SON DAKİKA
Hava Durumu

Bir tiyatro hayali kurmak

Yazının Giriş Tarihi: 23.10.2025 11:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.10.2025 11:49

Tiyatronun ne demek olduğunu Ankara’da öğrenmiştim. Ankara Devlet Tiyatrosu 2000’li yılların başında, en iyi dönemlerinden birini yaşıyordu. Günümüzde usta dediğimiz birçok oyuncu 30-40’lı yaşlarındaydı. İktidar partisi, o yıllarda, liberal görüşü savunduğu için tiyatroya müdahale etmiyordu. Reşat Nuri Güntekin’in Yeşil Gece romanı sahneleniyor, kimse ses çıkarmıyordu. Tiyatronun etki alanının kısıtlı olması da buna neden olabilir. Devlet Tiyatrosu onlarca iyi oyunu seyirciye sunuyordu. Yeni oyunlara, önceki sezondan kalan iyi oyunları bir daha seyretme isteği eklenince öğrencilik hayatım tiyatrolar arasında koşmakla geçiyordu.

Ankara Sanat Tiyatrosu ilk yerindeydi. Taşınmamıştı. Bilet ücreti çok yüksek değilmiş demek ki. Çünkü öğrenci halimle bilet alabiliyordum. Fuayesinde asılı afişlere, fotoğraflara bakmaya doyamadan oyun başlıyordu. Seyirci koltukları sahneye çok yakındı.

AST’ın yakınındaki bir sokakta, uzun yıllardır Ankara’ya gitmediğim için sokağın adını hatırlamıyorum, Ankara Ekin Tiyatrosu vardı. Onun da bilet fiyatı yüksek değildi diye hatırlıyorum. Nedense, oyunları AST kadar ilgimi çekmiyordu.

Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Çankaya Belediye Tiyatrosu, Gençlik Parkı’nda Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkent Tiyatrosu oyun sahneliyordu. İkisinin de oyunları beklediğim kalitede değildi. Daha yeni oyun seyretmeye başlamıştım, ancak küçük yaştan itibaren kitap okuduğum, sergi gezdiğim için sanat zevki oluşmuştu. Sahnede gördüğüm eksikliği, problemi açıklayamasam dahi sezebiliyordum.

İstanbul’daki özel tiyatroların birçoğu Ankara’ya turne yapıyordu. Bilet fiyatları yüksek olduğu için bu oyunları takip etmekte zorlanıyordum. Oyun masrafına ek olarak turne masrafı da eklenince orta üst sınıfa hitap ediyorlardı. Benim gibi öğrenciler için fazlasıyla lükstü.

Hiçbiri devletin tiyatrosunun yerini tutmuyordu. O başkaydı. Bir kere çeşitli ülkelerin tiyatrolarını sahnede görebiliyordum. Sanat yönetmeninin keyfine göre belirli bir ülke veya yüzyılın tiyatrosuna odaklanmıyor, seyircinin tiyatro kültürünün geliştirmek için çabalıyordu. Bilet fiyatları da ucuz olunca her akşam, abartı değil, sanki oyuncu gibi sürekli tiyatrolarda vakit geçiriyordum. Beni merak edenlerin tiyatroya bakması yeterliydi. Birinde değilsem kesin diğerindeydim.

Kitaplar, dergiler derken, bir seyirciden daha fazla ancak akademisyenden daha az tiyatro bilgisi ile Bursa’ya dönmüştüm.

Bursa’ya döndüğüm için üzgündüm. Gitsem, olmuyordu. Kalsam, şehir bana yetmiyordu. Kütüphaneler küçük, koleksiyonları eksik, çalışanların kitabiyat bilgisi yetersizdi. Ankara’dan Bursa’ya her geldiğimde iki valiz kitap taşıyordum. Bursa’daki kitapçılar yetmiyordu. Daha fazlasını istiyordum. Bir şekilde para buluyordum, ancak kitap kaynağı yetersizdi. İnternetten kitap satanların artmasıyla kitaba ulaşmak kolaylaşınca evimde istediğim kütüphaneye (sanat, tarih, kitabiyat) sahip olabildim.

Bursa Devlet Tiyatrosu beklediğim gibi değildi. Ankara’da bir sezonda 15 prömiyere, eski oyunlar dahil edilince 30 oyuna alışmıştım. Şimdi bu sayı 50’ye çıktı. Bursa’da ise sezonda 5 oyun prömiyer yapıyordu. Biri çocuklar için. İkisi veya üçü yetişkinler için, bir veya ikisi de oda tiyatrosu için. Önceki sezondan kalanlar ile 10, 12 oyun elde vardı. Şehir tiyatrosu yeni kurulmuş, büyümeye çalışıyordu, ancak sanattan anlamayan iktidar belediyesinin elinde zorlanıyordu. Zaman içinde oyuncular ile tanıştıkça, içerde problemleri öğreniyor, kayıtsızlığa kızıyordum.

Altıparmak’ta, Setbaşı’nda hâlâ üniversite öğrencileri yaşıyordu. Vakitlerini şehrin merkezinde geçiriyorlardı. Çoğu Anadolu’dan gelen bu öğrencileri tiyatroya alıştırmak için çaba gösterilmiyordu. Şehir Tiyatrosu zaman geçtikçe zayıfladı. Oyuncu, tasarımcı, yönetmen kalitesini yükseltemeyince gerilemeye başladı. Sadece çocuk tiyatrosu üzerinden seyirci yetişmiyordu. O yıllarda, 2010’lar, orta sınıflaşma sürecine giren seyircinin tiyatroya çekilmesi için çaba gösterilmeliydi. Dünya klâsikleri ile adım atılsa dahi devamı gelmiyordu. Bir, iki, üç derken seyirci devamlı tiyatroya gelmeliydi. Bu ay acaba ne var, diye merak etmeliydi.

Bursa Devlet Tiyatrosu 2013’den sonra yükselişe geçmişti. Sarıpınar 1914, Karmakarışık, Hastalık Hastası gibi oyunların etkisi olmuştu. Orta sınıf sosyalleşmek istiyordu. Ev, araba, tatil derken kültürel eksikliği için iki çıkış yolu vardı. Devlet tiyatrosunun oyunlarına gidecek ya da Tayyare Kültür Merkezi’ne gelen turne oyunlarına. Bir yıl sonra başlayan Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nin tiyatroya katkısı benzersizdi. Devlet Tiyatrosu 60 binlerden 75 bine kadar çıkmış, 80 bin seyirciye yaklaşmıştı. Temsil sayısı 250’lerde kalınca bir türlü 90-100 bin bandını aşamıyordu. 2023 yılından sonra Devlet Tiyatrosunun temsil ve turne sayısının artması toplamda 140 bin seyirciye ulaşmasına imkân tanıdı. Sadece Bursa'da iki merkez sahne, festival, şehir içi turneler 99 bine ulaşıldı. Bursa Devlet Tiyatrosu’nun 68 yıllık tarihinin rekoru.

Bursa Şehir Tiyatrosu çok zorlanıyordu. Hem seyirci olarak hem de tiyatrocular ile arkadaş olduğum için biliyorum. Ne doğru düzgün bütçe ayrılıyor, ne yeni oyuncu alınması için sınav açılıyor, ne de yeni sahne inşa ediliyordu.

Nilüfer Belediyesi eldeki fırsatı çok iyi değerlendirdi. Yeni sahneler açılması, özellikle İstanbul’dan turne yapacak tiyatrolar için Nilüfer’in merkez olmasına imkân tanıdı. Tiyatro Festivali ile sanat şehri havasına büründü. Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun kurulması, diğer iki ödenekli tiyatroda seyredemediğimiz avantgarde oyunların sahnelenmesi “entelektüel seyirciyi” oraya doğru yönlendirdi.

2024, şehrin tarihinde iktidarın el değiştirmesi olarak anılabilir. Bursa Şehir Tiyatrosu için küllerinden doğma fırsatı oldu. Ne yazık ki, Nilüfer Kent Tiyatrosu için tam tersi etki yaptı.

Şehir Tiyatrosu’nun ilk atılımı sezonu dünya klâsiği oyunlar ile açmasıyla oldu: Venedik Taciri (2021-2022), Kafkas Tebeşir Dairesi (2022-2023), Üç Kız Kardeş (2023-2024) gibi. 2024-2025 sezonunun, Gergedanlar ile açılması planlanmış, ancak yeni tiyatro yönetimi tercihini başka oyundan yapmıştı.

Şehir Tiyatrosu, 2024-2025 sezonunda akıl almaz bir çıkış yaptı. 84 bin seyirciye ulaştı. 30-40 bin seyirciyle yılların geçtiğini hatırlıyorum. Bu sezon ile birlikte muhtemelen 100 bini geçecekler. Her ay yapılacak prömiyerler ile seyircinin ilgisini devamlı tiyatronun üzerinde tutabilirler ise, belki bu sezon belki gelecek sezon Devlet Tiyatrosu ile yarışabilecek düzeye gelecekler. Bütün bunları yaparken oyuncu, teknik ve idari personelin DT’nin yarısı kadar olduğunu hatırlatmak isterim. Geçen sezondan itibaren haftada altı gün oyun sahnelemeye başladılar. Salı günleri Podyum Sanat Mahal’de yetişkin oyunu, Çarşamba ve Pazar günleri çocuk oyunu, Perşembe, Cuma, Cumartesi günleri ise yetişkin oyunu. Cumartesi günleri matine ve suare sahneleniyor. Oyuncularda öyle bir oyun açlığı var ki sözle anlatamam.

Bursa Şehir Tiyatrosu bu başarı istikametinde yol alırken Nilüfer Kent Tiyatrosu ne âlemde? 2014’ten beri sezonda 5, 6 prömiyer yapan tiyatro, geçen sezon iki prömiyer ile sezonu kapattı. Önceki sezondan kalan oyunlar ile 22 bin seyirciye ulaşabildi. Nâzım Hikmet Kültürevi’nin 400 kişi olduğunu, temsil sayısının 100 dahi olamadığını unutmayalım. 300 kişilik Uğur Mumcu Sahnesi’nin kullanılmadığını da hatırlatayım. 2017’de kadrolu sisteme geçtiğinde 13 oyuncu işe alınmış, ikisi istifa etmişti. 2023’de 5 oyuncu işe alınmıştı. Artık ikisi istifa ettiği için, biri işten atıldığı için yok. Sonuçta döndük, dolaştık 13’e geldik. NKT’nin hedef kitlesi Yüzüncü Yıl, Özlüce, Görükle mi? Nâzım Hikmet Kültürevi’nin önünden metro geçtiğini hatırlatmak istiyorum. Nilüfer’in hedef kitlesi Kestel, Gürsu, Yıldırım… Cumartesi günleri matine neden oynanmıyor? Uzak mahallerden insanlar nasıl tiyatroya gelecek ve eve dönecek? Çocuk oyunları kadro yetersizliğinden oynanmıyorsa, özel tiyatrolarla, Mudanya’daki GSF ile işbirliği yapılarak öğrenciler oynayabilir. Temsil sayısı artmadan seyirci sayısı nasıl artacak? Bütün bu sorular cevap bekliyor.

Çok ilginç bir şekilde, birkaç sene önce yazılarımda sürekli Şehir Tiyatrosunun problemlerini anlatırdım. 2024 yılından sonra Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun problemlerini, geriye gidişi anlatmaya başladım. NKT’yi eski güzel günlerin hatırına takip ediyordum. Artık gerek olmadığını düşünüyorum. Lüküs Hayat’ın prömiyeri için yer istediğimde, bütün davetiyeler bitti, cevabını alınca söyleyecek söz bulamadım. Akla gelmemiş olmaya mı, yok sayılmaya mı, yıllardır tiyatroya verdiğim emeğin görünmez olmasına mı üzüleceğimi bilemedim. Bugüne kadar tiyatroyla ilgili 9 kitap, 300’den fazla araştırma ve köşe yazısı yazdım. Bursa Tiyatro Tarihi Araştırmaları II kitabımda NKT’ye 30 sayfadan fazla yer ayırdım. NKT’nin ilk oyunu Ödenmeyecek Ödemiyoruz, kadrolu oyuncuların ilk oyunu İki Efendinin Uşağı’nda prömiyerde yerim olmuştu. Tiyatronun, çocuk oyunları dahil, bütün oyunlarını seyretmiştim. Bazılarında bilet satışa çıktığı için satın almıştım, bazılarında tiyatro yönetimi davet etmişti. Ayşe Selen Deneme Sahnesi açılırken de, Nâzım Hikmet Kültürevi faaliyete başladığında da oradaydım. Tiyatro Festivalinde kuyrukta bekleyenlerdendim. Bilet bulamazsam merdivene, yere oturup oyun seyredenlerdendim. Ormandaki Kulübe’de oyunlar başladığında, büyük bir heyecanla oyun seyretmeye giden, dönüş için otobüs bulamayınca ana yola kadar yürüyenlerdendim. Tiyatroyla o kadar yoğun ilgilendim ki, adım tiyatro ile özdeş hale geldi. Kırgınlığımı anlatmak için bunları yazıyorum. NKT’nin oyunlarını seyretmemek mi, yoksa eski güzel günlerdeki gibi bilet alıp seyirci olarak yer almak mı daha doğru? NKT’nin oyunlarını seyretmezsem ne kaybederim? Şu konuda kararım kesin. Bundan sonra hiçbir kitabımda, araştırma ve köşe yazımda NKT’nin adı geçmeyecek. Onların aklına gelmiyorsam, yok sayılıyorsam, ben neden onlar için emek harcayayım?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.