SON DAKİKA
Hava Durumu

Üretici “kazanamıyor”, tüketici “yetiremiyor” mu?

Yazının Giriş Tarihi: 14.02.2022 11:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.02.2022 11:27

Her şeyde olduğu gibi özellikle gıdadaki yüksek enflasyon herkesin gündeminde. Herkes rahatsız…

Herkes iyi ya da kötü bir şeyler söylüyor…

Çoğunluk sadece yakınıyor…

Az bir kısım insan da çareler önermeye çalışıyor aklı yettiğince…

Ama fiyatlar tüketicinin istediği seviyeye inmiyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın temel gıda maddelerinde KDV oranını yüzde 8’den yüzde 1’e indirme çabası da kanayan bu yaraya ne kadar çare olur bilinmez.

Hep söylenen beylik bir cümle de var “Bu ülkede bir şeyin fiyatı artarsa bir daha geri gelmez. Dua edelim daha da artmasın.”

Niye?

Kaderimiz mi böyle yazılmış?

Konum gereği çiftçiye verilen desteklere bakıyorum…

Üreticiye aslında gayet güzel destekler veriliyor. Bu desteklerin haricinde üretici sıfatında olanlara gerek su gerekse elektrikte de indirim de söz konusuymuş. Bakın bunu bilmiyordum.

Bilginin nereden geleceği belli olmaz. Arabama Küçük Sanayi Sitesi’nde bakım yaptırırken tanıştığım Mustafakemalpaşa’dan bir ekmek fırını sahibi anlattı bunları.

Hatta “hocam köy kahvesinde hükümete sövenlerin çoğunun gerek kendi gerek çocuklarının altında en son model arabalar var, bir sürü daireleri ve dönümlerce arazileri var, bunlar benim bildiklerim. Millet kolay para kazanmaya alıştı. Şartlar ağırlaşınca iyi günler unutuldu. Asıl kötü durumda olanlar bu işi gerçekten yaşamak, geçim sağlamak için yapanlarda. Bakın devlet benim hesabıma 3 yıl sonra ödeyeceğim sıfır faizli para yatırdı hem de dört kez. Siyasi görüşümde uymaz, eleştirdiğim çok yön var ama bence bu millet biraz da fazla ağlıyor“ dedi.

Bakın “ben demiyorum o arkadaş” diyor. Ancak çevremde bulunan gerek et gerekse süt üretimi için hayvancılıkla uğraşan üreticilerin hayvanlarını satmaya başladığını ve çiftliklerini kapatma yoluna gittiklerini de biliyorum. Hatta ve hatta danışmanlık yapan bir arkadaşımı arayan bir üreticiyle yapılan telefon konuşmasına bizzat şahit oldum. Arayan üretici arkadaşımdan çözüm yolu istiyor.

Çaresiz...

“60 baş hayvanım var yapamıyorum. Geçen gün oğlumu ahırdan kovdum ben yandım, sen yanma… Git kendine başka bir iş bak dedim” diyor.

Kulaklarımla duydum.

Bir taraftan memnun, öbür taraftan bitme aşamasına gelmiş mutsuz iki üretici örneği ile karşılaştım. Tabi ki ekmek üreten bir kişi ile çiftçiyi aynı kefeye koymak yanlış olur.

Ama aklıma şu soru takıldı:

Acaba her çiftçi devletin az ya da çok verdiği desteklerden yararlanamıyor mu?

Yoksa nasıl yararlanacağını bilmiyor mu?

Bana sanki ikinci şık daha yakın geldi. Çiftçimizin genel okumuşluk düzeyi ile ilgili durum malum ortada. Üreticilere, devletin verdiği bu desteklerden haberdar edip hatta nasıl başvurulacağı öğretilemez mi?

Belki de öğretiliyordur!

Belki…

İlçe tarım ve orman müdürlükleri bu konuda acaba bir şeyler yapıyor mu, yapabilir mi?

Çünkü ortada net bir pahalılık durumu var.

Üretici “kazanamıyorum” diyor, tüketici “yetiremiyorum” diyor.

Şunu zaten biliyoruz:

Kış aylarında özellikle yazın yetişen meyvenin sebzenin fiyatları artar. Ama hıyarın kilosunun 25-28 TL, domatesin, patlıcanın kilosunun 35-50 TL olması nasıl izah edilir?

Gübre ve mazot fiyatlarındaki artış bu kadar mı etki eder?

Bence etmez. Burada dönen başka oyunlar var gibi geliyor bana…

Devletim çok acilen üretici ile tüketici arasındaki aracıları saf dışı etmek zorunda artık.

Hani bu alana da bir “Eren Harekâtı” yapılması lazım.

Çünkü aracılar aldıkları komisyonlardan feragat etmediler. Hep aynı, hatta arttırarak devam ediyorlar. Bu da ne üreticiye ne de tüketiciye yarıyor.

Ayrıca devletimin tarım politikasına yön verenleri, ithalata ayıracağı parayı üreticiye vererek onu üretimde tutmayı başarabilmeliler.  

Üretmeden olmaz!

Üstelik gıda, elektrik ve petrolde eğer dışarı bağımlıysanız veya bağımlılık oranınız fazlaysa “bağımsızım” demeniz sadece sözde kalır.

O nedenle Akdeniz’de ve Karadeniz’deyiz.

Oralarda ne işimiz var değil, oralarda çooook işimiz var çünkü.

Enerjiye olan bağımlılık çözülürse bu konuştuğumuz konuların birçoğu olmayacak çünkü.

Küresel bir krizin yaşandığı ortada.

Fedakârlık yapmak gerekiyorsa, ucunda eğer kurtuluş ve refah aydınlığı varsa hep birlikte yapmamız gerek.

Bizim tarihimiz eşi benzeri olmayan fedakarlıklarla dolu…

Ama “hep birlikte”, ama içimizde “Allah korkusu” ve “kul hakkı yememe” hassasiyeti taşıyarak…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.