SON DAKİKA
Hava Durumu

#Enflasyon

Söz Bursa - Enflasyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Enflasyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

TCMB Başkanı: "Enflasyon, beklentilerimizin biraz üzerinde geldi" Haber

TCMB Başkanı: "Enflasyon, beklentilerimizin biraz üzerinde geldi"

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Bu ay içinde topladığımız verilerden ulaştığımız sayı yüzde 2,5. Piyasa beklentisi ise yüzde 2,2. Beklentimizin biraz üzerinde geldi TÜİK enflasyonu” dedi. TCMB Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda küresel ekonomi, enflasyon, para politikası stratejileri ve aldıkları kararların finansal piyasalara etkileri, Türkiye'de enflasyona dair tespitleri ve enflasyonu kısa vadede yükselten unsurlar hakkında bir sunum yaptı. Karahan, sunumunun ardından komisyonda bulunan milletvekillerinin sorularını yanıtladı. “EKONOMİ ÇEVİRMESİ İÇİN SICAKLARA İHTİYAÇ KESİNLİKLE SÖZ KONUSU DEĞİL” Karahan, sıcak para konusuna ilişkin muhalefet vekillerinin sorduğu soruları ilişkin geçmişe baktığımızda, dönem dönem bu tarz yatırımlarda yabancıların bazen kazandığını bazen de kaybettiğini belirterek, "Bu yatırımın doğasında var. Bunun dışında bakiyesi tabii ki dönem dönem değişiyor. Ama hiçbir zaman 20 milyar doları geçmedi swap bakiyesi. 16, 17, 18 milyar dolar civarında geziyor. Rezervinin seviyesini bugün açıkladım, 150 milyar dolar. 16, 17 milyar dolar burada oldukça küçük bir rakam olarak kalıyor. İkincisi de cari açının seviyesini de zaten sonunda gösterdim. O da 20 milyar dolar. Bu ayın açıklanan verisinde de 15 milyar dolara inmesi de bekleniyor. Yıl sonunda da bu civarlarda 20 milyar doların altında olacak. Geçen seneye göre oldukça düşmüş durumda. 60 milyar dolara yaklaşan bir görünümden söz ediyorduk. Ekonominin çevrilmesi için sıcakla paraya ihtiyacımız kesinlikle söz konusu değil. Bunu verilerle net bir şekilde söylemek istedim. Bunun ihtiyacımız yok. Ama tabii ki yatırımcı dönem dönem buraya yatırım yapabilir” açıklamasında bulundu. “LİYAKAT BİZİM İÇİN HER ŞEYDEN ÖNEMLİ” Merkez Bankası'ndaki atamalara ilişkin sorulan soruları da yanıtlayan Karahan, “Liyakat bizim için her şeyden önemli. Bunu söylemek istedim. Atanan arkadaşlarımızın birçoğu daha önce yöneticilik yapan banka yöneticileri. Biz atarken kişilerin ne görüşünü biliyoruz ne siyasi eğilimini biliyoruz. Sadece performanslarına göre değerlendiriyoruz. Bazen yönetici olarak bazen de bireysel katkı verecek şekilde en iyi şekilde herkesten yararlanmaya çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da zaten insan kaynağı olarak gerçekten Türkiye'nin en güçlü kurumlardan biri. Bunu da bu doğrultuda söylemiş olayım" dedi. “KKM'DE 100 MİLYAR DOLARLIK BİR AZALMA SÖZ KONUSU” Kur Korumalı Mevduata (KKM) ilişkin konuşan Karahan, 2023 yılı Ağustos ayında KKM bakiyesinin 143-145 milyar dolar civarda olduğunu belirterek, “Şu anda KKM bakiyesi 45 milyar doların altından indi. Yani yuvarlarsak 100 milyar dolarlık bakiyede bir azalma söz konusu. Bunun kademeli olması da önemliydi, rezerv görünümümüz de o zaman çok farklıydı. Bu nedenle biz bunu düzenlemeler yolunda yaptık ve bu düzenlemeleri dönem dönem gözden geçirerek yaptık. Bankalara verdiğimiz hedefleri ince ayarlar yaparak yaptık. Bugüne kadar da makro finansların istikrarını bozmadan, hatta tam tersini güçlendirerek bir taraftan rezerv biriktirirken bir taraftan da bir KKM bakiyesini doğru oranda Türk Lirasına çevirerek gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı. “KKM, BAKİYESİ AZALARAK GELİŞMELER ÇERÇEVESİNDE DEVAM EDECEK” KKM'nin neden bitirilmediğine ilişkin de konuşan Karahan, “Şu anda bakiyeyi bu aşama için doğru bulmuyoruz. Biraz daha azalması gerekiyor. Bu süreci biraz daha yönelttikten sonra değerlendirmemizi yeniden yapacağız. Ama bir süre daha bu düzenlemeler devam edecek. KKM, bakiyesi azalarak gelişmeler çerçevesinde devam edecek. Bunun kar zarar konusu konuşuldu. Geçen senenin zaten zararın ne kadarının KKM'den olduğunu şeffaf bir şekilde açıkladık. Bunun bir süreci var. Bir bağımsız denetimden de geçmesi gerekiyor. Biz o yüzden yıl içinde bir kar zararla ilgili sayı vermiyoruz. Sadece aydan aya bakiyeyi veriyoruz” şeklinde konuştu. “EYLÜL AYI ENFLASYONU BEKLENTİLERİMİZİN ÜZERİNDE GELDİ” TÜİK tarafından açıklanan Eylül ayı enflasyonuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karahan, Merkez Bankası'nın TÜİK ile aynı metodolojiyi kullanarak sahadan veri toplayarak bir endeks hesapladığını kaydetti. Karahan, "Bu ay içinde topladığımız verilerden ulaştığımız sayı yüzde 2,5. Piyasa beklentisi ise yüzde 2,2. Beklentimizin biraz üzerinde geldi TÜİK enflasyonu. İşlenmemiş gıda fiyatları bu ay beklentimizin üstünde geldi. Burada oynaklık oldukça yüksek. Birkaç aydır oldukça düşük geliyordu işlenmemiş gıda. Bu ay biraz yüksek geldi. Genel görünüme bakmak gerekiyor. Bunu Haziran ayında da söyledik. Haziran ayında enflasyon 1.6 geldi. Piyasa beklentisinin çok çok altındaydı. Tarih göstergeleri de olumlu seyrediyordu. İstediğimiz gibi olmasına rağmen biz o zaman ‘tek bir yerden çıkarım yapmak doğru olmaz' demiştik. Enflasyon seviyesi yüksekken oynaklık yüksek olur. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Aydan aya bazen yüksek bazen düşük gelebilir. İki yönlü oynaklık olur” değerlendirmesinde bulundu. “PARA POLİTİKASINDA ATACAĞIMIZ ADIMLARI 2025 VE SONRASINDAKİ HEDEFLERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNARAK YAPACAĞIZ” Politika faiziyle ilgili yönlendirmelere ilişkin konuşan Karahan, “Politika faizinde enflasyon yönelimine ve enflasyon beklentilerine bakıyoruz. Enflasyonun ana eğilimindeki düşüşe bağlı olarak para politikası duruşumuzu belirliyoruz. Burada tabii ki yurtiçi talepteki yavaşlama da enflasyon yöneliminde önemli. Fiyatlama davranışlarını takip ediyoruz. Bu da önemli. Enflasyon beklentileri tabii ki fiyatlama davranışlarını etkilediği ve harcama tarafını dilemediği için bizim için önem arz ediyor. Dolayısıyla oldukça fazla sayıda veriyi gözden geçirerek kararlarımızı bu doğrultuda alıyoruz. Ayrı bir enflasyonun ana eğiliminde olup para politikası duruşunu belirlerken burada yaşanacak belirgin ve kalıcı bir düşüşten emin olmak istiyoruz. Para politikası duruşu konusunda atacağımız adımları da sadece bu senenin hedeflerinde değil 2025 ve sonrasındaki hedeflerimizi göz önünde bulunarak yapacağız” diye konuştu. “ENFLASYONUN YÜKSEK OLDUĞU DÖNEMDE SENE BAŞINDA TAHMİN ETMEK OLDUKÇA ZOR” Merkez Bankasıyla OVP'deki enflasyon tahminlerinin farklı olmasına ilişkin Karahan, “OVP'de yer alan tahmin bu sene için söylemek gerekirse; yüzde 40 ile 45. Bu da merkez bankası hedef bandının içinde. Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu dönemde enflasyonun tam olarak kaç olabileceğini sene başında tahmin etmek oldukça zor. Bu yüzden band da önemli. Bandın içinde kalacağını düşünüyoruz. Bunu tabi ki daha kapsamlı değerlendirmemizi enflasyon raporunda yapıyoruz” dedi. “ENAG TÜİK VE İTO VERİLERİ YEŞİL ELMA, KIRMIZI ELMA GİBİ FARKLI” Karahan, ENAG, TÜİK ve İTO verilerinin birbirinden farklı olmasına ilişkin, 3 endeksin farklı yöntemlerde çalıştığını belirterek, “Bu 3 endeks aynı şeyi ölçmüyor. Tamamen farklı şeyleri de ölçüyor. Aynı sayıları eklemek doğru değil. Yani bir elma armut kadar farklı değil ama belki yeşil elma kırmızı elma gibi. Aynı şey değil. Dolayısıyla birebir birilerini aylık olmasa da 12 aylık fazla, 6 aylık bazda takip etmesi doğru. Ama birebir aynı sayıları beklemek doğru değil. Çünkü ölçtüğü şeyler farklı, yani topladığı fiyatlar farklı. Aynı ürünlerin fiyatlarını toplanmıyor. Bölgeler farklı. İTO sadece İstanbul'da topluyor, TÜİK daha genel topluyor ve yöntem farklı. Mesela ENAG online topluyor. Onun için ciddi farklılıklar var” bilgilerini paylaştı. “ŞU ANDA KUPÜR ÇALIŞMASI YOK” Yeni banknotların basılıp basılmayacağını ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Karahan, şu ifadelere yer verdi: “Burada bir kere, Merkez Bankası olarak bankalar ne talep ediyorsa biz emisyon işlemi çerçevesinde bunu kesintisiz olarak sağlıyoruz. Bankalar ATM'lere kendi tercihleriyle de doğrultusunda ve piyasa ihtiyaçları doğrultusunda kupür yüklemesini yapıyorlar. Tedavüldeki kupür kompozisyonuyla ilgili, değerlendirdiğimizi söylemiştim. Biz bunu nakit dışı ödeme araçlarındaki gelişmeleri de değerlendirerek bir karar aldık ve şu anda kupür çalışması yok. Mevcut kupürlerle devam ediyoruz ama dönem dönem değerlendirmeler yapıyoruz.” TCMB Başkanı Fatih Karahan'ın Plan Bütçe Komisyonu sunumu, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

Enflasyon yüzde 50'nin altına indi Haber

Enflasyon yüzde 50'nin altına indi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Eylül ayı Tüketici Fiyat Endeksi’ni açıkladı. Buna göre, TÜFE'deki değişim 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2,97, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 35,86, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 49,38 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 63,47 olarak gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 26,60 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 97,87 ile konut oldu. Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre azalan ana grup yüzde -0,88 ile haberleşme oldu. Buna karşılık, 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 14,21 ile eğitim oldu. Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2024 yılı Eylül ayı itibarıyla, 27 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 6 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 110 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti. Özel kapsamlı TÜFE göstergesi yıllık yüzde 48,23, aylık yüzde 3,22 oldu İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 3,22, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 36,44, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 48,23 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 64,74 olarak gerçekleşti. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 33,09 arttı, aylık yüzde 1,37 arttı Yİ-ÜFE 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 1,37 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 25,55 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 33,09 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 44,81 artış gösterdi. Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde yıllık yüzde 33,77 arttı Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 43,59 artış, imalatta yüzde 33,77 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 17,01 artış ve su temininde yüzde 48,70 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında yüzde 32,70 artış, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 37,95 artış, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 44,38 artış, enerjide yüzde 11,89 artış ve sermaye mallarında yüzde 36,55 artış olarak gerçekleşti. Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde aylık yüzde 1,25 arttı Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 1,83 artış, imalatta yüzde 1,25 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 2,28 artış ve su temininde yüzde 1,95 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında yüzde 1,27 artış, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 1,70 artış, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 1,70 artış, enerjide yüzde 0,45 artış ve sermaye mallarında yüzde 1,89 artış olarak gerçekleşti.

Bakan Şimşek: "2026’da enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedefliyoruz" Haber

Bakan Şimşek: "2026’da enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedefliyoruz"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Karabük ziyareti kapsamında ilk olarak AK Parti İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Burada il ve ilçe belediye başkanları, meclis üyeleri, İl Genel Meclisi Başkanı ve partililer ile toplantı yapan Şimşek, ardından Karabük Belediyesi’ne geçip Başkan Özkan Çetinkaya’yı ziyaret etti. Çetinkaya’dan belediyenin çalışmaları hakkında brifing alan Bakan Şimşek, belediye ziyaretinin ardından "Türkiye Buluşmaları" programına katıldı. Bakan Şimşek, burada yaptığı konuşmada Orta Vadeli Program’ın tek hedefinin milletin refahını artırmak olduğunu ifade etti. Bu hedefe ulaşmak için sürdürülebilir büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı sağlamanın kritik olduğunu belirten Şimşek, şöyle dedi: "Bizim Orta Vadeli Programımızın bir tane hedefi var. O da milletimizin refahını arttırmak. Ama büyümek yetmiyor. Büyümenin sonucu ortaya çıkan refah artışının da daha adil bir şekilde dağılımı. Dolayısıyla sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı bu programın özü. Programın ana hedefi bu. Tabii bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Fiyat istikrarı ne demek? Enflasyonun düşük tek haneli seviyelere çekilmesi demek. Zaten gelir dağılımının bozulmasının en önemli sebebi enflasyon. Enflasyon yüksek olduğu zaman da büyüme performansı düşük. İşte kısa yakın dönem tarihinden bahsetmek istiyorum. 1990’lı yıllarda enflasyon ortalama yüzde 70 civarında, reel büyüme yani ülkede yıllık ortalama büyümesi yüzde 3 civarında. 2000’li yılların başına bakalım. 2000’li yılların başındaki on yıllık ortalama büyüme AK Parti hükümetinin döneminde yüzde 5,7’ye çıkmış. Yüzde 3,1’den yüzde 5,7’ye neredeyse ikiye katlanmış büyüme. Peki bu dönemde ne olmuş? Enflasyon ortalama yüzde 72’den ortalama 9,3’e düşmüş. Enflasyon düşünce ülkede kalıcı bir şekilde daha yüksek büyümeyi sağlayabiliyoruz. Çünkü enflasyonun düşmesi demek öngörülebilirliğin artması demek. Yatırımların artması, üretimin artması demek. Dolayısıyla bizim en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Yani enflasyonun düşük tek haneye inmesi. Çünkü sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılım için olmazsa olmaz. Peki bunu destekleyecek diğer hususlar nelerdir? Tabii ki bütçe disiplini. Bunu sağlayamazsanız enflasyonu indiremez, büyük açıklar verirsiniz. O zaman kamu büyük açık verince normalde özel sektöre yatırımlara gidecek kaynakları kamu kendisi çeker. Yani dışlama etkisi olur. Dolayısıyla bütçe disiplinini tabii ki sağlayacağız.” “KALICI KAZANIMLARA DÖNMENİN TEK YOLU YAPISAL REFORMLAR, DÖNÜŞÜMDÜR” Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sıkıntıların temelinde genelde büyük dış açıklar olduğunu, kalıcı kazanımlara dönmenin tek yolunun her alanda yapısal reformlar olduğunun altını çizen Bakan Şimşek, “Dış açık demek dış borç demek. Sonra bunları yani döndürülmesinde en ufak bir sorun yaşadığınız zaman bu kur’a tabii yansıyor. Dolaylı olarak enflasyona yansıyor. Dolayısıyla bizim cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmemiz lazım. Yönetilebilir bir düzene çekmemiz lazım. Bütün bu bahsettiğim gelişmeleri geçici olarak sağlamak yetmiyor. Kalıcı kazanımlara döndürmenin tek yolu var. O da yapısal reformlar, dönüşümdür. Her alanda tarımda, sanayide, bütün alanlarda. Yani verimlilik arttırmak, rekabet gücünü arttırmak için reform yapmamız lazım. Dolayısıyla bizim Orta Vadeli Programımızın özeti bu. Bu programla Türkiye’nin büyümesinin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz. Şimdi bazıları diyebilir ki büyüme yavaşlıyor. Bu geçici bir yavaşlamadır. Çünkü biz daha yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini şimdi sağlamlaştırıyoruz. Burada bu söylediklerimi çok kısa bir şekilde görsellerle zenginleştirmek gerekirse, enflasyon mayıs ayında yüzde 75, ağustos ayı itibarıyla yüzde 52’ye düştü. Önümüzdeki aylarda kalıcı bir şekilde düşmeye devam edecek. Yani enflasyonda kalıcı belirgin bir düşüşün içindeyiz” dedi. “DEZENFLASYONU DESTEKLEMEK İÇİN BÜTÇE DİSİPLİNİNİ SAĞLAMAMIZ LAZIM” Merkez Bankasının açıkladığı yüzde 42 olan tahmin bandına yakın bir noktaya ulaşılacağını ifade eden Bakan Şimşek, “Bizim Merkez Bankamızın açıkladığı bir tahmin bandı vardı. O tahmin bandının üst kısmı yüzde 42’ydi. Bu sene muhtemelen Merkez Bankamızın tahmin bandının üstüne yakın bir noktaya çekmiş olacağız. Gelecek senede yine bandın orta noktası olan yüzde 17,5 gibi yani en azından Orta Vadeli Program’da öngörüyoruz. Ondan sonraki yıl da tek hane. Tekrar yüzde 10’un altı. Dolayısıyla enflasyonda düşüş patikası bu çerçevede. Dezenflasyonu desteklemek için yani enflasyonda düşüşü desteklemek için bütçede disiplini sağlamamız lazım. Deprem nedeniyle ağırlıklı olarak geçen sene ve bu sene bütçe açıkları yüzde 5 civarında. Milli gelire oranla büyük açık. Şimdi biz bu açığı önümüzdeki sene yüzde 3 civarında, daha sonra yüzde 3’ün altına zaten AK Parti hükümetlerine bakarsanız 20 yıllık geçmişte ortalama bütçe açığı oranı yüzde 2,4. Depreme rağmen tekrar harcama disiplinini sağlayarak biz bütçe disiplinini başaracağız. Son 20 yıla bakarsanız Türkiye’de cari açığın milli gelire oranı yüzde 3,8. Bu sene biz bu açığı yüzde 1,7’ye düşürdük. Önümüzdeki üç yıl boyunca da yüzde 1 ile 2 arası bir tahmin öngörüyoruz, orada tutacağız. Bu düzeyde cari açık sorun değil. Programın özü sürdürülebilir yüksek büyümeye doğru bir altyapı oluşturmak. Bunun için enflasyonu tek haneye düşürmek bütçe açığını, master kriterleri çerçevesinde yüzde 3’ün altına çekmek. Cari açığı sürdürülebilir bir patika yani yüzde 2,5’un altına çekmek. Ve bunun sayesinde de şu anki sıkıntıları geride bırakmak” diye konuştu. “CARİ AÇIĞI SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR NOKTAYA ŞU AN İTİBARIYLA ÇEKMİŞ DURUMDAYIZ” Milletin karşılaştığı en önemli sıkıntının hayat pahalılığı, enflasyon olduğunu, bir diğer önemli sorunun da cari açık olduğunu aktaran Bakan Şimşek, cari açığı sürdürülebilir noktaya çektiklerini ifade ederek şöyle devam etti: “Milletimizin karşı karşıya olduğu en önemli sıkıntı alanı tabii ki hayat pahalılığı, yani enflasyon. Dolayısıyla bu program esas itibarıyla enflasyonu kalıcı bir şekilde aşağı çekecek bir program. Tabii enflasyonun düşmesi demek, fiyatların düşmesi demek değildir. Yani diyelim ki bu ürünün fiyatı on liraysa ben gelecek sene 11 liraya çıkarsa yüzde 10 enflasyon var demektir. Çünkü ondan 11’e çıktı. Bir sonraki sene yani birden 11 liraya değil de 10 buçuk liraya çıksa o zaman enflasyon yüzde 5 oluyor. Ama fiyat artmaya devam ediyor. Dolayısıyla enflasyonda düşüş demek fiyatlardaki artışın yavaşlaması demek. Peki bu program çalışıyor mu? Bir yıl uyguluyoruz. Eylül ayında programı açtık. Hedeflerimizden bir tanesi cari açığı daraltmak hatırlarsınız. Cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çekmek. Geçen sene ortasında cari açık 50 milyar doların üzerinde, 60 milyar dolar civarı. Bu sene temmuz ayından itibaren cari açık 19 milyar dolara düştü. Milli gelire oranı da haziran ay itibarıyla yüzde 2 civarına düştü. Ama yılın sonunda biz yüzde 1,5 ila 2 arası bir cari açık öngörüyoruz. Yüzde 1,7 diye programa yazdık. Dolayısıyla biz cari açıkta hedefimizden çok daha iyi bir noktadayız. Cari açığı sürdürülebilir bir noktaya şu an itibariyle çekmiş durumdayız. Dolayısıyla memleketin dış açık sorununu kalıcı hale getirmek için bu seviyelerde tutup, daha aşağılara çekmek için yapısal dönüşüme ihtiyacımız var. Yani sanayide dönüşüme ihtiyacınız var, bütün diğer alanlarda dönüşüme ihtiyacınız var.” “SWAP HARİÇ NET REZERV 30 MİLYAR DOLAR” Geçen yıl program öncesi 98,5 milyar dolar brüt rezervin bulunduğunu, bu rezervin 156 milyar dolara çıkartıldığını hatırlatan Bakan Şimşek, “Diğer önemli bir konumuz rezerv konusu. Geçen sene program öncesi 98,5 milyar dolar civarında brüt rezervimiz vardı. Bu rezervi biz yaklaşık 58 milyar dolar arttırıp, 156 milyar dolara çıkarttık. Uluslararası tanımlara göre artık Türkiye rezerv yeterliliğini sağlamış durumda. Tabii bu dönemde önemli tartışmalardan bir tanesi swap hariç rezervlerdi. Bankalardan, Merkez Bankası diye bir geçici olarak döviz alıp ona karşılık TL verince bu bir swap işlemi oluyor. Şimdi swap hariç net rezerv eksi 60,5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervleri son 12 ayda 90 milyar dolar arttırdık. Ve Türkiye’nin rezerv sorununu bu anlamda çözdük. Yani artık bu konu bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Net rezerv swap hariç 30 milyar dolar” ifadelerine yer verdi. “KUR KORUMALIDAN ÜLKEMİZİN ÇIKIŞINI ÖNGÖRÜYORUZ. BURADA DA EPEY MESAFE KAT ETTİK” Kur korumalı mevduattan çıkmanın hedeflendiğini ifade eden Bakan Şimşek, “Diğer önemli bir konu veya önemli bir hedefimiz; kur korumalı mevduattan çıkış. Devlet şöyle bir taahhütte bulunmuş; vatandaş parasını Türk lirasında tutsun bankalarda ama eğer liradaki değer kaybı bankanın ödediği faizin üzerine çıkarsa o farkı da devlet taahhüt etmiş. Bu önemli bir belirsizlik kaynağı. Önemli bir koşullu yükümlülük olarak karşımıza çıkıyor. Bir de dezenflasyon sürecinden dediğim gibi liralaşma stratejimiz var. Çünkü biz liranın faizini yönetebiliyoruz, belirleyebiliyoruz. Yani hani bir aktarım mekanizması var para politikasında. Onun etkili olabilmesi için lira ağırlıklı bir sistem oluşturmamız lazım. Dolayısıyla kur korumalı mevduattan çıkış bizim için bir hedef. Son bir yılda yaklaşık 98 milyar dolar kur korumalı mevduatta düşüş oldu. Epey mesafe kat ettik. Yani eylül başı itibariyle kur korumalı mevduatın faizi 46 milyar dolara düştü 144 milyar dolardan. Biz piyasaları bozmadan önümüzdeki aylarda peyderpey bu bakiyenin daha da düşeceğini ve kur korumalıdan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz. Burada da epey mesafe kat ettik” şeklinde konuştu. “GEÇEN SENE TEDBİR ALMASAYDIK TÜRKİYE BÖYLE BİR BÜTÇE AÇIĞINI YÖNETEMEZDİ” Geçen yıl alınan tedbirler ile harcamaları kontrol altına aldıklarını ifade eden Bakan Şimşek, “Bakın Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı geçen sene yüzde 32 civarı. Şu anda yüzde 53 civarına çıkmış durumda. Bir yılda muazzam bir başarı var. Yani Türk lirasına vatandaşımızın ve uluslararası aktörlerin güveni arttı. Dolayısıyla bir taraftan cari açıkta azaldı bir taraftan KKM’den çıkıyoruz. Bir taraftan rezerv biriktirdik. Bir taraftan da liraya güveni tekrar tesis ediyoruz. 20 yıllık ortalamalara bakarsanız Türkiye’nin bütçe açığı milli gelire oran olarak yüzde 2,4. Fakat deprem etkisiyle geçen sene EYT etkisiyle tedbir almasaydık bütçe açığı uzun vadeli ortalamanın beş katına çıkıyordu. Ama Türkiye böyle bir bütçe açığını yönetemezdi. Dolayısıyla geçen sene tedbir aldık. Geçen sene harcamaları kontrol altına aldık. Deprem hariç ve arz vergileri arttırmak zorunda kaldık. Ama bunu yapmasaydık enflasyon çok farklı seviyelerde olabilirdi. Çok daha yüksek seviyelerde olabilirdi. Dolayısıyla biz aldığımız tedbirlerle bütçe açığını kontrol ettik” dedi. “PROGRAMI BAŞARILI BİR ŞEKİLDE DEVAM ETTİRİRSEK RİSK PUANI 200’ÜN ALTINA DÜŞECEK” Gelecek yıllarda deprem etkisinin azalması, kamuda disiplin ve tasarruf ve diğer etkenlerle birlikte bütçede düzelmelerin devam edeceğinin altını çizen Bakan Şimşek şöyle devam etti: “Geçen sene bütçe açığı yüzde 5,27’ydi. Ama bunun üçte ikisi depremle alakalı. Bunun 3,6 puanı depremden kaynaklı. Dolayısıyla deprem etkisi azaldıkça bu sene de deprem etkisi yüksek. İnanıyoruz ki bütçede düzelme devam edecek. Tabii vatandaşımız bizden kamuda disiplin istiyor, tasarruf istiyor. Bu konuda önemli adımlar attık. Şöyle son on yıla bakarsınız. Deprem hariç yüce meclisimizin kabul ettiği bir bütçe var. Bir de gerçekleşen bir bütçe var. Genelde on yılın ortalamasından bahsediyorum. On yıl boyunca deprem etkisi hariç, ortalama yıllık bütçedeki sapma yani başlangıç ödeneğine göre gerçekleşme ortalama 9,1 daha yüksek çıkmış. On yıllık bir ortalama. 2024 yılında tesis ettiğimiz bütçe değişikliğiyle, harcama değişikliği harcama kontrolüyle ayrıca tasarruf tedbirleriyle başlangıç ödeneğine göre sapma ondan önceki yani 2024’ten önceki on yıl ortalamanın onda biri bile değil. Dolayısıyla geçen sene ve bu sene attığımız adımlarla bütçe harcamalarında kontrolü ve sağlamış durumdayız. Ve bunun sayesinde muazzam bir tasarruf var. Ve bu tasarruf miktarı gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 1.8i’ine kadar bu sene çıkması öngörülüyor. Türkiye’nin bütün bu çabaları sayesinde, bu program sayesinde risk primi 700 baz puandan 200 baz puana kadar düştü. Biz bu programı başarılı bir şekilde uygulamaya devam edersek belki gelecek sene bu vakitlerde risk primimiz 200 baz puanın altında bir noktada olması muhtemeldir. Bunun sayesinde Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri düştü. Dış borçlanma maliyeti bu hazinenin, devletin yani. Özel sektörün maliyetleri bunun çok üzerinde. Geçen senenin başında hazine borçlanma maliyetleri yüzde 9.75 iken bugün 6.75 civarına kadar düşmüş durumda. 300 baz puan deyip geçmeyin. Yani 250 milyar dolar borcumuz var. Bunu yüzde 9.75 yerine yüzde 6.75’le döndürürseniz muazzam rakamlara tekabül ediyor.” “DENETİM KURULUŞLARI DURUP DURURKEN NOT ARTIRMIYOR” Muhalif kesimleri eleştirerek “’Program yok, işe yaramaz’ diyen Bakan Mehmet Şimşek, dünyada bir tek Türkiye’nin kredi derecelendirme puanının arttığına vurgu yaparak şöyle devam etti: “Bakın geçen senenin ilk beş ayında reel sektör yüz dolar borç ödediğinde dış borç sadece 73 dolar bulabiliyor. Bankacılık sektörü yüz dolar borç ödediğinde 97 dolar bulabiliyordu. Şimdi ise reel sektör ben yüz dolar borç ödediğinde 122 dolar daha ucuza daha düşük maliyetlerle bulabiliyor. Benzer şekilde bankacılık sektörü 100 dolar borç ödediğinde dünyadan 153 dolar alabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin dış finansal sorununu çözdük. Risk primini düşürdük. Borçlanma maliyetlerini aşağıya çektik. Ve kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu artırıyor. 2024 yılında dünyanın önde gelen üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu arttırılan tek ülke dünyada Türkiye. Şimdi bazı kesimler uzun bir süre ortada bir program yok dediler. Halen diyenler var aslında. Program yok diyorlar. Sonra programın olduğu çıkınca bu program işe yaramaz dediler. Bu programa kaynak gelmez dediler. Dışarıdan bu programa kaynak gelmez dediler. Net rezervler 90 milyar dolardı. 2003-2013 döneminde net rezervimiz 32 milyar dolarmış. On yılda net rezerv 38 milyar dolarmış. Son 12 ayda 90 milyar dolar. Bu defa dediler ki yok dediler tamam rezervler artıyor. Halbuki bu gelen paranın dörtte üçünden fazlası vatandaşımızın uluslararası kuruluşların Türk lirasına olan güveninden kaynaklanıyor. Daha uzun vadeli kaynak ve politikayı tercih ediyor. Denetim kuruluşları durup dururken not artırmıyor. Olmayan bir programda not artırılır mı? Ama hala bazı çevreler ortada program yok diyorlar. Ve bazı derecelendirme kuruluşları iki kademe artırıyor. Biz bu programı devam ettirelim notumuz artmaya devam edecek. Rahmetli Özal döneminde geldim ben ilk işte kredi notu düşürülmüş. 90’lı yılların başında Türkiye’ye bir kredi notu verilmiş. O zaman borcu çok düşük. Türkiye’ye yatırım yapılabilir kredi notu verilmiş. İki yıl sonra yani 1993’te yatırım yapılabilir kredi notunu kaybetmiş. Notumuz düşmüş. Notumuzun tekrar yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi 19 yıl almış. 2013’te sağladık.” “HAİN DARBE GİRİŞİMİ NOTUMUZU DÜŞÜRDÜ, YENİDEN ÇIKARTMAKTA KARARLIYIZ” 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Türkiye’nin puanının “Yatırım yapılabilir” seviyesinin altına düştüğünü, yeniden yatırım yapılabilecek seviyeye çıkartmakta kararlı olduklarını belirten Bakan Şimşek, “Bu defa çok daha hızlı olacak” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonra hain darbe girişimi sonrası tekrar kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin altına düştü. Biz tekrar Türkiye’ye yatırım yapılabilir ülke seviyesinin notuna çıkartmakta kararlıyız. Bu defa çok daha hızlı olacak. Öyle görülüyor. Türkiye’nin olduğu en önemli makro ekonomik sorun enflasyondur. Enflasyon yeni bir konu değil ama kolay bir konu da değil. 1970’li yıllarda hükümetler gelmişler. Enflasyonu indireceğiz demişler. İndirememişler. 1980’li enflasyonu düşürememişler. Doksanlı yıllarda her hükümet geldiğinde enflasyonu düşüreceğiz demiş. Enflasyon yüzde yetmiş civarı. 2000’li yılların başında AK Parti hükümetleri döneminde enflasyon tek haneye düşürüldü. Uzun süre orada kaldı. Fakat maalesef son yıllarda tekrar yükseldi. Şimdi tekrar biz enflasyonu tek haneye indirmek istiyoruz. Bu kolay bir süreç değil. 1970’li yıllardan bu yana elli altı ülkede yüzün üzerinde enflasyon şoku yaşanmış. Değişik dönemlerde. Enflasyonu şok öncesine düşürülmesi şok öncesi seviyeye geri getirilmesi ortalama 3,4 yıl alıyor. Bu dünya değeri. Bizim programın ilk yılı geride kaldı. Biz inanıyoruz 2026’nın sonunda kararlı bir şekilde sabırla bu programı uygulayarak enflasyonu tekrar tek haneye düşüreceğiz. Nitekim biz zaten şunu öngördük. Dedik ki programın bu geçiş döneminde enflasyon yükselecek. Mayısta zirveyi bulacak dedik. Mayısta zirveyi bulduk. Mayıstan bu yana enflasyonda 23,5 puanlık düşüş var. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Yılı yüzde kırk civarında bir enflasyonla kapatacağız. Gelecek senede yüzde yirminin altına bir enflasyon, bir sonraki sene de yüzde onun altına bir enflasyon.” “BECERİ KAZANDIRMASI GEREKEN GENİŞ BİR NÜFUS VAR. YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDAYIZ” Her alanda yapısal dönüşüme dikkat çeken Bakan Şimşek, “Reform gündemine gelince, şimdi makro ekonomide dengeleri düzeltmek için çaba gerekiyor. Para politikası tedbirleri, maliye politikası tedbirleri. Peki diyorlar ya memleketin sorunları, para politikası tedbirleriyle çözülemez. Biz hiçbir zaman memleketin sorunları para politikası tedbirleriyle çözülür demedik, demiyoruz. Sadece maliye politikası tedbirleriyle sorunları çözeriz, onu da demedik. Tam aksine, tabii ki para politikası, maliye politikası, gelirler politikası ama en önemlisi yapısal politikalar. Yani yapısal reform. Yapısal dönüşüm. Çünkü esas kazanımlar burada. Dolayısıyla ülkemizin makro ekonomik dengesizliklerini, sorunlarını çözmek için çok kapsamlı bir problem ortaya koyuyor. Ve bizim programın en büyük bileşeni, en detaylı kısmı en çok sayfa tutan merak edenler için, okumak isteyenler için en büyük kısmı yapısal dönüşüm kısmıdır. Yapısal dönüşümün temel alanları bunlar. Biz insanımıza yatırım yapacağız. Ya sadece öğrenciden bahsetmiyorum. Hayat boyu öğrenmeden bahsediyorum. Şu anda okulda olmayıp da niteliklendirilmesi gereken nitelik yani beceri kazandırması gereken geniş bir nüfus var. Yapay zekâ çağındayız. Hepimizin yeniden belki eğitilmesi gerekir. İleri becerileri kazanmamız gerekiyor. Dolayısıyla bizim en önemli gündemimiz beşeri sermayenin yani insan stokumuzun kalitesinin arttırılması, becerilerinin arttırması. Diğer bir konu yatırım. Şimdi yatırım çekmek için bakın dün Cumhurbaşkanımızın başkanlığından dünyanın önde gelen büyük kuruluşlarda ve şirketlerin temsilcileriyle epey bir mesai yaptık. Bütün dünyaya yatırım çekme yarışında. Yatırım çekmemiz için veya Türkiye’deki yatırımları tutmak bizim müteşebbislerin bizim girişimcilerin başka ülkeler yerine Türkiye’de yatırım yapmasını sağlamamız için ne yapmamız lazım? Yatırım ortamını iyileştirmemiz lazım. Yatırım ortamını iyileştirmek çok kapsamlı bir alan. Hukuk devletini güçlendirmekten başlıyor. Bütün yani birçok unsuru içeriyor. Dolayısıyla yatırım ortamının iyileştirilmesi mesela enflasyon varsa öngörülebilirlik düşüktür. Enflasyonu düşürdüğü zaman yatırım ortamını iyileştirir. Finansmana erişimi iyileştirir. Eminim buradaki girişimcilerimizin çoğunu kafasındaki en önemli sorun finansmana erişimdir” diye konuştu. “FİNANSMANA ERİŞİMİ UYGUN KOŞULLARDA SAĞLAMANIN YOLU ENFLASYONU KALICI OLARAK DÜŞÜRMEK” 2026’da hayata geçirilecek olan karbon vergisine değinen Bakan Şimşek, dijital dönüş, yeşil dönüşümün altını çizerek şöyle konuştu: “Faturayı başkasına çıkartmadan kalıcı bir şekilde finansmana erişimi uygun koşullarda sağlamanın yolu enflasyonu kalıcı bir şey tek haneye ve düşük tek haneye çekmek. Bunu geçmişte başardık. Tekrar inşallah başaracağız. Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi yani sadece bankalardan yatırım amaçlı imkanlara erişim yetmiyor. Mutlaka sermaye piyasası enstrümanlarını da güçlü bir şekilde devreye almak gerekiyor. Kamu maliyesinde reform. Örneğin harcama disiplini bir reformdur. Şu anda dünyanın en önde gelen iki temel alanı. Yeşil dönüşüm demek Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması demek. Bu niye önemli? Sadece çevreyle ilgili değil. Bizim mal sattığımız bazı bölgeler örneğin Avrupa Birliği diyor ki ben 2026’dan itibaren belli sektörlere vergi koyacağım diyor. Eğer karbon ayak izi yüksekse. Yani karbon vergisinden bahsediyoruz. İşte Türkiye’nin bütün bu süreçlere hazırlıklı olması için yeşil dönüşümü hızlandırması lazım. Dijital dönüşüm. Her alanda şimdi etkisini gösteriyor. Şimdi esnafımız diyor ki efendim online satış. Bakın satışlar dijitalleşti. Süreçler dijitalleşiyor. Ama her alanda. Sadece tek bir alanda değil. Dolayısıyla bizim mutlaka yeşil ve dijital dönüşüm sağlamamız lazım. Bütün bunların sonucunda ne olacak biliyor musunuz? Türkiye’de verimlilik kalkacak. Rekabet gücü artacak. Büyüme potansiyelimiz artacak. Biz de doğru politikalarla sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayacağız. Vergi politikaları üzerinden dezenflasyon üzerinden gelir dağılımını bugünkü durumdan çok daha iyileştireceğiz.” Bakan Şimşek, toplantının ardından Karabük Valiliği ve Kardemir’i ziyaret ederek şehirden ayrılacak.

Bakan Şimşek: "Enflasyonda yılı yüzde 42 civarında kapatacağız" Haber

Bakan Şimşek: "Enflasyonda yılı yüzde 42 civarında kapatacağız"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi'nde düzenlenen "Türkiye Buluşmaları" kapsamında "Kırıkkale İçin Özümüzden Geleceğe" programında iş insanlarıyla buluştu. Orta Vadeli Program hakkında önemli açıklamalarda bulunan Şimşek, enflasyonun 2026 sonunda tek haneye düşmesini hedeflediklerini belirterek, bütçe açığı ve cari açıkta da büyük düşüşler kaydettiklerini vurguladı. “KAMUDA DİSİPLİN GEREKİYOR” Bakan Şimşek, Orta Vadeli Program’ın nihai hedefinin sürdürülebilir büyüme ve adil gelir dağılımı olduğunu ifade ederek, "Fiyat istikrarını sağlamalıyız. Orta vadeli programımızın nihai hedefi sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı. Kalıcı refah istiyoruz ve daha kapsayıcı büyüme, daha kapsayıcı refah artışı. Şimdi bunun da makroekonomik altyapısını oluşturuyoruz. Orta vadeli programın nihai hedefi bu ama oraya giderken fiyat istikrarını sağlamalıyız. Fiyat istikrar derken neyi kastediyoruz? Enflasyonun kalıcı bir şekilde tek haneye düşürülmesi. Neden, çünkü enflasyon tek haneye düştüğünde ülkede büyüme hızı artıyor. Bakın size basit bir örnek vereyim. 1990’lı yıllara gidip 10’arlı yıllar şeklinde son 30 yıla bakalım. 90’lı yıllarda büyüme ortalama yüzde 3.1, enflasyon ortalama yüzde 72. 2000’li yılların başındaki on yıla gelin. Enflasyon ortalama yüzde 9.3, büyüme yüzde 5.7. Büyüme neredeyse ikiye katlanmış. Enflasyon yüzde 72’den yüzde 9 olmuş. Son 10 yılda ise enflasyon ortalama yüzde 25’e çıkmış, büyüme yüzde 5.1’e düşmüş. Dolayısıyla kalıcı refah artışı için, sizlerin görmeniz için, yatırımlarda, verimlilikte, inovasyonda atılım için bizim fiyat istikrarını sağlamamız lazım, enflasyonu kalıcı olarak tek haneye düşürmemiz lazım. Bu programın nihai amacı, sürdürülebilir yüksek büyüme, adil gelir dağılımı ama buraya giden yolda en öncelikli hedefimiz enflasyonun tek haneye düşmesi. Bunu da yapmak için mali disiplini, yani bütçe disiplini sağlamalıyız. Çünkü bu kazanımları kalıcı hale getirmek için kamuda disiplin gerekiyor. Biz eğer mali alanda disiplin oluşturabilirsek o zaman yapısal dönüşüme kaynak vermiş oluruz. Örneğin, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, daha rekabetçi bir altyapı. Bunların hepsi kaynak gerektiriyor. İşte bütçede disiplini sağlayarak reformlar için mali alan oluşturmalıyız.” dedi.   “ENFLASYONDA YILI 40-42 CİVARINDA KAPATACAĞIZ” “Türkiye'de kur kaynaklı sorunların büyük bir kısmı dış açıklıktan kaynaklanıyor" diyen Şimşek, “Türkiye, dünya ile ticarette mal ve hizmet ticaretinde büyük açıklar verince genelde sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Onun için cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmeliyiz. Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirmek için yapısal dönüşüm. Yapısal dönüşüm demek yüksek rekabet gücü demek, verimlilik artışı demek. Dolayısıyla verimlilik artışı da rekabet gücü üzerinden Türkiye'de yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerinden büyümek demek. Dolayısıyla bütün bunlarla biz Türkiye'nin büyüme potansiyelini artırdık. Bizim yol haritamıza baktığımız zaman Mayıs ayına kadar dezenflasyonda bir geçiş dönemindeydik. Çünkü para politikasının etkili olabilmesi için zamana ihtiyacımız vardı. Şimdi dezenflasyon dönemine girdik. Dezenflasyon, enflasyonun düşüşü demek. Enflasyonda kalıcı ve hızlı bir düşüş dönemindeyiz. Yıllık enflasyon Mayıs ayında yüzde 75 ile zirveye çıktı. Ağustos ayında 52’ye kadar düştü. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Büyük ihtimalle yılı yüzde 40-42 civarında kapatacağız. Gelecek sene de hedefimiz yüzde 20’nin altı, yüzde 17,5. 2026 yılının sonunda da tekrar enflasyonu tek haneye indireceğiz. Diyeceksiniz ki ‘üç yıl çok uzun bir süre.’ Aslında dünya deneyimi bundan farklı değil. Geçen sene bir çalışma yayınlandı. 56 ülkede 100 tane enflasyon şoku incelendi. Enflasyonun şok öncesindeki seviyesine düşürülmesi, 3.4 yıl alıyor. Biz bu programı geçen sene açıkladık. Üzerinden 1 yıl geçti" diye konuştu. “HEDEFİMİZDEN İYİ BİR NOKTADAYIZ” Cari açıkla ilgili Bakan Şimşek, "Geçen sene deprem sebebiyle bütçe açığımız yükseldi. Bu sene de depremin etkisi çok hissediliyor, bu sene de yüksek. Ama önümüzdeki seneden itibaren Maastricht kriterinin, yani yüzde 3 kriterinin altına yaklaşacağız. Böylece de disiplini tam olarak tesis etmiş olacağız. Son 20 yıla bakarsanız cari açığın milli gelire oranı yüzde 4 civarında. Bu sene yüzde 1.7’ye düşürmüş olacağız. Aslında çevremizdeki savaşlar olmasa, Rusya, Ukrayna, Orta Doğu ile ticaretimiz etkilenmeseydi, çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 1 civarında olacaktı. Dolayısıyla cari açığı kalıcı olarak yüzde 2’nin altına çekmek istiyoruz. Çünkü bu civardaki cari açığı çok rahat yönetebiliriz. Bu cari açıkla dış borcun milli gelire oranı düşerken bir taraftan da rezerv biriktirebiliyoruz. Dolayısıyla bu sene de hedefimizden daha iyi bir noktadayız. Bu program çalışıyor. Bazılarına göre program yok ama olmayan bir program nasıl sonuç üretiyor, onu anlatayım. Aslında bir program var. Türkiye’nin cari açığı geçen yıl Mayıs ayında yıllık 57 milyar dolara çıkmıştı. Şu anda 20 milyar doların altında. Bir program olmadan cari açık bu kadar düşer mi? Merkez Bankası’nın rezervleri geçen sene Mayıs ayında 98,5 milyar dolar, şu anda 156 milyar doların üzerine çıkmış durumda. Net rezervlerdeki artış daha dramatik. Swap hariç Merkez Bankası’nın net rezervleri tam 90 milyar dolardan fazla arttı. 90 milyar dolar fazla mı diye sorabilirsiniz. Bizim 2002-2013 yılındaki net rezervlerimiz 38 milyar artmış, bu program sayesinde son bir yılda 90 milyar dolar artmış. Dolayısıyla rezerv konusunu bir endişe olmaktan çıkardık, cari açığı bir endişe olmaktan çıkardık. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğinde birin üzerine çıktık, yani rezerv yeterliliğini sağladık.” şeklinde konuştu. “BÜTÇE AÇIĞININ 3’TE 2’Sİ DEPREM KAYNAKLI” Bütçe açığında önemli bir düşüş sağladıklarını kaydeden Bakan Şimşek, depremin etkisine dikkat çekerek, “Kur korumalı mevduat, geçen sene Ağustos ayında zirveyi buldu. Neredeyse 144 milyar dolar seviyesine çıkmıştı. Kur korumalı mevduattan çıkışı biz önceliklendirdik. Kur korumalı mevduatta 98 milyar dolarlık bir düşüş var. Bu bir koşullu yükümlülük. Koşullu yükümlülük demek, kurda önemli bir değer kaybı olsaydı, onun faiz farkını Merkez Bankası ödeyecekti. Dolayısıyla bunu azaltarak Türkiye’nin risklerini azalttık. Türk lirasına güven arttı. Geçen sene Ağustos ayında Türk lirasının toplam mevduattaki payı yüzde 32’nin altına düşmüştü. Şu anda yüzde 53’ün üzerine çıkmış durumda. Dolayısıyla Türk lirasına güven artıyor. Bütçe dengesinde 20 yıla baktığımızda, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2.4, ama geçen sene de büyük bir deprem oldu. Yine EYT benzeri uygulamalar yapıldı. Geçen sene Mayıs ayında piyasa, ‘tedbir alınmazsa bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 9.8’e çıkacak’ diyordu. Biz tedbir aldık, bunun sayesinde bütçe açığını yüzde 5.2’ye düşürdük. Bunun da 3’te 2’si deprem kaynaklı. Ama deprem bir kerelik. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde deprem ile ilgili harcamalar yerini dayanıklı şehirler inşa etmek için harcayacağımız kaynaklara bırakacak.” ifadelerini kullandı.

 Yıl sonu dolar kuru beklentisi geriledi Haber

 Yıl sonu dolar kuru beklentisi geriledi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Eylül ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarını yayınladı. Piyasa Katılımcıları Anketi, reel sektör ve finansal sektör temsilcilerinden oluşan 64 katılımcı tarafından yanıtlanmış ve sonuçlar katılımcıların yanıtları toplulaştırılarak değerlendirildi. YILLIK ENFLASYON BEKLENTİLERİ Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 43,31 iken, bu anket döneminde yüzde 43,14 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 28,71 iken, bu anket döneminde yüzde 27,49 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 19,30 ve yüzde 18,38 olarak gerçekleşti. 12 AY SONRASI ENFLASYON BEKLENTİLERİ 2024 yılı Eylül ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE'nin ortalama olarak yüzde 34,22 olasılıkla yüzde 22,00 - 25,99 aralığında, yüzde 42,22 olasılıkla yüzde 26,00 - 29,99 aralığında, yüzde 13,26 olasılıkla ise yüzde 30,00 - 33,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü. Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 21,67’sinin beklentilerinin yüzde 22,00 - 25,99 aralığında, yüzde 51,67’sinin beklentilerinin yüzde 26,00 - 29,99 aralığında, yüzde 15,00’ının beklentilerinin yüzde 30,00 - 33,99 aralığında olduğu gözlendi. 24 AY SONRASI ENFLASYON BEKLENTİLERİ 2024 yılı Eylül ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE'nin ortalama olarak yüzde 22,06 olasılıkla yüzde 13,00 - 16,99 aralığında, yüzde 56,91 olasılıkla yüzde 17,00 - 20,99 aralığında, yüzde 9,38 olasılıkla ise yüzde 21,00 - 24,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü. Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre, 24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 18,52‘sinin beklentilerinin yüzde 13,00 - 16,99 aralığında, yüzde 59,26‘sının beklentilerinin yüzde 17,00 - 20,99 aralığında, yüzde 12,96‘sının beklentilerinin yüzde 21,00 - 24,99 aralığında olduğu gözlendi. FAİZ BEKLENTİLERİ Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 50,83 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 50,00 olarak gerçekleşti. DÖVİZ KURU BEKLENTİLERİ Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 37,28 TL iken, bu anket döneminde 37,16 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,03 TL iken, bu anket döneminde 42,43 TL olarak gerçekleşti. GSYH BÜYÜME BEKLENTİLERİ Katılımcıların GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,4 iken, bu anket döneminde yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,5 iken, bu anket döneminde yüzde 3,4 olarak gerçekleşti.

Ağustos ayı enflasyonu belli oldu Haber

Ağustos ayı enflasyonu belli oldu

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 28,96 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 120,81 ile eğitim oldu. Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre azalan ana grup yüzde -1,10 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu. Buna karşılık, 2024 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 11,34 ile eğitim oldu. Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2024 yılı Ağustos ayı itibarıyla, 22 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 3 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 118 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti. Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık yüzde 50,87, aylık yüzde 2,88 oldu İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2024 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 2,88, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 32,19, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 50,87 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 66,79 olarak gerçekleşti. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 35,75 arttı, aylık yüzde 1,68 arttı Yİ-ÜFE 2024 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 1,68 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 23,86 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 35,75 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 46,23 artış gösterdi. Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde yıllık yüzde 36,18 arttı Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 49,43 artış, imalatta yüzde 36,18 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 20,66 artış ve su temininde yüzde 65,87 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında yüzde 33,56 artış, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 40,70 artış, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 48,79 artış, enerjide yüzde 18,20 artış ve sermaye mallarında yüzde 37,98 artış olarak gerçekleşti. Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde aylık yüzde 1,20 arttı Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 2,51 artış, imalatta yüzde 1,20 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 6,10 artış ve su temininde yüzde 1,07 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında yüzde 1,25 artış, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 2,14 artış, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 1,17 artış, enerjide yüzde 3,04 artış ve sermaye mallarında yüzde 2,49 artış olarak gerçekleşti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.