Devlet, çok kısa bir tanımla, belirgin bir iktidar yapısı tarafından yönetilen ve siyasi bir varlık olarak örgütlenmiş ülke demektir.
Devleti belirgin kılan somut güç, iktidar/hükümettir ama bunlara yön belirleyen ise ‘’Müesses Nizam’’dır.
Ülkenin gidişatını ‘Müesses Nizam’ın oluşturduğu sistem belirler. Daha anlaşılır kılmak için siyasetten örnek vermek yeterli.
Mesela;
Amerikan/İngiliz dincileri, Kürtçü federasyoncular ve ulusal/millicilerin oluşturduğu ittifakı kim,
Hem de yalpaladığı görülmesine rağmen
Yeniden bir araya getirdi ise!
Yine bileşenlerini Kürtçü ümmetçi, radikal/ılımlı dinciler ve millicilerin oluşturduğu ittifakı da o oluşturmuştur.
Ve böyle bir tabloda iki ittifakın da küresel egemenlerle ve onların bu coğrafyayı parçalama amaçlı ‘BOP’ projesine karşı tutumu daha iyi anlaşılıyor.
Anlaşılıyor ki ilan edilen ve görünür ‘eşbaşkan’ ın dışında şimdilik görünmeyen ama mutlaka görünecek olan gizli ‘eş başkanlar’ var!
Dolayısıyla iktidar değişse bile ‘’Müesses Nizam’’ın, belirlediği sistem değişmeyecek, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan sömürücü neoliberal ekonomi uygulamaları üzerinden ülkenin kaynakları talan edilip, oligarşik adacıklara, çıkar gruplarına, mafyatik yapılara ve tarikat/cemaatlere tahsis edilecektir.
***
Bunu yapacak neoliberal prensler, iki ittifakta da yeterince mevcut.
Proje tıkır tıkır işlerken, millet; din/kader kandırmacası ile cennet hayali, Ege’de, Yunanistan işgaline bırakılan adalar gerçekken, hamasi ve kolaycı beka/millicilik söylemiylegurur, propaganda ve dizilerle yüceltilen Tarih tatmini ve şahlandırılan duygular içinde avunmaya devam edecek, global sermayeye hizmet ettiğinin farkında bile olmayacak.
Yine küresel proje gereği ülkeye getirilen milyonlarca sığınmacının, ülkenin demografik yapısına vereceği hasar ve güç sahiplerinin bunları gerek duyulan her alanda kullanma potansiyelini elinde bulundurmasıyla, bu ülkenin kurucu unsuru olan Türklerin, alt bir etnisiteye indirgenmesi süreci de bizi bekliyor.
Bu nedenle Türk’ün, 1939’dan sonra başlayan, Batı merkezli ve teslimiyetçi ‘müesses nizam’ı ve bu nizamın, bir ABD projesi olan ‘Siyasal dincilik’ kurgu ve uygulamasını, yine ABD’nin isteğine uygun olarak bu millete dayattığını bilmesi lazım.
Esas beka meselesi bu.
***
Geçen yazıda bahsettiğim, ABD/İngiltere eksenli zihniyetin, bu ülkelerle yapılan ve milletten saklanan sayısız gizli anlaşma ile yerleşikliğinin sağlanmasıyla, ülkenin siyasi, askeri, eğitim, ekonomik, sosyal, kültürel ve istihbari her alanı örümcek ağı gibi sarmalandı.
Ordu, istihbarat, aydın(!) ve sermayedar, 1945 sonrasındaki Sovyet yayılımını ve riskini engelleyecek ABD kuşak projesinde, bütün zihniyetleri ve uygulamalarıyla bir Amerikan eyaleti uyumluluğunda her şeyi seferber ettiler. (Hatta ‘küçük Amerika’ olduklarını gururla söylediler. Türkiye’nin, Türklerin düştüğü/düşürüldüğü hazin durum buydu.)
Bu konudaki en kullanışlı aparat ise tabii ki İslam’dı.
Ama Kur’an, İblis’in, şirkin temsilcisi emperyalizmle mücadeleyi emrediyordu. Bu engeli de kavramları bağlamından kopartıp dönüştürerek oluşturdukları ideolojik yani siyasal İslam’la ve uyguladıkları ‘İslamizasyon’ politikaları ile aştılar.
Yani tarih tekerrür etmiş, saltanatçı/ezberci ve kullanışlı Emevi anlayışı, ABD uzmanları, devşirilmiş dini kanaat –ekserisi de ne hikmetse seyyid ünvanlı- önderleri ve Anezi desteği ile canlandırıldı.
***
Dünya milletleri içinde, bir dine inanıp da, o dinin kitabını kendi dilinden öğrenmeyen ve bu nedenle de anlamayan tek millet olan Türkleri, kendi dilleri ile Kur’an’la buluşturmak için Türkçe meal ve tefsir hazırlatan Atatürk’ün çalışmaları bir hamlede silinerek, Arapça ezbere dönülmüştür.
Çünkü anlamayan, kavramayan, hatırlamayan/ibret almayan, düşünmeyen, tedbir almayan -Kur’an emri ve metodu ile taakkul, tefakkuh, tefekkür, tefekkür, tedebbür- milletlerin istenilen yere yönlendirilmesi kolaydır.
ABD eksenli siyasal dinciliğin temellerinin atılmasında ve engellerin temizlenmesinde ordu ve istihbarat başat rol oynadı. Bunda 1940’la başlayan, 1945’te hızlanan ve özellikle NATO’ya girişten sonra zirveye tırmanan ABD ile yakın ilişkiler, o zaman ki adı ‘MAH’ olan Türk istihbarat teşkilatı mensuplarının maaşlarının bizzat ABD tarafından karşılandığı bağımlılığa kadar ulaştı.
***
ABD desteği ve müesses nizam işbirliği ile 1950’ler de ‘Komünizmle mücadele dernekleri’ kuruldu. Ama Türkiye çapında CIA destekli sol karşıtı kontrgerilla faaliyetlerini etkili bir biçimde sürdüren ‘Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği’ ise 1963 yılında kuruldu. Türkiye’de ki siyasal dinciliğin siyasi/cemaat önde gelenlerinin birçoğu bu dernekte yer aldılar. Aynı önderler sonra kurulan ‘İlim Yayma Cemiyeti’nin kuruluşuna da önayak oldular.
Sanırım bir manivela olarak, Sovyetlere karşı seferber edilen ‘Siyasal dincilik’ yürüyüşünün bağlantıları anlaşılmıştır.
Bu süreçte arka planda görünen, yetiştirdikleriyle etkileri bugüne uzanan ve girift ilişkilere sahip bir isim var:
General M. Fuat Doğu…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ümit CAN
İttifaklar, İhtilaflar ve Saklananlar!
Devlet, çok kısa bir tanımla, belirgin bir iktidar yapısı tarafından yönetilen ve siyasi bir varlık olarak örgütlenmiş ülke demektir.
Devleti belirgin kılan somut güç, iktidar/hükümettir ama bunlara yön belirleyen ise ‘’Müesses Nizam’’dır.
Ülkenin gidişatını ‘Müesses Nizam’ın oluşturduğu sistem belirler. Daha anlaşılır kılmak için siyasetten örnek vermek yeterli.
Mesela;
Amerikan/İngiliz dincileri, Kürtçü federasyoncular ve ulusal/millicilerin oluşturduğu ittifakı kim,
Hem de yalpaladığı görülmesine rağmen
Yeniden bir araya getirdi ise!
Yine bileşenlerini Kürtçü ümmetçi, radikal/ılımlı dinciler ve millicilerin oluşturduğu ittifakı da o oluşturmuştur.
Ve böyle bir tabloda iki ittifakın da küresel egemenlerle ve onların bu coğrafyayı parçalama amaçlı ‘BOP’ projesine karşı tutumu daha iyi anlaşılıyor.
Anlaşılıyor ki ilan edilen ve görünür ‘eşbaşkan’ ın dışında şimdilik görünmeyen ama mutlaka görünecek olan gizli ‘eş başkanlar’ var!
Dolayısıyla iktidar değişse bile ‘’Müesses Nizam’’ın, belirlediği sistem değişmeyecek, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan sömürücü neoliberal ekonomi uygulamaları üzerinden ülkenin kaynakları talan edilip, oligarşik adacıklara, çıkar gruplarına, mafyatik yapılara ve tarikat/cemaatlere tahsis edilecektir.
***
Bunu yapacak neoliberal prensler, iki ittifakta da yeterince mevcut.
Proje tıkır tıkır işlerken, millet; din/kader kandırmacası ile cennet hayali, Ege’de, Yunanistan işgaline bırakılan adalar gerçekken, hamasi ve kolaycı beka/millicilik söylemiyle gurur, propaganda ve dizilerle yüceltilen Tarih tatmini ve şahlandırılan duygular içinde avunmaya devam edecek, global sermayeye hizmet ettiğinin farkında bile olmayacak.
Yine küresel proje gereği ülkeye getirilen milyonlarca sığınmacının, ülkenin demografik yapısına vereceği hasar ve güç sahiplerinin bunları gerek duyulan her alanda kullanma potansiyelini elinde bulundurmasıyla, bu ülkenin kurucu unsuru olan Türklerin, alt bir etnisiteye indirgenmesi süreci de bizi bekliyor.
Bu nedenle Türk’ün, 1939’dan sonra başlayan, Batı merkezli ve teslimiyetçi ‘müesses nizam’ı ve bu nizamın, bir ABD projesi olan ‘Siyasal dincilik’ kurgu ve uygulamasını, yine ABD’nin isteğine uygun olarak bu millete dayattığını bilmesi lazım.
Esas beka meselesi bu.
***
Geçen yazıda bahsettiğim, ABD/İngiltere eksenli zihniyetin, bu ülkelerle yapılan ve milletten saklanan sayısız gizli anlaşma ile yerleşikliğinin sağlanmasıyla, ülkenin siyasi, askeri, eğitim, ekonomik, sosyal, kültürel ve istihbari her alanı örümcek ağı gibi sarmalandı.
Ordu, istihbarat, aydın(!) ve sermayedar, 1945 sonrasındaki Sovyet yayılımını ve riskini engelleyecek ABD kuşak projesinde, bütün zihniyetleri ve uygulamalarıyla bir Amerikan eyaleti uyumluluğunda her şeyi seferber ettiler. (Hatta ‘küçük Amerika’ olduklarını gururla söylediler. Türkiye’nin, Türklerin düştüğü/düşürüldüğü hazin durum buydu.)
Bu konudaki en kullanışlı aparat ise tabii ki İslam’dı.
Ama Kur’an, İblis’in, şirkin temsilcisi emperyalizmle mücadeleyi emrediyordu. Bu engeli de kavramları bağlamından kopartıp dönüştürerek oluşturdukları ideolojik yani siyasal İslam’la ve uyguladıkları ‘İslamizasyon’ politikaları ile aştılar.
Yani tarih tekerrür etmiş, saltanatçı/ezberci ve kullanışlı Emevi anlayışı, ABD uzmanları, devşirilmiş dini kanaat –ekserisi de ne hikmetse seyyid ünvanlı- önderleri ve Anezi desteği ile canlandırıldı.
***
Dünya milletleri içinde, bir dine inanıp da, o dinin kitabını kendi dilinden öğrenmeyen ve bu nedenle de anlamayan tek millet olan Türkleri, kendi dilleri ile Kur’an’la buluşturmak için Türkçe meal ve tefsir hazırlatan Atatürk’ün çalışmaları bir hamlede silinerek, Arapça ezbere dönülmüştür.
Çünkü anlamayan, kavramayan, hatırlamayan/ibret almayan, düşünmeyen, tedbir almayan -Kur’an emri ve metodu ile taakkul, tefakkuh, tefekkür, tefekkür, tedebbür- milletlerin istenilen yere yönlendirilmesi kolaydır.
ABD eksenli siyasal dinciliğin temellerinin atılmasında ve engellerin temizlenmesinde ordu ve istihbarat başat rol oynadı. Bunda 1940’la başlayan, 1945’te hızlanan ve özellikle NATO’ya girişten sonra zirveye tırmanan ABD ile yakın ilişkiler, o zaman ki adı ‘MAH’ olan Türk istihbarat teşkilatı mensuplarının maaşlarının bizzat ABD tarafından karşılandığı bağımlılığa kadar ulaştı.
***
ABD desteği ve müesses nizam işbirliği ile 1950’ler de ‘Komünizmle mücadele dernekleri’ kuruldu. Ama Türkiye çapında CIA destekli sol karşıtı kontrgerilla faaliyetlerini etkili bir biçimde sürdüren ‘Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği’ ise 1963 yılında kuruldu. Türkiye’de ki siyasal dinciliğin siyasi/cemaat önde gelenlerinin birçoğu bu dernekte yer aldılar. Aynı önderler sonra kurulan ‘İlim Yayma Cemiyeti’nin kuruluşuna da önayak oldular.
Sanırım bir manivela olarak, Sovyetlere karşı seferber edilen ‘Siyasal dincilik’ yürüyüşünün bağlantıları anlaşılmıştır.
Bu süreçte arka planda görünen, yetiştirdikleriyle etkileri bugüne uzanan ve girift ilişkilere sahip bir isim var:
General M. Fuat Doğu…