacağa benziyor. Biz bu kavramlara “Kuran gözlüğü” ile bakıp yanaşacak ve çözüm arayacağız.

Metodumuz, Kur’an’ın uyguladığı “analiz ve yorum” yöntemi olacaktır. Kur’an nasıl açıkla diyorsa öyle açıklayacağız, nereden, nasıl git diyorsa öyle gideceğiz.

Şimdi, kitabımızın adını belirleyen kavramları ele alabi­liriz (s.11).”

Daha sonra “İhmal ve İstismar” kavramlarını Kur’anca ilgili ayetlerle açıklamalarda bulunuyor.

A/1. Kur’an’da İhmalve İçerdiği Konular

(a) İhmal,Göz Ardı Etmek, Arkaya Atmak, Önemsememek, Dikkate Almamak, Küçümsemektir

İhmal kavramı Arapça’dır, ama Türkçeleşmiştir. “Göz ardı etmek, arkaya atmak, önemsememek, dikkate almamak, küçümsemek” manalarına gelmektedir. Gevşek davran­mak, ciddiye almamak anlamlarını da taşır. Bu manalardan biri Tâ-Hâ/42. ayetinde, “veny” sözcüğü olarak yer alır: “Gevşeklik göstermek” anlamına gelmektedir. Ayet şöyledir:

Beni anmakta/Beni hatırlatmakta gevşeklik göstermeyin.”  

Başka bir ifadeyle, “beni hatırlatmayı ihmal etmeyin” demektir. Bir iş yaparken ve her an, Allah’ı hatırlamak /hatırlatmak ihmal edilemez, bu konuda gevşek davranılamaz. İşte, ayette yer alan “veny” kelimesi, “gevşeklik göstermek, eksik yapmak, kusurlu olmak, ihmalkâr davranmak” anlamlarına gelmektedir. “Vela teniyafi zikri”, “mesajlarımı tebliğ etmekte gevşeklik gös­termeyin” demektir.

Gerekirse Firavun’a gidecek, mesajlarımı ona tebliğ edecek ve beni ona hatırlatacaksınız. Bu görevde asla ihmalkâr davranmayacaksınız.”

Şu ayeti ele alıp değerlendirirsek aynı durumu, aynı manayı yakalayabiliriz:

Beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükre­din, sakın bana nankörlük etmeyin.” (Bakara/152)

Ayetin birin­ci bölümündeki “beni anın” emrine “beni hatırlayın” manasını verebiliriz: “Beni hatırlarsanız, ben de sizi hatırlarım.” Şimdi bunu konumuza uyarlayabiliriz:

Beni hatırlamayı, anmayı ihmal ederseniz ben de sizi hatırlamayı, anmayı ihmal ederim.” Kul anacak ki anılsın, hatırlayacak ki hatırlansın. Birincinin ihmali, ikinci ihmale sebep olur(s.12).”

İşte genelde dünya insanlığının, özelde İslam dünyasının en büyük sorunu, işlerinde Yüce Allah’ı hatırlamamaları, anmamalarıdır. Onlar -yani bizler- hatırlamayınca, anmayınca, biz de anılmıyoruz ve işlerimizi çözemiyoruz, sorunlarımız karmakarışık arapsaçına dönüşüyor.

( b ) Arkaya Atmak:

Onlara, yanlarındaki kitabı doğrulayan peygamber geldiği zaman, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, güya hakikati bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitabını ar­kalarına atarak yüz çevirdiler.” (Bakara/101)

Bu ayetteki ihmal “arkaya atmak” şeklinde yer almaktadır. Ayette geçen nebeze kelimesi, verae sözcüğü ile bir araya gelince “arkaya atmak” anlamını ifade etmiş oluyor. Verae kelimesi “arka” demektir. Atma ile arka birleşince, arkaya atmak oluyor. Bunun anlamı; aldırış etmemek, değer vermemek, tanımamak, hürmet göstermemek, bir tarafa atmak, inkâr etmektir.

Âl-i İmrân/187’de bu kavram şöyle işlenmektedir:

Allah, kendilerine akit verilenlerden şöyle bir söz almıştı: “Onu in­sanlara açıklayınız ve hiçbir şey gizlemeyiniz.” Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu küçük bir kazançla değiştirdiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötüdür.”

Bizim “kulak ardı ettiler” diye mana verdiğimizi, “arkalarına attılar” şeklinde de çevirebiliriz. Allah’a verdikleri söze hürmet göstermediler, aldırış etmeyip ihmal ettiler. Yüce Allah, Enfal/58’de, verdiği sözde durmama­yı ihanet olarak kabul etmektedir. O zaman şöyle diyebiliriz: İhmal, ihanete dönüşebilir. Bazı ihmaller ihanet kadar tehlike­li bir hal alabilir. Bir antlaşmayı göz ardı etmek, yerine getir­memek de ihanettir. Nahl/92’ye göre, kendini güçlü gören bir toplum, güçsüz toplumla yaptığı antlaşmayı tek taraflı bozarsa onu ihmal etmiş, bir tarafa atmış olur(s.12).”

Kitabın bundan sonraki bölümünde çeşitli alanlarda Sayın Prof.Dr. Bayraklı, ‘ihmal’i şu sınıflandırma çerçevesinde bir bilim insanı hassasiyetiyle şu on iki ana başlık altında ele alıp açıklamaktadır.

( c ) Hangi Konularda İhmal Var?

* Allah’a karşı kulluğun ihmali,

* Kitab’ı ihmal etmek: (Yüz çevirerek, terk ederek, tilavet etmeyerek, sarılmamak, din, tevhit inancı ve Kitap konusunda çözümü onda aramıyoruz, onunla öğüt vermiyoruz, Kitaba/Kur’an’a tâbi olmamak, parçalanmayı önlemek ihmal edilemez, Allah’ın ayetlerine hakarete karşı tepki ihmal edilemez alt başlıklarıyla);    

* Öğretimde ihmal,

* Ailede ihmal, (koruma görevinde ihmal, dua, ebeveyn ölene kadar aile eğitimine devam etmeyi ihmal etmemeli, kadirşinaslığı öğretmek ihmal edilmemeli, ailede inanç çatışmasını önlemenin ihmali, kız çocukların ihmali, cinsel eğitim ihmal edilmemeli, din eğitimi ailede başlamalı, ailede “kadının hukuku /yaşam, miras ve boşanmadaki hakları” ihmal ediliyor alt başlıklarıyla);

* Fakirlikle mücadelede ihmal,

* Kötülerin engellenmesinde ihmal (halkı gütmek, inançları yüzünden insanları yurtlarından çıkarmak, kötülere karşı dik durmanın ihmali);

* Adaleti ihmal,

* Kendini ihmal (kendini unutarak, aklı ihmal etmek, yanlış tercih, sırrını söyleme ihmali, amellerin kaydedildiğini ihmal, gümrüklerin ihmali, Müslüman adının ihmali, görevi ihmal alt başlıklarıyla);

* Allah’ı hakkı ile takdir etmeyi ihmal,

* Çevreyi korumada ihmal,

* Borcu ihmal,

* Siyasette ihmal (s.15-120).

2. Genel Olarak İhmal

Her fert ve her toplum, yapması gereken şeyleri ihmal edince, ihmalin eşiğinden içeriye istismar devi girer. Herkesin ihmal etme ihtimali vardır. “Yüce Allah şöyle buyurdu: Sen ve kardeşin, ayetlerimizi götürün, beni anmayı ihmal etmeyin.” (Tâhâ/42)

Demek ki, Elçi Musa ve Elçi Harun gibi Allah Elçilerinin bile böyle bir ihmali yaşamaları olasılık dâhilinde olma­saydı, bu buyruk onlara verilmezdi. Bir bakıma insan sözcüğü ‘nisyan’dan, yani unutmaktan geldiği için, kişi unutup ihmal eder. Aklını işleterek bilgilenmiş ilk insan, Hz. Âdem, Allah’ın buyruğunu unutup ihmal etti. İnsanın olduğu yerde ihmal vardır ve olacaktır. Önemli olan, ihmalin istismara dönüşmemesidir.

İnsanlar Allah’a kulluklarını ihmal ediyorlar. Bu ihmal, Allah’ın vahyini, kitabını ihmal etmenin sonucunda oluşuyor. İn­sanlar konuşmayan, yaşamlarına karışmayan bir tanrı aradıkları için şirke saptılar, sapıyorlar. Kitap’tan yüz çevirerek, onu terk ederek, anlamak için okumayarak, sarılmayarak, manevi problemlerin çözümünü onda aramayarak, onunla öğüt/vaaz vermeyerek, ona tâbi ol­mayarak; Allah’ın ayetlerini, Kur’an’ı parçalamayı görmezlikten gelerek, ihmaller edilmiş, ediliyor. Eğitim-öğretim faaliyetinde büyük ihmaller yaşanmış, yaşanıyor. Zihin eğitimi tamam, ama rahmani kişisel beyin eğitimi ve aklıselim sahibi olmak ihmal ediliyor, düşünüp sorgulamanın da eğitimi ihmal ediliyor. Aklın sorgulama /düşünme zihinsel eyleminin engel­lenmesi, toplumların üzerine bir kara bulut gibi koyu bir cehalet bulutu hâlinde çökmektedir. Selim akla karşı bu ihmal, affedilmezdir. Çünkü aklını selimleştirmeyen kişi asla insanlaşamaz, uygarlaşamaz (A’raf/179).

Özellikle din eğitiminde Kur’an’ı, ilahi mantığı ve kendi bütünlüğü içinde ana dilde, Kur’anca anlamayı, öğrenmeyi ihmal ederek, mezheplerin görüşleriyle din anlatıyorlar. Kur’an’ın din eğitimindeki anlayarak öğrenme şeklindeki ihmali, din istismarını getirmektedir. Hurafenin ihmal edilmesi, yabancı ve yoz kültürün bu ihmalin kapısından girmesi, büyük din istismarlarının doğmasına neden oldu/olmaktadır.

Eğitim ve öğretimin taklitten koparılması ihmal edildi. Bu ihmalin sonucunda geçmişin, ölülerin istismarına uğradık, uğruyoruz. Allah ne dedi, aklıselim ne diyor, demiyoruz; falan âlim veya âlimler ne dedi, diyoruz. Geçmiş, günümüzde tanrılaşıyor. İşte bu, İslam coğrafyasına hançer gibi saplanan Eş’ari ve Gazali zihniyeti, “aklı bir tarafa atmadıkça cennete gidemezsin” diye­rek İslam dünyasının idam fermanını boğazına geçirmiş, geçirmektedir. Bu söz, batı dünyasının İslam dünyasını neden istismar ettiğinin delili olmaktadır. Öğretimde yeni bilimsel araştırmalar yapılama­dığı için, yeni teknolojiler de üretilememektedir. Akıl ile vahiy, ihmale gelmez. Onları ihmal edenleri, Allah da ihmal eder.

Günümüzde aileler, Tahrim/6. ayetinde kendi­lerine verilen koruma görevini yerine getirmeyi ihmal etmek­tedirler. Çocukları için yapmaları gereken Allah’ın da yardımını istemelerini ihmal etmektedirler. İlgi, kadirşinaslık öğretimi, aile içi inanç çatışmaları, cinsel eğitim ve zamanında başlaması gereken din eğitimi, ihmal edilmektedir.

Genelde dünyada, özelde İslam âleminde “cehalet” ve “fakirlik, yoksul­luk” büyük bir problem olarak durmaktadır. Bu problem ihmal edilemez ve edilmemelidir. Egemen güçlerin sömürdüğü dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun, şimdilerde elindeki katıksız ekmeği de çalınmaktadır. Dünyanın %70’i bu durumu nasıl ihmal eder? Onun için, fakirlikle mücadele asla ihmal edilmeme­lidir. (Tevbe/103)

Kötülerin tahribatını engellemek de ihmal edilmemeli­dir. Yüce Allah, Elçilerini, kötü insanları engellemek için göndermiştir. Hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı ihmal edilirse, adalet değeri yara alır ve zalimlerin istismarına uğrar. Adalet ihmal edilirse, insanın insanlığı ihmale uğrar. Adalet ihmal edilirse, onun yerine zalimlerin zulmü geçer. Ve böylece insanlık karanlığa gömülür.

İnsanlar, özelde müminler; kendilerini unuturlarsa, aklını selimleştirmeyi ihmal ederlerse, yanlış tercihte bulunurlarsa, sırrını başkasına söylerlerse, tüm amellerinin kaydedildiğine inanmazlarsa, vü­cudun psikolojik gümrük kapılarını korumazlarsa, Müslüman adını Kur’an’daki tanımıyla dikkate almazlarsa, büyük ihmaller etmiş olurlar.

Vahye tabi olmaz, Yüce Allah’ı hakem tayin etmez, hakla­rı ve emanetleri yerine getirmez, Allah’a ve elçilere itaat etmez, bilmediğini Kur’an’ı bilene sormaz olanlar, görevlerini ihmal etmektedirler. Onun içindir ki Allah elçileri, topluma ve Allah’a karşı görevlerini ihmal edemezler, etmemişlerdir.

İnsanlar, Yüce Allah’ı hakkı ile takdir edemediklerinden ve bunu ihmal ettiklerinden şirk koşmuşlardır. Diğer taraftan, dostluklar ihmal edilmiştir; kimin gerçek dost olduğunun bilincine ulaşmayı da ihmal etmişlerdir. İnsanlar doğarken borçlu doğarlar; Allaha karşı borçlu, milletine karşı, ana-babasına karşı borçludurlar. Bu borç ödenmelidir ve asla ihmal edilmemelidir. Zaten “din” kelimesi borç anlamına gelen “deyn”den gelmektedir. Borçların ödenmesinin önemini ve zorunluluğunu açıklamak için din gelmiştir. İnsanlar, özelde Müslümanlar, bu ihmalleri yaşar­larken, ihmal yetmezmiş gibi, yanında bir de istismarı buldular. İhmaller alanından istismar uçurumuna savruldular (s.317-319).

Değerli Okurlar, kitabın ikinci kavramı ‘istismar’dır.

B/1. İstismar Nedir? İstismardaİğfalVardır.

İstismar sözcüğü “semere almak, kullanmak, işletmek, sömürmek” manalarına gelmek­tedir. Günümüzde fert ferdi, toplum toplumu, devlet devleti istismar etmekte, sömürmekte, kullanmaktadır. Örneğin; güçlü devletler, güçsüz devletler için proje siyaset yaparken aslında o toplumu istismar etmektedir. Kendi siyasetine uygun ve kendi isteklerini yerine getirecek olanları iktidara getirirken hem o kişileri hem de o toplumu istismar etmekte, yani kullanmak­tadır. İstismardaiğfal’ -gaflete düşürmek- vardır. Bir adam bir kızı, bir erkek bir çocuğu iğfal ediyorsa, onu istismar ediyor demektir. Birilerinin iyi niyetini kötüye kullanmak, kötüye kul­lanarak yararlanmak, bir düşünceyi kötüye kullanarak zarar vermeyi hedeflemek bir istismardır. Birinin rızasını, iradesini dikkate almadan onu sömürmek bir istismardır. Bir çocuğa “sen beceriksizsin, sen başarılı olamazsın” diyerek küçümsemek bir istismardır. Taciz de bir istismardır.

2. Kur’an’da İlgili Ayetlerde İstismar

( a ) İstehvet: En’âm/71’de istehvet kelimesi geçmektedir. Bu kelime hevadan türemiştir. Ayette “şeytanın ayartması” anlamına gelmektedir. Şeytanın, birinin bilincini ve aklını çelmesi, ona kötü isteklerini hoş göstermesi, onu yoldan çıkarması, onu boşluğa bırakması anlamına gelmektedir.

( b ) İncitmek/ezâ: Diğer taraftan Ahzâb/57-59. ayet­lerinde geçen ‘incitmek’ de bir istismar şeklidir.

( c ) Döndürülmek/ifk: “Allah’ın ayetlerini inkâr edenler de işte böyle döndürülürler.” (Mümin/63) Birileri, başka birileri tarafından döndürülüyorsa/yönlendiriliyorsa istismar ediliyor demektir. “Allah’ın ayetleri hakkında tartışanların nasıl saptırıldıklarını /döndürüldüklerini görmez misin?” (Mümin/69) Bir kişi haktan, tevhid inancından döndürülüp saptırılıyorsa, istismar ediliyor anlamına gelir.

( d ) Istehaffe: “Aldatmak, ahmaklaştırmak, içini boşaltmak, hafifletmek” anlamına gelen bu kelime, istismarın siyasi boyutunu da içine almaktadır. İnsanların kişiliklerini, iradelerini, kimliklerini boşaltan siyasiler, tarikatlar ve diğer gruplar, onları istismar etmektedirler.

Bu istismar türünde birilerinin iradesi, kişiliği, kimli­ği, özgürce sorgulaması boşaltılırken, başka birilerine kutsallık olarak yansımaktadır. O kişinin ‘tanrı’lığı, istismar ettiği kişilerden gıdalanıp semizleşiyor. Ne kadar kişinin içini boşaltırsan o denli büyük tanrı olursun. Devlet, toplum; güçsüz gördüğü ne kadar toplumu, devleti sömürürse, istismar ederse, o kadartanrı toplum” veya “tanrı devlet” olur. (s.13-14)

3. Kur’an’da İşaret Edilen İstismar Türleri

* Kendini İstismar (Emmare Nefis/İblis, kişiye “kendini Tanrı kabul ettirerek” istismar eder; kıskançlık; kibir; nankörlük; kendini saptırarak; çalışmayarak; ikili oynayarak; imanını kullanarak; yaptıklarıyla fayda elde edememek; körlüğü aydınlığa tercih ederek; kendini Kur’an’dan uzaklaştırarak; yalan söyleyerek; şerefine yüz çevirmek; işlediği günahlarla olmak üzere on dört alt başlıkla)(s.126-178);

* Şeytanın İnsanı İstismarı (Vesvese vererek; amelleri süsleyerek; aldatarak; sapıttırarak; hayvanların kulaklarını kesmeyi emrederek; Allah’ın Yaratışını değiştirmeyi emrederek; kendi pisliğini yedirerek; arkadaşlık yapıp ayartarak; emrederek; hâkimiyet kurarak; arayı bozarak olmak üzere onbir alt başlıkla) (s.178-205);

* Din İstismarı, (Hurafelerle Dini Allah’a Öğretmek; dinde aşırı giderek; dinden saptırmak da din istismarıdır; kibrederek alaya ve eğlenceye almak; hakkı gizleyerek; bâtılı hakka karıştırarak; dini doğramak ve parçalamak; söyleneni değiştirerek; arkaya atarak; din adına tefrika çıkararak şeklinde on alt başlıkla)(s.205-227);

* Allah’ın Elçilerini İstismar Etmek (alaya alarak ve hakaret ederek; tuzak kurarak; gevşekliğe sevkederek; aralarında fark gözeterek alt başlıklarıyla)(s.205-227);

* Toplumu İstismar Etmek (çeteleşerek; yöneticileri Tanrı’laştırarak; tefrika ve fesat çıkararak; güçlüler zayıfları ezerek; cinsel istismar; Allah ile aldatarak;  geçmişi taklit ederek; küçümseyip alaya alarak; değerlerin istismarı; kültür istismarı; siyasi istismar şeklinde oniki alt başlıkla)(s.237-316)... Bu ana ve alt başlıklardaki konularınher biri Kur’an’daki ilgili ayetler ele alınarak açıklanmaktadır.

4. Al­danmak Ya Da Aldatılmak Çok Kötü Bir İstismar Şeklidir

 

Nefislerini tanrı edinerek, kıskançlık hastalığına yakalanarak, kibirlenerek, nankörlük ederek, kendini saptırarak, çalış­mayıp tembellik ederek, münafıklık hastalığına kapılarak, ima­nını istismar ederek fayda getirmeyecek işler yaparak, körlüğü aydınlığa tercih ederek, kendini Kur’an’dan uzaklaştırarak, yalan söyleyerek, kendi şerefine yüz çevirerek ve günahlar işleyerek, kendi kendini istismar etmektedir. Bir fert gibi, bir toplum da kendini istismar edebilir, ettirebilir. Yukarıda yazdıklarımız, toplum için de geçerlidir. Bir toplum, zihnine mezhep zinciri­ni, tarikat ve cemaat bağını vuruyorsa, kendi kendini istismar ediyor demektir.

Kur’an’a göre düşünmeyeceksin, şu mezhebe göre düşüneceksin, şu tarikata göre davranacaksın; ama sen düşünmeyecek­sin, sorgulamayacaksın” veya “Kur’an’daki İslam sapıklıktır” diyerek bu Müslüman milletleri istismar etmediler mi, hâlâ etmiyorlar mı? “Teslimiyet Allah’a olur; mezhebe, tarikata, cemaate olmaz!” demeyenler bu Müslümanları hep istismar ettiler. Başka bir ifadeyle, kendi kendimizi istismar ettik.

Vesvese vererek, davranışları süsleyerek, aldatarak, sapıttırarak, sözde-arkadaşlık kurarak, em­rederek, hâkimiyet kurmak isteyerek, aralarını bozarak, insan şeytan­ları da insanları istismar etmiş ve ediyor. Çoğu zaman şeytanî insanlar da bizi aldatıyor; kuzu postuna bürünerek bunu yapıyorlar. Aldanmak ya da aldatılmak çok kötü bir istismar şeklidir. Aldatılmak, insan psikolojisinde kapanmayan bir yara açmaktadır.

Hurafelerle Allah’a din öğretmeye kalkarak, dinde aşırıya gi­derek, dinden çıkararak, kibirlenip dini alaya ve eğlenceye alarak, hakikati gizleyerek, bâtılı hakka karıştırarak, dini doğrayıp par­çalayarak, söyleneni/vahyi değiştirerek, arkaya atarak, dinde tefrika çıkartarak hep din istismarı yapıldı ve yapılmaya devam edilmektedir. Çeteler üreterek, mafyalaşarak, yöneticileri tan­rılaştırarak, fesat ve tefrika çıkartarak, güçlüler zayıfları ezerek, cinsel istismar yapılarak, aldatarak, Allah ile aldatarak, geçmişi taklit ederek toplum veya toplumlar istismar edilmektedir.

Allah Elçileri istismar edilerek, mescitler kullanılarak, kültür istismarı yapılarak, değerler de istismar edilmektedir. Egemen güçler, geri kalmış ülkelerin siyasetini ve siyasetçilerini istismar ettiler, ediyorlar ve edeceklerdir. Özelde İslam dünyası bundan nasibini almaktadır. İslam dünyasının siyasetçileri, Mülk/22. ayetini iyi anlayıp, gereğini yapmalıdırlar. Yerde yüzüstü sürünen adam mı, yoksa ayakta, dosdoğru yolda yürüyen adam mı? Ayağa kalkınca, “Çarşamba yollarında kelepçe kollarında” dediği gibi, “İslam’ın yollarında, kelepçe kafaların­da”, yani “hakikat yollarında, kelepçe kafasında” olmaktan kur­tulmalıyız. Kafamızdaki yobazlık, hurafe, mezhep, tarikat, taklit kelepçelerini söküp atmalıyız.(s.320)

Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı Hocamız, Allah’ın “İkra’”, yani “öğren-öğret” şeklindeki ilk buyruğunu yaşam biçimi edinmiş ve Kur’an’ı ana dilinde Kur’anca öğrenmek isteyenlere önemli eserleriyle büyük bir ufuk açmaktadır. Kendisine bu çalışmaları nedeniyle ne kadar teşekkür etsek azdır. Teşekkürün bir şekli de eserlerini alıp-okuyarak hurafelerden arınmayı sağlamakla mümkün olacaktır. Takdir sizindir.

 

Kaynak

[1] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, İhmal ve İstismar, İstanbul, 2022, Düşün Yayıncılık.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.