SON DAKİKA
Hava Durumu

Bursa’da eski Ramazanlar

Yazının Giriş Tarihi: 10.03.2025 15:52
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.03.2025 15:58

Ramazan; duanın, ibadetin arttığı, eski günlerin hatırlandığı, ailedeki kayıpların akla geldiği, geçmişle yüzleşildiği bir aydır. On bir ay dinden uzak yaşayan, ezan duyduğunda kulak ardı eden, namaz kılmayan kişiler dahi, yanına oruç tutan biri geldiğinde, iftar saati yaklaştığında, davranışları farklılaşıyor. Manevi iklim herkesi etkiliyor.

Direklerarası eğlenceleri 1880-1910’lu yıllar arasında olmuştu. İstanbul’da, devletin, belediyenin müdahalesi olmadan kendiliğinden başlamış, savaşlar dönemine girilince sona ermiş, adı yadigâr kalmıştı. Direklerarası’na çevre mahallelerde yaşayanlar gidebilirdi. Ulaşım nedeniyle Boğaz’ın öte yakası, köylerdeki birçok kişi bu eğlencenin uzağındaydı. O dönem, eğlenceler teravihten sonra başlar sahura kadar olurdu.

Direklerarası, 1880-1890’lı yıllarda doğmuş gazeteci ve yazarların, 1930-1970’li yılların gazetelerinde yazı yazmaları nedeniyle gündeme gelmiş, anılarda yer etmiş, TRT’nin etkisiyle (önce radyo, sonra televizyon) yaygınlık kazanmış, Hobsbawn’ın değişiyle gelenek icat edilerek yeni bir kimlik ortaya çıkmıştı. (Hobsbawn’ın derlediği Geleneğin İcadı kitabını okumalısınız.)

***

1990’lı yıllarda başlayan ‘Ramazan Sokağı’, ilçe ve büyükşehir belediyelerinin yarışı haline geldi. Belirli bir yerde, genellikle meydanda, baraka kurularak, eğlence alanı oluşturuluyor. Yazımın sonunda alıntılayacağım Necip Artan’ın yazısını dikkatlice okuduğunuzda, eskiden boş bir meydanda ‘sahte’ sokak oluşturulmuyordu. Gerçekten sokak olan, şehrin merkezinde bir yer, dışarıdan bir kurumun müdahalesi olmadan ‘Ramazan Sokağı’na dönüşüyordu.

Belediyeler kültürel faaliyet adı altında bu işe para ayırmayı bir nevi propaganda olarak görüyor. Fotoğrafları dikkatlice incelediğiniz zaman katılımın az olduğunu görebilirsiniz. Çekim açısıyla kalabalıkmış gibi gösteriliyor. Şehrin eğlence alışkanlığı değişti. Nostalji ile nereye kadar gidilebilir. Harcanan paraya yazık.

***

Ramazan eğlencelerinin merkezinde tiyatrolar olurdu. İstanbul’da bu iş, tuluat, orta oyunu, batı tarzı oyun sahneleyen tiyatrolar, Karagöz oyunları ile oluyordu. Bursa ve Anadolu’daki şehirler tiyatro konusunda zayıf olduğu için Ramazan eğlencesi farklı şekillenmişti. İstanbul’daki tiyatroların çoğu, Ramazan’da turne yapmadığı için Bursa’nın seyredebileceği tiyatrolar sınırlıdır. Günümüzde yetmiş yaşına gelen kişilerin hafızasında Pınarbaşı’ndaki çadır tiyatroları, oradaki eğlenceler gelir. En meşhuru da Hayri Küçük’ün organize ettiği tiyatrodur. (Bu konuda yayımlanan ilk yazı için bkz. Bursa Araştırmaları Dergisi, Bahar 2015, Sayı: 44; kısa halini şuradan okuyabilirsiniz. https://tiyatrodergisi.com.tr/ugur-ozan-ozen-yazdi-1950li-yillarda-bursada-iki-tiyatro/)

***

Ben size pek bilinmeyen bir yazıdan bahsetmek istiyorum:

Gazeteci Necip Artan’ın, Doğru Hakimiyet gazetesinde 7-10 Eylül 1977 tarihli “Bursa’da Eski Ramazanlar” başlıklı iki yazısında önemli bilgiler vardır. Bu yazıyı 2012 yılında keşfetmiş, Karagöz ile ilgili yazılarımda yayımlamış, 1970’li yılların tiyatro hayatını anlatan ancak yayımlanmayan (kopyası Akkılıç Kütüphanesi’nde) kitabımda kullanmıştım.

Necip Artan, 1977 yılında 40’lı yaşlarındadır. 1930 ve 1940’lı yıllardan bahsetmektedir.

7 Eylül’de şöyle yazar: “Milli caddeye dönelim. Şimdiki Ünlü Cadde. İşte şu soldaki kıraathanede Meddah Sururî ve Karagözcü Mustafa var. Karagözü canlı olarak Çinkolu Kahve semtinde oturan Karagözcü Hakkı Bey’den, perdede hayal olarak da İstanbul’da Hayali Küçük Ali’den, Bursa’da dondurmacı Mustafa’dan seyredeceksin.”

Necip Artan’ın şu soldaki kıraathane dediği yer, Ünlü Cadde’ye Setbaşı tarafından girildiğinde sol taraftadır. Erdinç Çelikkol’un dediğine göre, kahvehanenin sahibi Mümin Ağa’dır.

10 Eylül’deki yazısında ise, Şafak Sineması’nda Ramazan geceleri tiyatro kumpanyası getirildiğinden bahseder. Meddah, komiklik yapanı, orta oyunu ile program zengindir. Mümin Ağa’nın kıraathanesinde dondurmacı Mustafa Usta, Karagöz sahneler. Pınarbaşı’nda su deposunun olduğu yerde, “dışarıdan, daha ziyade samanlığa benzeyen uzunca, kocaman, üstü yosun tutmuş, otlar bitmiş, yerli kiremit döşeli yerde ise Karagöz oynatılırdı.”

Necip Artan, neler anlatmaz ki… Yeşil Çay Bahçesi’nde gösteri yapan kuklacı Yaşar’ı, Namazgâh’ta Kahveci Hakkı’nın bahçesinde kukla, cambaz ve kantocuları, Pınarbaşı’nda cambaz Necmi’yi, cambazın taklidini yapan Palyaço Hayri’yi, tuluat ekibinin oyuncusu Sehra’yı, Şible mahallesinden ve havlucuyken cambazlığa merak saran Osman’ı…

Hayırlı Ramazanlar.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.