SON DAKİKA
Hava Durumu

Kül

Yazının Giriş Tarihi: 18.02.2025 12:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.02.2025 14:22

Güfte ve bestesi İlhan Şeşen'e ait, “Neler Oluyor Bize?” adlı eseri mırıldanırken, sorular dillendirmeye başlamıştım.

Elbette ki kadim bir millet olarak bugün sergilediğimiz ve de bize hiç yakışmayan tavırların neden olduğu sorunlara çözüm bulma adına dillendirdiğim sorular bunlar!

Özünü yitirme, liyakatsizlik, suçlayıcılık, ihmal, uymacılık (konformizm), ahlaki yozlaşma ve yapılmayan vicdan muhasebesi” değindiğim temel sebepler. Bu sebepler kapsamında toplumu etkileyen sorunlara çözüm arıyorum hatta sunuyorum.

Asıl istediğim ise, sizin de aktif olarak düşünmeniz ve çözüm bulma sürecine katkıda bulunmanızdır. Bir düşünce üstüne düşünce gelişirse, alternatif olumlu çözüm yolları da gelişir.

Çünkü; insan toplumsal bir varlıktır ve düşünce de dahil olmak üzere üretmek ve geliştirmek için başka insanlara ihtiyaç duyar.

Velhasıl, bu yazımı kaleme alırken de başka bir şarkıyı seslendirdiğimi fark ettim.

Söz, beste ve aranjesi Cem Adrian’a ait olan “Kül” adlı eserin güftesi şöyle:

“İçimde bir şey kanıyor

Keskin bir vedanın yarası sızlıyor

Yüzümde bir şey soluyor

Aynı değil, umudun rengi kayboluyor

Kalbimde bir yerde bir orman yanıyor

Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor

Şiirler hep dargın, dualar şifasız

Ömrüme mıhlanmış bir cümle

Kül olur kalbindeki zamanla

Yana yana, yana yana…”

***

Aynı ya da benzer olayları sürekli yaşamak, duygusal sağaltımı ve düzenleme yapmamızı engelliyor. Bu nedenle “Kül olmuyor, yanıyor yanıyor yanıyor, büyüyen alevler ile…”

Oysaki; en kıymetlilerimiz çocuklarımızdı, unuttuk!

Özümüzü unuttuk!

Çocuk ne demekti unuttuk!

Değerini unuttuk! İhmal ettik!

Yok saydık!

Yok sayılan ihmaller ile kaçınılmaz son olan her türlü istismara hatta yok olmalarına yol açtık!

Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun, “çocukluk insanın anavatanıdır” tanımlamasını da hatırlatmak istedim.

İhmal etmek, istismar etmek, yok saymak, değersizleştirmek ya da değerini arttırmamak bir çocuğun yaşamsal alanına kasıttır.

Çocukluğunda bu olumsuzlukları yaşamış bir bireyde birçok olumsuzluk olması kaçınılmaz bir sondur.

Tabi ki yaşamı sürüyorsa!

Küçük olan bedeni ile önemsizleştirilen, güçsüz olması fırsat bilinen ama varlığı ile tehdit unsuru görülen ne çok çocuğumuz yitirdi yaşamlarını!

Oysaki, çocuklar korunması gereken en savunmasız bireylerdir.

Ne yazık ki, ihmaller, yetersiz yasal düzenlemeler ve etkisiz kolluk kuvvetleri nedeniyle çocuk istismarı ve cinayetleri artarak devam ediyor.

Sorumluluk alması gereken yetkililer, çözüm üretmek yerine görevini ifa etmekten kaçınıyor ve suçu başkalarına atarak kendilerini aklamaya çalışıyor. Bu durum toplum vicdanında derin yaralar açarken, aynı zamanda adalet sisteminin ve toplumsal koruma mekanizmalarının yetersizliğini gözler önüne seriyor.

***

Liyakatsiz yöneticiler, etkin olmayan hukuki düzenlemeler ve ihmalkâr toplum yapısı, çocuklara yönelik suçların önünü açmaktadır.

Devletin çocukları koruma sorumluluğunu yeterince yerine getirmemesi, bireylerin bu konuda bilinçsiz olması ve suçluların cezalandırılmaması, çocuk istismarının yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

İhmal edilen her çocuk, gelecekte toplumun çöküşüne katkıda bulunan bir travma ile büyümektedir.

Fiziksel, duygusal ve cinsel istismara uğrayan çocuklar, güvensiz, korku içinde ve travmalarla dolu bir hayat sürmek zorunda kalmaktadır.

Toplumun değer yargıları aşındıkça, bireysel sorumluluk bilinci de ortadan kalkmaktadır.

Ahlaki yozlaşma, empati eksikliği ve güçlünün zayıfı ezdiği bir düzen, çocukları korumasız bırakmaktadır.

Çözüm önerilerimi başlıklandırmam gerekirse:

Liyakate dayalı yönetim anlayışı; çocukları korumaya yönelik yasal mekanizmalar liyakat sahibi yöneticiler tarafından düzenlenmeli ve uygulanmalıdır.

Etkili hukuk ve iyileştirme sistemleri; çocuk istismarına ve ihmaline karışanlar için caydırıcı cezalar getirilmeli ve bu cezalar tavizsiz uygulanmalıdır. Bireylerin bağımlılık durumları da dahil olmak üzere tam cezai işlem uygulanmalıdır. Bağımlılık halini sürdürmek de bir tercihtir. Bağımlı olmayı birey istememiş olabilir ya da kurtulma çabasında olabilir. Bu gibi durumlar için de gerçekçi çözüm sunan iyileştirme merkezleri kurulmalıdır. 21 gün gibi bir sürede bağımlılık ile mücadele aslında bu mücadeledeki yetersizliği alenen kabul etmektir. Bağımlı bireye özel bir ya da daha fazla terapist ile yıllar boyu hatta yaşam boyu süren bir yapılandırma olmalıdır. Yani usulüne göre olmalıdır.

Toplumsal farkındalık ve eğitim; aileler ve eğitim kurumları çocuk hakları ve istismara karşı bilinçlendirilmelidir. Bu süreç tamamen yasal yaptırımlı olmalıdır.

Koruyucu mekanizmalar; çocukların ihmal ve istismar karşısında korunması için daha fazla sığınma evi, psikolojik destek hizmeti ve acil müdahale birimleri oluşturulmalıdır.

Bireysel sorumluluk bilinci; toplum olarak her bireyin çocuk haklarını koruma noktasında kendini sorumlu hissetmesi sağlanmalıdır.

***

Son olarak;

Unutulmamalıdır ki her çocuğun yaşamı, bir milletin vicdanıdır.

Vicdanımızı daha fazla yaralamadan, bu sorunu kökten çözme zamanı geldi de geçiyor.

Etkili yasalar, liyakat sahibi yöneticiler, bilinçlendirme çalışmaları ve çocukları koruma konusunda duyarlı bir toplum yapısı oluşturarak bu karanlık döngüyü kırabiliriz.

Ancak bu şekilde, çocuklarımızı ve geleceğimizi koruyabiliriz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.