SON DAKİKA
Hava Durumu

Sermaye Sınıfı ya da Zenginler! -1-

Yazının Giriş Tarihi: 13.05.2024 12:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.05.2024 12:12

Süslü kelimelerle gizlense de sermaye/sanayici, siyasi ve bürokrat üçgenini teşkil eden toprak rantı ağalarının iştahına, daha önce yaptıkları gibi yem edilmek istenen Kestel/Soğuksu bölgesi özelinde ama ülke genelinde sermayedar/zenginlerin durumu sorunlu ve gittikçe büyüyen karmaşık bir yumak haline geldi.

Ve bu yumak çözülmeden, ülkenin gelir dağılımı ve vergi adaletsizliğine dayalı yoksulluk ve yolsuzluk sorunları asla bitmeyecek gibi görünüyor.

Ve bu üçgenin ya da malum sacayağının zihniyeti bilinmeden görünmeyecek.

Göz göre göre toplumsal katmanlar çözülürken ve millet; zenginler milleti ve yoksullar milleti diye ikiye ayrılırken hala sorunun insan, iktidar ve sistemsel boyutları üzerinde niye çaba yok?

***

İnsan…

Rahmani ve şeytani potansiyele sahip olanının, hangi yolu tercih edeceği yine kişinin özgür iradesine bırakılmıştır ki yaptıklarından mazeretsiz sorumlu olsun.

Adalet temelinde insan ve doğa yararının gözetilerek dünyanın mamur hale getirileceği bir medeniyet oluşturmak, aklı selimleştirmek (doğru, temiz, güvenli) ile mümkünken, insan ve doğaya zulmetmek akla suikast yapıp, nefsin egemenliğine girmekle ilgili.

Kur’an’ın ‘nefs’, Spinoza’nın ‘id’, Nietzsche’nin ‘ben’, Schopenhauer’in ‘irade’ olarak tariflediği dürtünün istekleri sınırsız, talepleri sonsuzdur ve tatmin edilen her istek bir yenisini doğurur.

Bu yer ve gök kürede mümkün olan hiçbir tatmin, nefsin özlemini gidermeye, sınırsız ve sonsuz isteklerine sınır koymaya ve içindeki dipsiz kuyuyu doldurmaya yetmez, daha, daha der.

Ve ülke insanı, bu tanımlamalara uygun şekilde 1940’lardan sonra ve devam eden iktidarlarca, yavaş yavaş ama şu zamanda çılgınca, kendi çıkarından başka hiçbir değer tanımayan, vahşi, doyumsuz ‘ekonomik insan’-homo economicus’ tipine dönüştürüldü.

Artık günümüz Türkiye’sinin putu, şu anda günümüzdeki toplumsal karakterdir. Teşvik gören, geçerli olan bu karakterdir. Kur’an dinine değil de nakil dinine, topluma, algıyla yönetilip boşaltılmış değerlere iyi uyarlanmış bir başarılı(!) tip. 

Bastıkları yerde ot bitmeyen ve egemenlerin desteği/imtiyazı/kayırmacılığı ile sayıları her geçen gün artarak yüzbinlere, milyonlara ulaşan yağmacılar.

Türk kelimesini örtmek için, yerli, milli, dini kutsalları dillerine dolayarak -çünkü topluma uyarlanmış dedik- para, makam, mevki, şöhret, inanç, ideoloji, sevgi, saygı, hoşgörü, bilgi, güç, özen ve adalet ne varsa yağmalarlar.

Sadece Bursa değil, Bursa’daki OSB’ler değil -gerçi en yoğunu burada-, herhangi bir Türk şehrine tepeden bakın, yağmalamaya dayalı gaddarlıktan başka bir şey göremezsiniz.

Ve bu yağmacı, yangından mal kaçırırcasına aceleci zihniyeti, ovalar, ağaçlar, sular, nehir, göl, deniz kenarları, ormanlar, meraların talan edilmiş halinden tanırsınız.

(İnsanın; ‘şu ağaçların, kendilerini kesip, betonu yaşatanları, yazın gölgelenmek için altına geldiklerinde tekmeleyip atsın’ diyesi geliyor.)

Başımızı kaldırıp ufuk çizgisine baktığımızda her yerde estetik ve ölçü/plandan yoksun beton blok ve binalardan tanırsınız.

Ve ne yazık ki, millet bu karakteri kendi elleriyle yaratarak, boyun eğmeye, tapınmaya, yüceleştirme ve kutsallaştırmaya devam ediyor.

Hâlbuki dinlerin amacı, yerdeki ve göklerdeki ayetleri okuyup, bilim yaparak insanın potansiyel aklını selimleştirmesi, serpilmesi, kemale ermesiydi.

Şeriati’nin demesiyle bu ‘ne bilim tarafından inançtan ne de inanç tarafından bilimden alıkoyulmamak, çevre tarafından biçimlendirilmektense, çevreyi biçimlendirecek şekilde donanmak’ demektir.

Soru şu;

Yapıcı olmak ya da kendimize yabancılaşmak.

Hangisi?

Konuya devam edeceğim…


 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.