BKSTV Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu olarak 1995’te başlayan süreç, 2006 yılında Bursa Şehir Tiyatrosuna dönüşmüştü. Tiyatronun kuruluşunun Vakıf tiyatrosu zamanından başlatılması gerektiğini düşünüyorum. Oyunlarını Tayyare Kültür Merkezi ve Çocuk Sanat Evinde sahneliyordu. Yanlış hatırlamıyorsam, kurucu sanat yönetmeni Feyha Çelenk’in odası, Tayyare Kültür Merkezi’ndeydi. 2006 yılında yerine Ertan Akman geçmişti. 2018 yılında emekli edilince sanat kurulu oluşturuldu. Mehmet Ali Açıl 2021’de sanat yönetmeni oldu. Ali Düşenkalkar 2024’te sanat yönetmeni olduğundan beri Feyha Çelenk’in odasını kullanıyor. Tiyatronun 2006 yılında sadece adı değişti. Oyuncu kadrosu, oyunları aynı şekilde devam etti. Bu nedenle, Şehir Tiyatrosunun her daim Vakıf Tiyatrosundan geldiğinin vurgulanması gerekiyor. Bunca emeğin verildiği, çabanın gösterildiği tiyatro için hangi sıkıntıların çekildiği, hangi başarıların elde edildiğinin anlatılması için belgeselinin çekilmesini öneriyorum.
Feyha Çelenk, Bursa’nın Muhsin Ertuğrul’u gibidir. Üç ödenekli tiyatroda emeği var. Benim için Feyha hocadır. Birçok tiyatrocu için ise Feyha abla. Devlet Tiyatroları’nın ilk kadın müdürü ve sanat yönetmenidir. 1980’li yıllarda Ankara’ya tayin edilmeyi isteseydi, belki ilk kadın genel müdür ve sanat yönetmeni olacaktı. Onun anlattıkları kaydedilmeli, gelecek kuşaklara aktarılmalı. Şehrin tiyatro hayatını dönüştüren birkaç isimden biridir.
***
Şehir tiyatrosu konulduğu kafesten çıktı. İki yılda buraya kadar gelindi. Yapılması gereken çok iş var. Kendine ait sahne eksikliği devam ediyor. Eski yönetim isteseydi, şehrin doğusunda ve batısında iki tiyatro salonu inşa edebilirdi. Burç, Yazıcıoğlu, Prestij Sinemalarının bulunduğu binaları kamulaştırarak, tiyatro yönetim merkezi yapabilirdi. İstemediler, yapmadılar. (Daha kötüsünü yaptılar. Bursa Kültür Sanat Derneğine, Çocuk Sanat Evini on yıllığına verdiler. Onlar da tepe tepe kullandı. Sonrasında belediye, mahkemeye vererek, basın açıklaması yaparak, tartışmalar eşliğinde zar zor geri alabildi. Partiyi memnun etmek öncelikli olunca belediyelerde sanat ile uğraşmak zordur. Yarın, öbür gün ne ile karşılaşacağını bilemezsin). Tiyatro müdürlüğü, Tayyare Kültür Merkezi’nin üst katında birkaç odadan ibaret. Yeni yer için çabaladıklarını biliyorum. Başarmaları lazım ki, yeni hayaller kurulabilsin (Tiyatro müzesi, tiyatro kütüphanesi, tiyatro arşivi).
2024 yılında her şey değişti. Şehir tiyatrosu yükselen bir ivmeyle yoluna devam ediyor. Geçmişten bu güne gelen sıkıntılar birkaç yılda çözülemeyecek. 5-10 yıllık zaman dilimi gerekiyor. Tiyatro müdürlüğü kuruldu, kendine ait bütçesi belirlendi. Bürokrat sultası artık yok. Tiyatroyu, tiyatrocular yönetiyor. (Eski yönetim zamanı. Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali kapsamında Tayyare Kültür Merkezi’nde matine ve suare bir oyun oynanacaktı. Bir dernek, büyükşehir belediye başkanına gidiyor. Kültür merkezinde, genel kurul yapmak istediğini söylüyor. Bürokratlar, matine ve suarenin saatini ertelemek istiyor, ama devlet tiyatrosu yönetimi direnince güçleri yetmiyor.)
***
Tiyatroya sevdalandığım 2005’ten beri her sezonu devlet tiyatrosunun yeni oyunuyla açardım. Ankara’nın, Bursa’nın tiyatro hayatının merkezinde devlet tiyatrosu vardır. Genel müdür bu sezon komedi oyunuyla sezonun açılmasına kararını aldığı için Sevdalinka bir hafta ertelendi. Ankara Devlet Tiyatrosu, Cephede Piknik oyunuyla oda tiyatrosuna turne yaptı. Kimse kızmasın, ama bu oyunun neden devlet tiyatrosunun repertuarına alındığını anlamadım. Savaştan uzak bir hayat yaşayan anne-baba, oğlu ile vakit geçirmek için cepheye geliyor. Sonrasında bir başka asker esir alınıyor. Üstüne cephede ölü bulmaya çalışan hemşire geliyor. Yazar, savaşın anlamsızlığını anlatmak istemiş olabilir, ancak ortaya çıkan tekst gerçekten öyle mi? Dünya tarihinde savaşın olmadığı bir zaman dilimi yok. Eskiden yapılan bir savaş kazanıldığı için bugün biz savaşmıyoruz. Bir başka kıtada, bizden çok uzak yerde savaş her daim vardı, olmaya devam edecek. Günümüzde her şeyi televizyondan, cep telefonundan seyredebiliyoruz. Savaş bu kadar günlük hayatımızda ve olağan. Oyunun günümüze söyleyecek sözü kalmamış. 2005 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı Ionesco’nun İki Kişilik Hırgür’ünü seyretmiştim. Oktay Dal ve Benian Dönmez’in oyunculukları hâlâ aklımda. Cephede Piknik iki perdelik bir oyun olsaydı, muhtemelen ara verildiğinde oyundan giderdim. Sonuçta, seyredilecek çok oyun var.
Bir saat sonra, şehir tiyatrosunun Guguk Kuşu oyunu vardı. Sezonu yeni oyunla açtılar ki, bunun anlamı tarif edilemez. 2014 yılında ilk kez düzenlenen Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nin konuşulan oyunlarındandı. Kocaeli Şehir Tiyatrosu oyuncularının performansı hâlâ unutulmadı. Sonrasında, Nilüfer Tiyatro Festivali’nde Bursa Tabip Odası Parantez Sahnesi’nden seyretmiştik.
Sanat yönetmeni Ali Düşenkalkar, prömiyerin sonunda, Ezel Akay’ın yönetmenliğinde Neredesin Firuze, Yiğit Sertdemir’in yönetiminde Zorba’nın oynanacağını söyledi. İlki Türkiye prömiyeri, ikincisi Bursa prömiyeri yapacak. Dört yetişkin oyunu, üç çocuk oyunu sahnelenecekmiş. Önceki sezondan gelen oyunları eklediğimizde 15 civarı oyun olacak. Sanırım oyuncu kadrosu 29 değil (17 eski, 10 yeni, 2 emekli), 290’a çıktı, haberimiz yok. Oyuncu olmak zor zanaat…
Atları da Vururlar, Ana, Vanya Dayı… Bursa’da seyredebilecek miyiz?
Guguk Kuşu roman olarak yazıldığından bu yana yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda ilk kez oynandığı 1990 yılından beri tiyatro gündeminden düşmüyor. Yunus Emre Bozdoğan Antalya Devlet Tiyatrosu’nda (2000), Kocaeli Şehir Tiyatrolarında (2011), İzmir Devlet Tiyatrosu (2020); Şakir Gürzumar, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’nda (2014) yönetmişti. On yıl sonra Bursa Şehir Tiyatrosu’nda yeniden seyirciyle buluşturdu.
McMurphy’nin (Altuğ Görgü) akıl hastanesinden kurtulmak için diğer akıl hastalarını örgütlemeye çalışmasını, iktidarı simgeleyen doktorun (Murat Liman), başhemşire Ratched’in (Nihan Doğa) değişime direnmesini seyrediyoruz. Çatışmanın merkezinde Murphy ve başhemşire Ratched var. Başhemşire, hastaların üzerindeki gücünü, doktorun ona verdiği yetkiden alırken, doktor ikircikli bir yapıda ilerliyor. İkna edilmeye açık.
Altuğ Görgü’nüngeçen sezon yönettiği, Süleyman ve Öbürsüler’in prömiyerinde “Yaslı gidip, şen döndük” demesi, eskiden neler yaşandığının özetiydi. Yıllardır emek verdiği sahneye oyuncu olarak döndü. Başhemşire Ratched ve yardımcısı hemşire Flinn’in (Hülya Köseoğlu) odaları sahnenin solundaydı. Başhemşirenin hastalara karşı sertliğini, aşağılamasını, onları küçük görmesini oyun boyunca seyrediyoruz. İki hemşirenin (Nihan Doğa-Hülya Köseoğlu), bir sahnede, odanın içindeki konuşması duyulmuyor. Prömiyerde yerim ortalardaydı, duyamadım. Galada ikinci sıradaydım, duyabildim. Bu odanın olmasına gerek yoktu, diye düşünüyorum. Başhemşirenin otorite kurmak için kullandığı hoparlör yeterliydi. Sahneye doğru, seyirciyi rahatsız etmek için iki, üç hoparlör daha olabilirdi. Böylece sahnenin solunda daha ağır hastaların yeri, odanın olduğu alana alınabilirdi. Dekor tasarımı nedeniyle oyun alanı kısıtlanmış. Pencere kenarlarının paslanmış olması çok iyi düşünülmüş bir ayrıntıydı. Hastanenin eski, bakımsız, gözden ırak kaldığını anlatan bir unsurdu.
Murphy’nin gelişinden itibaren hastanede günler geçiyor. Hastaların yeni kıyafeti olmayabilir. Belki temizliği zor olduğu için değiştirmiyorlar. Başhemşire oyun boyunca neden aynı kıyafet ile karşımızda?
Kızılderili Bromden rolünde Aykan Yılmaz on yıldır her rolüyle kendini geliştiriyor. Bir gün bu rolde oynayacağı aklıma gelmezdi. Saçlarıyla, ses tonuyla, bakışlarıyla o kadar iyi ki.
Deliler birkaç sınıfa ayrılıyordu. Umut kesilmiş, ileri aşamada olanlar ve bir gün dışarı çıkabileceğine düşünenler. Serdar Soyer, Osman Murat Erten, Mehmet Eren Topçak, Furkan Öncü değişimi isteyen, ancak başlarının belaya girmesinden çekinen kişileri o kadar iyi oynadılar ki. Murphy’nin çabasıyla özgür olma isteği yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Son olarak, oyunun broşürünün, kitapçığının olmaması büyük bir eksiklik olduğunun bilinmesini istiyorum. Oyunu analiz eden bir yazının, tasarımcıların düşüncelerinin yer alacağı bilgi setinin olması gerekirdi. Hem geriye anı kalması, hem de benim gibi seyircilerin bilgilenmesi için.
2024-2025 sezonunda kaç oyun, kaç temsil verildiğini, seyirci sayısının neden açıklanmadığını merak ediyorum. NKT, 22 bin seyirciye ulaştığını dahi açıklarken, Şehir tiyatrosunun suskun kalmasını anlayamıyorum. Önceki sezonların çok üzerine çıkmışlar. Elimizde bilgi olsun ki, tiyatronun nereden nereye geldiğini bilelim.
Oyuncular: Altuğ Görgü, Aykan Yılmaz, Nihan Doğa, Serdar Soyer, Osman Murat Erten, Murat Liman, Mehmet Eren Topçak, Furkan Öncü, Erdem Kahraman, Hülya Köseoğlu, Tuba Bayram, Elif Ağören, Yusuf Serdaroğulları, Sergen Bölük, Said Özbey, Faruk Oğur, Kutlay Akbal, Volkan Yıldız, Utku Çubukçuoğlu, Mehmet Talha Karabaş.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uğur Ozan Özen
Kafesten Bir Kuş Uçtu
BKSTV Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu olarak 1995’te başlayan süreç, 2006 yılında Bursa Şehir Tiyatrosuna dönüşmüştü. Tiyatronun kuruluşunun Vakıf tiyatrosu zamanından başlatılması gerektiğini düşünüyorum. Oyunlarını Tayyare Kültür Merkezi ve Çocuk Sanat Evinde sahneliyordu. Yanlış hatırlamıyorsam, kurucu sanat yönetmeni Feyha Çelenk’in odası, Tayyare Kültür Merkezi’ndeydi. 2006 yılında yerine Ertan Akman geçmişti. 2018 yılında emekli edilince sanat kurulu oluşturuldu. Mehmet Ali Açıl 2021’de sanat yönetmeni oldu. Ali Düşenkalkar 2024’te sanat yönetmeni olduğundan beri Feyha Çelenk’in odasını kullanıyor. Tiyatronun 2006 yılında sadece adı değişti. Oyuncu kadrosu, oyunları aynı şekilde devam etti. Bu nedenle, Şehir Tiyatrosunun her daim Vakıf Tiyatrosundan geldiğinin vurgulanması gerekiyor. Bunca emeğin verildiği, çabanın gösterildiği tiyatro için hangi sıkıntıların çekildiği, hangi başarıların elde edildiğinin anlatılması için belgeselinin çekilmesini öneriyorum.
Feyha Çelenk, Bursa’nın Muhsin Ertuğrul’u gibidir. Üç ödenekli tiyatroda emeği var. Benim için Feyha hocadır. Birçok tiyatrocu için ise Feyha abla. Devlet Tiyatroları’nın ilk kadın müdürü ve sanat yönetmenidir. 1980’li yıllarda Ankara’ya tayin edilmeyi isteseydi, belki ilk kadın genel müdür ve sanat yönetmeni olacaktı. Onun anlattıkları kaydedilmeli, gelecek kuşaklara aktarılmalı. Şehrin tiyatro hayatını dönüştüren birkaç isimden biridir.
***
Şehir tiyatrosu konulduğu kafesten çıktı. İki yılda buraya kadar gelindi. Yapılması gereken çok iş var. Kendine ait sahne eksikliği devam ediyor. Eski yönetim isteseydi, şehrin doğusunda ve batısında iki tiyatro salonu inşa edebilirdi. Burç, Yazıcıoğlu, Prestij Sinemalarının bulunduğu binaları kamulaştırarak, tiyatro yönetim merkezi yapabilirdi. İstemediler, yapmadılar. (Daha kötüsünü yaptılar. Bursa Kültür Sanat Derneğine, Çocuk Sanat Evini on yıllığına verdiler. Onlar da tepe tepe kullandı. Sonrasında belediye, mahkemeye vererek, basın açıklaması yaparak, tartışmalar eşliğinde zar zor geri alabildi. Partiyi memnun etmek öncelikli olunca belediyelerde sanat ile uğraşmak zordur. Yarın, öbür gün ne ile karşılaşacağını bilemezsin). Tiyatro müdürlüğü, Tayyare Kültür Merkezi’nin üst katında birkaç odadan ibaret. Yeni yer için çabaladıklarını biliyorum. Başarmaları lazım ki, yeni hayaller kurulabilsin (Tiyatro müzesi, tiyatro kütüphanesi, tiyatro arşivi).
2024 yılında her şey değişti. Şehir tiyatrosu yükselen bir ivmeyle yoluna devam ediyor. Geçmişten bu güne gelen sıkıntılar birkaç yılda çözülemeyecek. 5-10 yıllık zaman dilimi gerekiyor. Tiyatro müdürlüğü kuruldu, kendine ait bütçesi belirlendi. Bürokrat sultası artık yok. Tiyatroyu, tiyatrocular yönetiyor. (Eski yönetim zamanı. Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali kapsamında Tayyare Kültür Merkezi’nde matine ve suare bir oyun oynanacaktı. Bir dernek, büyükşehir belediye başkanına gidiyor. Kültür merkezinde, genel kurul yapmak istediğini söylüyor. Bürokratlar, matine ve suarenin saatini ertelemek istiyor, ama devlet tiyatrosu yönetimi direnince güçleri yetmiyor.)
***
Tiyatroya sevdalandığım 2005’ten beri her sezonu devlet tiyatrosunun yeni oyunuyla açardım. Ankara’nın, Bursa’nın tiyatro hayatının merkezinde devlet tiyatrosu vardır. Genel müdür bu sezon komedi oyunuyla sezonun açılmasına kararını aldığı için Sevdalinka bir hafta ertelendi. Ankara Devlet Tiyatrosu, Cephede Piknik oyunuyla oda tiyatrosuna turne yaptı. Kimse kızmasın, ama bu oyunun neden devlet tiyatrosunun repertuarına alındığını anlamadım. Savaştan uzak bir hayat yaşayan anne-baba, oğlu ile vakit geçirmek için cepheye geliyor. Sonrasında bir başka asker esir alınıyor. Üstüne cephede ölü bulmaya çalışan hemşire geliyor. Yazar, savaşın anlamsızlığını anlatmak istemiş olabilir, ancak ortaya çıkan tekst gerçekten öyle mi? Dünya tarihinde savaşın olmadığı bir zaman dilimi yok. Eskiden yapılan bir savaş kazanıldığı için bugün biz savaşmıyoruz. Bir başka kıtada, bizden çok uzak yerde savaş her daim vardı, olmaya devam edecek. Günümüzde her şeyi televizyondan, cep telefonundan seyredebiliyoruz. Savaş bu kadar günlük hayatımızda ve olağan. Oyunun günümüze söyleyecek sözü kalmamış. 2005 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı Ionesco’nun İki Kişilik Hırgür’ünü seyretmiştim. Oktay Dal ve Benian Dönmez’in oyunculukları hâlâ aklımda. Cephede Piknik iki perdelik bir oyun olsaydı, muhtemelen ara verildiğinde oyundan giderdim. Sonuçta, seyredilecek çok oyun var.
Bir saat sonra, şehir tiyatrosunun Guguk Kuşu oyunu vardı. Sezonu yeni oyunla açtılar ki, bunun anlamı tarif edilemez. 2014 yılında ilk kez düzenlenen Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nin konuşulan oyunlarındandı. Kocaeli Şehir Tiyatrosu oyuncularının performansı hâlâ unutulmadı. Sonrasında, Nilüfer Tiyatro Festivali’nde Bursa Tabip Odası Parantez Sahnesi’nden seyretmiştik.
Sanat yönetmeni Ali Düşenkalkar, prömiyerin sonunda, Ezel Akay’ın yönetmenliğinde Neredesin Firuze, Yiğit Sertdemir’in yönetiminde Zorba’nın oynanacağını söyledi. İlki Türkiye prömiyeri, ikincisi Bursa prömiyeri yapacak. Dört yetişkin oyunu, üç çocuk oyunu sahnelenecekmiş. Önceki sezondan gelen oyunları eklediğimizde 15 civarı oyun olacak. Sanırım oyuncu kadrosu 29 değil (17 eski, 10 yeni, 2 emekli), 290’a çıktı, haberimiz yok. Oyuncu olmak zor zanaat…
Atları da Vururlar, Ana, Vanya Dayı… Bursa’da seyredebilecek miyiz?
Guguk Kuşu roman olarak yazıldığından bu yana yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda ilk kez oynandığı 1990 yılından beri tiyatro gündeminden düşmüyor. Yunus Emre Bozdoğan Antalya Devlet Tiyatrosu’nda (2000), Kocaeli Şehir Tiyatrolarında (2011), İzmir Devlet Tiyatrosu (2020); Şakir Gürzumar, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’nda (2014) yönetmişti. On yıl sonra Bursa Şehir Tiyatrosu’nda yeniden seyirciyle buluşturdu.
McMurphy’nin (Altuğ Görgü) akıl hastanesinden kurtulmak için diğer akıl hastalarını örgütlemeye çalışmasını, iktidarı simgeleyen doktorun (Murat Liman), başhemşire Ratched’in (Nihan Doğa) değişime direnmesini seyrediyoruz. Çatışmanın merkezinde Murphy ve başhemşire Ratched var. Başhemşire, hastaların üzerindeki gücünü, doktorun ona verdiği yetkiden alırken, doktor ikircikli bir yapıda ilerliyor. İkna edilmeye açık.
Altuğ Görgü’nün geçen sezon yönettiği, Süleyman ve Öbürsüler’in prömiyerinde “Yaslı gidip, şen döndük” demesi, eskiden neler yaşandığının özetiydi. Yıllardır emek verdiği sahneye oyuncu olarak döndü. Başhemşire Ratched ve yardımcısı hemşire Flinn’in (Hülya Köseoğlu) odaları sahnenin solundaydı. Başhemşirenin hastalara karşı sertliğini, aşağılamasını, onları küçük görmesini oyun boyunca seyrediyoruz. İki hemşirenin (Nihan Doğa-Hülya Köseoğlu), bir sahnede, odanın içindeki konuşması duyulmuyor. Prömiyerde yerim ortalardaydı, duyamadım. Galada ikinci sıradaydım, duyabildim. Bu odanın olmasına gerek yoktu, diye düşünüyorum. Başhemşirenin otorite kurmak için kullandığı hoparlör yeterliydi. Sahneye doğru, seyirciyi rahatsız etmek için iki, üç hoparlör daha olabilirdi. Böylece sahnenin solunda daha ağır hastaların yeri, odanın olduğu alana alınabilirdi. Dekor tasarımı nedeniyle oyun alanı kısıtlanmış. Pencere kenarlarının paslanmış olması çok iyi düşünülmüş bir ayrıntıydı. Hastanenin eski, bakımsız, gözden ırak kaldığını anlatan bir unsurdu.
Murphy’nin gelişinden itibaren hastanede günler geçiyor. Hastaların yeni kıyafeti olmayabilir. Belki temizliği zor olduğu için değiştirmiyorlar. Başhemşire oyun boyunca neden aynı kıyafet ile karşımızda?
Kızılderili Bromden rolünde Aykan Yılmaz on yıldır her rolüyle kendini geliştiriyor. Bir gün bu rolde oynayacağı aklıma gelmezdi. Saçlarıyla, ses tonuyla, bakışlarıyla o kadar iyi ki.
Deliler birkaç sınıfa ayrılıyordu. Umut kesilmiş, ileri aşamada olanlar ve bir gün dışarı çıkabileceğine düşünenler. Serdar Soyer, Osman Murat Erten, Mehmet Eren Topçak, Furkan Öncü değişimi isteyen, ancak başlarının belaya girmesinden çekinen kişileri o kadar iyi oynadılar ki. Murphy’nin çabasıyla özgür olma isteği yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Son olarak, oyunun broşürünün, kitapçığının olmaması büyük bir eksiklik olduğunun bilinmesini istiyorum. Oyunu analiz eden bir yazının, tasarımcıların düşüncelerinin yer alacağı bilgi setinin olması gerekirdi. Hem geriye anı kalması, hem de benim gibi seyircilerin bilgilenmesi için.
2024-2025 sezonunda kaç oyun, kaç temsil verildiğini, seyirci sayısının neden açıklanmadığını merak ediyorum. NKT, 22 bin seyirciye ulaştığını dahi açıklarken, Şehir tiyatrosunun suskun kalmasını anlayamıyorum. Önceki sezonların çok üzerine çıkmışlar. Elimizde bilgi olsun ki, tiyatronun nereden nereye geldiğini bilelim.
Yazan: Ken Kesey. Oyunlaştıran: Dale Wasserman. Çevirmen: Bilge Koloğlu. Yönetmen: Şakir Gürzumar. Dekor Tasarım: Tayfun Çebi. Kostüm Tasarım: Funda Çebi. Işık tasarım: Akın Yılmaz. Dövüş Eğitmeni: Murat Turhan. Müzik-Efekt: Cenk Taşkan. Realizatör: Şafak Kerem Kızıltan. Dramaturg: Selen Korad Birkiye.
Oyuncular: Altuğ Görgü, Aykan Yılmaz, Nihan Doğa, Serdar Soyer, Osman Murat Erten, Murat Liman, Mehmet Eren Topçak, Furkan Öncü, Erdem Kahraman, Hülya Köseoğlu, Tuba Bayram, Elif Ağören, Yusuf Serdaroğulları, Sergen Bölük, Said Özbey, Faruk Oğur, Kutlay Akbal, Volkan Yıldız, Utku Çubukçuoğlu, Mehmet Talha Karabaş.