Meslektaşlarımla birlikte Rize Valisi Sayın İhsan Selim Baydaş’ın daveti ve başkanlığını Hızır Ofluoğlu’nun yaptığı Bursa Rizeliler Derneği’nin organizasyonuyla Doğu Karadeniz’in cennet diyarlarından Rize’de geçirdik…
Rizeliler Dernek Başkanvekili Dr. Mete Ekşioğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Bülent Kandemir, Erol Özdemir ve Hüseyin Dilmaç’ın da bizlere eşlik ettiği geziye dair SözBursa’da kaleme aldığım haberi, dileyenler “Yeşil ve Mavinin Başkenti: Rize”başlığına tıklayarak okuyabilir.
***
“Çayın Başkenti”, “Suyun Her Hali”, “samimi, yardımsever, vefalı, güler yüzlü ve cesur insanların diyarı”, tarih sayfalarına adını altın harflerle yazdıran kahramanların toprağı Rize’nin bendeki güçlü algısıyla başlayacağım.
Öncelikle de öteden beri beni derinden üzen, cumhuriyet düşmanlarının uydurduğu ‘Hamidiye Gemisi’nin Rize’yi Bombalaması’ yalanıyla…
“Yalanı din sayan” bu devlet/millet düşmanlarının 1925’te Güneysu’da çıkan ve 150 kişinin katıldığı bir isyanı, Şapka Kanunu’na bağlayarak uydurduğu senaryoya inananlar da az değil!
Gerçekte isyanın çıkış nedeni, Güneysu’daki karakol komutanı ile muhtar arasındaki sürtüşme... Şapka Kanunu’nun yasalaştığı güne denk gelen karakol baskınının detayına girmeyeceğim ama en azından insan şunu düşünmeli:
“Hamidiye dönemin en büyük savaş gemilerinden. Mantıken gemiden şehre yapılan atışlar bir eve veya dağa taşa isabet etmez mi?”
Eğer isabet etmiş olsaydı, birileri bugün top mermilerinin düştüğü yeri çoktan “kutsal bir mekâna” çevirmişti bile.
***
Aksine Rize hem Birinci Dünya Savaşı’nda hem de Millî Mücadele’de adını tarihin sayfalarına altın harflerle yazdıran yiğitlerin/kahramanların diyarıdır… Örnek mi istiyorsunuz, bir avuç askerle Taşlıdere’de Ruslara geçit vermeyen Binbaşı Kahraman Bey’den başlayalım. Taşlıdere direnişinin bugün şehir merkezinde kalan Şehitler Çeşmesi’yle özdeşleşen hikayesi öğrendiğinizde eminim ki gözlerinizi yaşartacaktır.
Peki bugün Karasu’daki anıt mezarında kıyamı bekleyen İpsiz Recep’i anlatmama gerek var mı?
Kurtuluş Savaşı boyunca ordularımızın ihtiyaç duyduğu silah ve cephaneyi Rusya’dan gemilerle Anadolu’ya taşıyan, hatta gemici arkadaşlarıyla denizaltı bile kovalayan “Takaların Kumandanı Ketencioğlu Hacı Yakup, yine Batum’dan yüklediği silah ve mühimmatı Ordu ve Zonguldak’ta karaya çıkarıp cepheye sevkini sağlayan Dursun Kaptan, İzmit ve Sakarya bölgesinde kurduğu milli müfreze ile Rum ve Ermeni çetelerinin kabusu olan, ani baskınlarla Yunan birliklerine ağır zaiyat verdiren ve Atatürk’ün savaş sonrası “Yüzbaşı” rütbesi verdiği Metozade Hüseyin, Müdafaa-i Hukuk Rize Temsilcisi, topladığı gönüllülerle Saraya bölgesinde İpsiz Recep ile birlikte düşmana kök söktüren Tuzcuoğlu Halit Ağa, yine Şahinoğlu Osman Kahya, sonradan TBMM’de mebus da olan Osman Nuri Bey, Hemşinli Necati Bey, Erzurum Kongresi’nde Rize’yi temsil eden İsmail Hakkı Bey ve İstanbul’da, Boğaziçi'nde destan yazan Rizeli leventler ve daha niceleri…
Hepsinin ruhu şad mekânı cennet olsun.
Biz onlardan razıyız, umarım onlar da bizden razı olurlar.
Hazır yeri gelmişken Millî Mücadele yılları gibi cumhuriyet döneminde Rize siyasetinin en önemli ismi Mataracı Mehmet Bey’e de özel bir parantez açmamız gerekiyor. Detaya girmeden Mataracı Mehmet Bey’in Atatürk’le arasında geçen bir diyaloğu aktarmakla yetineyim:
Atatürk, sohbet etmekten keyif aldığı Mataracı Mehmet Bey’e sorar:
-Yarın cepheye gitsek, kaç kişiyle gelirsin?
Rize insanına has keskin zekasıyla cevap verir Mataracı:
-Bi tufeğum, bi da ben senun emrundeyiz paşam…
***
Atatürk’ün Rize’yi ziyaretinde kaldığı Mataracı Mehmet’e ait ‘Sarı Ev’in bugün Atatürk Evi Müzesi olarak hizmet verdiği bilgisiyle birlikte gelelim Rize Valiliği’nin İstanbul, Bursa, İzmir, Kocaeli ve Antalya gibi illerdeki Rize dernekleriyle birlikte yürüttüğü çalışmaya…
Sayın Vali Baydaş, 350 bin nüfuslu Rize’nin sahip olduğu tarihi, doğal ve kültürel değerler konusunda yurtiçi ve yurtdışında bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Bu nedenle de derneklerle koordineli bir şekilde gazetecilerin yanı sıra Bursa’dan Doğan Sager örneği gibi turizm sektörünün yetenekli temsilcilerini Rize’de misafir ediyor, şehrin zengin potansiyelini anlatıyor/tanıtıyor ve şu vurguyu yapıyor:
Havaalanıyla birlikte Rize, artık kimseye uzak değil. Tatil planlarına Rize de alınmalı…
Vali Baydaş oldukça haklı…
Çünkü yıllık ihracatı 200 milyon doların biraz üstündeki Rize, konaklama tesisleri gibi güçlü bir ulaşım ağına sahip. Üç yıl önce hizmete giren aktif bir havaalanına, tünellerden kavşaklara, bölünmüş yollardan köprülere, hatta bazı bölgelerde beton yollarla yatırıma boğulmuş şehir… Geçen yıl da Ulaştırma Bakanlığı’nın hızlı tren yatırım planlamasına alındı Rize. Bu projeyle birlikte Rize doğuda Batum, batıda Samsun ve güneyde Erzurum’a bağlanacak. Hızlı tren projesinin aynı zamanda şehir merkezinde şu an inşaatı süren İyidere Lojistik Limanı’yla da bağlantısı yapılacak. Liman Kafkasya ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki kombine taşımacılık zincirinin aktarma merkezi olacak…
Peki Rize bu işi nasıl başardı?
Elbette ki valisiyle, siyasetçisiyle, esnafıyla, iş insanıyla, bürokratıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla kenetlenerek. Zaten Rize’de yakalardaki rozetlerin hiçbir önemi yok!
Söz konusu Rize olunca bütün şehir bir masada bulaşabiliyor…
***
Hadi gelin şimdi 3,5 milyon nüfusu ve 17 milyar doları bulan yıllık ihracatıyla Bursa’nın ulaşım ağını Rize ile kıyaslayalım desem/demeyeceğim.
Sadece Rizeliler Dernek Başkanı Hıdır Ofluoğlu’nun Rize Valisi Baydaş’a ifade ettiği şu yakınma ve önerisini aktaracağım:
“Yenişehir’den Rize-Artvin Havalimanı’na direkt uçuş istiyoruz ama bir türlü başaramıyoruz… Rize uçuşları için gerekirse koltuk garantisi verebiliriz.”
İşte size Türkiye’nin dördüncü büyük ili Bursa’nın hali!
Mataracı Mehmet Bey’in söylediği gibi “bi tufeğum, bi da ben”
Son söz;
“Kıskandım, bir daha da gitmem Rize’ye” demeyeceğim.
Gideceğim, çünkü Rize Şehitler Çeşmesi gibi görmek isteyip de göremediğim yerler var…
***
Dip not:
Bu güzel organizasyonla bizleri Rize’de ağırlayan başta Sayın Valimiz İhsan Selim Baydaş olmak üzere Bursa Rizeliler Derneği Başkanı Hızır Ofluoğlu’na Başkanvekili Dr. Mete Ekşioğlu’na, anlattıkları fıkralarla bizi kahkahaya boğan yönetim kurulu üyeleri Bülent Kandemir ile Erol Özdemir'emilattan önce ve sonraki yaşam tecrübeleriyle gezimizin neşe kaynağı olan Hüseyin Dilmaç’a, tur rehberimizden araç şoförümüze herkese ama herkese yürekten teşekkür ediyorum…
Ve tabi ki geziyi kıymetli kılan meslektaşlarım Yüksel Baysal, Fuat Kars, İhsan Aydın, Okan Tuna, Selahattin Adıgüzeller ve Enhar Güneş’e…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
Bi tufeğum, bi da ben!
Geride bıraktığımız hafta sonunu;
Meslektaşlarımla birlikte Rize Valisi Sayın İhsan Selim Baydaş’ın daveti ve başkanlığını Hızır Ofluoğlu’nun yaptığı Bursa Rizeliler Derneği’nin organizasyonuyla Doğu Karadeniz’in cennet diyarlarından Rize’de geçirdik…
Rizeliler Dernek Başkanvekili Dr. Mete Ekşioğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Bülent Kandemir, Erol Özdemir ve Hüseyin Dilmaç’ın da bizlere eşlik ettiği geziye dair SözBursa’da kaleme aldığım haberi, dileyenler “Yeşil ve Mavinin Başkenti: Rize” başlığına tıklayarak okuyabilir.
***
“Çayın Başkenti”, “Suyun Her Hali”, “samimi, yardımsever, vefalı, güler yüzlü ve cesur insanların diyarı”, tarih sayfalarına adını altın harflerle yazdıran kahramanların toprağı Rize’nin bendeki güçlü algısıyla başlayacağım.
Öncelikle de öteden beri beni derinden üzen, cumhuriyet düşmanlarının uydurduğu ‘Hamidiye Gemisi’nin Rize’yi Bombalaması’ yalanıyla…
“Yalanı din sayan” bu devlet/millet düşmanlarının 1925’te Güneysu’da çıkan ve 150 kişinin katıldığı bir isyanı, Şapka Kanunu’na bağlayarak uydurduğu senaryoya inananlar da az değil!
Gerçekte isyanın çıkış nedeni, Güneysu’daki karakol komutanı ile muhtar arasındaki sürtüşme... Şapka Kanunu’nun yasalaştığı güne denk gelen karakol baskınının detayına girmeyeceğim ama en azından insan şunu düşünmeli:
“Hamidiye dönemin en büyük savaş gemilerinden. Mantıken gemiden şehre yapılan atışlar bir eve veya dağa taşa isabet etmez mi?”
Eğer isabet etmiş olsaydı, birileri bugün top mermilerinin düştüğü yeri çoktan “kutsal bir mekâna” çevirmişti bile.
***
Aksine Rize hem Birinci Dünya Savaşı’nda hem de Millî Mücadele’de adını tarihin sayfalarına altın harflerle yazdıran yiğitlerin/kahramanların diyarıdır… Örnek mi istiyorsunuz, bir avuç askerle Taşlıdere’de Ruslara geçit vermeyen Binbaşı Kahraman Bey’den başlayalım. Taşlıdere direnişinin bugün şehir merkezinde kalan Şehitler Çeşmesi’yle özdeşleşen hikayesi öğrendiğinizde eminim ki gözlerinizi yaşartacaktır.
Peki bugün Karasu’daki anıt mezarında kıyamı bekleyen İpsiz Recep’i anlatmama gerek var mı?
Kurtuluş Savaşı boyunca ordularımızın ihtiyaç duyduğu silah ve cephaneyi Rusya’dan gemilerle Anadolu’ya taşıyan, hatta gemici arkadaşlarıyla denizaltı bile kovalayan “Takaların Kumandanı Ketencioğlu Hacı Yakup, yine Batum’dan yüklediği silah ve mühimmatı Ordu ve Zonguldak’ta karaya çıkarıp cepheye sevkini sağlayan Dursun Kaptan, İzmit ve Sakarya bölgesinde kurduğu milli müfreze ile Rum ve Ermeni çetelerinin kabusu olan, ani baskınlarla Yunan birliklerine ağır zaiyat verdiren ve Atatürk’ün savaş sonrası “Yüzbaşı” rütbesi verdiği Metozade Hüseyin, Müdafaa-i Hukuk Rize Temsilcisi, topladığı gönüllülerle Saraya bölgesinde İpsiz Recep ile birlikte düşmana kök söktüren Tuzcuoğlu Halit Ağa, yine Şahinoğlu Osman Kahya, sonradan TBMM’de mebus da olan Osman Nuri Bey, Hemşinli Necati Bey, Erzurum Kongresi’nde Rize’yi temsil eden İsmail Hakkı Bey ve İstanbul’da, Boğaziçi'nde destan yazan Rizeli leventler ve daha niceleri…
Hepsinin ruhu şad mekânı cennet olsun.
Biz onlardan razıyız, umarım onlar da bizden razı olurlar.
Hazır yeri gelmişken Millî Mücadele yılları gibi cumhuriyet döneminde Rize siyasetinin en önemli ismi Mataracı Mehmet Bey’e de özel bir parantez açmamız gerekiyor. Detaya girmeden Mataracı Mehmet Bey’in Atatürk’le arasında geçen bir diyaloğu aktarmakla yetineyim:
Atatürk, sohbet etmekten keyif aldığı Mataracı Mehmet Bey’e sorar:
-Yarın cepheye gitsek, kaç kişiyle gelirsin?
Rize insanına has keskin zekasıyla cevap verir Mataracı:
-Bi tufeğum, bi da ben senun emrundeyiz paşam…
***
Bu nedenle de derneklerle koordineli bir şekilde gazetecilerin yanı sıra Bursa’dan Doğan Sager örneği gibi turizm sektörünün yetenekli temsilcilerini Rize’de misafir ediyor, şehrin zengin potansiyelini anlatıyor/tanıtıyor ve şu vurguyu yapıyor:
Havaalanıyla birlikte Rize, artık kimseye uzak değil. Tatil planlarına Rize de alınmalı…
Vali Baydaş oldukça haklı…
Çünkü yıllık ihracatı 200 milyon doların biraz üstündeki Rize, konaklama tesisleri gibi güçlü bir ulaşım ağına sahip. Üç yıl önce hizmete giren aktif bir havaalanına, tünellerden kavşaklara, bölünmüş yollardan köprülere, hatta bazı bölgelerde beton yollarla yatırıma boğulmuş şehir… Geçen yıl da Ulaştırma Bakanlığı’nın hızlı tren yatırım planlamasına alındı Rize. Bu projeyle birlikte Rize doğuda Batum, batıda Samsun ve güneyde Erzurum’a bağlanacak. Hızlı tren projesinin aynı zamanda şehir merkezinde şu an inşaatı süren İyidere Lojistik Limanı’yla da bağlantısı yapılacak. Liman Kafkasya ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki kombine taşımacılık zincirinin aktarma merkezi olacak…
Peki Rize bu işi nasıl başardı?
Elbette ki valisiyle, siyasetçisiyle, esnafıyla, iş insanıyla, bürokratıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla kenetlenerek. Zaten Rize’de yakalardaki rozetlerin hiçbir önemi yok!
Söz konusu Rize olunca bütün şehir bir masada bulaşabiliyor…
***
Sadece Rizeliler Dernek Başkanı Hıdır Ofluoğlu’nun Rize Valisi Baydaş’a ifade ettiği şu yakınma ve önerisini aktaracağım:
“Yenişehir’den Rize-Artvin Havalimanı’na direkt uçuş istiyoruz ama bir türlü başaramıyoruz… Rize uçuşları için gerekirse koltuk garantisi verebiliriz.”
İşte size Türkiye’nin dördüncü büyük ili Bursa’nın hali!
Mataracı Mehmet Bey’in söylediği gibi “bi tufeğum, bi da ben”
Son söz;
“Kıskandım, bir daha da gitmem Rize’ye” demeyeceğim.
Gideceğim, çünkü Rize Şehitler Çeşmesi gibi görmek isteyip de göremediğim yerler var…
***
Dip not:
Bu güzel organizasyonla bizleri Rize’de ağırlayan başta Sayın Valimiz İhsan Selim Baydaş olmak üzere Bursa Rizeliler Derneği Başkanı Hızır Ofluoğlu’na Başkanvekili Dr. Mete Ekşioğlu’na, anlattıkları fıkralarla bizi kahkahaya boğan yönetim kurulu üyeleri Bülent Kandemir ile Erol Özdemir'e milattan önce ve sonraki yaşam tecrübeleriyle gezimizin neşe kaynağı olan Hüseyin Dilmaç’a, tur rehberimizden araç şoförümüze herkese ama herkese yürekten teşekkür ediyorum…
Ve tabi ki geziyi kıymetli kılan meslektaşlarım Yüksel Baysal, Fuat Kars, İhsan Aydın, Okan Tuna, Selahattin Adıgüzeller ve Enhar Güneş’e…