SON DAKİKA
Hava Durumu

#Jeoloji Muhendisleri Odası

Söz Bursa - Jeoloji Muhendisleri Odası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Jeoloji Muhendisleri Odası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İMSİAD Başkanı Demir, Prof Dr. Ercan'ı eleştirdi: "Kişisel değil bilimsel olmalı" Haber

İMSİAD Başkanı Demir, Prof Dr. Ercan'ı eleştirdi: "Kişisel değil bilimsel olmalı"

İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İMSİAD) ile İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İş İnsanları Federasyonu (İMSİFED) Başkanı Şeref Demir, sosyal medya üzerinden "Uyarıyorum" başlığı altında Bursa’nın Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini güvenli olmayan bölge ilan eden Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’a karşı yazılı bir cevap verdi. Prof. Ercan’ın açıklamalarını bilimsel temelden uzak ve şehir için gereksiz panik yaratma riski taşıyan söylemler olarak nitelendiren İMSİAD ve İMSİFED Başkanı Şeref Demir'in görüşleri şu şekilde ifade edildi: “Bursa gibi milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde, bu tür belirsiz ve genişleyen açıklamaların etkisi açıkça ortadadır. Hele ki bu açıklamaların bir bilim insanı tarafından yapılmış olması, ortaya çıkan etkinin sorumluluğunu daha da önemli kılmaktadır. Bursa’nın deprem riski kesinlikle vardır; ancak bu durum korku yaratarak değil, bilimsel yöntemlerle ve farklı disiplinlerden gelen teknik analizlerle ele alınmalıdır. İlçeleri veya yaşam alanlarını genel bir tavırla 'sakıncalı' ilan etmek, şehir sosyolojisini, ekonomik dengeyi ve teknik gerçekleri tamamen göz ardı eden bir yaklaşımdır.” Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Başkanı Mehmet Yıldız’ın da belirttiği gibi, bu iddialar genelleyici, dayanıksız ve bilimsel temelsizdir. Deprem riski analizleri; Mikro-bölgeleme çalışmaları, Zemin değerlendirmeleri, Fay hatlarının hareketliliği, Yerel yapı stoğunun durumu, Yönetmeliklerle uyum ve mühendislik disiplininin ortak standartları gibi çok sayıda faktörün kapsamlı bir değerlendirmesi ile gerçekleştirilir. Bu faktörler yok sayılarak iddia edilenler bilimsel geçerliliğe sahip değildir. İMSİAD olarak şunu kesin ve net bir şekilde belirtmek isteriz: · Bursa, spekülatif ve yüzeysel açıklamalarla değil, mühendisliğin ortak aklı ile yönetilmelidir. · Deprem gibi kritik bir konuda, kişisel yorumlar veya sansasyonel açıklamalar yerine, bilimsel raporlar dikkate alınmalıdır. · Yatırımcıyı ve vatandaşı yanlış yönlendirecek genellemeler kabul edilemez ve sorumsuzluktur. · Bursa’nın geleceği, bilimsel temelli risk analizi, doğru planlama ve kentsel dönüşüm stratejileri ile sağlanabilir. · Bursa’da ihtiyaç duyulan; bilimsel geçerliliği olan veri, güvenli yapı stoğu, etkin yönetmelikler ve hızlı kentsel dönüşümdür. Bilim insanlarının görevi, toplumun doğru bilgilendirilmesini sağlamak, veriye dayalı görüşler sunmak ve toplumun güvenliğini öncelikli kılmaktır. Paniğe neden olan yüzeysel ve genelleyici açıklamaların ne bilimsel ne de etik bir temeli bulunmaktadır. İMSİAD olarak; · Şehrin geleceğini korumaya, · Bilimsel doğrular dışında kalan hiçbir görüşe prim vermemeye, · Teknik gerçekleri baz alarak kentsel dönüşümün hızlandırılması için çalışmaya, · Bursa’yı bilgi, akıl ve mühendislik ilkelerine uygun olarak savunmaya kararlıyız. Yanlış yönlendiren açıklamaları, kimden gelirse gelsin kabul etmiyoruz. Bursa’yı korkularla değil, bilim ve doğru planlama ile güçlendireceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

2 bin yıldır büyük deprem üretmeyen fay hareketlendi Haber

2 bin yıldır büyük deprem üretmeyen fay hareketlendi

Depremin büyüklüğünden ziyade meydana geldiği fay herkesin dikkatini çekti. Depremle ilgilenen profesörlerin, uzmanların şehrin içinden geçen ve 2 bin yıldır büyük deprem üretmediğini ifade ettiği Gökçeyazı fayı üzerinde meydana gelen deprem herkesin aklında soru işareti bıraktı. Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan ise, "Uzun zamandır bu faya dikkat edilmesi konusunda uyarılarımızı yapıyorduk. Halkımızın, büyük bir depreme karşı mutlaka önlemlerini alması ve dikkatli olmaeesı gerekiyor" açıklamasında bulundu. Balıkesir'de dün gece saat 22.47'de merkez üssü Balıkesir il merkezi (Karesi merkez ilçesi) olan 2.5 büyüklüğündeki sarsıntı kısa süreli paniğe neden oldu. Yerin 12 kilometre derinliğinde olan deprem 2-3 saniye kadar sürse de psikolojik etkisi diğer depremlerden farklı oldu. Depremle ilgilenen profesörlerin, jeoloji mühendislerinin yıllardır dikkat edilmesi gerektiği fay olan ve Gökçeyazı fayı olarak bilinen fay üzerinde meydana gelmesi endişeleri daha da arttırdı. Öte yandan, depremle ilgili dikkat çeken bir başka husus ise depremden saniyeler önce cep telefonlarına gelen uyarının Sındırgı ilçesinde 4.5 büyüklüğünde bir deprem olması ile ilgili olması oldu. Depremin ardından ise gerek AFAD, gerek Kandilli verilerinde Sındırgı ilçesinde o saatte bir deprem kaydı olmamasıydı. AYKAN: "7.2'LİK BİR DEPREM ÜRETEBİLİR" Konuyla ilgili konuşan Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan, "Balıkesir, Gökçeyazı fayının deformasyon alanı içerisinde son 24 saatte, 2 tane deprem oldu. Bu depremler küçük büyüklükte depremlerdir ve normal şartlarda hasara ve yıkımlara neden olmaz, çoğu zaman da bu büyüklükteki depremleri hissetmeyiz bile; fakat depremin merkez üssü yerleşim birimlerinde olduğu için halkımız tarafından hissedildiğini düşünüyorum. Bu deprem, küçük büyüklükte bir deprem olsa da, bu depremin olduğu yer çok önemli. Çünkü Gökçeyazı fay segmenti üzerinde yapılmış olan paleosismolojik çalışmalara göre; bu fayın 7.2 büyüklükte deprem üretme potansiyelinin olduğu ve bu fay üzerinde en son olan depremin üzerinden 2 bin yıl gibi uzun bir süre geçtiğini göstermiştir. Bu yüzden de bu fayın tehlikesine dikkat çekmemiz gerekiyor. Bu fayın yakın bir gelecekte büyük bir deprem üretme potansiyelinin olduğunu ifade edebilirim. Uzun zamandır bu faya dikkat edilmesi konusunda uyarılarımızı yapıyorduk. Halkımızın, büyük bir depreme karşı mutlaka önlemlerini alması ve dikkatli olması gerekiyor" dedi. "YAKIN GELECEKTE YIKICI BİR DEPREM BEKLENMEKTEDİR" "Havran-Balıkesir Fay Zonu'na ait Gökçeyazı segmenti üzerinde yakın gelecekte yıkıcı bir deprem beklenmektedir" bu ifade 2019 yılında Jeoloji Mühendisleri Odası'nın düzenlediği 'Balıkesir'in Afet Durumu ve Yönetimi Çalıştayı' sonuç bildirileri kitabında yer aldı. Sonuç bildirge kitabında Gökçeyazı fayı ile ilgili şu cümlelere yer verildi: "Balıkesir fayına ait Gökçeyazı segmenti üzerinde açılan Güngörmez ve Dede hendekleri, bu segmentin MÖ yüzey faylanmasıyla sonuçlanmış depremler ürettiğini ve fakat MS döneminde henüz kırılmadığını göstermektedir. Özellikle Güngörmez hendeği içerisinden elde edilen verilerle, MÖ 850±50'ye kadar 4 paleodepremin geliştiği saptanmıştır. Bu depremlere göre fayın deprem tekrarlama aralığı yaklaşık bin yıl olarak kabul edilmiştir. Buna göre, fayın MS dönemde deprem ürettiğine dair herhangi bir sismolojik kayıt olmadığından, bu faydan kaynaklanan son depremin üzerinden 2 bin yıl gibi uzun bir süre geçtiği anlaşılmaktadır. Hendek verileri ayrıca Dede hendeğindeki fay kolunun Güngörmez hendeğindeki fay koluna göre daha yaşlı olduğunu göstermektedir. Gökçeyazı segmenti diri bir fay olup yaklaşık 40 kilometre boyunca takip edilebilmektedir."

JMO Güney Marmara: “Zeminde tehlike arz eden durum gözlenmiyor” Haber

JMO Güney Marmara: “Zeminde tehlike arz eden durum gözlenmiyor”

Mustafakemalpaşa’da yapımı süren Lalaşahin TOKİ Konut Projesi ile ilgili son günlerde gündeme gelen iddialar üzerine TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi, teknik sürece dair açıklama yaptı. Oda, proje sahasında yaşanan zemin sorunlarının bilimsel yöntemlerle incelendiğini, gerekli teknik önlemlerin alındığını ve zeminde tehlike arz eden bir hareketin bulunmadığını bildirdi. EYLÜL 2023’TEN BU YANA TEKNİK TAKİP Açıklamada, proje sahasındaki stabilite sorununun Eylül 2023’ten itibaren yakından izlendiği belirtilerek, jeoloji mühendisleri ve üniversitelerden uzman akademisyenlerin sürece dahil olduğu vurgulandı. 2022’DE BAŞLAYAN PROJEDE REVİZYON SÜRECİ Ağustos 2022’de ihalesi yapılan, 683 konut, 13 dükkân, 1 okul ve 1 camiden oluşan projede, çalışmalar 2022 yılı sonunda başlamıştı. İnşaatın ilerleyen aşamalarında iki blokta zemin oturma ve boşalma sorunları tespit edilince, proje fore kazıklı iksa sistemi ile yeniden düzenlendi. Bu kapsamda sahaya 811 adet fore kazık (yaklaşık 14 bin metre) uygulandığı, olası zemin hareketlerini izlemek için de 27 adet inklinometre ölçüm kuyusu oluşturulduğu açıklandı. ZEMİN HAREKETİ DURDU, BİR BLOK YIKILDI Yapısal hasar gören T2A-10 bloğu için önce güçlendirme planlanmış, ancak temel altı zemin koşulları ve maliyet değerlendirmeleri sonucunda yıkım kararı alınmıştı. Oda, bu bloğun yıkımının hafta başında tamamlandığını belirtti. PROJE 55 BLOKLA DEVAM EDİYOR Revize edilen proje kapsamında inşaat çalışmaları 55 blok (konut), 13 dükkân, 1 cami ve 1 okul olarak sürüyor. Diğer bloklarda yapısal risk bulunup bulunmadığı ise üniversite heyeti tarafından inceleniyor. Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Yapılan inklinometre ölçümleri sonucunda bölgede tehlike arz edecek bir deplasman gözlenmemektedir. Zemin açısından mevcut durum itibarıyla bu önemli bir bulgudur.” Oda, sürecin bilimsel çerçevede yakından takip edildiğini belirterek, hak sahiplerinin güvenli konutlarına kavuşmasının öncelikli hedefleri olduğunu vurguladı.

Mehmet Yıldız: “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmalı” Haber

Mehmet Yıldız: “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulmalı”

Marmara’da beklenen büyük deprem öncesi alınacak önlemlerin sadece bina odaklı olmaması gerektiğine dikkat çeken Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldız, “Parsel bazında zemin etütleri, imar planına esas mikrobölgeleme etüt çalışmaları ve yerleşim alanlarının doğru seçimi gibi jeolojik veriler ışığında bilimsel yaklaşımlarla desteklenmelidir” dedi. Aynı zamanda “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı” kurulmasının gerekli olduğunu vurgulayan Yıldız, bütünleşik afet yönetim sisteminin sağlanması gerektiğini söyledi. Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi, BAOB Akademik Odalar Birliği’nde 17 Ağustos 1999'da meydana gelen Gölcük merkezli depremin 25’inci yıl dönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi. “6 ŞUBAT DEPREMLERİNİN MALİYETİ 104 MİLYAR DOLAR” Depremlerin yaşanması sonrası birçok doğal afetin de tetiklendiğini vurgulayan Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldız, “17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Marmara Depremi’nin üzerinden 25 yıl geçti. Bu büyük felaket, ülkemizin deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine neden olmuş ve binlerce vatandaşımızı kaybetmemize, yüzbinlerce insanımızın evsiz kalmasına yol açmıştır. Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, bu acı olayın yıldönümünde bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği asla unutulmamalıdır. Depremler, jeolojik yapımızın bir sonucu olarak her an karşımıza çıkabilecek ve mevcut durumumuz itibarıyla da maalesef ülkemizde afete dönüşebilecek doğa olaylarıdır. Bu nedenle, depreme karşı bilinçli, hazırlıklı ve dirençli bir toplum oluşturmak, en temel sorumluluğumuzdur. Deprem öncesi alınması gereken önlemler, sadece binaların depreme dayanıklı inşası ile sınırlı kalmamalı; aynı zamanda Parsel Bazında Zemin Etütleri, İmar Planına Esas Mikrobölgeleme Etüt çalışmaları ve yerleşim alanlarının doğru seçimi gibi jeolojik veriler ışığında bilimsel yaklaşımlarla desteklenmelidir. Bu çalışmaların yapılmadığı, bilimin ve mühendislik ilkelerinin göz ardı edildiği her durumda, yaşanacak kayıplar kaçınılmaz olacaktır. 17 Ağustos 1999 tarihinde, saat 03.02'de Gölcük merkezli meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki deprem, Kocaeli, Sakarya, Düzce, İstanbul, Yalova ve Bolu illerimizde resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişinin yaşamını yitirmesine, yaklaşık 50 bin kişinin yaralanmasına, 375 bin konut ve iş yerinin yıkılması veya hasar görmesine neden olmuştur. Bu büyük felaketin üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına rağmen ülkemizde yeterli tedbirlerin alınmaması nedeniyle sadece depremler değil çok sayıda doğa kaynaklı afet her yıl yüzlerce yurttaşımızın can kaybına, milyarlarca lira ekonomik kayıplara neden olmaya devam etmektedir. Ülkemiz, bulunduğu coğrafyanın jeolojik, jeomorfolojik ve tektonik yapısı gereği depremler başta olmak üzere heyelan, kaya düşmesi, sel, taşkın, çığ, oturma-çökme, obruk, tıbbi jeolojik riskler gibi jeolojik ve hidrolojik kökenli afetlerin yanı sıra kuraklık, fırtına, hortum, aşırı sıcaklık ve kar yağışı gibi meteorolojik afetler ile yüzey ve yeraltı yangınları, salgın hastalıklar, musilaj gibi biyolojik afetlerin etkisi altında yaşamaya devam ediyor. Resmi rakamlara göre sadece 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin maliyeti 104 milyar dolar olarak açıklanmış olup, tamamen normale dönüş ise hala tamamlanamamıştır” dedi. “AFET, ACİL DURUM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI KURULMALI” Afetlerle bütünleşik mücadele için Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı kurulması gerektiğini söyleyen Yıldız, “Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu varsayılan 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen, doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızdaki kırılganlık katlanarak artmış, getirilen çözümler ise afet risklerini azaltmak yerine, 'pansuman olmanın' ötesine geçememiştir. 'Neşter vurmanın' zamanı ise elbette gelmiştir. Ülkemizde afet yönetimi anlayışının, sadece kriz anlarında değil, proaktif bir yaklaşım benimsenerek risk azaltma ve zarar önleme odaklı olarak geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, jeoloji mühendislerinin bilgi ve deneyimlerinin, deprem risklerinin azaltılmasına yönelik olarak etkin bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha yetkililere hatırlatıyoruz. Deprem, sel, taşkın, heyelan gibi doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı 'etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu' oluşturmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. Bu çerçevede risk azaltma odaklı ve bütünleşik bir afet yönetim sisteminin kurumsal yapılanması yeniden düzenlenmeli, tüm afet hizmetleri için dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, acilen 'Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı' kurulmalıdır. 39 yıl önce yürürlüğe giren ve 'Amaç' başlığı altında dahi afet güvenliğini göz ardı etmiş olan 3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik, planlama, yapı üretim ve denetim hizmet ihtiyaçlarına yanıt veremez ve ulusal afet mevzuatıyla kopuk bir durumdadır. İmar yasasının BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan 'İnsan Odaklı Dirençli Kentler' oluşturulmasına hizmet edecek, afet mevzuatı ile uyumlu, mevcut planlama sürecindeki karmaşayı giderecek şekilde yeni bir 'İmar Kanunu' hazırlanmalıdır. Yıkılan veya hasar gören binalarımız üzerinde yapılan incelemelerde, bina yıkımlarının dört ana temel nedenden kaynaklandığı bilinmektedir. Bunlar, binanın oturduğu zeminin niteliğinden kaynaklanan sorunlar, inanın taşıyıcı sisteminden kaynaklanan sorunlar, binada kullanılan malzeme ve işçilikten kaynaklanan sorunlar, yapı üretim süreçlerinin denetiminden veya denetimsizliğinden kaynaklanan sorunlar, şeklinde sıralanabilir. Yukarıda belirtilen sorunların çözümü için yapı risklerinin yönetimini esas alan müstakil bir 'Yapı Üretim ve Denetim Kanunu'na ihtiyaç olduğu açıktır. Bu durum 2004 yılında toplanan 'Deprem Şurası'nın sonuçlarından biri olup, böylece yapı üretimini ve işletimini ilgilendiren tüm hususların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması önerilmiştir. Yapılacak yeni düzenleme ile imar ve afet mevzuatıyla uyumlu, afet risklerini azaltmaya odaklanan yeni bir yapı üretim ve denetim sistemi oluşturulmalıdır. Böylece planlama ve yer seçiminden başlamak üzere zemin ve temel etüdü, güçlendirme/iyileştirme, projelendirme, yapıda kullanılan malzeme ve işçilik ile denetim süreçleri yeniden tanımlanmalıdır. Bu sistemde yapı denetimi; kamusal denetimi esas alan bir anlayışla, zemin ve temel etütlerinin yerinde denetimini de esas alacak bir biçimde inşa süreçlerinin her aşamasında etkin bir şekilde işletilmelidir” şeklinde konuştu. “ZEMİN ETÜTLERİ HIZLANMALI” Depremlere karşı alınacak önlemlerin sadece bina odaklı olarak kalmamasını söyleyen Yıldız, “Deprem öncesi alınması gereken önlemler, sadece binaların depreme dayanıklı inşası ile sınırlı kalmamalı; aynı zamanda başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere ülkemizdeki tüm illerin 1’e 1000 ölçekli Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etütleri hızla tamamlanmalı; bu etütlerin sonuçlarına göre Bütünleşik Afet Yönetimini esas alan, bütün doğal tehlikeleri göz önüne alan 'Master Planlar' hazırlanarak afet güvenliğinin gerektirdiği imar plan revizyonları ve diğer risk azaltma önlemleri birlikte uygulanmalıdır. Deprem, sel, taşkın, heyelan gibi doğa kaynaklı her bir afet tehlikesi için tekil veya çoklu tehlike haritaları üretilerek mekânsal planlama sürecine entegre edilmeli, fay zonları üzerinde yapılacak paleosismolojik araştırmalar sonucu belirlenen sakınım bantları ile DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan havza plan ve raporlarında belirtilen 'Taşkın Tehlike Haritaları'ndaki riskli alanlar imar planlarına işlenmeli, bu alanlarda bina ve bina türü yapıların yapılmasına sınırlama getirecek ve mevcut risk altındaki yapıların geleceğini planlayan düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir. 2023 yılında Resmî Gazete’de yayımlanan 'Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik' değişikliği ile Büyükşehir Belediyelerinde ‘Afet İşleri Daire Başkanlığı’, İlçe Belediyelerinde ise ‘Afet İşleri Müdürlüğü’ kurulması zorunlu hale gelmiştir. Ancak bu birimlerin görev tanımları, amaç ve organizasyon şemaları olmadığından bazı belediyelerde maalesef yanlış yorumlanmakta ve görevlendirmeler yapılmaktadır. Bu birimlerde jeoloji mühendislerinin yetkilendirilmesi, doğa kaynaklı afetlerin kök nedenlerinin tespiti, risklerin giderilmesi veya azaltılması, İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) ve ‘Türkiye Afet Risk Azaltma Planı 2022-2030 (TARAP)’ çalışmalarında etkin rol alınması açısından önem arz etmektedir. Aksi takdirde mevcut durumu ile tüm çalışmaların daha önce çok sayıda örnekte yaşandığı gibi, eyleme dönüşemeden 'tozlu raflarda' kalma ihtimali büyüktür. Bu daire başkanlığında ve müdürlüklerinde yapılan tüm çalışmaların yaşama geçirilebilmesi için eylemliliklerden sorumlu birimlerin bilgilendirilmesi, bu eylemlilikleri yerine getirebilmek için gerekli finansal kaynakların oluşturulması, sürekli izleme, kontrol ve denetim mekanizmaları oluşturularak eylemliliklerin hayata geçirilip geçirilmediğine ilişkin bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalıdır. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak hemen hemen her ağızdan duymaya alıştığımız ‘17 Ağustos’u Unutmadık’ söylemi yerine başta Bursa Valisi, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve İlçe Belediye Başkanlarımız olmak üzere ilgili ve sorumlu tüm kurumlar ile vatandaşlarımıza şu soruyu yöneltiyoruz; ‘gerçekten de unutmadık mı’” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.