SON DAKİKA
Hava Durumu

Sonunda “ekonomik insan’’a dönüştük

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2021 12:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2021 01:45

Görünen o ki, ekonomide de gerileme dönemindeki Osmanlı Devleti gibi olduk.

Türkiye, Osmanlı’nın 1838’de uygulamaya başladığı serbest ticaret, dış borç ve yabancı sermaye -yani liberal ekonomi- ile kalkınmayı amaçladığı ama başaramadığı modelin yeni versiyonu ile yeniden boynuna prangaları geçirdi.

Osmanlı’nın yaptığına “ister dış dayatma ister tercih” diyelim, süreç; kapitülasyon, Düyun-u Umumiye aşağılanması, yoksulluk, parçalanma ve yıkımla sonuçlandı.

Cumhuriyet Türkiyesi bundan ders alarak, zorlukla da olsa, öncelikle kapitülasyonları kaldırdı ve 1979’lu yıllara kadar ithal ikameci ve korumacı yani karma ekonomi modelini uygulamaya çalıştı.

***

Dönüm noktası 1980 oldu. Belki de darbenin tek hedefi, ülkeyi ekonomi modeli değişimine zorlamaktı ve başardı.

Henüz rekabet etme şartları oluşmadan açık pazar haline gelme serüvenimiz de başlamış oldu.

Türkiye’nin aslında Osmanlı’da uygulanan liberal ekonominin modern şekli olan neoliberal serbest piyasa ekonomisini, stratejik hassasiyet gözetmeden, denetimsizlik ve kuralsızlık olarak anlaması ve son 20 yıldaki vahşi denebilecek uygulamalar, toplumun her kesim ve alanını, ahlak dâhil altüst etti.

Sonuçta Türkiye son 20-30 yılda, küreselciler tarafından önüne konulan ve hamasete/faydaya dayalı Yeni Osmanlıcılık özleminin yanına, toplumu yoksullaştıran, milli varlıkların/ kurumların haraç-mezat elden çıkarıldığı ve kapatıldığı ekonomik politikaları inatla uygulayıp, daha çok ‘’Osmanlılaşma’’ yoluna girdi.

Tamam, yaşadığımız krizde küresel daralma da rol oynuyor, birçok ülke sıkıntıda ama bu durum; “savurgan, şatafatlı ve israfçı davranıp hem iç hem dış borç sarmalına neden olduğumuz ve tam da bugünler için gerekli rezervleri boşalttığımız gerçeğini” değiştirmiyor. 

Üstelik sebep meçhul!

Artık Düyun-u Umumiye idaresinin yerini, yabancı kredi ve para örgütleri, yabancı bankalar ve küresel tefeciler aldı.

Kapitülasyonların yerini, ülkenin topraklarını, fabrikalarını, borsasını adeta yağmalayan küresel şirketler aldı.

***

Bu millet, bu insanlar, bu kadar zengin bir ülkeye sahipken nasıl bu hale gelip, varlıklarını, değerlerini, ürünlerini, topraklarını koruyamaz hale gelir?

Nasıl inişe geçip, dünya hayatlarını, gelecek ümitlerini karartır?

Nesillerin hakkının çalınıp şimdiye kurban edilmesine nasıl ses çıkarmaz?

Bu millet, cömertlik, konukseverlik, dayanışma, imece gibi kadim değerlere sahipken, nasıl oluyor da bu insaniliğin köküne kibrit suyu döken vahşi neoliberal ekonomiyi tercih ediyor?

Çünkü sonunda bizi, kasıtlı/çarpık/yapboz eğitim sistemiyle, Kur’an yerine, aklı yok sayan mistik/batıni din inancıyla, algı oyunlarıyla ‘’ekonomik insan’’ modelini kabule zorladılar ve zihinlerimize kazıdılar.

Neydi bu model?

Batı’nın insan tanımlaması ve insan görüşü.

Ekonomi biliminin de temel dayanağı. 

Bu tanıma göre, insanoğlu yaradılışı itibarıyla, sonsuz istekleri olan, açgözlü ve çıkarcıdır. Ekonomi bilimi, insanoğlunun maddi çıkarına nasıl uygun geliyorsa öyle hareket etmesini ve tüketim kavgasında nasıl başarılı olacağını göstermeyi hedefler.

Bu varlık tanımı gereği hiç doymayacağından sürekli ekonomik sıkıntı çeker ve her hâlükârda öz çıkarını kollar.

Yani ekonomik insan, ömrünü işçi/memur ise en yüksek ücreti almaya, iş adamı ise gözünü karartıp yapabileceği en yüksek karı yapmaya adayacaktır.

***

Bu çerçevede bakalım bugüne; imar rantı, ihale peşkeşi, döviz vurgunu, yolsuzluklar, rüşvetler, suçlu borsaları, yabancılara satışlar, fırsatçı stokçuluk, her bahane ile zam, ev fiyatları ve daha birçok bencillikler, öz çıkar saldırganlığı bu tanımı haklı çıkarmıyor mu?

Bu bir Türkiye fotoğrafı değil mi?

Hem de İslamcı, solcu, sağcı ayırt etmeden.

Önce durduğumuz yerin neresi, referanslarımızın ne olduğunu bilmemiz gerekmiyor mu?

Bizi Avrupalısı, Amerikalısı, Arabı, siyasal İslamcısı tanımlamasın.

Bizi biz tanımlayalım, gerçekten biz kimiz, neyiz, amacımız, hedefimiz ne?

Bu yaşadığımız sıkıntıların, üzerimize boşalan kirliliğin, edilgenliğimizin, kötülüklere sessizliğimizin sebepleri ne?

Hala düşünmeyecek miyiz?

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.