SON DAKİKA
Hava Durumu

Kanayan Yara: Kadına Yönelik Vahşet

Yazının Giriş Tarihi: 10.02.2025 19:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.02.2025 19:26

Geçen yazıma;

“Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm/ Neler oluyor sana bana neler oluyor/ Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm/ Neler oluyor sana bana neler oluyor?” şeklindeki şarkının dizeleriyle başlamıştım…

Bir süre güfte ve bestesi İlhan Şeşen'e ait bu dizelerden başlayan sorgulama ile sürdüreceğim yazılarımı.

Özümüzde kadına verilen değerin, nasıl değersizlik boyutuna geldiğini ve şiddetin normalleştiğini hatta cinayetlere dahi alışır olduğumuz vahim durumları ve çözüm önerilerimi paylaşacağım.

Güzel bir gelecek hayaliyle yaşarken, her yeni gün kadın cinayetleri haberiyle uyanıyor olmak hem birey hem de millet olarak özümüzden ne kadar uzaklaştığımızı gözler önüne seriyor.

Bu durum, sadece bir adalet sistemi sorunu değil; aynı zamanda toplumsal değerlerin erozyona uğramış olmasının da bir sonucu.

Kadın cinayetleri, ülkede kanayan bir yara haline gelirken, bu vahşetin önlenmesinde tedbirlerin yetersizliği ve ihmaller sorunu daha da derinleştiriyor.

Yıllardır çözüm bekleyen bu mesele, ne yazık ki yetersiz yasal düzenlemeler, liyakatsiz idari yapılar ve etkisiz kolluk kuvvet yetkileri yüzünden çözümden uzaklaşıyor.

Kadın cinayetleri, sadece bireysel bir trajedi değil; toplumsal bir felakettir.

Bu felaketin önünü kesmek için bireyler, devlet yetkilileri ve toplumsal kurumlar üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.

Ancak bu bilinçle hareket edildiğinde, toplum olarak özümüze yeniden dönüş yapabilir ve gelecek nesiller için daha güvenli bir ortam inşa edebiliriz.

***

Kadın cinayetlerinin vahim boyutlarını anlamak için geçtiğimiz yıllarda yaşanan birçok trajik olay ve bu olaylardan etkilenmiş birçok kadın var.

Bunlardan biri de merhume Pınar Zorlu

Pınar Zorlu, evli olduğu kişi tarafından yıllarca psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldıktan sonra ayrılma kararı almış bir kadındı.

Ancak bu karar, O’nun hayatını kabusa çevirdi.

Eski eşi tarafından sürekli tehdit edilen Pınar, defalarca koruma talep etti.

Ne yazık ki yetkililer tarafından gerekli önlemler alınmadı.

Sonunda;

Sokak ortasında eski eşinin vahşi saldırısına hedef oldu ve ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede günler süren yaşam mücadelesini kaybetti.

Pınar Zorlu’nun trajik hikayesi, koruma sistemindeki açıkları ve kadınların hayatta kalma mücadelesindeki yalnızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Ailesinin haklı sitemini de iletmek istiyorum:

Sürekli korunmak için bizim bir şey yapmak zorundaymışız gibi görünmesi, Pınar’ımızın, şunu yapmadıysa bu olayı yaşaması normalmiş, gibi yansıtılması da bizi epey üzüyor ve yoruyor.”

Pınar’ın emaneti olan çocuğu için de yargı mücadelesi veren Ailesi, ilerleyen günlerde bu davadan nasıl sonuç alacak hep birlikte göreceğiz.

***

Üzerinde durulması gereken asıl konu ise kadın cinayetlerinin altında yatan etkenler ve çözüm yolları…

Kadın cinayetlerinin temel nedenlerine girmeden önce buraya kocaman bir parantez açmak istiyorum:

“Toplumsal Cinsiyet” kavramının ne olduğunu bilmeden eleştiri yapma hatasına düşülmesin diye!

Peki, nedir bu toplumsal cinsiyet kavramı?

Kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal ve kültürel olarak inşa edilmiş farklılıkları ifade eder.

Yani toplumun, kadın ve erkeğe yüklediği cinse ait her kalıbı teşkil eder. Özünden uzaklaşmış bir toplum, diğer toplumlardaki kalıpları kopyalar. Kendi değerlerine uygunluğu aramaz çünkü kendi değerlerinden uzaklaşmıştır. Kendi değerlerini yozlaştırmıştır.

O toplumdaki kadın ve erkek tanımları/rolleri farklılaşmıştır.

Tam da bizim ülkemizde olduğu gibi.

Bu nedenle toplumda cinsiyete dayalı eşitsizlik durumu mevcuttur…

Parantezi kapatıp devam edecek olursam;

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel nedenleri arasında, ataerkil yapının baskısı, ekonomik çıkar çatışmaları ve yetersiz hukuk sistemi bulunuyor.

***

Bu çarpıklıkları destekleyen diğer faktörler ise şu şekilde sıralanabilir:

Birinci faktör yasal düzenlemelerdeki yetersizlik…

Mevcut yasalar, kadınları korumaya ve kadın cinayetlerini önlemek için caydırıcı bir etkiye sahip değil. Failler, çoğu zaman iyi hal indirimlerinden faydalanarak, hak ettikleri cezaları almıyor. Bu durum, hukuk sistemine duyulan güveni zedeliyor. Caydırıcı yasalar çıkarılmalı; faillerin iyi hal indirimi gibi şartlardan faydalanması engellenmelidir.

İkinci faktör kolluk kuvvetlerinin etkisizliği…

Koruma taleplerine verilen cevapların yetersiz olması ve şiddet öncesinde alınabilecek tedbirlerin zamanında uygulanmaması, kadınların yaşam hakkını koruyamıyor. Örneğin, elektronik kelepçe gibi teknolojilerin etkin kullanılamaması, şiddet mağdurlarının yaşamlarını tehlikeye atıyor.

Üçüncü faktör liyakatsizlik ve denetim eksikliği…

Gerek yönetim kademelerinde gerekse uygulama alanında liyakatsiz kişilerin varlığı, kadınların temel insan haklarına erişimini engelliyor. Görevdeki yetkililerin yetersiz bilgi ve deneyimleri, sorunun çözülmesini imkânsız kılıyor.

Dördüncü faktör toplumsal duyarsızlık…

Toplum, şiddet olaylarına karşı kayıtsız bir tutum sergiliyor. Gündelik yaşamımızda karşılaştığımız şiddet vakaları, "Beni ilgilendirmez" denilerek görmezden geliniyor. Oysa bu mesele, bir bireyin değil; toplumun tamamının sorumluluğudur. Toplumun şiddet ve cinsiyet eşitsizliği konularında bilinçlenmesi için eğitim kampanyaları düzenlenmelidir. Bu kampanyalar, kadın-erkek eşitliğinin önemini vurgulamalı ve bireylerin şiddet olayları karşısında sessiz kalmamaları gerektiğini öğretilmelidir.

Beşinci faktör ise medyanın rolü…

Medya, kadın cinayetleri haberlerinde duyarlı bir dil kullanmalı; şiddeti romantize eden ya da normalleştiren içeriklerden kaçınmalıdır. Bunun yerine, farkındalık yaratacak, toplum bilincini arttıracak ve eğitimine destek olacak, çözüm yollarını destekleyecek programlara ağırlık verilmelidir.

***

Son söz olarak;

Kadın cinayetleri, sadece bireysel bir trajedi değil; toplumsal bir felakettir.

Bu felaketin önünü kesmek için bireyler, devlet yetkilileri ve toplumsal kurumlar üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.

Ancak bu bilinçle hareket edildiğinde, toplum olarak özümüze yeniden dönüş yapabilir ve gelecek nesiller için daha güvenli bir ortam inşa edebiliriz.

Kadın cinayetlerinin önlenmesi, ancak köklü bir toplumsal ve yönetimsel değişimle mümkün olabilir.

Unutulmamalı ki;

Her kadının yaşamı, bir milletin vicdanıdır.

Vicdanımızı daha fazla yaralamadan, bu sorunu kökten çözme zamanı geldi de geçiyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.