SON DAKİKA
Hava Durumu

Bu kadar cehalet ve gaflet ancak!

Yazının Giriş Tarihi: 31.10.2022 11:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.10.2022 11:25

Gün geçmiyor ki her konuda deneme tahtasına döndürülen ülkemizde, milletin sinir uçlarıyla oynanan bir gelişme olmasın.

Sakallı Celal’in dediği gibi ‘’ilgililerin bilgisiz, bilgililerin ilgisiz olduğu” bir dönemi doyasıya yaşıyoruz ne yazık ki.

Daha hazin olanı ise geçtik bilgisizi, ilgili bilgisizlerin kasıtlı olarak gaflet ve dalalet içinde olmaları.

Birisi; ülkemizin güneyinde haydut ABD tarafından kurulmak istenen tetikçi terör yapılanmasına karşı, milletinin güvenliği için cansiperane mücadele eden, gencecik yiğitleri şehit düşen Türk Ordusuna iftira atar,

Diğeri; herkes için hak edenin önünü sonuna kadar açan/yükselten ve sunduğu bu imkânla kendisine o makam ve yetkiyi sağlayan Cumhuriyet’e, kurucusuna ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebildiği, kariyerini ve konumunu inşa eden Türkçeye suç atar.

İkisi de okumuş, tahsil görmüş!

Biri hekim. Yerli, yabancı birçok kurum/kuruluşta görev yapmış. Söylemleri, yazıları ve faaliyetleri ile bölücü bir hedefe yönelik olarak son derece bilinçli. Yani niyeti belli, düşüncesi belli, hedefi belli.

Diğeri, (benzerleri çok) iktidar partisinin uzun yıllardır grup başkanvekili.  İlahiyat fakültesi mezunu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimlerde yüksek lisansı tamamlamış ve halen aynı üniversitenin Sosyoloji bölümünde doktoraya devam ediyor. Özel bir üniversite de davranış bilimleri bölüm başkanlığı, siyasilere etkili iletişim danışmanlığı ile strateji kurumlarında görev almış. Ayrıca bu ülkede Kültür ve Turizm Bakanlığı yapmış.

Davranış bilimleri, etkili iletişim, bakanlık, sözcülük, halen doktora çalışmalarındaki yetkinliğini ve en son açıkladığı düşüncelerindeki netliği de ‘’Türkçe’’ sağlamış.

Yaptığı bu kadar kariyerin(!) mimarı olan Türk dilinde bu adama söylenecek nankörlük başta olmak üzere o kadar çok laf ve deyiş var ki ama konumuz değil.

Çünkü Cumhuriyet, Atatürk ve Türkçe konusu, bu milletin mayası ve söylenmesi gerekenler söyleniyor. Ben, zihinleri dar ve kalın duvarlarla çevrilmiş bu örneklere başka bir açıdan bakmaya çalışayım.

***

Grup başkan vekilliği unvanını taşıyan ve akademik çalışma yapan bu kişinin ifade ettiği düşüncelerine bakıldığında, ülkenin akıl/aydınlanma/bilim yuvaları olması gereken yerlerde alınan eğitim ile siyaset/devlet adamlığı niteliğinin ne kadar sığ/ çorak, bilgi yerine ‘’malumat istifçiliğinin’’ artık salgın haline geldiği ortaya çıkıyor.

Hekim olanın, ülkenin bütünlüğü aleyhine olan çaba ve söylemleri son derece bilinçli ama grup başkan vekilinin düşünceleri, bilgiye, akla ve bilince dayanmıyor. Adam malumatçı, aynen maliye bakanının fırtınalar(!) koparan ‘epistemolojik, heterodoks’ yaklaşımı gibi. Hiç alakası olmayan Fransa’yı, Çin’i örnek veriyor. Onlarda bizim gibi uyduruk bir lügat mı var ki, lügate dokunsun. Fransızca zaten resmi dilleri.  Artı ihtilal, derebeylik hukuk sistemine karşı, eşit yurttaşlık hukuku temelli.

Çin alfabesi ise tarihi kadar eski. Yani tamamen ezberci, istifade ettiği ve edeceği kalıplaştırılmış bir ideoloji penceresi ile malumatçılığının, zorlama akademik dille yansıtılma gayretine dayanıyor. Ortada gerçekten ‘’nöro’’ sorunu var.

Yani son yıllarda artık ayan beyan hale geldiği üzere (istisnaları ayrı tutmak kaydıyla) siyasal dincilerin zihniyeti, gerçek bilgiye değil, malumatçılığa dayanıyor.

İkisi çok farklı.  Zaten bu fark da ülkeyi belirsizliğe ve her alanda erozyona sürüklüyor.

Bilgi; esasa, öze dönük, hayatın bütünüyle çakışan, hayatı açıklayan, yorumlayan, aydınlatan bir ışık, malumat ise öğretilmiş, belleğe stok edilmiş ama iğreti duran, hayatla çakışmayan kazanımlar bütünüdür.

Malumatçılık, insanların zihni ve ahlaki masumiyetlerini kaybetmelerine neden olur. Zaten din, ülke, Cumhuriyet, ekonomi ve siyasetteki can sıkıcı hadiseler, ‘’malumatçı’’ eğitimin yaygınlaşması ile doğru oranda artmıyor mu? 

En vahim olansa ‘’malumatçılığın’’ artık amaç haline dönüşmesi bu ülkede.

Halbuki malumat istifçilerinin haşır neşir oldukları ve bilgi zannettikleri posalar, yaşanan hayat, yaşayan insan gerçekliği ve yaşam sever İslam ile çakışmayan, insana hizmet etmeyen bilgi kırıntılarıdır. Bu posa sever karakterin dünya ile ilişkisi mülkiyet, mal/para/çıkar hırsı ve denetim üzerine kurulur. Çevresi ile sevgiyle bütünleşmesi söz konusu değildir. Tüm enerjisi, biriktirip sakladıklarının elinden kaçmaması üzerinedir.

Kendini güvencede hissedebilmek için elinde olana asılır. Bu açıdan ister sağcı ister solcu ister dinci hepsi statükocudur.

Hayatta kalmanın ancak yenilenme ile mümkün olduğunun bilincine varılamadığı için, bir zamanlar bilgi olmuş ama artık posası kalmış kırıntılarına kaskatı yapışılır.

Alın 40 senedir tartışılan türbanı ya da 20 yıldır tartışılan Cumhuriyeti. Her an bir bahaneyle ya da bahanesiz, kasıtlı ya da kasıtsız, ihtiyaç hâsıl olduğunda günlerce yazılır, konuşulur, gerginlikler, kutuplaşmalar oluşturulur, üzerinden çıkar/menfaat devşirilir.  Köhne gündemlerini yani mallarını korumak için ellerinden gelen yapılır, devlet gücü dâhil her şey seferber edilebilir, gerektiğinde despot kesilebilirler.

Bu duruma tanık olmak ve gençlerinde aynı malumat furyasında çırpınıp, boğulmalarını izlemek çok üzücü. Dış kuşatılma halledilir de içerdekilerin gaflet, dalalet ve betonlaşmış zihinleri elimizi bağlıyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.