SON DAKİKA

#Kayıhan Pala

Söz Bursa - Kayıhan Pala haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kayıhan Pala haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

CHP’li Pala’dan sahte ürün alarmı! Haber

CHP’li Pala’dan sahte ürün alarmı!

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) tarafından 2025 yılında yayımlanan "Küresel Ticarette Sahtecilik" raporu, Türkiye'nin sahte ürün ticaretindeki endişe verici konumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Raporun sonuçlarına göre Türkiye, sahte ürün ihracatına en yatkın ülkeler arasında Çin'in ardından ikinci sırada yer alırken, Avrupa Birliği'ne gönderilen sahte ürünlerin yüzde 22'si Türkiye kaynaklı. Bu çarpıcı veriler üzerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, Ticaret Bakanı Ömer Bolat'a dokuz maddelik kapsamlı bir soru önergesi sunarak, halk sağlığını doğrudan tehdit eden sahte ilaç, takviye sağlık ürünleri ve gıda sahteciliği başta olmak üzere, bu küresel sorunla mücadelede hükümetin yetersiz kaldığını belirtti. Prof. Dr. Kayıhan Pala, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "OECD ve EUIPO'nun raporu, Türkiye'nin sahte ürün ticaretinde geldiği vahim tabloyu net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu durum, yalnızca ülke ekonomisi ve itibarı açısından değil, en önemlisi halk sağlığı açısından kabul edilemez riskler taşımaktadır" dedi. Pala, özellikle sahte ilaçların piyasada bulunmasının, hastaların hayatını tehlikeye atan, telafisi imkânsız sonuçlara yol açabilecek bir risk olduğuna dikkat çekti. Giyim ve ayakkabı gibi ürünlerin yanı sıra, doğrudan insan sağlığını etkileyen ilaç, kozmetik ve gıda gibi ürünlerde sahteciliğin yaygınlaşmasının büyük endişe kaynağı olduğunu vurguladı. Pala'nın Ticaret Bakanlığı'na Yönelttiği Sorular: Milletvekili Pala, soru önergesinde Ticaret Bakanlığı'ndan şu sorulara yanıt istedi: 1- Bakanlık, OECD ve EUIPO'nun Türkiye'yi sahte ürün ihracatında dünyada ikinci sıraya koyan raporundan haberdar mıdır? Bakanlığın kendi verilerinde, sahte ilaçların ve diğer sağlık riski taşıyan ürünlerin (kozmetik, takviye ürün, gıda vb.) payı nedir? 2-Türkiye'nin sahte ürün, özellikle de sahte ilaç üretim ve ticaretinde bu denli üst sıralarda yer almasının temel nedenleri Bakanlıkça analiz edilmiş midir? 3-Doğrudan halk sağlığını tehdit eden sahte ilaçların üretim, depolama ve dağıtım zincirlerinin çökertilmesine yönelik Sağlık Bakanlığı ile koordineli olarak ne tür özel denetimler ve operasyonlar yapılmaktadır? Bu konuda 2020, 2021, 2022, 2023, 2024 ve 2025 yıllarında ne kadar sahte ilaç ele geçirilmiştir? 4-Sahte ilaçların ve sağlık riski taşıyan diğer sahte ürünlerin özellikle internet siteleri, sosyal medya platformları ve çevrimiçi pazar yerleri üzerinden satışının engellenmesine yönelik Bakanlığın yürüttüğü çalışmalar var mıdır? Gümrüklerde sahte ilaçların ve diğer riskli ürünlerin ülkeye girişinin ve ülkeden çıkışının engellenmesi adına ne gibi özel teknolojik (ilaç takip sistemleri vb.) ve idari tedbirler alınmaktadır? Bu konudaki denetimlerin etkinliği ne düzeydedir? 5-Vatandaşları sahte ilaç ve gıda takviyelerinin tehlikeleri konusunda bilinçlendirmek ve orijinal ürünleri sahtelerinden ayırt etmelerine yardımcı olmak için ne tür bilgilendirme kampanyaları ve kamu spotları düzenlenmektedir? Tüketicilerin güvenilir olmayan kaynaklardan ilaç ve gıda takviyesi temin etmesini önlemeye yönelik ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? 6-Mevcut yasal düzenlemeler ve cezai yaptırımlar, sahte ilaç ticareti gibi halk sağlığını doğrudan tehdit eden bir suçla mücadelede yeterince caydırıcı mıdır? Bu suçlara yönelik cezaların artırılması gündemde midir? 7-Sahte ilaç ticaretinin küresel bir sorun olduğu göz önüne alındığında, bu konuda ilaçların üretildiği veya transit geçtiği ülkelerle ve Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarla ne tür iş birlikleri yapılmaktadır? 8-Bakanlık, sahte ürünlerle mücadelenin genelinde ve özellikle sahte ilaçlarla mücadele özelinde önümüzdeki dönem için hangi somut hedefleri belirlemiştir? "Hükümet Bu Konuda Ne Yaptığını Açıklamalıdır!" Pala, sahte ürün üreticilerinin dijital platformları, reklamları ve internet sitelerini kullanarak tüketicilere hızla ulaşabildiğine ve bu durumun hem ülke ekonomisine hem de tüketici haklarına ciddi zararlar verdiğine işaret etti. "Bu tablo, sahte ürün ticaretiyle mücadelenin ne kadar kritik olduğunu ve mevcut denetim ve yaptırım mekanizmalarının yeterliliğini sorgulamayı gerekli kılmaktadır" ifadelerini kullanan Pala, Ticaret Bakanlığı'nı acilen somut adımlar atmaya ve kamuoyunu şeffaf bir şekilde bilgilendirmeye çağırdı. "Vatandaşlarımızın sağlığını doğrudan tehdit eden bu ciddi sorun karşısında hükümetin atacağı adımlar hayati önem taşımaktadır. Bakanlık, bu raporu nasıl değerlendirdiğini, elindeki verileri ve sahte ilaç ticaretini engellemek için hangi somut operasyonları yürüttüğünü acilen açıklamalıdır" diyen Pala, konunun takipçisi olacaklarını da sözlerine ekledi.

Kayıhan Pala: OECD raporuna yanıt yetersiz Haber

Kayıhan Pala: OECD raporuna yanıt yetersiz

Milletvekili Pala, OECD'nin "Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi Sözleşmesi"nin Türkiye 2024 raporunda yer alan çarpıcı verilere dikkat çekerek, 2000 yılından bu yana bilinen 23 yabancı rüşvet iddiasından hiçbirinde mahkûmiyet sonucuna ulaşılamadığını ve iddiaların neredeyse üçte ikisinin hiç araştırılmadığını vurguladı. Ayrıca, önceki dönemden kalan 27 tavsiyeden 21'inin hâlâ yerine getirilmediğinin altını çizdi. Pala, bu durumun adli ve idari bağımsızlığın zedelenmesi, kurumsal işbirliği eksikliği, şeffaflık ve hesap verebilirliğin yetersizliği gibi temel sorunlarla ilişkili olduğunu ifade etti. Özellikle yargı bağımsızlığı sorunlarının kötüleştiği, hiçbir tüzel kişinin rüşvet nedeniyle mahkûm olmadığı ve Türkiye'nin "muhbir" koruması sağlamadığı tespitlerinin endişe verici olduğunu kaydetti. Kolluk ve savcılık makamlarının proaktif yaklaşım sergileyememesi ve medyadaki yolsuzluk haberlerinin sansüre uğramasına dair kaygıların da raporda yer aldığını belirtti. Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan gelen yanıta ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kayıhan Pala, Bakanlığın, yabancı rüşvet iddialarının neden kovuşturmaya dönüşmediği ve yargıya intikal eden dosyaların akıbeti gibi temel sorulara doğrudan yanıt vermediğini, bunun yerine Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) genel görevlerini ve farkındalık çalışmalarını öne sürdüğünü ifade etti. Pala, Bakanlığın, önergesindeki birçok kritik hususu (yargı bağımsızlığı, tüzel kişilerin cezalandırılması, muhbir koruma yasası, medya sansürü, ulusal strateji, intifa hakkı sahibi sicili ve kara para aklama kovuşturmaları verileri) "Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı uhdesinde" olduğu gerekçesiyle yanıtsız bırakmasını eleştirdi. Pala, bu durumun OECD raporunda da dile getirilen "kurumsal işbirliği eksikliği" eleştirisini teyit ettiğini ve yabancı rüşvetle mücadele gibi çok boyutlu bir konuda bakanlıklar arası koordinasyon ve bütüncül bir strateji eksikliğinin devam ettiğini gösterdiğini belirtti. Prof. Dr. Kayıhan Pala, "Hükümetin, Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü ve yüksek riskli sektörlerdeki faaliyetleri göz önüne alındığında, uluslararası yükümlülüklere uyum ve yabancı kaynaklı rüşveti cezalandırma konusundaki ciddi boşlukları görmezden gelmesi kabul edilemez" dedi. Pala, şeffaflık, hesap verebilirlik ve yargı bağımsızlığının tam olarak tesis edilmediği sürece, Türkiye'nin uluslararası ticarette yolsuzlukla mücadelesinin zayıf kalmaya devam edeceğini ve bunun sadece dış ticaretle ilgili değil, aynı zamanda halk sağlığı, kamu güvenliği ve demokratik meşruiyet açısından da büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi. Milletvekili Pala, hükümeti, OECD'nin tüm tavsiyelerini uygulamak üzere Haziran 2026'ya kadar kapsamlı bir eylem planı ve takvim oluşturmaya, ilgili tüm bakanlıklar arasında etkin koordinasyonu sağlamaya ve bu kritik sorunlara bütüncül bir çözüm üretmeye çağırdı.

Kayıhan Pala'nın 'Yeşilay ödeneği' sorularına bakanlıktan ‘Muafız’ cevabı Haber

Kayıhan Pala'nın 'Yeşilay ödeneği' sorularına bakanlıktan ‘Muafız’ cevabı

CHP Bursa Milletvekili ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Sağlık Bakanlığı bütçesinden Yeşilay'a 2024 yılında aktarılan 1 milyar 240 milyon TL’lik devasa kamu kaynağının akıbetine ilişkin sunduğu yazılı soru önergesine Bakanlığın verdiği yanıtın, skandal niteliğinde bir "denetimden kaçışı" itiraf ettiğini açıkladı. Bakanlığın, paranın nereye harcandığına dair sorduğu hiçbir soruya yanıt vermediğini belirten Pala, “Bakanlık, halkın parasının hesabını vermekten kaçmak için özel bir kanun hükmünün arkasına saklanıyor. Bu, kamu kaynaklarının şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri hiçe sayılarak, denetim dışı bir alana çekildiğinin resmî belgesidir” dedi. “MİLLETİN PARASI NEREYE GİTTİ DİYE SORDUK, ‘SÖYLEMEK ZORUNDA DEĞİLİZ’ DEDİLER” Konuyla ilgili yaptığı açıklamada Prof. Dr. Pala, şunları söyledi: “2024 yılı bütçesinde Yeşilay için başlangıçta 1 milyar 65 milyon 100 bin TL ödenek ayrıldığını, ancak bu tutarın yıl içinde 1 milyar 240 milyon 100 bin TL’ye çıkarılarak tamamının harcandığını tespit ettik. Ardından, devletin mali disiplininin temeli olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na dayanarak Sağlık Bakanı’na son derece net sorular yönelttik: Söz konusu 1.24 milyar TL’nin ne kadarı personel gideri, ne kadarı proje, ne kadarı taşınmaz alımı gibi harcamalara gitti? Bu devasa kamu kaynağını hangi mekanizmalarla denetlediniz? Denetim sonrası hazırlanan bir rapor var mı? Varsa kamuoyuna ne zaman açıklayacaksınız? Bu harcamaların ‘kamu yararı’ ilkesine uygunluğunu hangi ölçütlere göre değerlendirdiniz? Ancak Sağlık Bakanlığı, verdiği yanıtta bu sorulardan hiçbirine yanıt veremedi. Bakanlık, özetle, ‘Biz bu yardımı sizin sorduğunuz 5018 sayılı kanunun şeffaflık ve denetim kurallarına göre yapmıyoruz’ demiştir. Gerekçe olarak da 4733 sayılı Kanun’da yer alan ve Yeşilay’a yapılacak yardımları 5018 sayılı kanunun denetim hükümlerinden muaf tutan özel bir maddeyi göstermiştir. Bu, halktan alınan denetim yetkisiyle sorulan hesaba, ‘size hesap vermek zorunda değiliz’ demekten başka bir anlama gelmemektedir.” PALA: “BU MUAFİYET, DENETİMDEN UZAK BİR KARA KUTU YARATMAKTADIR” Bakanlığın bu yanıtıyla, Yeşilay’a aktarılan paranın standart denetim mekanizmalarının tamamen dışında bırakıldığını itiraf ettiğini vurgulayan Pala, durumun vahametini şu sözlerle açıkladı: “Bakanlığın sığındığı bu yasal kılıfın ne anlama geldiğini tüm kamuoyunun bilmesi gerekir. Yeşilay'a aktarılan 1.24 milyar TL'nin 5018 sayılı kanundan muaf tutulması demek; Standart Denetimden Muafiyet Demektir: Kamu parasının harcanmasındaki temel şeffaflık kurallarının bu para için geçerli olmaması demektir. Bakanlık, ‘nasıl denetlediniz?’ sorumuza ‘böyle bir zorunluluğumuz yok’ diyerek cevap vermiştir. Detaylı Hesap Verme Zorunluluğunun Olmaması Demektir: İstediğimiz personel, proje, bina alımı gibi ayrıntılı harcama kalemlerinin kamuoyuna açıklanma yükümlülüğünün ortadan kaldırılması demektir. ‘Kamu Yararı’ Kriterinin Hiçe Sayılması Demektir: Harcamaların kamu yararına uygun olup olmadığını denetleme zorunluluğunun ortadan kalkması demektir. Tüm kamu yönetimi denetim ilkelerini yok sayan bu tutum, iktidarın kamu kaynaklarını dağıtırken nasıl bir keyfiyetle hareket ettiğini; şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten ne kadar uzak olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Burada mesele sadece Yeşilay değildir; mesele, halkın vergileriyle oluşan kamu kaynağının, iktidar tarafından özel yasalarla ‘denetim dışı alanlar’ yaratılarak istenilen kurumlara sorgusuz sualsiz aktarılmasıdır. Halkın parasının nereye harcandığını son kuruşuna kadar takip etmek bizim görevimizdir. İki yıldır bütçe görüşmelerinde sorduğumuz gibi, sormayı sürdürecek, bu konunun peşini bırakmayacağız ve her bir yurttaşın hakkını aramaya devam edeceğiz.”

Pala: "Bakanlık, halka hesap verme sorumluluğundan kaçınıyor" Haber

Pala: "Bakanlık, halka hesap verme sorumluluğundan kaçınıyor"

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala'nın, Bursa Şehir Hastanesi'nde yaşandığı iddia edilen ve medikal ürünlerin hastalara kullanılmış gibi gösterilip başkalarına satılması, hatta kullanılmış ürünlerin sterilize edilerek hastalarda tekrar kullanılması gibi vahim suçlamaları içeren yolsuzluk olayına ilişkin 26 Şubat 2025 tarihli yazılı soru önergesine Sağlık Bakanlığı'ndan gelen yanıt, Bakanlığın halka hesap vermekten kaçınma konusunda gösterdiği istikrarın yeni bir örneği oldu. Bakanlığın, yasal süre olan 15 günü aşarak, ancak 12 Mayıs 2025'te gönderdiği cevap, skandal niteliğindeki iddialara yönelik hiçbir aydınlatıcı bilgi içermiyor. Prof. Dr. Pala, önergesinde, Bursa Şehir Hastanesi'nde 6 görevlinin "zimmet" ve "nitelikli zimmet" suçlarından yargılandığını, hastane envanterine kayıtlı tıbbi ürünlerin dışarıya satıldığı ve depodan eksilen malzemelerin yerine kullanılmış ürünlerin sterilize edilerek hastalarda tekrar kullanıldığı iddialarının iddianamede yer aldığını belirtmişti. Bu durumun hem hasta güvenliğini tehdit ettiğini hem de kamu kaynaklarının kötüye kullanıldığını vurgulayan Pala, Bakanlığa bir dizi kritik soru yöneltmişti. Ancak Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen yanıtta, "Soru önergesinde yer alan konuya ilişkin olarak Bakanlığımız Müfettişleri tarafından yapılan inceleme soruşturma neticesinde düzenlenen Rapor, gereği yapılmak üzere Bakanlığımız ilgili birimleri ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ve Bursa Valiliği İl Sağlık Müdürlüğüne gönderilmiştir" ifadelerine yer verilmekle yetinildi. Bakanlık bu kısa ve özensiz yanıtıyla, Prof. Dr. Pala'nın; Yolsuzluğa karışanlar hakkında hangi yaptırımların uygulandığı, Kaç hastaya kullanılmış ürünlerin yeniden kullandırıldığı ve bu durumdan kaç hastanın olumsuz etkilendiği, Kamunun uğradığı zararın miktarı ve bu zararın tahsil edilip edilmediği, Hastane yönetimi veya işleten şirkete yönelik bir idari işlem yapılıp yapılmadığı, Türkiye genelindeki diğer şehir hastanelerinde benzer yolsuzlukların olup olmadığı ve Bakanlığa yansıyan kaç dosya bulunduğu, Benzer olayların önlenmesi için bir izleme ve denetleme sistemi kurulup kurulmayacağı gibi hayati sorularının hiçbirini yanıtlamamış oldu. Bakanlığın bilgi vermekten kaçınması karşısında “Bu durum, Sağlık Bakanlığı'nın şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinden ne kadar uzaklaştığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.” ifadelerini kullanan Pala, “Kamuoyunun vicdanını yaralayan bu tür ciddi iddialar karşısında Bakanlığın sergilediği kayıtsız tutum, hem halkın sağlık sistemine olan güvenini zedelemekte hem de yolsuzluk ve usulsüzlüklerle mücadele konusundaki acziyetine işaret etmektedir.” eleştirisinde bulundu. Sağlık Bakanlığının, soru önergelerini çok geç yanıtlamayı veya hiç yanıtlamamayı bir alışkanlık haline getirdiğini vurgulayan Pala, “Aylarca bekletildikten sonra verilen bu geçiştirici cevap, Bakanlığın halka hesap verme sorumluluğundan kaçındığını ve Meclis'in denetim yetkisini hiçe saydığını göstermektedir. Bu yaklaşım, kamu kaynaklarının, hasta güvenliğinin ve halk sağlığının tehlikeye atıldığına dair endişeleri artırmaktadır. Sağlık Bakanlığı, yetki ve sorumluluk alanındaki konularla ilgili kamuoyunu tatmin edici, ayrıntılı ve şeffaf açıklamalar yapmak zorundadır.” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.

Pala: ‘Sezon bitiyor’ diye göz mü yumuldu? Haber

Pala: ‘Sezon bitiyor’ diye göz mü yumuldu?

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, 25 Mart 2025’te Uludağ I. Oteller Bölgesi’nde Kervansaray Oteli’nde, milli sporcu Berkin Usta ile anne ve babası Fikriye ve Yahya Usta’nın hayatını kaybettiği yangını Meclis gündemine taşıdı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle sunulan yazılış soru önergesinde, otellerdeki yangın güvenliği zincirinin netleştirilmesi, yetki belirsizliğinin giderilmesi ve yangında sorumluluğu olanların tespit edilmesi taleplerini dile getiren Pala, “2023 yılında çıkarılan Uludağ Alanı Hakkında Kanun’a göre bölgeden sorumlu olan Uludağ Alan Başkanlığının idari faaliyetleri incelenmeli ve sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalı” çağrısında bulundu. Uludağ’da sezonun kapanış döneminde, yangının yaşandığı gece otelde kaç çalışanın, kaç ziyaretçinin bulunduğunun hâlâ açıklanmadığına dikkat çeken Pala, tesis işletme belgesinin statüsünü, konaklayanların otelde bulunma gerekçesini, müşteri-personel ayrımını ve yangın anındaki toplam mevcudu öğrenmeden olayın gerçek boyutunun anlaşılamayacağını vurguladı. Uludağ’daki turistik işletmeler kanun gereği Alan Başkanlığı’nın denetimine tabi. Buna karşın otelin en son yangın güvenliği kontrol tarihini, kontrolü yapan ekibin unvan ve yetkinliğini, raporda yer alan eksiklerin listesini kamuoyu hâlâ bilmiyor. Pala, “Söz konusu otelde bir denetim gerçekleştirildi mi? Denetimde yangın merdiveni kontrol edildi mi, alarm sistemi çalışıyor muydu, sprinkler sistemi aktif miydi, projeye aykırı elektrik hattı var mıydı? Bu ayrıntıları bilmiyoruz. Kamu adına idari yetki kullanan kişi ve kurumlar, sorumluları tespit edip hesap sormak ve kamuya hesap vermekle yükümlüdür. Bakanlık görevini ihmal edenleri değil, yurttaşın can güvenliğini korumalıdır.” ifadeleriyle Bakanlığı asli görevini yapmaya davet etti. Aynı şekilde, otelde eksikler tespit edildiyse işletmeye kapatma, faaliyet kısıtlama veya süreli düzeltme kararı verilip verilmediğinin açıklanmasını isteyen Pala, “Hata görüldü ama ‘sezon bitiyor’ deyip göz mü yumuldu, rapor sümen altı mı edildi; yoksa böyle bir rapor hiç düzenlenmedi mi?” sorularını sordu. Olay yerindeki bilirkişi incelemesinin sonucunun da hâlâ yayımlanmadığına dikkat çeken Pala, soruşturmanın hangi aşamada olduğu, otel yönetiminin ihmalinin olup olmadığı sorularının sürüncemede bırakıldığı eleştirisini dile getirdi. Bölgenin ormanla iç içe, ulaşımı zorlaştıran coğrafi yapısının yangın, doğal afet ve benzeri olaylara müdahaleyi güçleştirdiğini ve bu nedenle bölgeye yönelik özelleşmiş bir acil müdahale biriminin gerekli olduğunu belirten Pala, “Yangın güvenliği, yüksek riskli turizm alanlarında günlük hayat kadar planlı olmalı; Uludağ’da güvenlik süreçlerinin kim tarafından, nasıl icra edildiği ve denetlendiği meçhul.” ifadelerini kullandı. Uludağ’daki diğer tesislerin yangın güvenliği bakımından nasıl denetlendiği, bu denetimlerde ne tür eksikler bulunduğu ve bu açıkların kapatılması için hangi takvimin uygulandığı da Kayıhan Pala’nın soru önergesinde yanıt bekleyen sorulardan. Kartalkaya ve Uludağ’da aynı sezon içinde arka arkaya yaşanan yangınların, sistemsel bir bozukluğa işaret ettiğinin altını çizen Pala, Kültür ve Turizm Bakanlığının turizm konaklama tesislerinde yangın güvenliği izleme-denetim-yaptırım modelini içeren bütüncül bir eylem planı olup olmadığını da sordu. Kamu otoritesinin rant hesaplarına değil, halka karşı sorumlu olduğunu vurgulayan Pala, “Bakanlık ve Uludağ Alan Başkanlığı, yaşanan facianın her noktasını aydınlatmakla ve gerekiyorsa hesap vermekle yükümlü. Turizm sektöründe çalışan emekçiler ile turistlerin güvenliğinden sorumlu kişi ve kurumlar kafasını kuma gömemez. Güvenlik yoksa iş barışı da turizm de yoktur.” diyerek açıklamasına sonlandırdı.

CHP'li Pala, 'Tütün Salgını Kontrolden Çıktı' Diyerek Uyardı Haber

CHP'li Pala, 'Tütün Salgını Kontrolden Çıktı' Diyerek Uyardı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, Türkiye'de tütün kullanımındaki endişe verici artışa dikkat çekerek, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na bir soru önergesi verdi. Pala, önergesinde yer alan verilerle Türkiye'nin tütün kontrolünde ne denli geriye gittiğini gözler önüne serdi ve Bakanlığın acil önlem alması gerektiğini vurguladı. Tüketim Rekorları Kırılıyor: Artış Hızı 1980'leri Bile Geride Bıraktı Prof. Dr. Pala, önergesinde Tarım ve Orman Bakanlığının 2024 yılı tütün ve tütün mamulleri istatistiklerine yer verdi. Bu verilere göre, Türkiye'de bandrollü sigara tüketimi bir önceki yıla göre 13,1 milyar adet (%9,54) artarak 150,5 milyar adede fırladı. Daha da vahimi, 2011 yılı ile kıyaslandığında artışın 59,3 milyar adetle %65'e ulaştığı görülüyor. Pala, "Bu artış hızı, 1980 sonrası 'serbestleşme' yıllarındaki patlamayı bile geride bırakmış durumda. Bu, tütün salgınının kontrolden çıktığının açık bir göstergesidir," dedi. Önergede ayrıca, 2024'te sigara ihracatı 43,2 milyar adede düşerken, üretimin 9,3 milyar adet artarak 198,3 milyar adede yükseldiği belirtiliyor. Nargilelik tütün, sarmalık kıyılmış tütün, makaron ve yaprak sigara kâğıdına ilişkin veriler ise bandrolsüz/yasadışı tüketimde de ciddi bir artış olabileceğine işaret ediyor. Sağlık Faturası Kabarıyor: Türkiye Avrupa'nın En Kötüleri Arasında Bu rekor artışın kanser, kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları (KOAH), inme ve kalp krizi gibi hastalıklarda artış anlamına geldiğini belirten Pala, Sağlık Bakanlığının kendi verilerinin bile 2002'ye kıyasla 2021'de bu hastalıkların engelliliğe göre uyarlanmış yaşam yılı (DALY) kaybında artış olduğunu gösterdiğini vurguladı. OECD'nin "Health at a Glance: Europe 2024" raporuna da atıfta bulunan Pala, "Rapora göre, 'tedavi edilebilir nedenlere bağlı ölümler' açısından ülkemiz, Avrupa'nın en kötü ülkeleri arasında yer alıyor. Daha da kötüsü, aynı rapor 2012-2022 arasında Avrupa'da sigara içiminin arttığı dört ülkeden birinin Türkiye olduğunu ve %4,5'lik artış oranıyla bu alanda ülkemizin Avrupa birincisi olduğunu gösteriyor. Bu utanç verici tablo, Dünya Sağlık Örgütü'nün 'tütün salgını'na karşı önerdiği MPOWER (tütün kullanımını izleme, tütün maruziyetini önleme, bırakmaya yardımcı olma, uyarma, uygulama ve vergileri artırma) politikalarının ülkemizde ne ölçüde uygulandığı sorusunu gündeme getiriyor," şeklinde konuştu. Pala'dan Bakanlığa Acil Yanıt Bekleyen Sorular Kayıhan Pala, önergesinde Sağlık Bakanlığı'na şu kritik soruları yöneltti ve değerlendirmelerde bulundu: Artışın Nedenleri ve Denetim Zafiyeti: "Bakanlık, 2024'teki bu %9,54'lük rekor artışın nedenlerini analiz etti mi? Özellikle fiyat, vergi, teşvik ve en önemlisi denetim zaaflarına ilişkin tespitler nelerdir? Kanun açıkça yasaklamasına rağmen kapalı ortamların neredeyse tamamında tütün ürünleri serbestçe içiliyor. Bu yaygın gözlemler karşısında Bakanlığınızın etkili bir eylem planı var mı, yoksa bu ihlallere göz mü yumuluyor?". Satış Noktaları ve Mevzuat İhlalleri: "Araştırmalar, tütün satış noktalarındaki ulusal mevzuat hükümlerinin neredeyse tamamının ihlal edildiğini gösteriyor. Tütün şirketlerinin bu noktaları reklam ve pazarlama için kullandığı biliniyor. Bu ihlalleri önlemek için ne yapmayı planlıyorsunuz? Daha da önemlisi, satışların rekor kırdığı ve ihlallerin kural haline geldiği bir ortamda, neden 2024-2028 Eylem Planı'ndan satış birimlerine yönelik stratejik adımlar çıkarıldı?". Ulusal Programın Başarısızlığı: "2013-2024 dönemindeki bu hızlı artış, 1996'da başlayan ve 2008'de güçlendirilen 'Ulusal Tütün Kontrol Programı' hedefleriyle açıkça çelişiyor. Bu programın hedeflerine ulaşılamamasının temel sebepleri nelerdir? Hükümet bu konuda ne kadar samimi?". DSÖ Taahhüdü ve Güncel Veriler: "Türkiye, DSÖ'ye 2025'e kadar yetişkin sigara içme prevalansını %30 azaltma taahhüdünde bulundu. Bu hedefe ne kadar yakınız? Güncel prevalans verileri nedir? Bakanlık bu verileri kamuoyu ile paylaşacak mı?". Kayıt Dışı Tüketim: "Bandrollü nargilelik ve sarmalık tütündeki düşüşe karşın, yaprak sigara kağıdı ve olası bandrolsüz tütün tüketimindeki artış endişe verici. Bu kayıt dışı tüketimin etkileri ve düzeyi araştırıldı mı? Bandrolsüz tütün tüketimini önlemek için ne gibi önlemler alınıyor?". Elektronik Sigara Tehdidi: "Elektronik sigara ve ısıtılmış tütün ürünlerinin kaçak yollarla, özellikle internet üzerinden yaygınlaştığı biliniyor. Gençler arasındaki kullanım yaygınlığına ilişkin 2023-2024 verileri nedir? Sadece İstanbul'da yüzlerce işletmenin bu ürünleri sattığı, hatta yarıdan fazlasının 7/24 hizmet verdiği söyleniyor. Ülkemizde ruhsatı olmayan yasak bir ürünün 7/24 satılabilmesi, etkin bir kontrol olmadığını gösteriyor. Bu yasadışı satışları engellemek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?". Endüstri Müdahaleleri ve Teşvikler: "Sağlık Bakanlığı, tütün endüstrisinin lobi faaliyetlerine ve teşvik taleplerine karşı 'FCTC (Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi) Madde 5.3' ilkesini uygulamak için hangi kurumsal önlemleri almıştır? Son 10 yılda kaç tütün şirketine, hangi teşvikler verilmiştir? Hükümet, halk sağlığını mı, yoksa tütün tekellerinin çıkarlarını mı koruyor?". Sigara Bırakma Hizmetleri: "Sigara kullanıcılarının %70'inin bırakmak istediği bilinirken, Alo 171 hattı, sigara bırakma poliklinikleri ve ilaçların erişilebilirliği 2024'te ne düzeydeydi? Bu hizmetlerin sayısı, bütçesi ve etki göstergeleri neden kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmıyor?". Sağlık Harcamaları: "Son beş yılda tütün kullanımına bağlı ölümler, hastalıklar ve sağlık harcamaları ne kadardır? Artan tüketimin önümüzdeki on yıl için getireceği ek sağlık maliyeti hesaplanmış mıdır?". Sivil Toplum ve Yeşilay: "Tütün kontrolünde hangi sivil toplum kuruluşlarıyla çalışılıyor? Son 10 yılda Yeşilay'a tütün kontrolü için ne kadar kaynak aktarıldı ve bu kaynakların etkinliği ölçüldü mü, raporlandı mı?". Prof. Dr. Kayıhan Pala, verdiği soru önergesinin, Türkiye'de tütün salgınının ulaştığı kritik boyutu ve tütün kontrolü konusundaki mevcut politikaların yetersizliğini gözler önüne serdiğini belirtti. Pala, "Rakamlar ve uluslararası raporlar, Türkiye'nin tütünle mücadelede son yıllarda sınıfta kaldığını, hatta geriye gittiğini acı bir şekilde ortaya koyuyor. Mevcut yasaların uygulanmasındaki zafiyetler, yeni ürünlerin kontrolsüz yayılımı ve tütün endüstrisinin olası müdahalelerine karşı sessizlik, halk sağlığını ciddi bir tehdit altında bırakmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nı, bu vahim tablo karşısında daha fazla sessiz kalmamaya, sorumluluk almaya, kamuoyunu şeffaf bir şekilde bilgilendirmeye ve tütün salgınına karşı derhal somut, kararlı ve etkili adımlar atmaya çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki, kaybedilen her gün, daha fazla hastalık ve erken ölüm anlamına gelmektedir." ifadeleriyle sözlerine son verdi.

CHP’li Pala’dan Kocaeli Üniversitesi Rektörü’ne 'engel' tepkisi Haber

CHP’li Pala’dan Kocaeli Üniversitesi Rektörü’ne 'engel' tepkisi

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk’ün engelli bir öğrenciye yönelik ifadelerine sert tepki gösterdi. Pala, rektörün “Bağış bulursan yaparız” sözlerini “sorumsuzluk” olarak niteledi ve Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK) göreve çağırdı. Geçtiğimiz günlerde Kocaeli Üniversitesi’nde öğrencilerle yapılan bir toplantıda, engelli tuvaleti bulunmayan bir fakülteden söz eden öğrencinin, Rektör Cantürk’ten “Bağış bulursan yaparız” yanıtını aldığı iddiası kamuoyunda tartışma yaratmıştı. Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan CHP’li Pala, bu ifadenin engelli bireylerin kamusal alanda karşılaştığı dışlanmanın somut bir örneği olduğunu söyledi. Pala, “5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun, kamuya ait tüm binalarda erişilebilirliği zorunlu kılar. Bu bir lütuf değil, yasal bir yükümlülüktür. Öğrenciden bağış bulmasını istemek, kamu sorumluluğundan kaçmaktır,” ifadelerini kullandı. YÖK’ün 2018 yılından bu yana sürdürdüğü “Engelsiz Üniversite Ödülleri” programını hatırlatan Pala, Kocaeli Üniversitesi yönetiminin kendi bağlı olduğu idarenin uygulamalarından bile habersiz olduğunu savundu. Pala’nın açıklamasında, Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi'nin verilerine de yer verildi. Buna göre, Türkiye’deki üniversite binalarının yüzde 56’sında halen engelli tuvaleti, rampa veya asansör bulunmuyor. Rektör Cantürk’ün açıklamasının akademik etikle bağdaşmadığını belirten Pala, YÖK’e şu çağrılarda bulundu: Kocaeli Üniversitesi yönetimi hakkında idari soruşturma başlatılması, Üniversitedeki tüm fakültelerde erişilebilirlik denetimlerinin yapılması, Eksiklerin giderilmesi için takvim ve bütçe içeren bir plan sunulması ve uyumsuz kurumlara yaptırım uygulanması. Açıklamasını “Engelleri kaldırmak öğrencilerin değil, yönetenlerin görevidir” sözleriyle tamamlayan Pala, engelli öğrencilerin eşit koşullarda eğitim alma hakkına sahip olduğunu vurguladı.

Pala: "Yeşilay 1 milyar 240 milyon lirayı nereye harcadı?" Haber

Pala: "Yeşilay 1 milyar 240 milyon lirayı nereye harcadı?"

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, 2024 yılı Sağlık Bakanlığı faaliyet tablosunda Yeşilay Cemiyeti’ne ayrılan başlangıç ödeneğinin 1 milyar 65 milyon TL’den yıl içinde 1 milyar 240 milyon TL’ye çıkarıldığı ve tek kuruşunun kalmayacak biçimde harcandığının görülmesi üzerine, bu paranın akıbetini sorgulayan bir yazılı soru önergesini Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığı’na sundu. Pala, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 29’uncu maddesinin “kamu yararı” için yapılan yardımlara getirdiği şeffaflık ve denetim zorunluluğuna dikkat çekerek, “Bu büyüklükte bir aktarım varsa harcama kalemleri de, denetim raporu da, yaptırım mekanizması da halka açık olmak zorunda” dedi. Yazılı soru önergesinin 15 gün içinde yanıtlanmasını zorunlu kılan yasayı ihlal etmeyi alışkanlık haline getiren Bakanlık, Mart ayında verilen önergeye yine yanıt vermedi. Kayıhan Pala, soru önergesindeki ayrıntılara değinmeden önce Türkiye’de bağımlılıkla mücadelenin Sağlık Bakanlığı tarafından yalnızca Yeşilay’a verilmiş bir görev gibi görülmesini eleştirdi. Bağımlılıkla mücadelenin Sağlık Bakanlığı’nın en önemli görevlerinden biri olduğunu hatırlatan Pala, “Bağımlılık sorunu devletin ciddiyetle ele alması gereken, farklı kurumların işbirliğini gerektiren, Bakanlık düzeyinde kapsamlı bir stratejiyle mücadele edilmesi gereken yıkıcı bir toplumsal sorundur. Sağlık Bakanlığı bu konudaki öncü misyonunu kamu yararına çalışan bir derneğin sınırlı kabiliyetlerine terk edemez. Ancak ne yazık ki mevcut durumda Bakanlık sorunun ciddiyetini kavrayıp kendi sorumluluğunun gereklerini yerine getirmemektedir.” ifadelerini kullandı. Pala basın açıklamasında bütçedeki çarpıcı rakamı hatırlattı: “Türkiye’de 2024 boyunca, bağımlılıkla mücadelede öncü olduğu iddia edilen Yeşilay’a Sağlık Bakanlığı bütçesinden günlük ortalama 3,4 milyon TL aktarıldı. Bu dev kaynak bağımlı gençlerin rehabilitasyonu, toplumsal bilinçlendirme ve bilimsel araştırmalar için harcandıysa memnun edici; ama bu paranın nereye ne kadar gittiğini sadece Yeşilay yönetimiyle Bakanlık biliyor, Sayıştay raporlarında tek satır yok.” CHP’li milletvekili, ödenekteki artışın nedeninin kamuoyuna anlatılmadığını vurgulayarak şöyle devam etti: “Başlangıç ödeneği yıl ortasında yüzde 16 artmış; peki bu ek bütçe hangi projede kullanıldı? Personel gideri mi yükseldi, yeni taşınmaz mı alındı, yoksa tanıtım kampanyalarına mı harcandı? Bir yıl içinde Yeşilay logosu altında düzenlenen ulusal kampanyaların medya satın alma faturası nedir; kaç liralık kira, kaç liralık araç, kaç liralık ‘danışmanlık’ bedeli ödenmiştir? Halk vergilerinin nereye harcandığını görebilmeli. Bakanlığın resmî cevabı gelmeden vatandaşın bu kalemleri öğrenme şansı yok.” Yeşilay’ın harcamalarının hangi tarihlerde, hangi usulle denetlendiğini ve denetim raporunun akıbetini soran Pala, “5018 sayılı Kanun çok açık: Kamu kaynağı alıyorsanız Sayıştay denetimine hazır olacaksınız. O denetimden çıkacak rapor, Bakanlık ‘onayladı’ diye kasalarda saklanamaz; usulüne uygun olarak yayınlanıp milletin önüne konur” ifadesini kullandı. Pala, Yeşilay’ın faaliyet ve projelerinin değerlendirilme süreçlerini de gündeme getirdi ve “Bağımlılıkla mücadelede ‘kamu yararı’ kriteriyle hangi proje nasıl bir değerlendirmeye tabi tutuldu, proje çıktıları nelerdir, bunlar bilimsel bir kurulla mı değerlendirildi yoksa yönetim kurulu kararıyla mı geçerli sayıldı?” sorusunu sordu. Pala, olası usulsüzlük veya mevzuata aykırı harcama tespitinde Bakanlığın devreye sokacağı yaptırımların netleşmesi gerektiğini de belirtti. “Bakanlık, Yeşilay’dan faaliyet raporlarını alıp rafa mı kaldırıyor, yoksa harcama usulüne aykırılık gördüğünde geri ödeme, bloke veya adlî süreç başlatıyor mu? Geçmişte bu çerçevede açılmış bir soruşturma veya inceleme var mı?” diye soran milletvekili, kanunun öngördüğü “yardımın kesilmesi, zimmet çıkarılması, ilgililer hakkında suç duyurusu” gibi uygulamaların halkla paylaşılması gerektiğini vurguladı. Yeşilay’ın bütçesinin devasa boyutuna karşın, faaliyetlerinin görünürlüğü ve denetlenebilirliğinin sınırlı kaldığını savunan Pala, “Bağımlılıkla mücadele elbette önemlidir; ama bu büyüklükteki fon toplumun ihtiyaçlarına ulaşmıyorsa şeffaf olmayan harcamalar soruşturulacaktır” dedi. Ödenek kalemlerinin, denetim takviminin, rapor metninin ve olası yaptırım sürecinin gizli kalamayacağını vurgulayan Pala, “Yeşilay gibi köklü bir cemiyet, en başta kendisi için şeffaflığı talep eder. Eğer etmezse, kamu kaynağı üzerindeki toplumsal güven sarsılır ve bağımlılıkla mücadele eden kurumların itibarına gölge düşer” dedi. Pala açıklamasını şu sözlerle bitirdi: “Yeşilay gibi kamu yararına çalışan kurumların itibarı önemlidir; bu itibar şeffaflık ve hesap verebilirlikle sağlanabilir. Sağlık Bakanlığı’nın vereceği cevaplar, sadece bizim değil gençlerin, ailelerin ve sahada çalışan psikologların, sosyal hizmet uzmanlarının da hakkıdır. 1 milyar 240 milyon TL’lik bir bütçenin akıbetini öğrenmek, gelecekte bağımlılık politikasının nereye evrilmesi gerektiğine karar vermek için elzemdir. Bu sorular yanıtsız kalırsa, ‘bağımlılıkla mücadele’ iddiası, kamu kaynağının denetimsiz kullanımının gölgesinde kaybolur.”

Bursa Milletvekili Pala: Hastaların hayatta kalma umudu, kamu görevlilerinin zenginleşme kapısı olamaz! Haber

Bursa Milletvekili Pala: Hastaların hayatta kalma umudu, kamu görevlilerinin zenginleşme kapısı olamaz!

Milletvekili Pala, iddiaların yalnızca bir satın alma skandalından ibaret olmadığını, kamu kaynaklarının korunması yükümlülüğünün ve sağlık hizmetinin güvenilirliğinin tartışmaya açıldığını vurguladı. Şubat ayında verilen soru önergesine halen bir yanıt verilmedi. Sağlık hizmetleri için ayrılan kamu kaynaklarının kullanımında yaşanan usulsüzlüklerin halkın sağlık sistemine olan güvenini sarsacağı gerekçesiyle daha yüksek bir hassasiyet gerektirdiğini belirten Pala, “Ambulans ihalesi, halkın ödediği vergilerle finanse edilen en kritik sağlık yatırımlarından biridir. Burada en küçük bir şaibe, hastaların hayat kurtarıcı hizmete erişimini gölgelediği gibi kamuda her geçen gün büyüyen ‘cezasızlık algısını’ da pekiştirir” dedi. Milletvekili Pala, önergesinde İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün ambulans ihalesine dair usulsüzlük iddiaları hakkında Bakanlığın hâlihazırda açtığı idari veya adli bir soruşturma bulunup bulunmadığını, söz konusu bürokratlar hakkında varsa yürütülen idari veya adli sürecin kapsamını ve aşamasını sordu; ardından “Soruşturma var deniyorsa kaç müfettiş görevlendirildi, ne zaman rapor bekleniyor; soruşturma açılmadıysa gerekçe nedir?” diyerek konuya ilişkin somut takvim ve bilgi talep etti. Pala, ayrıca benzer usulsüzlüklerin önüne geçmek amacıyla Sağlık Bakanlığı’nın kullandığı denetim mekanizmalarının—ihale öncesi teknik şartname hazırlığından ihale sonrası teslim aşamasına kadar—nasıl bir kontrol zinciri oluşturduğunu sordu: “Bir ihalede ambulans yerine herhangi bir araç menfaatine dönük pazarlık yapılabiliyorsa, mevcut mekanizmaların kâğıt üstünde kaldığı açıktır” değerlendirmesinde bulundu. CHP’li vekil, son olarak, ihale sürecinde görev alan kamu yöneticilerinin kişisel kazanç elde etmesini önleyici düzenlemelerin (mal bildirimlerinin paylaşımı, elektronik ihale şeffaflığı, çıkar çatışması beyanı, rüşvetle mücadele protokolleri vb.) olup olmadığını sorguladı. Pala’ya göre “bu sorunun yanıtı, yalnızca söz konusu olayın aydınlatılmasını değil, ambulanstan ilaca kadar tüm sağlık ihalelerine ilişkin karanlıkta kalan noktaların aydınlatılmasını” sağlayacak. Bakanlığı derhal ve etkili önlem almaya davet eden Pala, “Eğer bürokratların ucuza otomobil alması gibi bir menfaat döngüsüyle ambulans ihalesi sonuçlandıysa, bu hem 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun hem 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Kanunu’nun hem de Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümlerinin ağır ihlalidir. Sağlık Bakanlığı’nın derhâl bağımsız müfettiş görevlendirip raporu kamuoyuna açıklaması gerekir. Aksi hâlde müfettiş raporu beklerken ambulanslar umut bekleyen hastalara değil, rant bekleyen çıkar çevrelerine hizmet etmiş olur.” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.