SON DAKİKA
Hava Durumu

#İnşaat Mühendisleri Odası

Söz Bursa - İnşaat Mühendisleri Odası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İnşaat Mühendisleri Odası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İMO Bursa’dan Sanayiciye tavsiye ve uyarı Haber

İMO Bursa’dan Sanayiciye tavsiye ve uyarı

İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu adına Şube Konferans Salonu’nda basın açıklaması gerçekleştiren İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, Bursa’nın içme/kullanma suyu ile Uluabat Gölü ve çevresinde yaşanması muhtemel ekolojik bir felaket hakkında tarihe bir not düşmek, kentin su varlıklarını tehdit eden önemli bir çevresel soruna dikkat çekmek, akademik bir Oda olmanın sorumluluğu çerçevesinde çok önemli uyarılarda bulunmak, kamuoyunu bilinçlendirmek için basın açıklamasını gerçekleştirdiklerini söyledi. İklim değişikliğinin çağımızın en ciddi tehditlerinden biri olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Başkan Erdem, şu açıklamalarda bulundu: “Artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve uzun süreli kuraklıklar dünya genelinde ekosistemleri ve su kaynaklarını tehdit etmektedir. Türkiye, coğrafi yapısı gereği iklim değişikliğinden ciddi biçimde etkilenen ülkeler arasında yer almaktadır. Bir zamanlar su zengini olduğu düşünülen ülkemiz, bugün “su stresi yaşayan ülkeler” sınıfına dahil edilmiştir. Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün (WRI) 2023 yılında yayımladığı Su Stresi Risk Haritası’nda Türkiye, su sıkıntısı çeken ülkeler arasında 39.sırada, yani “yüksek derecede su riski taşıyan ülkeler” sınıfına yerleştirilmiştir. Bursa’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacı tarihsel olarak barajlar, pınar kaynakları ve yeraltı sularıyla karşılanmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacın yarısı Doğancı ve Nilüfer barajlarından, diğer yarısı ise yeraltı suları ve doğal kaynaklardan temin edilmektedir. 1983 yılında devreye alınan Doğancı Barajı ile 2007 yılında hizmete giren Nilüfer Barajı, kentin su ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiştir. 2024 yılı itibarıyla Bursa’nın yıllık su tüketimi 187 milyon metreküp düzeyindedir. Bu miktarın yaklaşık 93 milyon metreküpü barajlardan sağlanırken kalan kısmı kuyu ve kaynak sularından elde edilmektedir. 2050 Kent Anayasası Verilerine Göre Su Yönetimi Planlaması Yapılmalı Küresel iklim değişikliğinin etkilerini giderek daha yakından hissettiğimiz bu dönemde, Bursa’nın içme ve kullanma suyu kaynakları ile Uluabat Gölü’nün karşı karşıya olduğu riskleri bilimsel veriler ve teknik gerçeklikler doğrultusunda ortaya koymak İMO Bursa Şubesi olarak asli görevimizdir. Zira bizler, yalnızca mesleki değil aynı zamanda toplumsal sorumluluk taşıyan bir meslek örgütü olarak, yaşamın sürdürülebilirliğini tehdit eden her türlü gelişmeye karşı kamuoyunu bilgilendirme görevini üstlenmekteyiz. Göreve geldiğimiz günden beri her platformda ve her fırsatta dile getirdiğimiz 1/100.000’lik çevre düzeni planı yani Kent Anayasasının neden önemli olduğunu bir kez daha anlatmak için Bursa’nın kaderini etkileyecek olan bu önemli meseleyi kamuoyuna aktararak konunun vahametinin bir kez daha altını çizmek istiyoruz. Sürekli kent anayasası diyerek, ivedilikle hazırlanması ve korunması gerekliliği konusundaki ısrarımız havada kalıyor olabilir, işte bugün gerçekleştirdiğimiz bu toplantı tam olarak bunu tarif edecek çarpıcı bir örnek olacaktır. Verilere Göre Çınarcık Barajı’nın da Bursa’mıza Yetersiz Kalacağı Ortada 98 yılında yapılmış kent anayasamızın korunamamış, geliştirilememiş ve tüm kırmızı çizgilerinin delik deşik edilmiş olması önümüzde duran en önemli problemdir. Çınarcık Barajı 1987 yılında DSİ tarafından Bursa’nın gelecek projeksiyonu nüfus ve büyüme açısından planlanırken içme/kullanma suyu, tarımsal sulama ve Uluabat Gölü’nün ekolojik yaşamının sürdürülebilirliği amacıyla projelendirilerek gündeme alınmıştır. Bu aşamada Bursa çevresindeki yakın ve potansiyeli küçük olan su kaynaklarından Bursa'nın uzun vadeli su ihtiyaçlarını karşılamak mümkün olamadığından Çınarcık Barajı’na uzun vadede başvurulmak zorunluluğu çıkmıştır. Bu nedenle Çınarcık barajı içme suyu + tarımsal sulama + enerji amaçlı olarak yeniden çalışılmıştır. Çınarcık Baraj yerinde yıllık ortalama akım 743,4 milyon m³’tür. Bu suyun %77’si Uluabat Gölü’ne çevrilerek enerji üretilmesi ve tarımsal sulama için planlanmıştır. Şu bilgiyi de aktarmak isteriz ki 98 yılında yazılmış olan anayasamızda 2030 yılı nüfusu 2,3 milyon öngörülmüşken bugün yani 2025 yılında 3,2 milyonu aşmıştır. Bu da projeksiyonlarda sapma olabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Şimdi 2050 yılında öngörülen nüfustaki muhtemel sapma ile geçmişteki uygulamalar ve anayasamızın korunamamış olması gerçeğini önümüze koyduğumuzda 2050 yılı için yazacağımız anayasa açısından bizleri endişeye sevk etmektedir. Bu sebeplerle Çınarcık Barajı’nın da Bursa’mıza yetersiz kalacağı ortadayken korunmasının önemini siz basın mensupları aracılığıyla tarihe not düşmek istiyoruz. Çınarcık Sadece İçme Suyumuz İçin Değil Uluabat Gölü’nün Yaşaması İçinde Önemli Çınarcık Barajı’nın %23’ü içme suyu için planlanmış iken %23’ü tarım sulama, %54’ü de enerjiye ayrılarak kuyruk suyundan Uluabat Gölü’nü beslemek adına planlanmıştır. Sonraki süreçlerde DSİ’nin projeyi tamamlama süreçleri gecikince BUSKİ ile bir protokol yapılarak harcamaları BUSKİ’nin karşılaması şartı ile 145 milyon m³ suyun kullanım hakkı tamamen BUSKİ’ye devredilmiştir. Kalan kısım yine DSİ ile enerji firması arasında protokol yapılarak enerji için tahsis edilmiştir. Yani baraj suyunun 145 milyon m³ suyunun kullanım ve tahsisat hakları tamamen Büyükşehir Belediyemize ait olup enerji üretimi sonrası Uluabat Gölü’nü besleyen kuyruk suyu ise DSİ’ye aittir. Belirtmiş olduğumuz gibi Çınarcık Barajı’nın sadece içme suyu ve enerji temini için değil; Uluabat Gölü’müzün çamur tehdidi altındaki ve sulama ihtiyacının yetersiz kalmasını engellemek adına da planlandığı apaçık ortadadır. Yani Çınarcık barajının şehrimize içme suyu temini açısından önemli olduğu kadar kuyruk suyunun da enerji sonrası Uluabat’a taze su olarak aktarılıyor olması gölün ekolojik yaşamı için son derece önemlidir. Ayrıca Uluabat Gölü’nün İznik Gölü ile aynı kaderi paylaşmaması, oradaki canlı yaşamı ve gölün rehabilite edilerek ekolojik dengesinin korunabilmesi ve elbette tarım sulama ihtiyacının dengede tutulabilmesi adına planlanmıştır. Sanayicilerimiz Bursa’nın Can Suyu İçin Büyükşehir Belediyesine Baskı Kurmamalı DSİ bundan yıllar önce 98 kent anayasasındaki nüfus projeksiyonuna göre Çınarcık barajının Bursa için ayrılan 145 milyon m³ içme suyu tahsisatını fazla görerek, 2030 yılında Bursa’nın 2.3 milyon nüfusa ulaşacağı tahminiyle ve yine iyi niyetli bir bakışla sanayicilerin yeraltı su kullanımını azaltmak adına bu miktarın 70 milyon m³’ünü sanayicilere verilmesi için planlama yapmış olabilir. DSİ sonraki süreçlerde Büyükşehir Belediyemiz ile yaptığı anlaşmalar neticesinde barajdaki içme suyu kullanım haklarını BUSKİ’ye devretmiştir. Sonuç olarak 145 milyon m³ suyun kullanım hakkı bugün için tamamen Büyükşehir Belediyemizin tasarrufundadır. Ancak yukarıda bahsetmiş olduğumuz gerekçelerle içinde bulunduğumuz 2025 yılında nüfusun 3,2 milyon olduğu ve üstüne iklim krizinin ve kuraklığın eklendiğini düşünürsek bu planlamanın artık geçerliliğini yitirdiği apaçık ortadadır. Bugün sizlerle paylaşmak istediğimiz tehlike tam da budur! Sanayicilerimizin, gerçekliğini yitiren bu DSİ planlamalarına dayanarak Bursa’nın can suyu olan Çınarcık Barajı’nın içme suyunun Bursa’ya yetmeyeceğini hesaba katmadan Büyükşehir Belediyemize 70 milyon m³’ün kendilerine tahsisi için baskı kuruyor olması kabul edilebilir bir durum değildir. Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanımızın Çınarcık Barajındaki 70 milyon m³ suyumuzun sanayiye aktarılacağı yönündeki açıklamasını aceleci ve kent anayasası çalışmalarının ruhuna aykırı düştüğünün altını çizmek isterim. Ayrıca Uluabat Gölümüzün yaşamı için kıymetli olan kuyruk suyundan, batıdaki sanayi bölgelerimizin DSİ ile yapmış olduğu protokollerle 34 milyon m³ civarında suyun TEKNOSAB ve TOSAB’a tahsis edildiği bilinmektedir. Bu sebeple bugünlerde yazmakta olduğumuz 2050 Kent Anayasamızın fizibiliteleri henüz tamamlanmamış, hedef nüfus ve analizler belirlenmemişken, geçerliliğini yitirmiş bu planlamalar üzerinden Çınarcık Barajı’nın suları için hiçbir vaatte bulunmamak en doğru yaklaşım olacaktır. Sanayi Bölgeleri, Barajdaki Cazibeli Suyu da Kullanmak için Büyükşehir Belediyesine Emrivaki Yaparak, Maliyeti Düşürmek İstemektedir Altını çizmek isteriz ki Çınarcık Barajı ile aslen Bursa’nın yaklaşık yıllık 145 milyon metreküp su ihtiyacının karşılaması planlanmışken ve Çınarcık Barajı yapılırken Bursa’nın batısında yapılan sanayi alanları, tarım alanlarını ve Ramsar etkileşim alanını etkileyen ve daha da önemlisi kent anayasası içerisinde bulunmayan TEKNOSAB, TEKSTİL OSB gibi sanayi bölgelerinin, onlarca milyon metreküp su ihtiyacının karşılanması asla amaçlanmamış ve böyle bir planlama yapılmamıştır. Şimdilerde organize sanayi bölgelerinin, şehrimizin can suyu olan Çınarcık Barajı’nın içme suyu için ayrılan miktarının yaklaşık yarısını ve yine Uluabat Gölümüzün yaşayabilmesi için gerekli olan kuyruk suyundan, ileri teknoloji bölgesi olduğunu iddia eden TEKNOSAB tarafından, hangi fizibilitelere dayanarak 18,5 milyon ve TOSAB’ın 14 milyon metreküplük suyu haksızca DSİ’den talep ettiğini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Ayrıca bununla yetinmeyip kuyruk suyunu pompajla elde edeceklerinden, maliyetli düşürmek adına da BUSKİ’nin kontrolünde olan barajdaki cazibeli sudan yine bu miktarlarda su talebi için Büyükşehir Belediyesi’ne emrivaki yapıldığının da altını çizmek isteriz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Baskılara Rağmen İrade Gösterecektir Elbette Büyükşehir Belediye Başkanımız ve DSİ’nin bu detayları dikkate aldığında sorumluluklarında olan geçmiş dönem protokol ve planlamaları askıya alıp, kurulan baskılara direnmesini kendilerinden bekliyoruz. İlk planlamalarda bulunmayan fakat sonraki görüşmelerle TEKNOSAB ve TOSAB ile yapmış olunan ‘kuyruk suyundan sanayiye su tahsisi’ protokolünü tekrar gözden geçirerek iptal edeceklerine, can suyumuz olan Çınarcık Barajı su tahsisatının sadece içme suyu ve kuyruk suyunun da Uluabat Gölü’ne hizmeti noktasında irade göstereceklerinden şüphemiz yoktur. Yaşanabilir Bursa Hedefiyle Artık Bursa’dan Almanın Değil Vermenin Zamanı Geldiğini Hep Beraber Yüksek Sesle Vurgulamalıyız Kuşkusuz sanayi ve sanayicilerimiz bizler için önemlidir ancak bir gün sanayicimize de içme suyu lazım olacaktır. Bu çerçevede Bursa hepimizin bakışıyla sanayicisiyle, yerel yönetimlerimizle meslek odalarımız ve akademik çevrelerle ve elbette vatandaşlarımızla topyekûn yaşanabilir Bursa hedefiyle artık Bursa’dan almanın değil vermenin zamanı geldiğini hep beraber yüksek sesle vurgulamalıyız. Ülkemizde ve şehrimizde kurumuş ve özelliğini kaybetmiş birçok gölümüz ortadayken, İznik Gölü yanı başımızda, çevresindeki sanayi bölgelerine aktarılan su tahsisleri yüzünden can çekişiyorken, Çınarcık barajımızın yapım sebeplerinden biri olan Uluabat Gölü’nü korumak hedefinin nasıl tehlikeye girdiğini bugün burada sizlerle paylaşıyoruz. Sanayi Yönetimi Vizyonu; Nicelik Olarak Genişleme Yerine Gerçek Anlamda İleri Teknolojiyi Hedefleyen Nitelik Olarak Derinleşen Sanayi Olmalıdır Kent anayasanın önemi ve kent anayasası içinde olmadan, birilerinin “ben yaptım oldu” anlayışıyla oluşturdukları makro sanayi bölgelerinin yakın gelecekte ne gibi sorunlara yol açacağı aşikardır. Kestel Soğuksu’da yapılmaya çalışılan ve bizim de mahkeme sürecine taşıdığımız sanayi bölgesinin, Gölbaşı su kaynağımızı da tehlikeye atacağını buradan yüksek sesle dile getiriyor ve bir kez daha hatırlatmış oluyoruz. Elbette sanayicimiz de su ihtiyacını karşılamalıdır ancak bunun yolları sadece yeraltı suları ve düşük maliyetlerle su elde etmek adına barajlarımız olmamalıdır. Artık Bursa’ya vermenin zamanı geldi dedik, bu sebeple yüksek maliyetlerle kurulan sanayi alanları “önce Bursa” hedefiyle, gerekli maliyetlere katlanarak alternatif su üretme sistemlerine dönmelidir. Bu konuda her platformda vurguladığımız; sanayicilerimizin bir an önce alt yapısı planlanmış, fizibiliteleri yapılmış, su kullanım ihtiyacını minimuma düşürecek, gerçek manada ileri teknolojiye evrilmeleri en önemli önerilerimizdendir. Ve diyoruz ki nicelik olarak genişlemek yerine nitelik olarak derinleşen sanayi Bursa’nın 2050 hedefi olmalıdır. Sanayi Bölgelerimizde Sürdürülebilir Sistemlere Yönelmeli Bu çerçevede önerilerimize devam edecek olursak, mesela Deri OSB’nin yaptığı gibi bölgesel su göletleri oluşturulabilir. Bursa OSB, Nilüfer Deresi’nden günlük 52 bin m³ suyu kendi su üretim tesisinde arıtarak proses suyu olarak yeniden kullanmaktadır. DOSAB’da aynı yöntemle kendi atık suyunu %40 oranında arıtarak yeniden kullanıma sunmaktadır. Mesela yağmur suyu ve atık su için arıtma tesisleri kurularak sanayilerimizde geri dönüşüm yöntemleri ile su ihtiyaçları karşılanabilir. Mesela yine boşa akan derelerimiz, geliştirilecek teknolojik projelerle sanayinin su ihtiyacı için değerlendirilebilir. Mesela ve elbette son tercih olarak, Bursa öncelenerek, gerekiyorsa maliyeti yüksek olan deniz suyu arıtma tesisleri sanayide su temini için değerlendirilebilir. Ama en önemli önerimizi de buradan açıklayarak Bursa kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Şu an batı bölgemiz için Batı Atıksu ve Akçalar Atıksu Arıtma Tesisleri ile doğu bölgemiz için Doğu Atıksu, Kestel, Gürsu ve Yeşil Çevre Atıksu Arıtma Tesislerinden işlem sonrası çıkan suyun miktarının, Çınarcık Barajı’ndan Bursa’ya içme suyu olarak tahsis edilen su miktarından çok daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Daha iyi anlaşılabilmesi için örneklendirmek gerekirse TEKNOSAB, Badırga, TOSAB ve Deri OSB’nin hemen yakınındaki Nilüfer Arıtma Tesisi’nin dereye bıraktığı su miktarı günlük 30 bin metreküp civarında yani yıllık 11 milyon metreküptür. Batı Arıtma tesisi ise günlük 87.500 metreküp yani yıllık 32 milyon metreküp, toplam da ise iki arıtma tesisi yılda 43 milyon metreküp suyu derelerimize bırakmaktadırlar. Yine kentin doğusuna bakacak olursak da Doğu Arıtma tesisi doğu bölgesindeki sanayilerimizin yakınında olup günlük 300.000 metreküp yani yıllık 110 milyon metreküp suyu derelerimize deşarj etmektedir. Sadece bu üç arıtma tesisinin deşarj ettiği yıllık su miktarı, Çınarcık Barajı’nın Bursa için ayırdığı toplam su miktarından bile fazladır. Üstelik Büyükşehir Belediyemize ait olan bu arıtma tesislerindeki evsel atıksular sanayideki arıtma tesislerindeki atıksuyu dönüştürmekten çok daha düşük maliyetli özelliğe sahiptir. OSB yönetimleri hiç vakit kaybetmeden geri dönüşüm tesislerini kurarak sürdürülebilir kalkınma modeline uygun, yeşil mutabakat için ideal bu çözüm ile geri dönüştürülmüş suları sanayiye kazandırmalıdırlar. Bursa İçin, Çocuklarımız Ve Torunlarımız İçin Dünyadan da bir örnek verecek olursak İspanya, bu arıtma tesislerinden çıkan deşarj sularının %75ini sanayi ve tarım gibi organizasyonların su ihtiyacında kullanıyorken Bursa’mızda 1 metreküp bile kullanılmıyor olması düşündürücü değil midir? İşte İMO Bursa olarak sanayicimize diyoruz ki Bursa için, çocuklarımız ve torunlarımız için, barajlarımızdan ve yeraltı sularımız üzerinden, ucuz maliyetli ve kolay su temini tercihinden vazgeçip bir miktar maliyete katlanarak atıksu arıtma tesislerinden çıkan suyu gerekli teknoloji ile su temini adına sanayilerimize kazandıralım. Devletimiz de bu konuyla alakalı gerekli teşvik ve zorunlu yaptırımları bir an önce hayata geçirsin. Ayrıca hem DSİ hem BUSKİ önceliğin içme suyu olduğunu tüm protokollere yazmış olmakla birlikte, ilerde içme suyunda bir sıkıntı yaşandığında sanayicilerimize tahsis edilecek olan suyu kesme tehlikesi ortadayken ve yeraltı sularımız da bu iklim krizinde her an tükenme tehlikesi ile karşı karşıyayken, sanayicimizi bu plansızlık içerisinde riskli bir su temini yönteminin ilerleyen süreçlerde çok daha zor bir duruma düşüreceği öngörülebilir bir gerçekliktir. Bu sebeple sanayicilerimizin planlamalarını Çınarcık Barajı üzerinden değil, alternatif su temini teknolojileri ile planlaması onlar adına da gelecek için verebileceğimiz en güzel tavsiyedir. Ve tekrar belirtmek isteriz ki sanayi yönetim vizyonunda acilen bir değişikliğe ihtiyaç vardır. Ve bu vizyon nicelik olarak genişlemek yerine gerçek manada ileri teknolojiyi hedefleyen nitelikli derinleşme olmalıdır. Bu sebeple bir kez daha diyoruz ki Bursa’dan almanın vakti geçti, artık sanayicisi ile kurumları ile sermayesi ile akademik çevreleri ile topyekûn 2050 yılında tarımı, turizmi, su kaynakları, sanayisi ile sürdürülebilir, sağlıklı, yaşanabilir, gelecek nesillerimize emanet bırakacağımız bir kent inşası hedefi ile Bursa’ya vermenin tam zamanıdır. Bu, şehrimiz için köprüden önceki son çıkış diye tekrar uyarıyor BURSA HEPİMİZİN DİYORUZ.” İMO Bursa Şubesi olarak bu sürecin takipçisi olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. Çınarcık Barajı Özelinde Su Güvenliği İçin Önerilerimiz İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu’nun konu ile ilgili teknik detayları ve su güvenliğine dair çözüm önerileri ise şöyle: Çınarcık Barajı’nın Tüm Kapasitesi İçme Suyuna Tahsis Edilmelidir: DSİ’nin başlangıçta öngördüğü gibi bu baraj yalnızca içme/kullanma suyu ve ekolojik denge için kullanılmalı, sanayiye tahsis edilmemelidir. Uluabat Gölü Özel Çevre Koruma Alanı İlan Edilmelidir: Ekolojik zenginliği ve tarımsal önemi göz önüne alındığında göl çevresinde mutlak koruma önlemleri alınmalı ve su kullanımı kısıtlanmalıdır. Şeffaf ve Katılımcı Su Yönetimi: Su kaynaklarının yönetimi sürecine meslek odaları, akademik çevreler, sivil toplum kuruluşları ve yerel halk dâhil edilmelidir. Su politikalarında toplumsal fayda gözetilmelidir. Geri Dönüşümle Su Temini: OSB yönetimleri hiç vakit kaybetmeden geri dönüşüm tesislerini kurarak sürdürülebilir kalkınma modeline uygun, yeşil mutabakat için ideal bu çözüm ile geri dönüştürülmüş suları sanayiye kazandırmalıdırlar. Artan su kıtlığını önlemek için bir şehir düzeyinde alınabilecek önlemler hem arzı artırmaya hem de talebi azaltmaya yönelik olmalıdır. Bunun için alınabilecek başlıca tedbirler: 1. Su Kaynaklarının Korunması ve Çeşitlendirilmesi Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının entegre yönetimi: Aşırı yeraltı suyu çekimi engellenmeli, akiferler izlenmelidir. Yağmur suyu hasadı: Yeni binalarda zorunlu hale getirilebilir. Park, bahçe gibi alanlarda depolanarak sulamada kullanılabilir. Atıksu geri kazanımı: Arıtılan gri su, sanayi ve tarımsal sulamada tekrar kullanılabilir. Deniz suyu arıtımı (desalinasyon): Özellikle kıyı şehirleri için alternatif bir içme suyu kaynağıdır. 2. Su Kaybının ve Kaçakların Önlenmesi Bu konuda övünerek söyleyebiliriz ki Bursa, BUSKİ sayesinde Türkiye’deki örnek şehirlerden biridir. Bursa’da kayıp kaçak oranı %20 civarındadır. 3. Tüketim Yönetimi ve Farkındalık Kademeli fiyatlandırma: Su tüketimi arttıkça birim fiyatın artması, israfı caydırır. Kamu kampanyaları: “Kısa duş”, “musluğu kapat” gibi küçük alışkanlık değişiklikleriyle büyük tasarruflar sağlanabilir. Tarımda akıllı sulama: Yağmurlama ve damla sulama sistemlerine geçiş teşvik edilmelidir. 4. Sanayide Su Verimliliği Kapalı devre sistemler: Fabrikalarda suyun defalarca kullanılması sağlanabilir. Sanayiye alternatif kaynak tahsisi: Endüstriyel su ihtiyacı mümkünse arıtılmış atık sudan ya da deniz suyundan karşılanmalı. 5. Yasal ve Kurumsal Önlemler Su yönetim planları: Her belediye için ayrı hazırlanmalı ve uygulanması zorunlu hale getirilmeli. İnşaat ve imar ruhsatlarında su verimliliği kriterleri: Yağmur suyu toplama, düşük debili armatürler gibi uygulamalar şart koşulabilir. ÇINARCIK BARAJ TESİSLERİNİN KARAKTERİSTİKLERİ A) HİDROLOJİ Yağış Alanı : 4,437.60 km2 Yıllık Ortalama Akım : 771.73 hm3 B) BARAJ GÖVDESİ Amacı : İçme Suyu + Enerji Tipi : Kil Çekirdekli Kaya Dolgu Yüksekliği (Talvegden) : 123.00 m Kret Kotu : 333.00 m Talveg Kotu : 210.00 m Kret Uzunluğu : 340.00 m Kret Genişliği : 12.00 m Memba Şev Eğimi : 1/2, 1/2.25 Mansap Şev Eğimi : 1/2 Baraj Gövde Dolgusu Hacmi ( Batardo dahil ) : 5,838,726 m3 Memba Batardosu Yüksekliği : 32.00 m Beton Miktarı : 1,653 m3 Betonarme Demir Miktarı : 1,824 ton C) BARAJ GÖLÜ Maximum Su Seviyesi ( = Nor. Su Seviyesi ): 330.00 m Minimum Su Seviyesi : 304.75 m Ölü Hacim Seviyesi : 292.00 m Maximum S.S. de Göl Hacmi : 373.00 hm3 Minimum S.S. Göl Hacmi : 186.00 hm3 Ölü Hacim : 122.00 hm3 Aktif Hacim : 187.00 hm3 Maximum Su Seviyesinde Göl Alanı : 1,014 km2 D) DOLUSAVAK Yeri : Sağ Sahil Tipi : Karşıdan Alışlı Radyal Kapaklı Deşarj Kapasitesi : 5 adet 9.00x15.00 m Yaklaşım Kanalı Kotu : 311.00 m Dolusavak Eşiği Kret Kotu : 315.00 m Boşaltım Kanalı Genişliği : 57.00 - 45.00 m Boşaltım Kanalı Eğimi : 0.05 - 0.60 m Boşaltım Kanalı Uzunluğu : 293.78 m Boşaltım Kanalı Tipi : Dikdörtgen Kesitli Enerji Kırıcı Tipi : Sıçratma Eşikli Kazı Miktarı : 1,544,509 m3 Beton Miktarı : 73,427 m3 Betonarme Demir Miktarı : 1,283.535 ton Dolusavak Kapak ve Ank. : 746,040 kg Kapak Kaldırma Tertibatı : 242,480 kg Batardo Kapakları : 86,660 kg E) DERİVASYON TÜNELİ VE DİPSAVAK Yeri : Sağ Sahil Tipi : Dairesel kesit Tünel İç Çapı ve Adedi : 6.00 m, 2 adet Giriş İnvert Kotu : 213.00 m, her ikisinde Uzunluğu : 565.00 m, her ikisinde Çıkış İnvert Kotu : 208.76 m, her ikisinde Eğimi : 0,0075, her ikisinde Deşarj Kapasitesi : 829.50 m3/s Açık Kazı Miktarı : 132,361 m3 Tünel Kazısı Miktarı : 58,306 m3 Açıkta Beton Miktarı : 4,537 m3 Tünel Betonu : 22,393 m3 Açıkta Betonarme Demiri : 159 ton Tünelde Betonarme Demiri : 1,179 ton Tünelde Kalıcı Çelik İksa : 625,355 kg Tünelde Hasır Çelik : 65,812 kg Tünelde Püskürtme Betonu : 30,401 ton Cebri Borular ve Mesnetleri : 64,780 kg F) ULUABAT ENERJİ TÜNELİ Yeri : Sağ Sahil Enerji Tüneli Tipi : Dairesel kesit İç Çapı : 4.50 – 4.00 m Tünel Adedi : 1 adet Giriş İnvert Kotu : 294.50 m Uzunluğu : 513.50 m Eğimi : 0,001 Açıkta Kazı Miktarı : 973,516 m3 Tünel Kazısı Miktarı : 17,871 m3 Açıkta Beton Miktarı : 19,397 m3 Tünel Betonu : 13,157 m3 Açıkta Betonarme Demiri : 499.896 ton Tünelde Betonarme Demiri : 839.362 ton Tünelde Kalıcı Çelik İksa : 323,128 kg Tünelde Hasır Çelik : 82,058 kg Tünelde Püskürtme Betonu : 17,478 ton Ulaşım Bacası Kazısı : 18,542 m3 Ulaşım Bacası Yüksekliği : 360.10 - 290.70 m, h=70.40 m Kapak Şaftı Yüksekliği : 338.72 - 294.32 m, h=44.40 m G) DİPSAVAK Yeri : Sağ Sahilde 1 Nolu Derivasyon Tünelinde Kapasitesi : 66.35 m3/s (MaxSS) 59.04 m3/s (MinSS) Su Alma Ağzı Giriş Kotu : 288.70 m Şaft Çapı : 2.00 m Tehlike Vanası : Karesel Sürgülü Vana 1.50x1.50 m Ayar Vanası : Howell-Burger Vana ф1.60 m Enerji Kırıcı Tipi : Tünel içine deşarj Uluabat Gölü Karakteristikleri (2015 Yılında yapılan Hacim-Alan tablosuna göre) Yağış Alanı : 10 555 km2 Yıllık Ortalama Giren Akım : 1 409.7 hm3 Minimum Su Kotu (kabul) : 3.00 m Normal Su Kotu : 4.25 m Maksimum Su Kotu : 5.50 m Minimum Su Kotundaki Alan : 110.09 km2 Normal Su Kotundaki Alan : 145.32 km2 Maksimum Su Kotundaki Alan : 164.10 km2 Minimum Su Kotundaki Hacim : 124.87 hm3 Normal Su Kotundaki Hacim : 273.18 hm3 Maksimum Su Kotundaki Hacim : 468.91 hm3

Genç İnşaat Mühendisleri iftarda buluştu Haber

Genç İnşaat Mühendisleri iftarda buluştu

İMO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu ve Sosyal Komisyon, Panorama 1326 Fetih Müzesi’nde iftar programı düzenledi. Genç inşaat mühendislerini Ramazan ayında meslektaşlarıyla buluşturan etkinliğe, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Tolga  Kornoşor, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Fatih Vardar,  Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mücahit Yıldızhan ve ekipleri, Şube Geçmiş Dönem Yönetim Kurulu Üyeleri, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, üyeler ve aileleri katıldı. Sosyal Komisyon Başkanı Fırat Güzel ve Gençlik Komisyonu Başkanı Alperen Doğan, meslektaşlarının gelişimi ve sosyalleşebilmesi için etkinlikleri arttırarak sürdüreceklerini söyleyerek etkinliğin düzenlenmesine destek veren Osmangazi Belediyesi’ne teşekkür ettiler. Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Tolga Kornoşor da, etkinliğe destek vermekten ve bir inşaat mühendisi olarak genç meslektaşları ile bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu belirtti. İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu ile Osmangazi Belediyesi olarak devamlı diyalog halinde olduklarını ifade eden Kornoşor, bu diyaloğun süreceğini kaydetti. Şube Yönetim Kurulu Başkanı Erdem: Mesleğimiz ve Meslektaşlarımız İçin Çalışıyoruz Organizasyonu düzenleyen Komisyon üyelerine ve düzenlenmesine destek veren Osmangazi Belediyesi’ne teşekkür eden İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, İMO Bursa Şubesi ailesinin üyelerinin desteği ile güçlendiğini vurguladı. Mesleğin ve meslektaşların sorunlarına çözüm yolları bulmak için çalıştıklarını ve geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşmeler yaptıklarını belirten Şube Başkanı Erdem, “1938 yılında hazırlanan Meslek Kanunumuzun değişmesini istiyoruz. Sorunlarımızı her platformda dile getiriyoruz. İl Odacılığının gelmesi gerektiğini savunuyoruz bunun sebebi üyelerimizin daha fazla bir araya gelebilmeleri, haklarını savunabilmeleri ve Odalarına daha fazla aidiyet duyabilmeleri. SGK Protokolü ile de genç meslektaşlarımızın inşaat mühendisi asgari ücretinin altında işe girmesinin önüne geçmek istiyoruz. Görüşmelerimizde olumlu dönüşler aldık umarım güzel sonuçlar alırız” dedi. Depremin en önemli konu olduğunu ve inşaat mühendisliğinin önemini her platformda dile getiren Başkan Erdem, “Deprem bir beka sorunu ve bu sorun ancak inşaat mühendislerinin sorunları ortadan kaldırılınca son bulacak” dedi. Katılımın yoğun olduğu organizasyonda genç mühendisler iftar programının ardından Bursa’nın fethini anlatan Panorama 1326’yı gezdiler.  

İMO Bursa Şubesi 6 Şubat Depremlerini unutmadı Haber

İMO Bursa Şubesi 6 Şubat Depremlerini unutmadı

Başkan Erdem açıklamasının devamında şunları kaydetti: “Bugün ülkemizi derinden sarsan ve tüm yurttaşlarımızın hafızalarında unutulmayacak acılar bırakan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin ikinci yıldönümünü geride bırakıyoruz. Aynı gün ardı ardına Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli meydana gelen depremlerde resmi verilere göre yaklaşık 39.530 bina yıkılmış, 200.350 bina ağır hasar almış, 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen bu yıkımın sonucunda 50 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu büyük felakette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyoruz. 6 Şubat Depremleri, etkilediği coğrafi alanın genişliği, nüfusun fazlalığı ve yıkımın boyutu itibariyle, yıllarca etkisini sürdürecek bir toplumsal travma yaratmıştır. Bununla birlikte bilimin ve mühendislik uygulamalarının gelişimine, ülkemizin bu alandaki beşeri kaynaklarına dayanarak, Türkiye gibi aktif fay hatlarıyla örülü bir coğrafyada deprem endişesiyle yaşama çaresizliğine mahkum olmadığımız rahatlıkla söylenebilir. Bu sebeple afetleri bir beka sorunu olarak görüyor mühendislik biliminin ışığında kanun ve yönetmeliklerin eksiklerinin tamamlanarak çağımıza uygun hale getirilmesi elzemdir diyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi “deprem öldürmez, mühendislik hizmeti almamış bina öldürür. 99 Depremi de 6 Şubat Depremi de on binlerce insanımızın yitip gitmesine, devletimizin sırtına yüz milyarlarca dolar maddi yük binmesine sebep olmuştur. Yani hem milletimize hem de devletimize maddi, manevi çok ağır bedeller ödetmiştir. Peki bu iki büyük depremde de can ve mal kayıplarımızın tek sorumlusu inşaat mühendisliği mesleği midir? Elbette değildir. Mesleğimizin icrasındaki denetim ile kanuni ve mesleki eksiklerden kaynaklandığı apaçık ortadadır. Peki maddi ve manevi kayıplara sebep olan deprem sizce de başlı başına bir beka sorunu değil midir? Depremin vereceği hasarları engellemek, yukarıda bahsettiğimiz gibi inşaat mühendislerinin mesleki sorunlarını çözmekle hallolacağı apaçık ortadayken daha neyi bekliyoruz? O zaman gelin ne yapılması gerektiğini konuşalım. Öncelikle devlet olarak inşaat mühendisliği mesleğine hak ettiği değeri gösterip ardından gerekenleri yapmak için en acilinden bir eylem planı ortaya koyalım. Yapı Denetim Kanunu, Şantiye Şefliği Yönetmeliği ve 1938 yılında yürürlüğe giren Mimarlık ve Mühendislik Hakkındaki Kanun ve Müteahhitlik Yasası’nın eksikliklerinin yasal düzenlemelerle tamamlanıp çağına uygun hale getirilmeli ve de Yetkin ve Uzman Mühendislik Yasası bir an önce düzenlenerek hayata geçirilmelidir. Tabii bu konuda en önemli görev devletimize düşmekte olup acilen kanuni ve hukuki düzenlemelerin yapılması şarttır. Bu sebeplerle diyoruz ki “Güvenli yapı üretimi doğru veri doğru proje doğru yapım ve doğru denetim ile gerçekleşir.” Bu üç ana bileşen olmadan asla güvenli yapı üretilemez. Bunu sağlamayı hedefleyen çalışmalar ve kanuni düzenlemeler yapılmalı sistemdeki eksiklikler bu bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Depremin tek çaresi depreme dayanıklı güvenli sağlam yapılar üretmektir. Temel yaklaşım hedef bu olmalıdır. Deprem istatistiklerine göre ortalama her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana gelmekte ve ne yazık ki bu depremler önemli can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Türkiye’de her yıl ortalama 25 bin civarında deprem olduğu, 6 Şubat Depremlerinin artçı yoğunluğu nedeniyle 2023 yılında 74.232, 2024 yılında ise 31.890 deprem meydana geldiği bilinmektedir. Bu veriler, ülkemizin depremselliğinin açık bir göstergesidir. Asıl şaşırtıcı olan, deprem olaylarına aşina olmamıza karşın depreme yönelik hazırlıklarımızın bu kadar geri kalmasıdır.” Kaynak: AFAD   Bilinmeyen Depremsellik Değil, Yapı Stoğumuzun Durumu Başkan Serdar Atilla Erdem, yakın bir gelecekte de büyük depremler yaşanacağı gerçeğinin bilimsel bir hakikat olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Tam olarak ne zaman ve nerede meydana geleceği bilinmese de bilimsel veriler ışığında deprem olaylarını öngörmek mümkündür. Nitekim AFAD tarafından yapılan senaryo çalışmasına göre Kuzey Anadolu Fayında, Marmara Denizi'nde meydana gelebilecek 7.5 büyüklüğündeki bir deprem sonucu 44 bin 802 binanın yıkılacağı, sadece İstanbul kent merkezinde 26 ile 30 bin arasında yurttaşımızın hayatını kaybedeceği varsayılmaktadır. Ülkemizin depremselliği bilinen bir gerçektir. Bilinmez olansa her an deprem beklenen aktif fay hatlarıyla örülü bir ülkenin yapı stokunun durumudur. Öyle ki yapı stokumuzun belirsizliğini gözler önüne seren acı bir olay yakın zamanda Konya ilinde yaşanmıştır. Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayının ülkemizde ilk kez yaşanmadığı da bilinmektedir. 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2024 yılı Eylül başı itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 42,2 milyondur. TBMM’de Kahramanmaraş Depremlerinden sonra kurulan araştırma komisyonunun Mayıs 2023 tarihli raporuna göre, 6-7 milyon konutun en kısa sürede dönüştürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. 6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2012 yılından 5 Nisan 2023 tarihine kadar, ülke genelinde 781.333 konuta riskli yapı tespiti yapılmış, 711.545 konutun ise yıkımı gerçekleştirilmiştir. Yani 11 yılda, riskli görülen 6-7 milyon konutun yalnızca yaklaşık yüzde 10’u kadar dönüşüme girmiştir. Ülke genelinde 7 milyon civarında konutun olası bir depremde yıkılması söz konusuyken, bu hızda ilerlerse, tüm riskli yapılarımızın dönüşümü, ancak yüz yıl sonra tamamlanmış olacaktır, tabii yapı stokumuza yeni riskli yapılar eklenmezse…” Tüm Sorumluluk İnşaat Mühendisinin Üzerine Yıkılamaz İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Erdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen inşaat mühendislerinin üzerine yıkılmaktadır. Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Son 20 yılda 6 İmar Affı Yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kâğıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları “İmar Aflarıyla” bağışlayarak kaçak yapıların/yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsınıyor olması kabullenilemez. Yıkılan binaların hangi sebepten yıkıldığı net olarak ortaya konulmadan, yıkım sebepleri ve sorumluluk zinciri tespit edilmeden, tasarım, yapım ve denetimden sorumlu meslektaşlarımız halen cezaevlerinde tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamalar bir tedbir olmaktan çıkmış ve öne alınmış ceza gibi uygulanmaya başlanmıştır. Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi meslektaşlarımız açısından, suçsuz olmadığı hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılacaktır, şeklinde tersine çevrilmiştir. Yargılamalarda hâkime yardımcı olması beklenen bilirkişi raporları, bilimsel ve teknik pek çok hata içermekte, hukuka aykırı olarak kusur belirlemesi yapılmakta, söz konusu bilirkişi raporlarının olayın özelliği gereği doğrudan yargılamaya yön vermesi nedeniyle adil bir yargılamadan uzaklaşılmaktadır. Bu sebeple ihtisas mahkemelerinin acilen kurularak hayata geçirilmesi gerekmektedir. Afet Hazırlık Planlaması’nda Verilerimizin %10’u Tamamlanmış Durumda Sonuç itibariyle; Deprem bir afet olayıdır, bunun önüne geçemeyiz ancak afetler öncesi alacağımız tedbirlerle afetlerin vereceği hasarların önüne geçebiliriz. Bu gerekçelerle afet hazırlık planlamasını bir an önce tamamlanması en önemli konularımızdan olmalıdır. İyi bir planlama için doğru ve hızlı veri akışının tüm şehirlerimiz için sonlandırılması en önemli çalışmalardan olacaktır. Fakat ne yazık ki AFAD'ın bu çerçevede yaptığı veri toplama çalışmaları 10 yıllık süreçte Türkiye genelinde %50 nin üzerinde iken şehrimiz olan Bursa'mızda kamu kurumları ve yerel belediyelerimizden gelen veri bilgisi halen daha %10 seviyelerinde kalmaktadır. Buradan sormak isteriz ki acaba şehrimiz AFAD'a bu verileri iletmekte neden bu kadar geri kalmıştır? Acaba Şehrimizde hukuksuzluğun ve ben yaptım olduculuğun kaçak yapılaşmanın bir kültür haline gelmesinden midir? Acaba ayıplarımızın ortaya çıkmasından mı endişe edilmektedir. O zaman ne yapmak lazım? Bir an önce şehrimizin gerçek ve doğru verilerini tamamlayıp afetlere hazırlık konusunda eyleme geçmek lazım. İMO Bursa Şubesi olarak kentsel dönüşüm ve afetlere hazırlık komitemizin hazırlamış olduğu kapsamlı ve geniş rapor tamamlanmış kitapçık haline getirilmiş. Olup önümüzdeki günlerde Bursa Valiliği başta olmak üzere Çevre İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeleri, AFAD vb. ilgili kurumlara tarafımızca teslim edilecektir. Ancak bu vesileyle kamuoyuna deprem afeti ile ilgili önemli gördüğümüz çözüm önerilerimizden birkaçını paylaşmak isteriz.” Afet Öncesinde Yapılması Gerekenler 1.Stratejik Planlama ve Kurumsal Koordinasyon: Afet öncesi strateji planının oluşturulması ve ilgili kurumların veri giriş süreçlerinin hızlandırılması. Afet yönetim planlamasının disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınarak güncellenmesi. 2.Toplanma ve Barınma Alanlarının Belirlenmesi: Deprem sonrası kısa süreli toplanma ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla uygun kamu binalarının belirlenmesi. Bu binaların güçlendirme ve altyapı hazırlıklarının önceden tamamlanması. 3.Sığınak ve Güvenli Alan Kontrolleri: İmar yönetmeliğinde yer alan sığınak ve güvenli alanların uygulanabilirliğinin denetlenmesi. Mevcut binaların ilgili mevzuata uygun olarak sığınak barındırmasının sağlanması. 4.Afet Yönetiminde Uzman Ekiplerin Güçlendirilmesi: Afet sırasında kritik öneme sahip kentsel arama-kurtarma, beslenme, psikososyal destek, ayni bağış ve depo yönetimi gibi alanlarda uzmanlaşmış ekiplerin oluşturulması. Bu ekiplerin eğitim süreçlerinin ilgili meslek odalarıyla iş birliği içinde artırılarak etkin hale getirilmesi. 5.Lojistik Alanların Planlanması: Afet sonrası lojistik destek alanlarının belirlenmesi ve bu alanların altyapı gereksinimlerinin önceden hazırlanması. 6.Toplumsal Farkındalık ve Eğitim: Afet sırasında vatandaşların alması gereken önlemler konusunda düzenli bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinin artırılması. Bu eğitimlerin özellikle okullar, iş yerleri ve toplu yaşam alanlarında sürekli hale getirilmesi. Mevcut Durumun Değerlendirilmesi 1.Afet Tehlikesinin ve Risk Unsurlarının Belirlenmesi: Deprem riski yüksek bölgelerin detaylı bir şekilde haritalanması. Yerel zemin koşullarının belirlenerek yapı güvenliği açısından değerlendirilmesi. Mevcut deprem senaryolarının detaylı bir şekilde çalışılması, yerel zemin ve basen koşulları dikkate alınarak altyapı ve üstyapı üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi Yapı stoğunun envanterinin çıkarılması ve riskli yapıların belirlenerek önceliklendirilmesi. 2.Kentsel Dönüşüm Süreçlerinin Bilimsel ve Bütüncül Planlanması: Can güvenliğini esas alan bir bakış açısıyla kentsel dönüşüm süreçlerinin planlanması. Kentsel dönüşüm süreçlerinde devlet, yerel yönetimler ve vatandaşların ortak sorumluluk almasının sağlanması. Mevcut yapı stoğundan iyi durumda olan binaların ön plana çıkarılmasını sağlamak amacıyla bir sertifikasyon uygulaması geliştirilmesi. İyi örneklerin ödüllendirilerek teşvik edilmesi ve güvenli yapılaşmanın özendirilmesi. Depreme hazır hale getirilmesi zor olan bölgelerde güvenliği artıracak hızlı güçlendirme önlemlerinin alınmasını sağlayacak kanuni altyapının oluşturulması. 3.Yapı Stoğunun Depreme Hazır Hale Getirilmesi: Mevcut binaların yapısal güçlendirme, yenileme ve depreme dayanıklı hale getirilmesi için teşvik ve finansman modellerinin geliştirilmesi. Geleceğe Yönelik Önlemler ve Yapılması Gerekenler 1.Yapı Denetim Sisteminin Güçlendirilmesi: Türkiye’de yürürlüğe giren yapı yönetmelikleri ve denetim mekanizmalarının belirli bir döneme kadar riski azalttığı görülmekle birlikte, son 10 yılda bu alandaki gelişimin durağanlaştığı tespit edilmektedir. Bu nedenle yapı denetim sisteminde hem hukuki hem de yapısal eksikliklerin giderilmesi gereklidir. Denetim sektörünün etkinleştirilmesi için nitelikli kadroların sektörde görev alması teşvik edilmelidir. Bunun sağlanması için, mühendislik ve yapı denetim sektöründe ekonomik ve mesleki teşviklerin artırılması gerekmektedir. 2.Yetkin Mühendislik Uygulamalarının Hayata Geçirilmesi: Yetkin mühendislik sistemi ile sadece belirli yeterlilikleri sağlayan mühendislerin kritik projelerde görev almasının sağlanması. Yeni denetim mekanizmalarının tesis edilmesi ve mevcut denetim süreçlerinin iyileştirilmesi. Denetim süreçlerinin yetkin inşaat mühendisleri tarafından yürütülmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması. Mesleki gelişimi teşvik eden sürekli eğitim ve akreditasyon sistemlerinin oluşturulması.

İMO Bursa Şube'de Deprem Master Planı Paneli gerçekleştirildi Haber

İMO Bursa Şube'de Deprem Master Planı Paneli gerçekleştirildi

BAOB Yerleşkesi’ndeki Şube Konferans Salonu’nun da “Deprem Master Planı Paneli”ni Deprem Risklerinin Azaltılması için Yapılması Gerekenler konu başlığı altında düzenleyen İMO Bursa Şubesi önemli konukları ağırladı. Panele, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hayrettin Eldemir, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Aydın Saldız, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Yıldırım Belediye Başkan Yardımcısı Gökhan Yıldız, Nilüfer Belediyesi Başkan Vekili Emre Karagöz, İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Fevzi Dülger, Bursa Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Babak Vaheddoost, Akademik Odaların Temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileri, İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu üyeleri, İMO Bursa Şubesi Geçmiş Dönem Başkan ve Yöneticileri, kamu kurumlarının temsilcileri katıldı. Açılış konuşmasını yapan İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, ülkenin en önemli sorunlarından birisinin deprem risklerinin azaltılması olduğunu ve bu konuda değerli akademisyenlerle birlikte bir çalışma gerçekleştirdiklerini söyledi. Geçmişten gelen acılar ve derslerle birlikte deprem risklerini azaltmak için bilimsel, mühendislik temelli ve sürdürülebilir politikalar geliştirmek zorunda olunduğunu belirten Başkan Erdem, şöyle konuştu: “Artık plan, proje ve ruhsatlı olmayan yani kaçak yapı diye adlandırdığımız hiçbir yapı yapılmamalıdır. Mühendislik hizmeti almayan her bina vatandaşlarımız için birer tabuttur. Yapı denetim sisteminin daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Günümüzde inşaat sürecinde denetim mekanizmaları bulunsa da bu sistemin tam anlamıyla uygulanamaması büyük riskler yaratmaktadır. Her bina, inşaatın ilk aşamasından itibaren sıkı denetimlere tabi tutulmalı, projeler bilimsel standartlara uygun şekilde yürütülmelidir. İkinci olarak, mevcut yapı stokunun güçlendirilmesi büyük bir zorunluluktur. Ülkemizde hala milyonlarca riskli bina bulunmaktadır ve bu yapılar, herhangi bir büyük depremde ciddi can kayıplarına neden olabilecek durumdadır. Mevcut yapı stoğunun iyi analiz edilmesi güçlendirme ihtimali olanların güçlendirilmesi, olmayanların ise yenilenmesi gerekmektedir. Bu süreçte yerel yönetimlerin, devlet kurumlarının ve özel sektörün iş birliği içinde hareket etmesi büyük önem taşımaktadır. İşte tüm bu işler belirli bir plan çerçevesinde öncesinde yapılmış araştırmalara göre yeni bir Master Plan çerçevesinde yapılmalıdır.” İMO Bursa Şube Başkanı Erdem: Büyükşehir Belediyesi’nin Çalışmaları Mikro Bölgeleme Çalışmaları ile Bütünleşmeli Geçtiğimiz hafta Konya’da deprem gerçekleşmeden yıkılan binanın yapı stoğunun durumunu gösteren en yeni örnek olduğuna dikkat çeken İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Erdem, “Bu çok yeni örnek bile, 2025 yılı içerisinde yapı stoğu envanterinin hazırlanarak binaların depreme karşı nasıl davranacağını net bir şekilde çıkarılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bunu gerçekleştirmek için BBB ile İMO Bursa Şubesi şehrimizin yapı stoğu envanterini çıkartmak adına protokol yaparak harekete geçmelidir. BBB’nin JICA ile yapmış olduğu çalışma çok kıymetli olup bir an önce mikro bölgeleme çalışmaları ile bütünleştirilerek yukarıda bahsettiğimiz çalışma ile gerçek anlamda tamamlanmış olması sağlanmalıdır. Bildiğiniz üzere Odamızın Büyükşehir Belediyemiz ile bu konuda protokol yaparak envanter çıkarmak için çaba sarf ettiğini her platformda dile getiriyoruz. Bina yapı stoğu envanteri Bursa’nın tamamında çıkartılmalı, kentsel dönüşümde riskli bölge sınıflaması yapılarak kentsel dönüşüm stratejisi belirlenmelidir. Hiç vakit kaybetmeden şehirlerimizin yapı stoğu envanterini bir an önce çıkartalım, artık tahmini risk değerlendirmelerinden hızlıca uzaklaşıp yapılarımızın depreme karşı nasıl davranacağını net bir şekilde risk sınıflaması yaparak belirleyelim diyoruz. Bu sınıflama ile olası bir depremde hangi yapı göçecek hangi yapı ağır hasar, hangi yapı az hasarla kurtulacak belirleyip kentsel dönüşümde önceliğin göçecek binalara verilmesi sağlanmalıdır” dedi. Deprem bilincinin oluşması için tüm toplumun bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerektiğini ifade eden Başkan Serdar Atilla Erdem, olası kayıpların en aza indirilmesine katkı sağlamış olunacağını vurguladı. Başkan Erdem: Kanuni Ve Hukuki Düzenlemeler Yapılmalıdır Şehir planlamasında bilimsel yaklaşımların esas alınması gerektiğine dikkat çeken Erdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Plansız kentleşme, yeterli mühendislik hizmeti almamış yapılar ve mühendislik ilkelerine aykırı tasarlanarak projelendirilen yapılar, depremde en büyük yıkımlara ve hasarlara yol açmaktadır. Her zaman söylediğimiz gibi “deprem öldürmez, mühendislik hizmeti almamış bina öldürür. 99 Depremi de 6 Şubat Depremi de on binlerce insanımızın yitip gitmesine, devletimizin sırtına yüz milyarlarca dolar maddi yük binmesine sebep olmuştur. Yani hem milletimize hem de devletimize maddi, manevi çok ağır bedeller ödetmiştir. Peki bu iki büyük depremde de can ve mal kayıplarımızın tek sorumlusu inşaat mühendisliği mesleği midir? Elbette değildir. Mesleğimizin icrasındaki denetim, kanuni ve mesleki eksiklerden kaynaklandığı apaçık ortadadır. Peki maddi ve manevi kayıplara sebep olan deprem sizce de başlı başına bir beka sorunu değil midir? Depremin vereceği hasarları engellemek, yukarıda bahsettiğimiz gibi inşaat mühendislerinin mesleki sorunlarını çözmekle hallolacağı apaçık ortadayken daha neyi bekliyoruz? O zaman gelin ne yapılması gerektiğini konuşalım. Öncelikle devlet olarak inşaat mühendisliği mesleğine hak ettiği değeri gösterip ardından gerekenleri yapmak için en acilinden bir eylem planı ortaya koyalım. Yapı Denetim Kanunu, Şantiye Şefliği Yönetmeliği ve 1938 yılında yürürlüğe giren Mimarlık ve Mühendislik Hakkındaki Kanun ve Müteahhitlik Yasası’nın eksikliklerinin yasal düzenlemelerle tamamlanıp çağına uygun hale getirilmeli ve de Yetkin ve Uzman Mühendislik Yasası bir an önce düzenlenerek hayata geçirilmelidir. Tabii bu konuda en önemli görev devletimize düşmekte olup acilen kanuni ve hukuki düzenlemelerin yapılması şarttır.” Deprem risklerini azaltmak için herkese büyük görevler düştüğünü kaydeden Başkan Erdem, İnşaat Mühendisleri Odası olarak, bilimsel ve teknik bilgiye dayalı çözümler geliştirmeye, toplumu bilinçlendirmeye ve yetkililerle iş birliği içinde olmaya devam edeceklerini vurguladı. Bursa Protokolü Panelde Hazır Bulundu Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Aydın Saldız, Paneli çok kıymetli olduğunu belirterek, kent planlamasında önemli veriler elde edileceğini söyledi. Saldız, kent kararlarının yerelden alınmasının önemine vurgu yaparak, yerel dinamikler göze alınmadan verilen ruhsatların kenti kitlenme noktasına getirdiğini ifade etti. Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın da, depremin kendisini her zaman hatırlattığını vurgulayarak, Osmangazi İlçesinde sanayileşme ile birlikte gelen büyümenin kent merkezinde önemli sorunlara yol açtığını söyledi. Deprem Yönetmeliğine uygun olmayan onlarca yapı olduğunu kaydeden Başkan Aydın, çok hızlı bir şekilde yol alınması gerektiğinin altını çizdi.  Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, 3 bölgede çalışmalara başlamak için Bakanlıktan onay beklediklerine dikkat çekti Yıldırım Belediye Başkan Yardımcısı Gökhan Yıldız, Yıldırım Belediyesi olarak çalışmalarına katkı sunacak her etkinliğin içinde bulunduklarını söyleyerek panelde kıymetli bilgilerin aktarılacağını kaydetti. Nilüfer Belediyesi Başkan Vekili Emre Karagöz, Bursa’nın ve Türkiye’nin birinci önemli konusunun kesinlikle deprem ve afetler olmak zorunda olduğunu belirtti. İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Fevzi Dülger de, 6 Şubat Depremlerinde önceden hazırlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu gördüklerini ifade ederek, panelin bu anlamda önemli sonuçlar elde edeceğini belirtti. Prof. Dr. Mustafa Erdik: Bursa Deprem Hasar Riskinde 3’ncü Sırada Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Prof. Dr. Mustafa Erdik panel öncesi bir genel değerlendirme yaparak, depremde olası hasarların nitelendirilmesi gerektiğini, İstanbul’da bina risk dağılımının hazırlandığını kaydetti. Depremde hasar riskinde Bursa’nın İstanbul ve İzmir’den sonra 3’ncü sırada geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Erdik, şunları söyledi: “Risk azaltılmasının öncelikli hedefi depremden sonra yerine koyamayacağımız varlıkların korunmasıdır. İnsan hayatı, kültürel ve tarihi mirasımız gibi. Deprem riskinin azaltılmasında 4 nokta var. Deprem Tehlikesi ve Riskin Belirlenmesi; Kentsel ve ülke çapında deprem tehlikesi ve risk belirlemesi, deprem bölgeleme-tehlike haritalarının hazırlanması. Mevcut Riskin Arttırılmaması; Deprem etkilerini göz önüne alan kent planlaması ve arazi kullanım düzenlemeleri, yapı ve alt yapının yönetmeliklere uyularak inşası. Mevcut Riskin Azaltılması; Deprem performansı yetersiz yapı ve alt yapının deprem performanslarının iyileştirilmesi, eğitim ve bilinçlendirme programlarının uygulanması,  acil durum yönetimi plan ve programlarının hazırlanması. Risk Transferi; Deprem Sigortası, Afet Bonoları. Mevcut yönetmeliklerin riskli diye sınıflandırdığı her yapı depremde yıkılmayacaktır. Bunun için önerilen Risk Tabanlı önceliklendirmedir. Konutlarda depreme karşı güçlendirme de yapılabilir. İnsanların toplu olarak bulunduğu özel binalara (Okul, Üniversite, Hastane, Otel, Yurt, Salon vb.) ve Sanayi Tesislerine, ilgili makam (İBB, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı) tarafından ‘’Yapı Kullanma İzni Belgesinin’’ ve/veya  ‘’İşletme Ruhsatı’’nın verilmesi, ‘’Üçüncü Şahıslara Karşı Deprem Mali Mesuliyet Sigortası’’ yapılması şartına bağlanmalıdır. Bu sayede 6 Şubat Depremlerinde yıkılan otel, Kartalkaya’daki otel yangını gibi ihmaller yaşanmamış olur. Amerika’nın Kaliforniya Eyaleti San Francisco şehrinde uygulanan yaptırımla güvenli olmayan binalara “Deprem Uyarısı. Bu Bina, Deprem Yönetmeliğinde Öngörülen Emniyeti Sağlamamaktadır” yazısı asılmasının zorunlu. Bizde bu gibi yaptırımlar uygulayabiliriz.” Açılış konuşmalarının ardından, Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Livaoğlu’nun Moderatörlüğü’nde, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Önder Çetin, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Altunel sunumlarını gerçekleştirdi. Sunumların ardından İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem katılımcılara plaketleri verildi.

İnşaat Mühendisleri geleneksel gecede bir araya geldi Haber

İnşaat Mühendisleri geleneksel gecede bir araya geldi

Gecede, meslekte 60 – 50 – 40 – 25 yılını dolduran inşaat mühendislerinin arasında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de 40’ıncı yıl plaketini aldı. İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, ‘Bursa Hepimizin’ diyerek yola çıktıklarını ve kadim Bursa’nın yararına olmayan her konuda İMO Bursa Şubesi olarak yapılan yanlışlara karşı durmaya devam edeceklerini vurguladı. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) kuruluşunun 70’inci yıl dönümünü Crowne Plaza’da düzenlenen muhteşem geleneksel dayanışma gecesiyle kutladı. Geceye, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, DSİ 1. Bölge Müdürü İnan Gündüz, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Orkun Gazioğlu, Nilüfer Belediye Başkan Vekili Mahmut Demiröz, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcıları Fatih Vardar ve Ahmet Tolga Kornoşor, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nazile Ural, Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, BTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Egemen Aras, İMO Bursa Şube Geçmiş Dönem Başkan ve yöneticileri, akademik oda başkanları ve temsilcileri, İMSİAD YAPISİAD VE YAPİDER Başkan ve yöneticileri, Şube Yönetim Kurulu üyeleri, inşaat mühendisleri ve diğer davetliler katıldı. Açılış konuşmasını yapan İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, 170 bini aşan üye sayısı ile Türkiye’nin en önemli ve en büyük Odalarından birisi haline gelen İMO’nun kendini geliştirerek hizmet vermeyi sürdürdüğünü belirterek, 1988 yılında açılan İMO Bursa Şubesi’nin 19. Dönem Yönetim Kurulu olarak mesleğin verdiği sorumlulukların ve meslektaşların verdiği görevlerin bilincinde olduklarını söyledi. İMO Bursa Şubesi’nin yaptığı faaliyetler, kent gündemine yönelik çalışmalar ve üyelerine yönelik etkinliklerle örnek bir Oda olduğuna dikkat çeken Erdem, bunu daha ilerilere taşımak gayretiyle çalıştıklarını ifade etti. Bursa olarak üye sayısının 6 bin 199’a ulaştığını kaydeden Başkan Erdem şunları söyledi: “Şubemize her yıl 350’nin üzerinde genç meslektaşımız dahil olmaktadır. Ülkemizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin geleceğini gençlere emanet etmiş ve demiştir ki; “Mühendislik, ülkemizin kalkınması için hayati bir öneme sahiptir. Bilim ve teknolojiye olan bu bağlılık, ülkemizi aydınlık yarınlara taşımak için en önemli adımlardan biridir. Sanat ve bilim, milletimizin ruhunu besler.’’ Bu şiarla bizler de mesleğimizin geleceğini gençlerimize emanet ediyoruz. Mesleğimizin etik değerlerinin korunması ve bilimsel bakış açısının geliştirilmesi onların elinde. Bu bilinci aktarmak, birlikteliği güçlendirmek de bizlerin elindedir. Deneyimli meslektaşlarımızın da gençlerimize destek olmak suretiyle bu bakış açısını aşılamalarını istiyoruz. İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu olarak hedeflerimizi buna göre belirliyoruz. İnşaat mühendisleri, yaptığı eserlerle insanların barınma, çalışma, ulaşım ve altyapıya kadar her alanda ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Attığımız imzalar ile yaptığımız her projeden ömür boyu sorumlu tutulan bir mesleğin mensuplarıyız. İnşaat mühendisi hata yaptığında bir değil yüzlerce kişinin zarar görme olasılığı vardır. İnşaat Mühendisliği medeniyet mesleğidir. Son derece önemli olan mesleğimizin ne kadar kıymetli olduğu bugüne kadar yaşadığımız depremler ile bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. “Altın” kıymetindeki mesleğimiz üzülerek söylüyorum ki hak etmediği şekilde her geçen yıl irtifa kaybetmektedir. Ama bilinmelidir ki ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak mesleklerden bir tanesi de kuşkusuz inşaat mühendisliği mesleğidir. Meslektaşlarımızın gelişimi ve etik kurallar çerçevesinde hareket etmesini sağlamak Oda olarak bizim sorumluluğumuzda olup aynı zamanda da öncelikli gündemlerimizden bir tanesidir. Siz değerli meslektaşlarımın da bu hassasiyetle hareket ettiğini ve etmeye devam edeceğini biliyorum.” Başkan Erdem: Sorunlarımızı Ankara’ya İleteceğiz İMO Bursa Şubesi’nin, mezun olduktan sonra da meslektaşlarının gelişimine katkı sağlamayı sürdürdüğünü aktaran Erdem şunları vurguladı: “Gelecek nesillerin meslek ilkeleri ve etik kurallarına bağlı yetişmesi, gelecekte olası depremlerin afet haline dönüşmemesi için deneyimli meslektaşlar olarak bizlerin sorumluluğudur. Gençlerimizi iyi yetiştirmek, değerlerimizi korumak, birlik ve dayanışma içinde olmak zorundayız. Elbette bunlar bizlerin sorumlulukları olup kanun yapıcılara da bu anlamda önemli görevler düşmektedir. 1938 yılında yürürlüğe girmiş olan Meslek Kanunumuzun günümüz şartlarına uygun hale getirilerek güncellenmesi, meslektaşlarımızın hak ve sorumluluklarının olması gereken seviyeye çıkartılması artık bir zorunluluktur. Elbette ki 1954 yılında yazılmış olan TMMOB Yasası da bu paralelde revize edilmelidir.  TMMOB dışındaki bütün odalarda olduğu gibi İl odacılığı teşkil edilerek İMO Bursa Şubesi artık “Bursa İnşaat Mühendisleri Odası” olmalıdır. Acil yapılması gereken bir başka önemli konu da SGK ile odamız arasında geçmişte imzalanmış ancak daha sonra iptal edilmiş olan protokolün tekrar yürürlüğe alınmasıdır. Genç meslektaşlarımızın işe girişleri inşaat mühendisliği asgari ücret bedeli olarak zorunlu hale getirilmeli ve disipline edilmelidir. Bu şekilde kanun yapıcılarımız bu düzenlemelerden başlayarak mesleğimize hak ettiği değeri kazandırma yolunda büyük adımlar atılmış olacaktır. Bu çerçevede yeni yılda meslektaşımız olan milletvekillerimizin de desteği ile Bakanlık nezdinde görüşmelere başlayacağımızı, Ankara’daki yapacağımız diğer çalışmalarımıza hız vereceğimize İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu olarak buradan siz değerli meslektaşlarımıza ve misafirlerimize duyurmanın mutluluğu içerisindeyim.” Başkan Erdem: Bursa Hepimizin Şubenin bugünlere gelmesinde emeği geçen, destek veren geçmiş dönem şube başkanlarına, yönetim kurulu üyelerine ve meslektaşlarına teşekkür eden İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurul Başkanı Erdem kentin sorunlarına yönelik attıkları adımları aktararak, “İMO Bursa Şube olarak bugüne kadar çözüm odaklı ve yapıcı bakış açısı ile kent sorunlarına çözüm önerilerimizi sunduk. Bursa’daki birçok projeye baktığımızda da akademik bakış açısının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Kent yönetiminde, akademik odaların, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşın taleplerini ve önerilerini almadan hareket ettiğinizde içinden çıkılamaz sorunlarla karşı karşıya kalınmaktadır. Bizler şehrimiz için mesleki deneyim ve bilgilerimizi paylaşmaya hazır olduğumuzu her alanda dile getiriyoruz. Kent yöneticilerimizin de alt yapıdan, üst yapıya, kentsel dönüşümden, ulaşıma kadar tüm yatırımlarda akademik bakış açısının önemi ve ihtiyacını unutmaması gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim. Bizler; Bursa hepimizin diyerek yola çıktığımız bu süreçte, her platformda dile getirdiğimiz gibi bir kez daha yüksek sesle vurgulamak isteriz ki kadim Bursa’nın yararına olmayan her konuda İMO Bursa Şubesi yapılan yanlışlara karşı durmaya devam edecektir. Kim yaparsa yapsın, bedeli ne olursa olsun, ben yaptım oldu uygulamalarına karşı sonuna kadar İMO Bursa Şube Yönetimi ve Kurulları olarak mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan etmek isterim” dedi. Konuşmanın ardından meslekte 60, 50, 40 ve 25 yılını dolduran inşaat mühendislerine plaket ve belgeleri verildi. Başkan Mustafa Bozbey’de Meslekte 40. Yıl Plaketini Aldı Gecede meslekte 40’ıncı yılını dolduran Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e plaketini Şube Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem takdim etti. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, geceyi düzenleyen Yönetim Kurulu’na teşekkür ederek, inşaat mühendisliği mesleğinin ilerlemesi için hizmet eden herkesi tebrik etti. Yaptıkları her işe inşaat mühendisi gözüyle baktıklarını kaydeden Başkan Bozbey, sonuç odaklı davranarak hizmetleri yürütmeyi hedef edinen insanlar olduklarını belirtti. Başkan Mustafa Bozbey, inşaat mühendisliğinin çok geniş bir çalışma alanı olduğunu ifade ederek, genç inşaat mühendislerinin çağa ayak uydurarak kendilerini geliştirmesini tavsiye etti. Meslektaşlarının önerilerinin kendisi için önemli olduğunu vurgulayan Bozbey, tüm paydaşlarla birlikte Bursa’yı ayağa kaldıracaklarını söyledi. Gece sponsorlarına plaketlerinin sunulmasının ardından gece, pasta kesimi, canlı müzik ve eğlence ile son buldu.

İMO Bursa’dan ‘Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’ Haber

İMO Bursa’dan ‘Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’

İMO Bursa Şube tarafından Vezirhan Çimento Sponsorluğu’nda, BAOB Yerleşkesi’ndeki Şube Konferans Salonu’nun da “Kentsel Dönüşüm Çalıştayı” düzenlendi. Kentsel Dönüşümün tüm yönleriyle ele alındığı Çalıştay’ın Onur Konuğu Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu oldu. Çalıştaya, Vali Yardımcısı Salih Altun, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Mustafa Bozbey, Büyükşehir Belediye Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Tözün Bingöl, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hayrettin Eldemir, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, Osmangazi Belediye Başkan Vekili Ahmet Tolga Kornoşor, Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Doğangün, Bursa Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Egemen Aras, Akademik Odaların Temsilcileri, İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu üyeleri, İMO Bursa Şubesi Geçmiş Dönem Başkanları, kamu kurumlarının temsilcileri katıldı. Açılış konuşmasını yapan İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, şehrin geleceği için el birliğiyle çözüm önerileri geliştirmek, deneyimleri paylaşmak ve daha sağlıklı, güvenli ve sürdürülebilir bir kent vizyonu oluşturmak amacıyla bir araya geldiklerini belirterek, “Hepimizin bildiği gibi barınma ihtiyacı insanoğlunun en temel ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Ülkemizde 1970’li yıllarda başlayan ve kentimiz açısından, özellikle 1980’li yıllarda sanayileşmenin de baskısıyla hızla artan kırsaldan kente göç ve hızlı nüfus artışı hemen hemen her yerde niteliksiz, plansız, altyapıdan, sosyal imkanlardan yoksun ve teknik hizmet alınmaksızın inşa edilmiş, depreme dayanıksız yapı stoklarının oluşmasına sebep olmuştur. Tarihsel olarak büyük depremler yaşamış bir coğrafyada yer alan ülkemizde deprem riski her zaman var olacaktır. Her büyük depremin ardından olduğu gibi, büyük acılar yaşadığımız 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi şehirlerimizin ne kadar hazırlıksız olduğunu, afet öncesi ve sonrası alınan önlemlerin yetersiz olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir. Burada sorun, bir doğa olayı olan depremde değildir. Sorun, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da olacak olan deprem ve diğer doğa olaylarından, ülkemizi ve kentlerimizi koruyacak yeterli çalışmaların ve planlamaların yapılamamış olmasındadır. Yaklaşık 25 milyon yapının bulunduğu ülkemizde, bu yapıların önemli bir kısmının ilk büyük depremde göçme ya da hasar görme riski taşıdığı artık bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla kentsel dönüşüm çalışmalarının önemi çok daha da iyi anlaşılmaktadır. Son derece önemli ve acil adımlar atılması gereken kentsel dönüşüm çalışmaları için ilk yasal mevzuat 16.05.2012 tarihinde ancak yürürlüğe konabilmiştir. 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun eksiklikleri olsa da önemli bir adım olmuştur. Ancak geçmiş yıllarda çıkartılan “İmar Afları” ile birlikte son çıkartılan İmar Barışı Yasasının kentsel dönüşüme çok olumsuz etkileri olmuştur. 18.05.2018 tarihinde yürürlüğe giren ve 09.06.2018 tarihinde başvuruları başlayan “İmar Barışı” süreci ise kentlerimizde ve doğal alanlarımızda istenmeyen görüntülere neden olan kaçak yapılaşmaları devlet güvencesiyle buluşturan yeni bir dönemi başlatmıştır” dedi. Bursa ölçeğinde de durum farklı olmadığına dikkat çeken Şube Yönetim Kurulu Başkanı Erdem şunları söyledi: “Bursa’mız köklü tarihi, kültürel zenginlikleri ve hızla gelişen ekonomisi ile Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ancak sanayileşmenin de etkisiyle 1990’lı yıllardan itibaren her yıl küçük bir il nüfusu kadar göç alan kentimizin yapı stoku ülkemiz genelinden daha fazla risk taşımaktadır. Bu riskler ve çarpık kentleşme süreçleri, beraberinde ciddi sorunları da getirmektedir. Özellikle, yaşadığımız deprem gerçeği göz önüne alındığında, Bursa’nın kentsel alt ve üst yapısının güçlendirilmesi, sağlıklı bir yaşam alanı oluşturulması ve nihayetinde son günlerin sıkça kullanılan ifadesiyle “dirençli bir kent” haline getirilmesi yalnızca bugünün değil, yarının da en önemli meselelerinin başında gelmektedir. Kentimizde kentsel dönüşüm sürecini, sadece fiziksel olarak yapıları yenilemek olarak değil, aynı zamanda şehir yaşamını daha sürdürülebilir, daha güvenli ve daha sağlıklı hale getirmek ve elbette şehirlerimizin kaybolan ruhunu geri kazandırmak olarak görmek gerekir. Bu perspektifte kentsel dönüşüm planlamalarını sadece bina inşaatlarıyla sınırlandırmadan kentsel altyapı, ulaşım, yeşil alanlar, sosyal donatı alanları ve tarihi doku gibi unsurları da dikkate alarak hazırlamak gerektiği çok açıktır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak, kentsel dönüşüm sürecinde mühendislik bilgisi ve deneyimini her aşamada etkin bir şekilde kullanmayı, bu süreçlerin bilimsel temele dayandırılmasını savunduk. Bundan sonra da bu çerçevedeki düşüncelerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Sağlam, güvenli ve depreme dayanıklı yapılar inşa etmek hem mühendislik mesleğinin sorumluluğudur hem de toplumun en temel hakkıdır.” Erdem: “Sağlıklı Kentler ve Çevre Düzeni Planları” Sağlıklı bir kentin, yalnızca güvenli yapılarla değil, aynı zamanda sağlıklı bir çevreyle de mümkün olacağını vurgulayan Erdem, şöyle devam etti: “Şehirlerin büyümesiyle birlikte doğal alanların yok olması, hava kirliliği, gürültü kirliliği gibi çevresel sorunlar da artmaktadır. Bu noktada, Bursa’da uygulamaya konulacak kentsel dönüşüm projelerinde çevre dostu, sürdürülebilir yaklaşımlar geliştirmek zorundayız. Hem yeşil alanların artırılması hem de ekosisteme zarar vermeyen, çevre dostu malzemelerle inşa edilen yapılar bu anlamda büyük önem taşımaktadır. Bütün bunları planlarken elbette ki tarım alanlarımızın korunması da ülkemiz ve kentimizin geleceği açısından son derece önem arz etmektedir. Bursa’daki kentsel dönüşüm sürecinde, 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planının çok önemli bir rolü olduğunu her platformda dile getiriyoruz. Bu plan, şehrin tüm kaynaklarının etkin kullanımını sağlayarak, büyüme ve gelişme sürecinde çevresel dengelerin korunmasını hedeflenmelidir. Bursa’nın geleceği, yalnızca ekonomik ve altyapı yatırımlarına değil, aynı zamanda ekolojik dengelere de özen gösterilerek şekillendirilmelidir.” Erdem: “Bursa Hepimizin” Kent dinamiklerinin tamamının ortak akıl ile hareket etmesi gerektiğini düşündüklerini dile getiren İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Erdem, yapılacak çalışmalar ile ilgili şu görüşleri aktardı: “Öncelikle Kentsel Dönüşüm Stratejisi oluşturulmalıdır. Kentsel dönüşüm sadece yerel yönetimler ile değil aynı zamanda ilgili tüm kamu kurumları, üniversiteler ve akademik odaların aynı masada buluştuğu, konunun finansal, sosyolojik ve hukuki boyutları ele alınarak, halkımızla birlikte katkı sağlanacağı bir süreç olmalıdır. Toplumun tüm paydaşlarının, Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesine dahil edilmesi, fikirlerinin alınması ve ortak çözüm önerileri geliştirilmesi, kentsel dönüşümün başarısı için kritik öneme sahiptir. Bütün dönüşümler buna uygun, ayrıcalıksız ve herkese eşit uygulanmalıdır. Kentsel dönüşüm süreçlerinde, şehrin estetik değerlerinden sosyal ihtiyaçlarına kadar her türlü görüşün dikkate alınması gerekmektedir. Bu noktada, Bursa’nın kentsel dönüşüm projelerinde tüm paydaşlarla iş birliği içinde, ortak bir dil ve anlayışla hareket edilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim. Bu ortak akıl yalnızca Bursa için değil, tüm ülkemiz için örnek bir yaklaşım olmalıdır. Bursa'nın kentsel dönüşüm sürecinin başarıya ulaşabilmesi için öncelikli olarak güvenli, sağlıklı, çevre dostu ve sürdürülebilir projelerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda hem bilimsel veriler hem de toplumsal katılım ışığında hareket etmek, sürecin her aşamasında mühendislik disiplinini ve uzmanlığını en iyi şekilde kullanmak en büyük hedefimiz olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında kentimizde son yıllarda uygulanagelen sadece Yık-Yap anlayışından süratle çıkılmalı, kentsel dönüşüm adına bilimsel ve teknik tüm yöntemler masaya yatırılmalıdır. Biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak kentsel dönüşüm, başka bir kent sorununa dönüşmeden topyekûn Bursa için ayağa kalkmalıyız diyoruz. Hep birlikte, ortak akıl ve güçlü bir iş birliği ile daha sağlam, sağlıklı ve sürdürülebilir bir Bursa inşa edeceğimize olan inancımızı yineleyerek, bu çalıştayın şehrimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyor BURSA HEPİMİZİN DİYORUZ.” İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, Çalıştay’a katkı koyan akademisyenlere, kurum temsilcilerine, meslektaşlarına ve meslek paydaşlarına, Çalıştay’ın hazırlanması ve ortaya çıkartılmasında emeği geçen Kentsel Dönüşüm Komite Başkanı ve komite üyelerine, Çalıştay sponsoru Vezirhan Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Bilim’e teşekkür etti. Vali Yardımcısı Altun: Çalıştay Değerli Veriler Sunacak Vali Yardımcısı Salih Altun, Çalıştay’ın Bursa için önemli verileri ortaya koyacağını belirterek, tebrik etti. Sanayileşme ile birlikte Anadolu’daki insanların köylerinden kalkıp büyükşehirlere geldiğini ve kendi evlerini inşa ederek mahalleler oluşturduğunu anlatan Vali Yardımcısı Altun, “Bu kentler artık bir oturmuş ve yaşayan alanlar haline geldi. Burayı dönüştürmek zannedildiği kadar kolay olmadı, olmuyor. Bu mahallelerde yaşayanları artık daha iyisiyle ikna etmeden komşuluk ilişkilerinin aynı devam edeceğinin garantisini vermeden ikna edemezsiniz. Bunun çözülmesi gerekli” dedi.   Barınma ihtiyacının en temel ihtiyaç olduğunu vurgulayan Vali Yardımcısı Salih Altun, çalıştay ile işin sosyolojisi, mühendislik kısmını birleştirilerek önemli bilgilerin aktaracağını söyledi. Başkan Bozbey: Nasıl Bir Vizyonla Dönüşeceğimizin Çıktılarını Alacağız Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Mustafa Bozbey’de, Çalıştay ile Bursa’nın nasıl biz vizyon ile dönüşmesi gerektiğinin çıktılarını alınacağını kaydederek, Çalıştayı düzenleyen herkese teşekkür etti. Güvensiz yapılar içerisinde oturan vatandaşların bunun farkında olmadığını ifade eden Başkan Bozbey, “Sosyologların, toplum bilimcilerin, mühendislik ve mimarlığın dışında yine hukukçularında mutlaka bu dönüşümün içerisinde yer alması bir sorumluluktur. Yani disiplinler arası çalışmanın ortak çalışmanın vereceği sonuç iyi bir kentsel dönüşüm planlamasını sağlayacaktır. İnsanların orada mutlu huzurlu, geleceği güvenle bakabilecek nitelikte alanların ulaşabileceğine inanıyor. Katılımcı bir anlayışla biz de bunu sağlayamaya çalışıyoruz. Tüm kentsel ihtiyaçlarının çözüldüğü ama uygulamanın parça parça yapıldığı kentsel dönüşüm anlayışındayız şu anda arkadaşlarımızın üzerinde çalıştığı 1/ 100 binlik planı hazırlamaya başladı. Katılımcı bir anlayışla hazırlamaya başladı. Burada bütün Odalarımız var. Aynı zamanda üç üniversitemiz var. Sürdürülebilir bir kenti oluşturmak için bir araya geliyoruz. Planlarımızın içine bugün ülkelerin gündeminde olan iklim değişikliğini de alıyoruz” dedi. Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Bursa nüfusunun yüzde 20’sini barındıran Yıldırımda kadim ve yeni Yıldırım’ı ayağa kaldırarak dönüştürmeyi hedeflediklerini söyleyerek, 2025 yılı için hazırlıklarını yaptıklarını, yeni bir bakış açısı ile dönüşümü gerçekleştireceklerini ifade etti. İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, kentsel dönüşüm için belediyelerin sorumluluklarının farkında olduklarını belirterek, akademisyenlerin, akademik odaların vereceği desteğin değerli olduğunu dile getirdi. Osmangazi Belediye Başkan Vekili Ahmet Tolga Kornoşor da, Çalıştay için İMO Bursa Şubesi Yönetimine teşekkür ederek, önemli bilgilerin aktarılacağını söyledi. Prof. Dr. Aydınoğlu: Bursa İçin Mikro Bölgeleme Çalışması Yapılmalı Onur Konuğu Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu ise, kentsel dönüşümün riskin azaltılmasının başka bir ifadesi olduğunu vurgulayarak, 25 yılı aşkın bir süredir bununla ilgilendiğini aktardı. Prof. Dr. Aydınoğlu, JİCA’nın değerli çalışmalar yürüttüğü ifade ederek, şunları söyledi: “Kentsel dönüşüm için iyi bir envanter çalışması yapılması gerekiyor. Bursa’da tam olarak deprem kayıplarının tahmini için bir çalışma yok. Bunun için İstanbul ve İzmir’de yürüttüğümüz bir envanter çalışma yöntemi var. Bu hızlı durum tespitini sağlıyor. Teknolojiyi de kullanarak basit yöntemlerle bunu yapabiliyoruz. Nereden başlanacağı, riskli bölgeler neresi önce bunun belirlenmesi gerekli. Bursa gibi derin alüvyon bir zeminde olan kent için mikro bölgeleme çalışmaları öncelikle yapılmalı” diye konuştu. Türkiye’de gerçek anlamda kentsel dönüşümün çok sınırlı olarak yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Aydınoğlu, dönüşümün bütüncül olarak gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. Açılış konuşmalarının ardından, İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, Onur Konuğu Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu’na ve Vezirhan Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Bilim’e plaketlerini takdim etti. Oturum Başlıkları Konuşmaların ardından Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm, Kentsel Dönüşüm Uygulamaları, Kentsel Dönüşümde Sürdürülebilirlik ve Toplumsal Etkileri konu başlıkları ile oturumlar düzenlendi. Çalıştay oturumlarında, Prof. Dr. Alper İlki  - ‘Yapı Mühendisliği Açısından Kentsel Dönüşüme Farklı Bir Bakış’, Bursa Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Daire Başkanı Tahir Yılmazeli - ‘Dirençli Bursa için Planlar, Projeler ve Uygulamalar’, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdür Yardımcısı Abdullah Beyaz - ’6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Kapsamında Yürütülen Uygulamalar’, Doç. Dr. Miray Gür - ‘Doğanbey Vakası Üzerinden Kentsel Dönüşümü Tartışmak’ Prof. Dr. Mücahit Opan - ‘Kentsel Dönüşüm Öncesi Yapılması Gerekenler’, Osmangazi Belediyesi Kentsel Tasarım Müdürü Dilek Altan Türkmen -‘Planlama ve Tasarım Yoluyla Yerinde Dönüşüm’, Yıldırım Belediyesi Plan ve Proje Müdürü Sabahattin Üner - ‘Yıldırım’da Kentsel Dönüşüm’, Dr. Öğr. Üyesi Nurten Akgün - ‘Ulaşım ve Kent’, Şehir Plancısı Füsun Uyanık - ‘Kentsel Dönüşümün Bursa Planlarına Etkisi’, Prof. Dr. Ramazan Livaoğlu - ‘Yapı ve Deprem Mühendisliği Açısından Dönüşüm: Risk Azaltma’, Bursa Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Nazlı Yazgan - ‘1/100.000’lik Plan ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Yeni Planlama Yaklaşımları’, Sosyolog Dr. Onur Uzer - ‘Değişen Zamanın Dönüşen Kentlerinde Eski ile Yeni Arasına Sıkışmış Konutlarda Yaşamak; Bursa’nın Kentsel Dönüşümle Kaybedilen Mahallelik/ Komşuluk İlişkilerine Sosyolojik Bir Bakış’, Avukat - İnşaat Mühendisi Mehmet Türker - ‘Kentsel Dönüşümün Hukuki Boyutu’ sunumlarını gerçekleştirdi. Sunumların ardından katılımcılara plaketleri verildi.

1050 konutlarda sona doğru Haber

1050 konutlarda sona doğru

Bursa'da 420 dönümlük en büyük kentsel dönüşüm projesinde sona doğru gelindiğini belirten İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Demir, kaba inşaatlar yüzde 70’lik bir seviyeye geldiğini, önümüzdeki yılın sonuna kadar insanların oturabileceği konuma geleceğini söyledi. Bursa'daki riskli yapı stokunun 6 bin civarında olduğuna dikkat çeken Başkan Demir, "Bursa için depremin ayak sesleri duyuluyor. Bu riskli yapı stokunu bir an önce bertaraf edip sağlıklı konutlara geçmemiz gerekiyor. Yerel yöneticiler, toplumun ihtiyacını karşılayacak düzeyde tarıma elverişli olmayan alanlarda imar açmaları gerekiyor" diye konuştu. İhlas Haber Ajansı Bursa Bölge Müdürlüğünü ziyaret eden İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Demir ve yönetim kurulu üyeleri, Bursa ile ilgili yapılması gereken çalışmalar hakkın bilgi verdi. Bursa'da 2 bin 400 konutun bulunduğu 420 dönümlük en büyük kentsel dönüşüm projesinde eski binaların yerine yapılması planlanan depreme dayanıklı binalarda sona gelindi. Toplamda yaklaşık 5 bin yeni konutun inşa edileceği 1050 konutlarda Bakyapı’nın yanı sıra diğer 4 firma da dönüşümün geri kalanını üstlendi. ğini ifade eden İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Demir, "Bahsedilen bölge Bursa’nın en riskli bölgesiydi. 15 yıla yakındır dönüşümü konuşulan bir bölgeydi. Bu bölge 6 şubat depreminden hemen sonra sosyal sorumluluk projesi gözü ile bilgilendirme toplantıları yaptık. Mülk sahipleriyle en kısası 3 saat süren 48 toplantı yaptık. Bursa’nın sayılı müteahhit ile bizim firmamızda dahil olmak üzere kentsel dönüşüm projesine başladık. Ruhsat sürecinden sonra taahhüt ettiğimiz 18 aylık bir süre içerisinde projeyi gerçekleştirerek yaşamı başlatacağız. Kaba inşaat yüzde 70’lik bir seviyeye geldi. Önümüzdeki yılın sonuna kadar yaşam başlatacağımız bir noktaya geleceğiz” dedi. “1050 konutlar, 1 yıl sonra güzel bir yaşam alanı olacak” Buradaki kentsel dönüşüm alanında takriben 2 bin 400 konutun yerine ticari alanlar haricinde 5 bine yakın konut inşa edileceğini belirten Başkan Demir, “Takriben 1 yıl sonra bölge yaşanabilir bir hale gelecek. Oradaki kamu alanlarının fazla olmasından dolayı ferah, geniş ve fazla yapılaşmanın olmadığı güzel bir yaşam alanını açacağız” diye konuştu. “Bursa için depremin ayak sesleri duyuluyor” Bursa’da mühendislik hizmeti almamış ve 2000 yılından önce yapılmış bizim riskli yapı stoku 6 bin civarında olduğunu ifade eden Başkan Demir, “Yıldırım ve Nilüfer bölgesinde kısmen bir kentsel dönüşüm oluyor. Ama bizim hızımız ile istediğimiz noktaya gelmemiz biraz sıkıntılı gibi gözüküyor. Çünkü yer bilimciler ile görüştüğüm zaman depremin ayak seslerinin duyulduğunu, Bursa’da genellikle 120 yılda bir büyük depremin yaşandığını istatistik bir veridir. Bursa’da son deprem 1855 yılında olmuş dolayısıyla bir depremin olma ihtimali oldukça yüksek ve mevcut fay hatlarının karakteristik yapısını göz önünde bulundurduğunuz takdirde 7’nin üzerinde bir deprem bekleniyor. Bu riskli yapı stokunu bir an önce bertaraf edip sağlıklı konutlara geçmemiz gerekiyor. Bunun içinde toplumun her kesimin elinden gelen bütün gayreti göstermemiz gerekiyor. Çünkü sağlıklı bir yapı olmadığı takdirde kendimizde güvende değiliz. Depremin nerede, ne zaman olacağı belli değil bizim o yüzden riskli yapı sorunun bir an önce sağlıklı yapıya çevirmemiz gerekiyor” şeklinde uyarıda bulundu. “Yeni imar alanları açılmalı” Yerel yöneticilere, toplumun ihtiyacını karşılayacak düzeyde tarıma elverişli olmayan alanlarda imar açmaları gerektiğini ifade eden Demir, “Sektör olarak bizim en büyük problemlerimizden biri arsadır. Sadece bizim değil, konut zaruri bir ihtiyaç bu ihtiyacın yarısının arsadan oluşması kabul edilecek bir durum değildir. Dünyanın istisnalar haricinde hiçbir yerde böyle bir durum yoktur. Bir dairenin bedelinin yarısının arsa olması kabul edilecek bir oran değildir. Dolayısıyla bizim arsa politikasını sil baştan bir şekilde yapılması gerekiyor. Mevcut olan arsa politikası bazen arsa stokçuluğuna ve arsayı bir rant aracı olarak kullanmaya teşvik eden yasalarımız var. Bunlarda düzenlemelere gitmemiz gerekiyor. Yeterli miktarda imarlı alanlar açmamız lazım ki, yeni projeler gerçekleşsin ve riskli yapılar bertaraf edildiği süre içerisinde de ise aynı zamanda bir nüfus artışından dolayı yeni yapı ilave etmemiz gerekmektedir” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.