Millet olarak olumsuzluk anlamında dilimizden düşürmediğimiz ama kontrol etmek için de hiçbir çaba harcamadığımız derinlikli bir kavram ‘’Nefs’’.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan insanlık dışı uygulamaların doludizgin gidişine bakılırsa hiç ehlileştirilecek gibi de değil. Çünkü herkes her şeyi ama her şeyi kendine istiyor ve isteklerini gerçekleştirmek içinde her yolu mubah kabul edip güç elde etmeye çalışıyor.
Türlü yollarla ele geçirdikleri güçle de acizliğini unutup müstağnileşenler (yeterli ve ihtiyaçsız görme hali) ise hak, hukuk ve adaleti yerlerde süründürüyorlar.
Böylece lafta soyut anlamda insanlık için yola çıktıklarını söyleyenler, iş somut olan insana gelince her türlü zulmü normal kabul ediyorlar.
Her türlü talan, yağma ve ganimet anlayışına sahip olanların mala ve paraya karşı doymak bilmez açlığının nedeni/sebebi ne?
Temel sebep ‘Nefs’ olabilir mi? Azgınlaştırıcı/ Şeytanlaştırıcı özelliğine “dur” demek, ehlileştirmek mümkün mü? -ki ‘’nefsimize asla uymayacağız’’ diyen sivil ve siyasi dinciler iyi bilir bu kavramı.
Peki, iyi bildikleri(!) bu kavramla gerçek münasebetleri ne?
Nefsi nasıl anlıyorlar ya da alıyorlar ki, millet kutuplaşıp, tahammülsüzleşip bir türlü huzur bulmuyor?
Anlamak için biraz düşünce kazısı yapmak gerekiyor.
***
Geçen yazıda; yaşadığımız ve bize reva görülen onlarca, yüzlerce akla aykırı muamele/uygulamanın kolaycı bir kaçışı ifade eden ‘’aklımızla dalga geçmeyin’’ cevabı ile geçiştirilemeyeceğine değinmiş, çözümün ise ancak egemenlerin zihin kodları, dayandıkları referanslar ve öncüllerinin fikirlerinin bilinmesiyle yani hangi zihinsel seyahatten geçtiklerinin anlaşılmasıyla mümkün olabileceğini belirtmiştim.
Ancak bu sayede egemenlerin Cumhuriyete, Cumhuriyetin değerlerine, üniter yapıya, Türklüğe karşı oluşları ile iç/dış politika da ve ekonomi de yaptıkları yanlışlıkların faturalarını sürekli millete ödetme nedenleri anlaşılır hale gelebilecektir.
Yoksa üretilen ve üretilecek olan oyalayıcı gelişmeler ile sonuçları tartışmak, egemenlerin arzusudur zaten. Bu da havanda su dövmekten farksızdır.
İçine sokulduğumuz döngüyü kırma çabası gösterilmez ve samimi çözüm için anlama zahmetine girilmezse, yönlendirici ve sahte gündemle esası kaçırıp, bir bilinmeze yuvarlanacağız.
Tüm bunların anlaşılabilmesine bir kapı aralamak anlamında, dün ve bugün Batılı, Doğulu ve İslam düşünürleri/siyasileri de oldukça meşgul eden netameli ‘nefs’ kavramıyla başlamak uygun düşer.
***
Düşünürlerce ‘’İd’’, ‘’Mara’’, ‘’Ben/Benlik’’ ‘’Cehalet’’, ‘’nefs-i Emmare ’’, ‘’El-nefs-el Amir’’ ‘’Şeytan’’, ‘’iblis’’ ‘’Arzu’’, ‘’içgüdü’’, ‘’İrade’’, ‘’Ego’’ gibi farklı farklı isimlendirilen Nefs;
Platon’a göre İd; ‘’… koşum atları arasındaki en kötü attı. Yaban böbürlenmelerin ve ahlaksızlığın dostuydu, duvar kadar sağırdı ve ancak kırbaçla üvendire birlikte kullanıldığında boyun eğerdi.’’
Marcus Aurelius’a göre; ‘’…iplerimizi çekiştiren, içimizin derinliklerinde saklanan gizli güçtü.’’
Buda’ya göre Mara/İd; bilinçsiz arzu ve cehaletti.
Sufilere göre el-nefs-el-Amir’di yani sadece uyumayı, yemeği ve kendini hoşnut etmeyi bilen yakıcı alt ruhtu.
Kafka’ya göre İd; ‘’…güvertede aniden belirip dümeni ele geçirmek için dümenciyle savaşan karanlık bir figür”dü.
Spinoza’ya göre İd; ‘’… bilince ‘arzular’ kılığında giren bilinçdışı iştahlardı ve insan doğasını güden” idi.
Nietzsche’ye göre, bilinç dışı itici güç olarak tanımladığı ‘’ben/benlikti’’. O’na göre ben; rakiplerin en inatçı ve tehlikelisi olup, ormanlarda ve mağaralarda pusu kuran bir sinsi bir düşmandı.
Schopenhauer’e göre İd; ‘’…insanın bilmediği ve pek farkında olmadığı dürtülerin egemenliği altına girmesine yol açan bir kör itici güç olarak tanımladığı iradeydi. Bu iradenin arzuları sınırsız, talepleri sonsuzdur ve tatmin bulan her arzu yenisini doğurur. Dünyada mümkün olan hiçbir tatmin, iradenin özlemini gidermeye, sınırsız arzularına sınır koymaya ve yüreğindeki dipsiz kuyuyu doldurmaya yetmez. ’’ (Bu yaklaşım emininim tanıdık gelmiştir.)
Hristiyanlara göre nefs; “…insanın içinde bulunan günahı”dır. Nefs insanı kötülüğe iter, onu hapseder, zapt eder ve kirletir. Utanca boğdurur ve insan ile Allah arasında bir perde oluşturur.
Nefs’le ilgili Yahudi görüşü yerine, Yahudilerin dünya egemenliğini isteyen hırslı/kötü nefsin (İblis) bizzat ete kemiğe bürünmüş hallerini tanımlamak için, Hz. İsa’nın onlar için söylediği ‘’ siz babanız İblistensiniz’’ (Yeni Ahit, Yuhanna, 8. Bölüm, 45.cümle) cümlesi yeterli olacaktır. Yahova’nın kendini aynı zamanda yakan, kavuran bir ateş olarak tanımladığı bilinirse, Siyonistlerin Ortadoğu’yu özellikle ateş çemberine dönüştürmesi, çoluk çocuk, kadın demeden bombalarla herkesi yakıp kavurması daha iyi anlaşılacaktır.
Bugünkü yaklaşımlara göre ise İd; yeni beynin dibinde dolanan eski sürüngen(alt) beyindir. Görüldüğü gibi İd/nefs’e verilen adlar çeşitli ve zengin olmasına rağmen özellikleri konusunda herkes hem fikirdir.
Yani ‘Nefs’; açgözlü, dürtüsel, öfkeli, tehlikeli, kindar, zalim ve doyumsuz bir düşman olması ortak düşünce.
Peki, mücadele de kazanmak için ne gerekli?
Elbette düşmanı tanımak.
Tanıyor ya da çaba gösteriyor muyuz?
Ne gezer, O memnun biz memnun.
Peki, “Müslümanım” diyenler Yasin Suresi 60. ve 61’de konu ile ilgili buyruklara uymamalarına rağmen nasıl bu kadar rahat olabiliyorlar?
İşte bu soru önemli.
Cevabını gelecek yazıya bırakayım.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ümit CAN
Nefs egemen olursa!
Millet olarak olumsuzluk anlamında dilimizden düşürmediğimiz ama kontrol etmek için de hiçbir çaba harcamadığımız derinlikli bir kavram ‘’Nefs’’.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan insanlık dışı uygulamaların doludizgin gidişine bakılırsa hiç ehlileştirilecek gibi de değil. Çünkü herkes her şeyi ama her şeyi kendine istiyor ve isteklerini gerçekleştirmek içinde her yolu mubah kabul edip güç elde etmeye çalışıyor.
Türlü yollarla ele geçirdikleri güçle de acizliğini unutup müstağnileşenler (yeterli ve ihtiyaçsız görme hali) ise hak, hukuk ve adaleti yerlerde süründürüyorlar.
Böylece lafta soyut anlamda insanlık için yola çıktıklarını söyleyenler, iş somut olan insana gelince her türlü zulmü normal kabul ediyorlar.
Her türlü talan, yağma ve ganimet anlayışına sahip olanların mala ve paraya karşı doymak bilmez açlığının nedeni/sebebi ne?
Temel sebep ‘Nefs’ olabilir mi? Azgınlaştırıcı/ Şeytanlaştırıcı özelliğine “dur” demek, ehlileştirmek mümkün mü? -ki ‘’nefsimize asla uymayacağız’’ diyen sivil ve siyasi dinciler iyi bilir bu kavramı.
Peki, iyi bildikleri(!) bu kavramla gerçek münasebetleri ne?
Nefsi nasıl anlıyorlar ya da alıyorlar ki, millet kutuplaşıp, tahammülsüzleşip bir türlü huzur bulmuyor?
Anlamak için biraz düşünce kazısı yapmak gerekiyor.
***
Geçen yazıda; yaşadığımız ve bize reva görülen onlarca, yüzlerce akla aykırı muamele/uygulamanın kolaycı bir kaçışı ifade eden ‘’aklımızla dalga geçmeyin’’ cevabı ile geçiştirilemeyeceğine değinmiş, çözümün ise ancak egemenlerin zihin kodları, dayandıkları referanslar ve öncüllerinin fikirlerinin bilinmesiyle yani hangi zihinsel seyahatten geçtiklerinin anlaşılmasıyla mümkün olabileceğini belirtmiştim.
Ancak bu sayede egemenlerin Cumhuriyete, Cumhuriyetin değerlerine, üniter yapıya, Türklüğe karşı oluşları ile iç/dış politika da ve ekonomi de yaptıkları yanlışlıkların faturalarını sürekli millete ödetme nedenleri anlaşılır hale gelebilecektir.
Yoksa üretilen ve üretilecek olan oyalayıcı gelişmeler ile sonuçları tartışmak, egemenlerin arzusudur zaten. Bu da havanda su dövmekten farksızdır.
İçine sokulduğumuz döngüyü kırma çabası gösterilmez ve samimi çözüm için anlama zahmetine girilmezse, yönlendirici ve sahte gündemle esası kaçırıp, bir bilinmeze yuvarlanacağız.
Tüm bunların anlaşılabilmesine bir kapı aralamak anlamında, dün ve bugün Batılı, Doğulu ve İslam düşünürleri/siyasileri de oldukça meşgul eden netameli ‘nefs’ kavramıyla başlamak uygun düşer.
***
Düşünürlerce ‘’İd’’, ‘’Mara’’, ‘’Ben/Benlik’’ ‘’Cehalet’’, ‘’nefs-i Emmare ’’, ‘’El-nefs-el Amir’’ ‘’Şeytan’’, ‘’iblis’’ ‘’Arzu’’, ‘’içgüdü’’, ‘’İrade’’, ‘’Ego’’ gibi farklı farklı isimlendirilen Nefs;
Platon’a göre İd; ‘’… koşum atları arasındaki en kötü attı. Yaban böbürlenmelerin ve ahlaksızlığın dostuydu, duvar kadar sağırdı ve ancak kırbaçla üvendire birlikte kullanıldığında boyun eğerdi.’’
Marcus Aurelius’a göre; ‘’…iplerimizi çekiştiren, içimizin derinliklerinde saklanan gizli güçtü.’’
Buda’ya göre Mara/İd; bilinçsiz arzu ve cehaletti.
Sufilere göre el-nefs-el-Amir’di yani sadece uyumayı, yemeği ve kendini hoşnut etmeyi bilen yakıcı alt ruhtu.
Kafka’ya göre İd; ‘’…güvertede aniden belirip dümeni ele geçirmek için dümenciyle savaşan karanlık bir figür”dü.
Spinoza’ya göre İd; ‘’… bilince ‘arzular’ kılığında giren bilinçdışı iştahlardı ve insan doğasını güden” idi.
Nietzsche’ye göre, bilinç dışı itici güç olarak tanımladığı ‘’ben/benlikti’’. O’na göre ben; rakiplerin en inatçı ve tehlikelisi olup, ormanlarda ve mağaralarda pusu kuran bir sinsi bir düşmandı.
Schopenhauer’e göre İd; ‘’…insanın bilmediği ve pek farkında olmadığı dürtülerin egemenliği altına girmesine yol açan bir kör itici güç olarak tanımladığı iradeydi. Bu iradenin arzuları sınırsız, talepleri sonsuzdur ve tatmin bulan her arzu yenisini doğurur. Dünyada mümkün olan hiçbir tatmin, iradenin özlemini gidermeye, sınırsız arzularına sınır koymaya ve yüreğindeki dipsiz kuyuyu doldurmaya yetmez. ’’ (Bu yaklaşım emininim tanıdık gelmiştir.)
Hristiyanlara göre nefs; “…insanın içinde bulunan günahı”dır. Nefs insanı kötülüğe iter, onu hapseder, zapt eder ve kirletir. Utanca boğdurur ve insan ile Allah arasında bir perde oluşturur.
Nefs’le ilgili Yahudi görüşü yerine, Yahudilerin dünya egemenliğini isteyen hırslı/kötü nefsin (İblis) bizzat ete kemiğe bürünmüş hallerini tanımlamak için, Hz. İsa’nın onlar için söylediği ‘’ siz babanız İblistensiniz’’ (Yeni Ahit, Yuhanna, 8. Bölüm, 45.cümle) cümlesi yeterli olacaktır. Yahova’nın kendini aynı zamanda yakan, kavuran bir ateş olarak tanımladığı bilinirse, Siyonistlerin Ortadoğu’yu özellikle ateş çemberine dönüştürmesi, çoluk çocuk, kadın demeden bombalarla herkesi yakıp kavurması daha iyi anlaşılacaktır.
Bugünkü yaklaşımlara göre ise İd; yeni beynin dibinde dolanan eski sürüngen(alt) beyindir. Görüldüğü gibi İd/nefs’e verilen adlar çeşitli ve zengin olmasına rağmen özellikleri konusunda herkes hem fikirdir.
Yani ‘Nefs’; açgözlü, dürtüsel, öfkeli, tehlikeli, kindar, zalim ve doyumsuz bir düşman olması ortak düşünce.
Peki, mücadele de kazanmak için ne gerekli?
Elbette düşmanı tanımak.
Tanıyor ya da çaba gösteriyor muyuz?
Ne gezer, O memnun biz memnun.
Peki, “Müslümanım” diyenler Yasin Suresi 60. ve 61’de konu ile ilgili buyruklara uymamalarına rağmen nasıl bu kadar rahat olabiliyorlar?
İşte bu soru önemli.
Cevabını gelecek yazıya bırakayım.