Türkiye’de siyasetten spora, sanattan iş dünyasına her alanda öne çıkan önemli isimlerin memleketi Rize’yi ayrıcalıklı kılan bir başka özelliği de sahip olduğu muhteşem coğrafyası… İşte size İbrahim Öge’nin kaleminden “Mavi ve Yeşilin” ve de “Çayın Başkenti” Rize…
Haber Giriş Tarihi: 13.05.2025 12:16
Haber Güncellenme Tarihi: 13.05.2025 14:19
Kaynak:
İbrahim ÖGE
Yolumuz Rize Valisi İhsan Selim Baydaş’ın daveti ve Bursa Rizeliler Dernek Başkanı Hızır Ofluoğlu’nun organizasyonuyla İkizdere’den Hemşin’e, İyidere’den Fındıklı’ya sahil şeridinden dağlarına, muhteşem yaylalarından köylerine, kültürel değerlerine sımsıkı bağlı, pratik zekaya sahip, çalışkan, girişimci, özgüveni yüksek, samimi, yardımsever, vefalı, güleryüzlü ve cesur insanların diyarına yani Rize’ye düştü…
Bursa’nın; yolculuğun 14 saat sürdüğü karayoluyla tam bin 171 kilometre uzağındaki Rize’ye, biz; İstanbul Sabiha Gökçen’den 1 saat 40 dakikalık uçak seyahatiyle ulaştık. Ordu-Giresun Havalimanı'ndan sonra Türkiye’nin deniz üzerine inşa edilen ikinci meydanı olan Rize-Artvin Havalimanı’na indikten sonra Anadolu’nun kuzeydoğusunda Kaçkar Dağları ile Karadeniz arasındaki sarp bir araziye kurulu şehre neden “yeşil ve mavinin başkenti” denildiğini daha uçaktayken anladım. Gökyüzüyle denizi bütünleştiren büyüleyici bir mavi ve onları selamlayan her tonuyla güçlü bir yeşil…
Güler yüzlü insanların bizleri karşılamasının ardından Pazar ilçesinden hareketle ilk ziyaret durağımız olan Fırtına Deresi’ne ilerlerken yamaçları bir zümrüt gerdanlık misali süsleyen çay bahçeleri ise Rize’ye neden “Çayın Başkenti” denildiğinin ilk kanıtı oldu. Ve Ardeşen ile Çamlıhemşin ilçesinin topraklarını suladıktan sonra Karadeniz’e dökülen 68 kilometre uzunluğundaki Fırtına Deresi’nin önünden aktığı bir tesiste kahvaltı için verdiğimiz molada ise Rize’ye neden “Suyun Her Hali” denildiğini daha iyi algıladım. Özetle daha ilk anlardan itibaren sevgili ağabeyim Dr. Mete Ekşioğlu’nun her fırsatta dile getirdiği “Rize doğasıyla tabiat varlıklarıyla, kültürel ve tarihi değerleriyle ziyaretçilerini kendine hayran bırakan bir şehirdir” söyleminde ne kadar haklı olduğunu anlamış oldum. Bir de daha ilk birkaç saatte ciğerlerimize soluduğumuz yoğun oksijenle; Dünya Sağlık Örgütü ile Türk Toraks Derneği’nin “Türkiye'nin havası en temiz ili Rize” şeklindeki raporlarının doğruluğunu…
ALLAH VERGİSİ MUHTEŞEM BİR DOĞA
Evet bu duygularla adımlamaya başladığımız Rize’de sıkılmadan geçirdiğim 3 gün bana müthiş bir keyif verdi. Sözü daha fazla uzatmadan; muhlama, Rize kavurması ve pidesi, etli kuru fasulye, mısır ekmeği, laz böreği, pazı tavalısı ve kara lahana çorbası gibi muhteşem lezzet deneyimlerini, Fındıklı’da tattığımız efsane somon balık döner hariç bir kenara bırakıp, size gezmeniz gereken yerleri anlatmak istiyorum.
Önce Allah vergisi muhteşem doğadan hatta “Fırtına Deresi” dedik o yüzden akarsulardan başlayalım. Rize’de Kaçkar Dağları'nın Karadeniz’e cephe yamaçlarından akan derelerin birleşiminden oluşan Fırtına gibi coğrafyaya hayat veren, hatta kurulan HES’lerle enerji üretimi de yapılan İyidere, Taşlıdere, Büyükdere, Hemşin ve Çağlayan dereleri su sporlarına da imkân veriyor. Debisi oldukça yüksek olan Fırtına Deresi bugün Türkiye’nin en önemli 5 rafting merkezinden biri haline geldi.
Bu akarsuları besleyen yükseklerden akan şelaleleri de mutlaka görmeniz gerek. Kaçkar Milli Parkı sınırlarındaki Palovit, Çayeli’ndeki Ağaran, Çamlıhemşin ile Ayder Yaylası arasından akan Tar Deresi’ndeki Bulut, Ayder Turizm Merkezi’ndeki Gelintülü, Çamlıhemşin’e 34 km uzaklıktaki Topluca Köyü’ndeki Çoponi, yine İkizdere’deki Faso (Aşıklar), Manle ve Cimil şelaleleri gibi…
Gölleri de var Rize’nin… Hem de Kaçkar Dağlarının tepesinde… Her biri buzul aşındırmasıyla oluşan 2 bin 950 rakımlı Ambar, 2 bin 900 rakımlı Büyükdeniz ve 2 bin 778 rakımlı Öküzyatağı Gölünü ziyaret edilmesi gereken doğal güzelliklerden…
Bu büyüleyici doğadan daha da keyif almak isteyenlere Ayder Yaylası gibi Handüzü, Çağrankaya, Vaşa, Petran, Demirkapı (Homeze), Sivrikaya, Anzer, Ovit, Gölyayla, Sal, Pokut ve Hazindağ’ı öneririm. Sadece akarsuları gölleri ve yaylalarıyla ziyaretçilerine huzur ve keyif vermiyor Rize, kaplıca ve içmeleriyle de şifa dağıtıyor.
Ayder Kaplıca Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Tesisleri, İkizdere Cimil Deresi yanında kurulu Ridos Termal Otel bünyesinde hizmet veren İkizdere Kaplıcası romatizma ve eklem ağrılarında tamamlayıcı tedavi merkezi olarak faaliyet gösteriyor.
PİLEKİ MAĞARASI VE SEVDALUK KÖPRÜSÜ
Unutmadan hemen belirtmem gerek. İkizdere’ye geçmeden önce İyidere Çiftlik Köyü'ndeki Pileki Mağarası’nı da görmek gerek. Hamsili ekmek ve mısır ekmeği pişirmek için kullanılan, Karadeniz’e özel bir mutfak gereci olan pileki taşının binlerce yıldır çıkarılmasıyla oluşan yapay bir mağaradan bahsediyorum. Girişteki iki geniş alan, devamındaki tünel, kuyu ve içeride doğal olarak oluşan küçük havuzlarla mağara büyüleyici bir atmosfere sahip…
Tüm bu doğal güzelliklerin yanı sıra Rize’nin yemyeşil coğrafyasında Kaçkarlardan doğup denize akan akarsular derin vadiler açar. Bu vadileri geçip konutlara, yaylalara ve tarım alanlarına ulaşım için çok sayıda taş köprü inşa edilmiş durumda. Birçoğunun kesin yapım tarihi bilinmeyen, kemerleri düzgün kesme taştan, ayak ve diğer kısımları moloz taştan, korkulukları ise tek sıra taş olarak inşa edilmiş bu köprülerden başlıcaları şunlar:
Bu köprülerden son dönemde en çok ziyaret edileni ise Fırtına Deresi’nde kurulu Şenyuva veya Çinçiva… “Sevdaluk” isimli televizyon dizisinin Çamlıhemşin'in Şimşirli Köyü’nde çekilmesi nedeniyle 18. veya 19. yüzyılda inşa edildiği düşünülen köprü “Sevdaluk Köprüsü” ismini almış durumda.
ANZER BALI VE RİZE’NİN KALELERİ
İkizdere Anzer Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi, Çamlıhemşin Ayder Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi, Çayeli Kuspa Turizm Merkezi ve Ovit Dağı Kış Turizm Merkezi gibi 4 önemli merkeze sahip olan Rize’de Hemşin Şelaleleri Tabiat Parkı ile Isırlık Tabiat Parkı’nı da mutlaka ziyaret edin.
Özellikle Rize il merkezine yaklaşık 5 km mesafedeki birçok endemik bitkiyi barındırmakta olan Isırlık Parkı, sosyal tesisleriyle de size keyif verecek bir adres.
Burada Anzer Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi için de ayrı bir parantez açmam gerek. İkizdere-Anzer, yaylalarının doğal güzelliği, otantik özellikleri, zengin flora ve fauna yapısı ve irili ufaklı birçok buzul gölüyle görülmeye değer bir bölge.
Yöreye özgü dünyaca ün kazanmış Anzer Balı’yla anılan bölge trekking, yamaç paraşütü, heliski, jeep safari, foto safari ve dağcılık faaliyetleri için oldukça elverişli bir adres.
Mutlaka ziyaret etmeniz gereken iki adres daha var Rize’de bunlardan ilki Rize Kalesi… Şehir merkezinden yürüyerek de ulaşabileceğiniz 6 yüzyılda inşa edildiği düşünülen kaledeki tesislerde; çayın başkentinde lezzeti bir başka olan çayınızı yudumlarken deniz, orman ve gökyüzüyle bütünleşen muhteşem bir şehri izlemenin keyfine doyamayacaksınız.
Bir diğer adres ise Rize’nin en değerli tarihi miraslarından biri olan Zil Kale… Çamlıhemşin ilçesi sınırlarında, tarihi ipek yoluna hâkim bir nokta olan Fırtına Deresi’nin batı yamaçlarında sarp bir kaya kütlesinin üzerine inşa edilen tarihi kale 5. veya 6. yüzyıla ait. Muhteşem bir doğanın ortasında muhteşim bir tablo gibi size selamlayan Zil Kale’nin yanı sıra eğer vakit bulursanız Çamlıhemşin İlçesi Tatos Geçidi’ndeki Kale-i Bala, Pazar ilçesi Yücehisar Köyü’ndeki Ciha Kalesi ve yine Pazar'da küçük bir adacık üzerinde yer alan Kız Kalesi’ni de ziyaret etmenizi öneririm.
TARİHİ RİZE EVLERİ, MÜZELER VE CAMİLER
Rize şehir turunda göze seyir keyfi veren bir başka güzellik ise doğayla uyumlu ahşap evler ve konaklar… Çay bahçelerinin tepesine, ahır olan alt katları taş; mutfak, kiler, oturma ve yatma yeri olarak kullanılan üst katları ise kalın tahtadan inşa edilen evler gibi genellikle bir yamacın eğimine uyacak şekilde bodrum kat üzeri iki katlı olarak inşa edilen kesme taş konaklar, Rize’nin kendine özgü yaşam tarzının en somut hali… Fındıklı'daki dolgu taş evleri ise ayrı bir güzelliğe sahip. Üstelik Rize-Artvin Havalimanı dahil olmak üzere şehir genelinde tüm kamu binalarının bu geleneksel mimariyle inşa edilmesi ise Türkiye genelinde örnek alınması gereken bir yaklaşım.
Bu arada tamamı il merkezinde yer alan ve kuruldukları binalarıyla geleneksel mimariyi de ziyaretçilerine sunan Rize’deki müzelere de değinmek gerek. Bu müzeler sadece Rize’deki değil, Doğu Karadeniz’in geneline de etki etmiş sosyal ve tarihi olayların bilgi ve belgelerine, etnografik ve arkeolojik buluntulara da ev sahipliği yapıyor. Piriçelebi Mahallesi’ndeki 19. yüzyıl sivil mimari örneği olan “Sarı Ev”, Rize Kent Müzesi olarak hizmet veriyor. Müzede arkeolojik eserler, sikkeler ve etnografik eserler sergileniyor. Millî mücadele kahramanlarından Mehmet Mataracı’ya ait 1921’de inşa edilen ve Atatürk’ün 1924’teki Rize ziyaretinde kaldığı Müftü Mahallesi’ndeki üç katlı konak da bugün Atatürk Evi Müzesi’ne dönüştürülmüş durumda. Müzede Mustafa Kemal Atatürk’e ait bazı eşyaların yanı sıra bölgeden çıkarılan etnografik eserler de sergileniyor.
Ahşap evler ve konaklar gibi geleneksel mimari anlayışla inşa edilmiş Rize merkezdeki İslampaşa Camii (Kurşunlu), Gülbahar Merkez Camii, Şeyh Camii ve Orta Cami şehre manen kıymeti olan ayrı bir güzellik katıyor. Hemşin’deki Bilen Köyü Camii, İkizdere’deki Hacı Şeyh Camii ve Fındıklı’daki Meyveli Köyü Camii ise çivisiz ahşap yığma tarzdaki mimarileriyle görülmeye değer nadide yapılardan… Hele Bilen Köy Camii gibi Şimşirli, Tunca, Işıklı ve Aşağı Çamlıca Camilerindeki süslemeler ise yöre insanının tarihten gelen estetik bakışını anlatmaya yetiyor.
ÇAYIN COĞRAFYAYA DAĞILDIĞI ADRES
Memleketin cennet köşesi Rize’yi öyle iki üç günde sindire sindire gezmek, her güzelliğini ziyaret etmek mümkün değil. Yukarıda anlattığım muhteşem doğanın yanı sıra tarihi ve kültürel değerlerini rahat rahat gezebilmek için en az bir haftaya ihtiyacınız var. Konaklama hizmeti veren Rize genelinde 120 kadar tesis mevcut ve bu tesislerin yatak kapasitesi 6 bin civarında.
Evet Rize’de mutlaka uğramınız gereken iki adres daha var. Bunlardan biri Botanik (Ziraat) Çay Bahçesi… Kent merkezinde doğayla buluşmak isteyenlerin uğrak noktası durumundaki park, Karadeniz’e, Rize Kalesi’ne ve kente hâkim panoramik bir manzaraya sahip. Ancak Ziraat Çay Bahçesi’ni ayrıcalıklı kılan en önemli detay ise kente hâkim olan bu 73 dekarlık tepenin, çay yetiştiriciliğinin bölgeye yayıldığı nokta olması.
Bu bilgi de hemen parkın girişindeki küçük bir anıtla ifade edilmiş durumda. Millî Mücadele yıllarının; İktisat Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren ilk Tarım Genel Müdürü, bugün park olarak kullanılan alanda yetiştirdiği fidanları halka dağıtarak bölgede çay yetiştiriciliğini yaygınlaştırılan Zihni Derin ile Doğu Karadeniz'de çay yetiştiriciliğinin yapılabileceğini bilimsel olarak ortaya koyan Prof. Dr. Ali Rıza Erten ve ÇAYKUR’un tarihçesine yer verilen anıtın hemen arkasında ise butik bir çay fabrikası var. ÇAYKUR’un kurduğu bu tesisi ziyaret ettikten sonra yöreye has endemik türlerin yanı sıra nemli iklime uyum sağlamış ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden getirilmiş ağaç ve çiçeklerin ortasındaki tesislerde yudumlayacağının çaydan daha farklı bir tat alacaksınız…
Ve ikinci adresiniz de doldurulan denizden elde edilmiş 10 dönümlük araziye inşa edilen Rize Çay Çarşısı olsun. Buradaki 30 metre yüksekliğindeki 7 katlı, bin 453 metrekare kapalı alana sahip Bardak Kule veya Tea Glass Tower olarak isimlendirilen tesiste mini bir sinema salonu da mevcut. Çay bahçesine gidememiş, çayı görememiş, çayın serüvenini bilmeyen ziyaretçilere, topraktan başlayıp bardağa kadar geçen çayın hikayesi 13D sinema sistemi ile anlatılıyor. Kulenin son katında yer alan seyir terası ise ziyaretçilere 360 derece panoramik bir manzara keyfi sunuyor. Özellikle geceleyin dış mekân aydınlatması ile göz kamaştıran Bardak Kule, Rize’nin en önemli tanıtım argümanlarında biri haline geldi.
ŞUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN!
Evet, Rize anlatmakla, yazılmakla bitmez…
Mutlaka görmeniz gerek ve yolunuz bu kadim şehre düşerse şunları yapmadan sakın Rize’den ayrılmayın:
Rize Kalesi'ni görmeden,
Rize Çay Çarşısını gezmeden,
Ayder'de kaplıcaya girmeden,
Zil Kale'yi görmeden,
Huser Yaylasında gün batımı izlemeden,
Fırtına Deresi'nde rafting yapmadan,
Kemer köprüleri fotoğraflamadan,
Kaçkarları ve buzul göllerini görmeden,
Çayeli, İyidere ve Fındıklı'da denize girmeden,
Dünyaca ünlü Anzer Balını tatmadan,
İkizdere-Çamlık'ta kuş gözlemeden,
İkizdere-Ilıca'da kaplıcaya girmeden,
Laz böreği yemeden,
Hamsi Pilavı ve Hamsili Ekmek yemeden,
Rize çayı almadan,
Çayeli'nde kuru fasulye yemeden,
Rize hamsisi ve simidini yemeden,
Fındıklı Çağlayan Vadisinde Taş Konakları görmeden,
Botanik Çay Bahçesi'ni görmeden,
Rize pidesi ve kavurması yemeden,
Feretiko (Rize Bezi) atölyelerini gezmeden,
Çayeli Haremtepe'deki çay bahçelerine uğramadan,
Çay bahçelerine uğramadan,
Derepazarı pidesi yemeden,
Hemşin Akyamaç Tabiat Parkı'nı görmeden,
Rize Müzesi, Atatürk Evi ve Çayeli Yaşam Müzesini ziyaret etmeden…
Maalesef bu saydıklarımın bir bölümünü yapamadan döndüm Bursa’ya… O yüzden aklım Rize’de kaldı. Listem hazır ve nasip olursa Rize’yi en kısa sürede yeniden ziyaret etme niyetindeyim.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yeşil ve mavinin başkenti: Rize
Türkiye’de siyasetten spora, sanattan iş dünyasına her alanda öne çıkan önemli isimlerin memleketi Rize’yi ayrıcalıklı kılan bir başka özelliği de sahip olduğu muhteşem coğrafyası… İşte size İbrahim Öge’nin kaleminden “Mavi ve Yeşilin” ve de “Çayın Başkenti” Rize…
Yolumuz Rize Valisi İhsan Selim Baydaş’ın daveti ve Bursa Rizeliler Dernek Başkanı Hızır Ofluoğlu’nun organizasyonuyla İkizdere’den Hemşin’e, İyidere’den Fındıklı’ya sahil şeridinden dağlarına, muhteşem yaylalarından köylerine, kültürel değerlerine sımsıkı bağlı, pratik zekaya sahip, çalışkan, girişimci, özgüveni yüksek, samimi, yardımsever, vefalı, güleryüzlü ve cesur insanların diyarına yani Rize’ye düştü…
Bursa’nın; yolculuğun 14 saat sürdüğü karayoluyla tam bin 171 kilometre uzağındaki Rize’ye, biz; İstanbul Sabiha Gökçen’den 1 saat 40 dakikalık uçak seyahatiyle ulaştık. Ordu-Giresun Havalimanı'ndan sonra Türkiye’nin deniz üzerine inşa edilen ikinci meydanı olan Rize-Artvin Havalimanı’na indikten sonra Anadolu’nun kuzeydoğusunda Kaçkar Dağları ile Karadeniz arasındaki sarp bir araziye kurulu şehre neden “yeşil ve mavinin başkenti” denildiğini daha uçaktayken anladım. Gökyüzüyle denizi bütünleştiren büyüleyici bir mavi ve onları selamlayan her tonuyla güçlü bir yeşil…
Güler yüzlü insanların bizleri karşılamasının ardından Pazar ilçesinden hareketle ilk ziyaret durağımız olan Fırtına Deresi’ne ilerlerken yamaçları bir zümrüt gerdanlık misali süsleyen çay bahçeleri ise Rize’ye neden “Çayın Başkenti” denildiğinin ilk kanıtı oldu. Ve Ardeşen ile Çamlıhemşin ilçesinin topraklarını suladıktan sonra Karadeniz’e dökülen 68 kilometre uzunluğundaki Fırtına Deresi’nin önünden aktığı bir tesiste kahvaltı için verdiğimiz molada ise Rize’ye neden “Suyun Her Hali” denildiğini daha iyi algıladım. Özetle daha ilk anlardan itibaren sevgili ağabeyim Dr. Mete Ekşioğlu’nun her fırsatta dile getirdiği “Rize doğasıyla tabiat varlıklarıyla, kültürel ve tarihi değerleriyle ziyaretçilerini kendine hayran bırakan bir şehirdir” söyleminde ne kadar haklı olduğunu anlamış oldum. Bir de daha ilk birkaç saatte ciğerlerimize soluduğumuz yoğun oksijenle; Dünya Sağlık Örgütü ile Türk Toraks Derneği’nin “Türkiye'nin havası en temiz ili Rize” şeklindeki raporlarının doğruluğunu…
ALLAH VERGİSİ MUHTEŞEM BİR DOĞA
Evet bu duygularla adımlamaya başladığımız Rize’de sıkılmadan geçirdiğim 3 gün bana müthiş bir keyif verdi. Sözü daha fazla uzatmadan; muhlama, Rize kavurması ve pidesi, etli kuru fasulye, mısır ekmeği, laz böreği, pazı tavalısı ve kara lahana çorbası gibi muhteşem lezzet deneyimlerini, Fındıklı’da tattığımız efsane somon balık döner hariç bir kenara bırakıp, size gezmeniz gereken yerleri anlatmak istiyorum.
Önce Allah vergisi muhteşem doğadan hatta “Fırtına Deresi” dedik o yüzden akarsulardan başlayalım. Rize’de Kaçkar Dağları'nın Karadeniz’e cephe yamaçlarından akan derelerin birleşiminden oluşan Fırtına gibi coğrafyaya hayat veren, hatta kurulan HES’lerle enerji üretimi de yapılan İyidere, Taşlıdere, Büyükdere, Hemşin ve Çağlayan dereleri su sporlarına da imkân veriyor. Debisi oldukça yüksek olan Fırtına Deresi bugün Türkiye’nin en önemli 5 rafting merkezinden biri haline geldi.
Bu akarsuları besleyen yükseklerden akan şelaleleri de mutlaka görmeniz gerek. Kaçkar Milli Parkı sınırlarındaki Palovit, Çayeli’ndeki Ağaran, Çamlıhemşin ile Ayder Yaylası arasından akan Tar Deresi’ndeki Bulut, Ayder Turizm Merkezi’ndeki Gelintülü, Çamlıhemşin’e 34 km uzaklıktaki Topluca Köyü’ndeki Çoponi, yine İkizdere’deki Faso (Aşıklar), Manle ve Cimil şelaleleri gibi…
Gölleri de var Rize’nin… Hem de Kaçkar Dağlarının tepesinde… Her biri buzul aşındırmasıyla oluşan 2 bin 950 rakımlı Ambar, 2 bin 900 rakımlı Büyükdeniz ve 2 bin 778 rakımlı Öküzyatağı Gölünü ziyaret edilmesi gereken doğal güzelliklerden…
Bu büyüleyici doğadan daha da keyif almak isteyenlere Ayder Yaylası gibi Handüzü, Çağrankaya, Vaşa, Petran, Demirkapı (Homeze), Sivrikaya, Anzer, Ovit, Gölyayla, Sal, Pokut ve Hazindağ’ı öneririm. Sadece akarsuları gölleri ve yaylalarıyla ziyaretçilerine huzur ve keyif vermiyor Rize, kaplıca ve içmeleriyle de şifa dağıtıyor.
Ayder Kaplıca Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Tesisleri, İkizdere Cimil Deresi yanında kurulu Ridos Termal Otel bünyesinde hizmet veren İkizdere Kaplıcası romatizma ve eklem ağrılarında tamamlayıcı tedavi merkezi olarak faaliyet gösteriyor.
PİLEKİ MAĞARASI VE SEVDALUK KÖPRÜSÜ
Unutmadan hemen belirtmem gerek. İkizdere’ye geçmeden önce İyidere Çiftlik Köyü'ndeki Pileki Mağarası’nı da görmek gerek. Hamsili ekmek ve mısır ekmeği pişirmek için kullanılan, Karadeniz’e özel bir mutfak gereci olan pileki taşının binlerce yıldır çıkarılmasıyla oluşan yapay bir mağaradan bahsediyorum. Girişteki iki geniş alan, devamındaki tünel, kuyu ve içeride doğal olarak oluşan küçük havuzlarla mağara büyüleyici bir atmosfere sahip…
Tüm bu doğal güzelliklerin yanı sıra Rize’nin yemyeşil coğrafyasında Kaçkarlardan doğup denize akan akarsular derin vadiler açar. Bu vadileri geçip konutlara, yaylalara ve tarım alanlarına ulaşım için çok sayıda taş köprü inşa edilmiş durumda. Birçoğunun kesin yapım tarihi bilinmeyen, kemerleri düzgün kesme taştan, ayak ve diğer kısımları moloz taştan, korkulukları ise tek sıra taş olarak inşa edilmiş bu köprülerden başlıcaları şunlar:
Çağlayan, Çat, Dereköy, Diktaş, Kocaköprü/Dörtgözlü, Mikron, Ortan, Osmanlı (Timisvat), Şenyuva (Çinçiva), Yeşiltepe Kaptanpaşa…
Bu köprülerden son dönemde en çok ziyaret edileni ise Fırtına Deresi’nde kurulu Şenyuva veya Çinçiva… “Sevdaluk” isimli televizyon dizisinin Çamlıhemşin'in Şimşirli Köyü’nde çekilmesi nedeniyle 18. veya 19. yüzyılda inşa edildiği düşünülen köprü “Sevdaluk Köprüsü” ismini almış durumda.
ANZER BALI VE RİZE’NİN KALELERİ
İkizdere Anzer Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi, Çamlıhemşin Ayder Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi, Çayeli Kuspa Turizm Merkezi ve Ovit Dağı Kış Turizm Merkezi gibi 4 önemli merkeze sahip olan Rize’de Hemşin Şelaleleri Tabiat Parkı ile Isırlık Tabiat Parkı’nı da mutlaka ziyaret edin.
Özellikle Rize il merkezine yaklaşık 5 km mesafedeki birçok endemik bitkiyi barındırmakta olan Isırlık Parkı, sosyal tesisleriyle de size keyif verecek bir adres.
Burada Anzer Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi için de ayrı bir parantez açmam gerek. İkizdere-Anzer, yaylalarının doğal güzelliği, otantik özellikleri, zengin flora ve fauna yapısı ve irili ufaklı birçok buzul gölüyle görülmeye değer bir bölge.
Yöreye özgü dünyaca ün kazanmış Anzer Balı’yla anılan bölge trekking, yamaç paraşütü, heliski, jeep safari, foto safari ve dağcılık faaliyetleri için oldukça elverişli bir adres.
Mutlaka ziyaret etmeniz gereken iki adres daha var Rize’de bunlardan ilki Rize Kalesi… Şehir merkezinden yürüyerek de ulaşabileceğiniz 6 yüzyılda inşa edildiği düşünülen kaledeki tesislerde; çayın başkentinde lezzeti bir başka olan çayınızı yudumlarken deniz, orman ve gökyüzüyle bütünleşen muhteşem bir şehri izlemenin keyfine doyamayacaksınız.
Bir diğer adres ise Rize’nin en değerli tarihi miraslarından biri olan Zil Kale… Çamlıhemşin ilçesi sınırlarında, tarihi ipek yoluna hâkim bir nokta olan Fırtına Deresi’nin batı yamaçlarında sarp bir kaya kütlesinin üzerine inşa edilen tarihi kale 5. veya 6. yüzyıla ait. Muhteşem bir doğanın ortasında muhteşim bir tablo gibi size selamlayan Zil Kale’nin yanı sıra eğer vakit bulursanız Çamlıhemşin İlçesi Tatos Geçidi’ndeki Kale-i Bala, Pazar ilçesi Yücehisar Köyü’ndeki Ciha Kalesi ve yine Pazar'da küçük bir adacık üzerinde yer alan Kız Kalesi’ni de ziyaret etmenizi öneririm.
TARİHİ RİZE EVLERİ, MÜZELER VE CAMİLER
Rize şehir turunda göze seyir keyfi veren bir başka güzellik ise doğayla uyumlu ahşap evler ve konaklar… Çay bahçelerinin tepesine, ahır olan alt katları taş; mutfak, kiler, oturma ve yatma yeri olarak kullanılan üst katları ise kalın tahtadan inşa edilen evler gibi genellikle bir yamacın eğimine uyacak şekilde bodrum kat üzeri iki katlı olarak inşa edilen kesme taş konaklar, Rize’nin kendine özgü yaşam tarzının en somut hali… Fındıklı'daki dolgu taş evleri ise ayrı bir güzelliğe sahip. Üstelik Rize-Artvin Havalimanı dahil olmak üzere şehir genelinde tüm kamu binalarının bu geleneksel mimariyle inşa edilmesi ise Türkiye genelinde örnek alınması gereken bir yaklaşım.
Bu arada tamamı il merkezinde yer alan ve kuruldukları binalarıyla geleneksel mimariyi de ziyaretçilerine sunan Rize’deki müzelere de değinmek gerek. Bu müzeler sadece Rize’deki değil, Doğu Karadeniz’in geneline de etki etmiş sosyal ve tarihi olayların bilgi ve belgelerine, etnografik ve arkeolojik buluntulara da ev sahipliği yapıyor. Piriçelebi Mahallesi’ndeki 19. yüzyıl sivil mimari örneği olan “Sarı Ev”, Rize Kent Müzesi olarak hizmet veriyor. Müzede arkeolojik eserler, sikkeler ve etnografik eserler sergileniyor. Millî mücadele kahramanlarından Mehmet Mataracı’ya ait 1921’de inşa edilen ve Atatürk’ün 1924’teki Rize ziyaretinde kaldığı Müftü Mahallesi’ndeki üç katlı konak da bugün Atatürk Evi Müzesi’ne dönüştürülmüş durumda. Müzede Mustafa Kemal Atatürk’e ait bazı eşyaların yanı sıra bölgeden çıkarılan etnografik eserler de sergileniyor.
Ahşap evler ve konaklar gibi geleneksel mimari anlayışla inşa edilmiş Rize merkezdeki İslampaşa Camii (Kurşunlu), Gülbahar Merkez Camii, Şeyh Camii ve Orta Cami şehre manen kıymeti olan ayrı bir güzellik katıyor. Hemşin’deki Bilen Köyü Camii, İkizdere’deki Hacı Şeyh Camii ve Fındıklı’daki Meyveli Köyü Camii ise çivisiz ahşap yığma tarzdaki mimarileriyle görülmeye değer nadide yapılardan… Hele Bilen Köy Camii gibi Şimşirli, Tunca, Işıklı ve Aşağı Çamlıca Camilerindeki süslemeler ise yöre insanının tarihten gelen estetik bakışını anlatmaya yetiyor.
ÇAYIN COĞRAFYAYA DAĞILDIĞI ADRES
Memleketin cennet köşesi Rize’yi öyle iki üç günde sindire sindire gezmek, her güzelliğini ziyaret etmek mümkün değil. Yukarıda anlattığım muhteşem doğanın yanı sıra tarihi ve kültürel değerlerini rahat rahat gezebilmek için en az bir haftaya ihtiyacınız var. Konaklama hizmeti veren Rize genelinde 120 kadar tesis mevcut ve bu tesislerin yatak kapasitesi 6 bin civarında.
Evet Rize’de mutlaka uğramınız gereken iki adres daha var. Bunlardan biri Botanik (Ziraat) Çay Bahçesi… Kent merkezinde doğayla buluşmak isteyenlerin uğrak noktası durumundaki park, Karadeniz’e, Rize Kalesi’ne ve kente hâkim panoramik bir manzaraya sahip. Ancak Ziraat Çay Bahçesi’ni ayrıcalıklı kılan en önemli detay ise kente hâkim olan bu 73 dekarlık tepenin, çay yetiştiriciliğinin bölgeye yayıldığı nokta olması.
Bu bilgi de hemen parkın girişindeki küçük bir anıtla ifade edilmiş durumda. Millî Mücadele yıllarının; İktisat Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren ilk Tarım Genel Müdürü, bugün park olarak kullanılan alanda yetiştirdiği fidanları halka dağıtarak bölgede çay yetiştiriciliğini yaygınlaştırılan Zihni Derin ile Doğu Karadeniz'de çay yetiştiriciliğinin yapılabileceğini bilimsel olarak ortaya koyan Prof. Dr. Ali Rıza Erten ve ÇAYKUR’un tarihçesine yer verilen anıtın hemen arkasında ise butik bir çay fabrikası var. ÇAYKUR’un kurduğu bu tesisi ziyaret ettikten sonra yöreye has endemik türlerin yanı sıra nemli iklime uyum sağlamış ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden getirilmiş ağaç ve çiçeklerin ortasındaki tesislerde yudumlayacağının çaydan daha farklı bir tat alacaksınız…
Ve ikinci adresiniz de doldurulan denizden elde edilmiş 10 dönümlük araziye inşa edilen Rize Çay Çarşısı olsun. Buradaki 30 metre yüksekliğindeki 7 katlı, bin 453 metrekare kapalı alana sahip Bardak Kule veya Tea Glass Tower olarak isimlendirilen tesiste mini bir sinema salonu da mevcut. Çay bahçesine gidememiş, çayı görememiş, çayın serüvenini bilmeyen ziyaretçilere, topraktan başlayıp bardağa kadar geçen çayın hikayesi 13D sinema sistemi ile anlatılıyor. Kulenin son katında yer alan seyir terası ise ziyaretçilere 360 derece panoramik bir manzara keyfi sunuyor. Özellikle geceleyin dış mekân aydınlatması ile göz kamaştıran Bardak Kule, Rize’nin en önemli tanıtım argümanlarında biri haline geldi.
ŞUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN!
Evet, Rize anlatmakla, yazılmakla bitmez…
Mutlaka görmeniz gerek ve yolunuz bu kadim şehre düşerse şunları yapmadan sakın Rize’den ayrılmayın:
Rize Kalesi'ni görmeden,
Rize Çay Çarşısını gezmeden,
Ayder'de kaplıcaya girmeden,
Zil Kale'yi görmeden,
Huser Yaylasında gün batımı izlemeden,
Fırtına Deresi'nde rafting yapmadan,
Kemer köprüleri fotoğraflamadan,
Kaçkarları ve buzul göllerini görmeden,
Çayeli, İyidere ve Fındıklı'da denize girmeden,
Dünyaca ünlü Anzer Balını tatmadan,
İkizdere-Çamlık'ta kuş gözlemeden,
İkizdere-Ilıca'da kaplıcaya girmeden,
Laz böreği yemeden,
Hamsi Pilavı ve Hamsili Ekmek yemeden,
Rize çayı almadan,
Çayeli'nde kuru fasulye yemeden,
Rize hamsisi ve simidini yemeden,
Fındıklı Çağlayan Vadisinde Taş Konakları görmeden,
Botanik Çay Bahçesi'ni görmeden,
Rize pidesi ve kavurması yemeden,
Feretiko (Rize Bezi) atölyelerini gezmeden,
Çayeli Haremtepe'deki çay bahçelerine uğramadan,
Çay bahçelerine uğramadan,
Derepazarı pidesi yemeden,
Hemşin Akyamaç Tabiat Parkı'nı görmeden,
Rize Müzesi, Atatürk Evi ve Çayeli Yaşam Müzesini ziyaret etmeden…
Maalesef bu saydıklarımın bir bölümünü yapamadan döndüm Bursa’ya… O yüzden aklım Rize’de kaldı. Listem hazır ve nasip olursa Rize’yi en kısa sürede yeniden ziyaret etme niyetindeyim.
Kaynak: İbrahim ÖGE
En Çok Okunan Haberler
YAZARLARIMIZ Tüm Yazarlarımız