Son aylarda tarım sektöründe en çok konuşulan konu başlığı çiftçi eylemleriydi.
Önce Karacabey’de başlayan daha sonra yurdun birçok iline yayılan çiftçi eylemlerinde üreticimizin tepkisi;
Hasadını yaptığı sebze ve meyveye üretim maliyetlerinin bile çok altında fiyat verilmesiydi.
Hatırlarsanız 21 Aralık 2022’de bu köşeden “Bakanlıktan Devrim Niteliğinde Karar” başlığıyla bir yazı paylaşmıştım. O yazımda 18 Nisan 2006 tarih ve 5488 Sayılı Tarım Kanunu’nun 7. Maddesinde yapılacak değişiklikle “çiftçiler için üretim yapmadan önce Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan izin almaları şartı” getirildiğinin müjdesini vermiştim.
Öyle ya, herkes isteği ürünü ekemeyecek, bakanlığımız bu konuda ülkenin dengelerini gözeterek arz ve talep miktarı ile yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceğini tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek ve ürünlerin sürdürülebilirliğini sağlayacaktı (Kaynak: https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5488.pdf).
Uymayana da bir sürü ceza verilecekti ….
Peki ne oldu?
Yapılan eylemlerden anlıyoruz ki uygulanmadı.
Maalesef üretici yine kendi kaderine terkedildi.
Eğer yasal mevzuat uygulanmış olsaydı çiftçi; domatesten karpuza, kuru soğandan bibere ürünlerini tarlada bırakmazdı.
Ama “aracılar” yine çok çok kazandı. Tarladan kilosu 1 TL’ye aldıkları domatesi pazarlarda 30 TL’ye, marketlerde 40-50 TL’ye sattılar.
Gerek üreticisini gerekse vatandaşı mağdur olurken bu işe “durun” demesi gerekenler nerede acaba?
Yoksa bu aracı kazancından onların da mı bir çıkarı var!
Yine hükümet temsilcileri tarımsal desteklemeden bahsediyor.
Üretici ise desteklemenin zamanlamasından şikâyet ediyor.
İhtiyaç duyulan zamanda değil, 7-8 ay sonra yapılan desteklemenin hiçbir anlamı kalmadığını söylüyor. Sanki birileri çiftçilerimizi artık üretim yapmaktan vazgeçirmeye çalışıyor.
Hatta ve hatta bazı ürünlerde “desteklermiş gibi” yapıyor, ürün tam para kazandıracak olduğu sırada aynı üründe yapılan ithalat, yerli ürünün piyasa değerini düşürüyor ve adeta çiftçi arkadan vuruyor.
Peki üretici devletine güvenmeyecekse kime güvenecek?
Malum küresel çetenin şeytani planlarından en önemlisinin ülkeleri aç, susuz ve fakir bırakmak…
Bu planlar; artık her türlü basın-yayın organlarından artık gözümüze sokula sokula anlatılıyor.
O zaman şöyle bir soruyu yöneltmek gerekiyor:
Bizde olup bitenleri küresel plan sadakati mi yoksa beceriksizlik mi olarak izah etmek gerekiyor!
Bundan 10 sene öncesine kadar sadece bilim çevrelerindeki tartışmalarla sınırlı olan “Küresel İklim Değişikliği”, “Kuraklık”, “Sera gazı” gibi kavramlar, günümüzde ilkokul çağındaki çocukların bile dile getirdiği bir sorun haline nihayet
İlkokul sıralarında, çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırma amacıyla öğretilen bir şarkı vardı. Bizim devreler hatırlayacaklardır. Şarkının sözleri şöyleydi: Erken yatarım, erken kalkarım Bir yumurtayı sütle çırparım Birazcık ekmek biraz da peynir Aman efendim ne güzel yenir... **
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Ulu Önder Atatürk, "Milli Ekonomimizin Temeli Ziraattır" diyerek o tarihlerde tarımın önemini vurgulamıştır. Bugün de nüfusumuzun yüzde 46'sının geçimini tarımdan sağladığı, tarımın toplam istihdam içerisindeki payının yüzde 43 ve gayrisafi milli hasıla&
Her şeyde olduğu gibi özellikle gıdadaki yüksek enflasyon herkesin gündeminde. Herkes rahatsız… Herkes iyi ya da kötü bir şeyler söylüyor… Çoğunluk sadece yakınıyor… Az bir kısım insan da çareler önermeye çalışıyor aklı yettiğince… Ama fiyatlar tüketicinin istediği seviyeye inmiyor. Sayın Cumhu
Ukrayna-Rusya arasındaki savaş başlayalı neredeyse iki aya yakın bir zaman oldu. Bu zaman zarfında, her iki ülkenin de kendi stratejik hedefleriyle ülke güvenliği konularındaki görüşleri uyuşmadığı için savaşın şiddeti artarak devam ediyor ve bir süre daha edecek gibi duruyor. Hatta savaşın yayıla
izahı olmayan şeyin mizahı olur
Bu yazıyı herkes okumalı ve anlamalı Dikkatimizi doğru yere odaklayan önemli bir yorum
Gerçekten çok güzel bir konuya değindiniz hocam inşallah gereken mecralara ulaşır