Eski Yunan kültüründen geriye az sayıda oyun kaldı. Bir çırpıda aklıma gelenler: Antigone, Kuşlar, Troyalı Kadınlar, Medea, İfigenya, Lysistrata… ve daha nicesi.
Rönesans ile birlikte yeniden hatırlanan, çevrilen oyunlar, en iyiler miydi, yoksa geriye kalanlar mıydı? Kaybolan el yazmalar arasında çok daha iyileri var mıydı?
Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan üç kere seyrettiğim, Ayşe Emel Mesci’nin rejisiyle İfran Şahinbaş Sahnesi’nde oynanan Antigone, bu satırları yazarken dahi heyecanlandığım bir oyun. Keşke o günlere dönebilsem.
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Antigone’si önemli bir yapımdı. Rejisör Kenan Işık, Suriye’deki iç savaşa atıf yapan birçok öğe eklemişti oyuna.
Yunanistan’dan gelen bir ekip, Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nde Antigone’yi oynamıştı. Aklımda hiç görüntü kalmamış.
Nilüfer Tiyatro Festivali’nde Semaver Kumpanya’dan seyrettiğimiz Kuşlar, dekoruyla, oyunculuk ve ekip oyunu olarak dikkat çekmişti. Bir zamanlar, Nilüfer’de tiyatro festivali yapılıyordu.
İstanbul Şehir Tiyatroları, oyun değişim programı kapsamında, salgın günlerinde Nilüfer’de, Serdar Biliş’in rejisiyle İfigenya’yı seyirciyle buluşturmuştu. Aklımda kalan tek şey mikrofonlar, devamlı mikrofondan bir şey anlatan oyuncular. Seyirci olarak daha fazlasını bekliyorduk.
Bursa’da, çok ama çok az eski Yunan tiyatro klâsikleri oynanıyor.
Tiyatro Advocato’nun (Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu) yarı amatör oyuncuları Aristophanes’in Barış’ı ile seyircinin karşısına çıkması takdir edilmesi gereken bir işti.
Bursa Şehir Tiyatrosu ise Euprides’in Troyalı Kadınlar tekstini Sartre’ın uyarlaması ile sahnelemişti. İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın şiirleri eklenmişti. Oyundan geriye hafızamda birkaç görüntü kalmıştı. Birçok söz, Tayyare Kültür Merkezi’nin akustik problemi nedeniyle anlaşılamamıştı. Bu oyunun sahnelenebileceği en güzel yer, ‘boş alan’ın olduğu Ayşe Selen Deneme Sahnesi’ndeydi.
Geçtiğimiz Nisan ayında yapılan Balkan Ülkeleri Festivalinde İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği Lysistrata ise benim için unutulmaz arasında girdi. Beş kadın oyuncu erkek rollerini de çok iyi oynayarak, savaşı engelleme çabasını mizah ile harmanlayarak anlatmışlardı. Seyretmediyseniz çok şey kaçırdınız.
Hazır söz gelmişken bir konudan bahsetmek istiyorum. Murat Daltaban Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni olduğu sırada (2024 İlkbahar) İstanbul Tiyatro Festivali’nin küratörü Mehmet Birkiye’den teklif alır. Festivalde, Aiskhülos’un Oresteia Üçlemesi (Agamennon, Adak Sunucular, Eumenidler) oynanması istenir. Hazırlıklara başlanır. Yerel seçimlerden sonra yeni belediye yönetimi, Murat Daltaban ile çalışmak istememesinin sonucu tiyatro için olumlu değildir. Medeni biçimde, yaptıkları ve 1984 ile Bursa’ya kazandırdığı Afife Jale Ödülleri nedeniyle teşekkür ederek, tiyatrodan güzel biçimde uğurlanmak yerine, randevunun dahi verilmediği bir süreç yaşanır. Belediyenin yaptığı basın açıklamasında, tiyatro emekçisi Özlem Daltaban’dan ‘eşi’ diye söz edilmesi ise taşradan kurtuluşun kolay olmadığını göstermişti.
Mehmet Birkiye teklifinden vazgeçmez. NKT’de yönetim problemi yaz boyunca devam eder. Yeni bir yönetmen belirlenmesi, bütçe ayrılması, yeniden hazırlık konusu için adım atılmayınca hem Nilüfer hem Bursa için büyük bir fırsat kaçırılır. Krom Dergi’nin (Sayı 4, Ekim-Kasım 2024) Mehmet Birkiye ile yaptığı söyleşiyi okuyabilirsiniz.
Bu yazıya sebep olan mevzu ise, Bursa Şehir Tiyatrosu’nun gelecek sezon için Mayıs, Haziran aylarında prova yaptığı, Sophokles’in Antigone’sidir. Prömiyeri, 6 Temmuz Pazar günü, Uluslararası 6. Balıkesir Aromaterapi Festivali’nde yapıldı. Ekim ayında galası olacak.
Ayşe Emel Mesci’nin rejisini hatırlıyorum. Sahnede iki ölü kardeş. Kreon, iki kardeşten birine cenaze töreni yapılmasını, ötekinin öylece bırakılmasını ister. Antigone kardeşinin gömülmeden bırakılmasını, hayvanlara yem olmasını kabul etmez. Sonrası… Antigone rolünde Zeynep Yasa, unutulmazdı…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uğur Ozan Özen
Antigone'nin hatırlattıkları
Eski Yunan kültüründen geriye az sayıda oyun kaldı. Bir çırpıda aklıma gelenler: Antigone, Kuşlar, Troyalı Kadınlar, Medea, İfigenya, Lysistrata… ve daha nicesi.
Rönesans ile birlikte yeniden hatırlanan, çevrilen oyunlar, en iyiler miydi, yoksa geriye kalanlar mıydı? Kaybolan el yazmalar arasında çok daha iyileri var mıydı?
Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan üç kere seyrettiğim, Ayşe Emel Mesci’nin rejisiyle İfran Şahinbaş Sahnesi’nde oynanan Antigone, bu satırları yazarken dahi heyecanlandığım bir oyun. Keşke o günlere dönebilsem.
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Antigone’si önemli bir yapımdı. Rejisör Kenan Işık, Suriye’deki iç savaşa atıf yapan birçok öğe eklemişti oyuna.
Yunanistan’dan gelen bir ekip, Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nde Antigone’yi oynamıştı. Aklımda hiç görüntü kalmamış.
Nilüfer Tiyatro Festivali’nde Semaver Kumpanya’dan seyrettiğimiz Kuşlar, dekoruyla, oyunculuk ve ekip oyunu olarak dikkat çekmişti. Bir zamanlar, Nilüfer’de tiyatro festivali yapılıyordu.
İstanbul Şehir Tiyatroları, oyun değişim programı kapsamında, salgın günlerinde Nilüfer’de, Serdar Biliş’in rejisiyle İfigenya’yı seyirciyle buluşturmuştu. Aklımda kalan tek şey mikrofonlar, devamlı mikrofondan bir şey anlatan oyuncular. Seyirci olarak daha fazlasını bekliyorduk.
Bursa’da, çok ama çok az eski Yunan tiyatro klâsikleri oynanıyor.
Tiyatro Advocato’nun (Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu) yarı amatör oyuncuları Aristophanes’in Barış’ı ile seyircinin karşısına çıkması takdir edilmesi gereken bir işti.
Bursa Şehir Tiyatrosu ise Euprides’in Troyalı Kadınlar tekstini Sartre’ın uyarlaması ile sahnelemişti. İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın şiirleri eklenmişti. Oyundan geriye hafızamda birkaç görüntü kalmıştı. Birçok söz, Tayyare Kültür Merkezi’nin akustik problemi nedeniyle anlaşılamamıştı. Bu oyunun sahnelenebileceği en güzel yer, ‘boş alan’ın olduğu Ayşe Selen Deneme Sahnesi’ndeydi.
Geçtiğimiz Nisan ayında yapılan Balkan Ülkeleri Festivalinde İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği Lysistrata ise benim için unutulmaz arasında girdi. Beş kadın oyuncu erkek rollerini de çok iyi oynayarak, savaşı engelleme çabasını mizah ile harmanlayarak anlatmışlardı. Seyretmediyseniz çok şey kaçırdınız.
Hazır söz gelmişken bir konudan bahsetmek istiyorum. Murat Daltaban Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni olduğu sırada (2024 İlkbahar) İstanbul Tiyatro Festivali’nin küratörü Mehmet Birkiye’den teklif alır. Festivalde, Aiskhülos’un Oresteia Üçlemesi (Agamennon, Adak Sunucular, Eumenidler) oynanması istenir. Hazırlıklara başlanır. Yerel seçimlerden sonra yeni belediye yönetimi, Murat Daltaban ile çalışmak istememesinin sonucu tiyatro için olumlu değildir. Medeni biçimde, yaptıkları ve 1984 ile Bursa’ya kazandırdığı Afife Jale Ödülleri nedeniyle teşekkür ederek, tiyatrodan güzel biçimde uğurlanmak yerine, randevunun dahi verilmediği bir süreç yaşanır. Belediyenin yaptığı basın açıklamasında, tiyatro emekçisi Özlem Daltaban’dan ‘eşi’ diye söz edilmesi ise taşradan kurtuluşun kolay olmadığını göstermişti.
Mehmet Birkiye teklifinden vazgeçmez. NKT’de yönetim problemi yaz boyunca devam eder. Yeni bir yönetmen belirlenmesi, bütçe ayrılması, yeniden hazırlık konusu için adım atılmayınca hem Nilüfer hem Bursa için büyük bir fırsat kaçırılır. Krom Dergi’nin (Sayı 4, Ekim-Kasım 2024) Mehmet Birkiye ile yaptığı söyleşiyi okuyabilirsiniz.
Bu yazıya sebep olan mevzu ise, Bursa Şehir Tiyatrosu’nun gelecek sezon için Mayıs, Haziran aylarında prova yaptığı, Sophokles’in Antigone’sidir. Prömiyeri, 6 Temmuz Pazar günü, Uluslararası 6. Balıkesir Aromaterapi Festivali’nde yapıldı. Ekim ayında galası olacak.
Ayşe Emel Mesci’nin rejisini hatırlıyorum. Sahnede iki ölü kardeş. Kreon, iki kardeşten birine cenaze töreni yapılmasını, ötekinin öylece bırakılmasını ister. Antigone kardeşinin gömülmeden bırakılmasını, hayvanlara yem olmasını kabul etmez. Sonrası… Antigone rolünde Zeynep Yasa, unutulmazdı…