SON DAKİKA

Lozan’a reddiye kapitülasyonculuktur!

Yazının Giriş Tarihi: 13.07.2025 09:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.07.2025 09:12

Yaşanan gelişmeler, hangi sloganlarla süslenirse süslensin, ülkenin hangi istikamete seyrettiğini açık bir şekilde gösteriyor artık.

Nedir o?

Egemenlerin, ‘Yeni Osmanlıcılık’ isimli büyüme hayaline kaptırılarak, çok hukuklu Osmanlı ‘millet düzeni’ esaslı yeni anayasa ile laik, üniter/ulus devlet yapısını tasfiye ederek ülkeyi federal bir yapıya dönüştürmek.

Bu hedefe uygun olarak, egemenlerin örtülü desteğini arkasına alan birey ve yapılar, koro halinde Lozan ve Cumhuriyeti hedef tahtasına oturttular.

İblis emperyalizmin yüzyıllardır uyguladığı ‘böl ve yönet’’ düsturuna sadık bölücü, dinci, etnikçi ve mezhepçi paydalarında birleşenler, Cumhuriyet ve üniter/ulus devlet yapısını ortadan kaldırma yarışıyla hem emperyalizme kulluklarını hem emperyalizmin arzuladığı kapitülasyon seviciliklerini hem de Türk milletinin neresinde durduklarını tescillemiş oluyorlar.

Bu tescilin geçerlilik kazanması için de Lozan öncesindeki çok hukuklu Osmanlı millet düzenine uygun, 1921 Anayasası temelinde yeni bir anayasa yapma hazırlığındalar.

Peki, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin iştahını kabartan ve arzulanan yeni anayasaya kaynaklık edecek 1921 Anayasası neden bu kadar cazip?

Ama önce kısaca iki konuya değineyim.

Siyasal dincilerin, milleti kandırmak için kullandıkları iki senaryo vardır. Birincisi “yitik cennet” dedikleri çok hukuklu ‘asr-ı saadet’ dönemi, diğeri sanal/sahte büyümeyi ifade eden ‘Yeni Osmanlıcılık’ tır, yani yine çok hukuklu düzendir.

Birincisini güç ellerinde değilken ama gücü ele geçirme yolunda, diğerini ise gücü ellerine geçirdikleri ve bu gücü sürekli kılmak için çıkarları ne gerektirirse onu yapmak için kullanırlar.

Hâlbuki “yitik cennet” diye tasvir ettikleri 22 yıllık ‘Asr-ı Saadet Dönemi’nin ilk 12 yılı baskı ve işkencelerle, sonraki 10 yılı ise genellikle çok hukukluluktan kaynaklanan sıkıntılarla geçmiştir.

30 yıl süren 4 halife dönemi ise savaşlar, ayrılıklar, suikastlar ve günümüze kadar gelen ve din kabul edilen mezhepsel tohumların atılmasıyla geçmiştir.

Ayrıca bu dönemin Kur’an surelerinin diziliş, ayetlerin yerini değiştirme ve can alıcı kavramların içeriğinin boşaltılma hatalarıyla bugüne kadar uzanan sapmalara sebep olması ise ayrı mesele.

Söz konusu 30 yıldan sonra da bu söylemi kullanan sözüm ona Müslüman ülkelerin bugün dâhil hangisi huzura, mutluluğa kavuşmuş?

Allah elçisi Hz. Muhammed’e atfen söylenen ‘Isırıcı Melikiyetler’ tarafından üstelik emperyalizme eklemlenerek yönetilmiyor mu Müslüman halklar?

Bu zulüm ve adaletsizliklerin, panzehiri Allah’ın vahyi olan Kur’an’dır.

Ancak Allah ve elçisi adıyla aldatmadan, ezbere, anlamadan yüzünden tilavet/okuyarak değil, Türkçe okuyarak, anlayarak ve kavramaya çalışmak şartıyla.

Aynen Mustafa Kemal’in yaptığı gibi. Tarihimizde Kur’an’ı olması gerektiği gibi anlayan tek liderdir o.

Böylece balık hafızalılıktan kurtulup, tezekkür(hatırlama), tefekkür (düşünme) ve tedebbür(tedbir alma) zırhları kuşanılır ve millet kandırılamaz hale gelir.

Ama ne yazık ki millet ve aydınlar bu konuda geç kalışlarının bedelini ödüyor ve daha da ödeyecek. Çünkü din diye uydurulup yutturulmuş rivayet/hurafe/mitos tekelini eline alan din tacirleri her yerde egemen.

***

Osmanlı’nın ‘millet düzeni’ ise bizzat bu tercihiyle, kendisinin sırtından vurulup paramparça edilmesine sebep olan bir düzen.

Cumhuriyet’i de emperyalizmle işbirliği içinde aynı akıbete uğratmak isteyenlerin, büyüyeceğiz büyüsüyle sundukları Osmanlı’nın bu ‘millet düzeni’ kısaca ‘Kapitalasyonlar rejimi’ ve ‘Gayrimüslim/Azınlık Ayrıcalıkları (dini, adli ve mali ayrıcalıkları) demektir.

Yıkılmış bir düzeni, hem de bir yanağına tokat yiyip diğer yanağını uzatan adamın ikinci kez dayak yemesi misali sırf müphem davası, çıkarı, nefsi gereği iktidarlarını tahkim etmek ve emperyalizme yaranmak/yanaşmak ya da korktuğundan dolayı yeniden diriltmeye çalışmak en hafif tabirle ya akıl tutulması ya da bilmediğimiz başka bir şeylere işarettir.

İşte bir kritik soru da bu:

Nedir o başka bir şey?

Bu nedenle Lozan öncesini arzulayan ve zorla kabul ettirmeye çalışanların, açıkça kapitülasyoncu ve Türk karşıtı oldukları aşikâr hale geliyor.

Çünkü etnik/dinsel ayrıcalıklar ile “Kapitülasyonculuğu” hem de gönüllü kabul edip, itiraz eden/edeceklere baskı uygulamak, açıkça emperyalizme emir eri olmaktır.

Yani emperyalizmin her “tak” dediğini, tam bir teslimiyetle “şak” diye yapmaktır.

Bu ise son 300 yıldır aklı, aydınlanmayı ve bilimi ıskaladığı için yıkılmış düzenle beraber Sevr’i diriltmektir.

Ve bilinmelidir ki hiçbir süslü slogan, bu gerçeği örtmeye yetmez. Hiçbir süslü slogan, ülkenin temelini, kimliğini değiştirmeye heves edenlerin, yerli ve milli örtüsüyle dahi olsa da niyetlerini gizlemez.

Evet, “yeni anayasa” diye tutturan bölücüsü, etnikçisi, mezhepçisi ve özellikle emperyalistler 1921 Anayasası’nı neden kutsuyor?

Devam edeceğim.

***

Not:

Bu yazıdaki bazı bölümlerde Cengiz Özakıncı’nın, ‘Körlerin Kör Kılavuzları’ isimli eserinden yararlanılmıştır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)

Halimiz nicedir?

06.11.2021 01:39

Yayına başladığı ilk gün olan 29 Ekim’in anlamı ile duruşu ve sorumluluğunun ne olduğunu ilan eden SözBursa’nın bu ilkesel çerçevesinde düşüncelerimi paylaşma fırsatı bulmak onur verici. Türkiye’nin en iyi yerel tarih ve kültür dergisi Şehrengiz için hazırladığım söyleşiler ve Yen

Ve Türkiye hala tartışıyor!

11.11.2021 03:02

Hala, acaba üzerlerinden nasıl siyasi çıkar/fayda devşirilir ve devam ettirilir oportünist (fırsatçı) anlayışı ile Cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tartışılıyor, tartıştırılıyor. Özellikle 1946 sonrası çaktırmadan yapılan, son 20 yılda ise her milli ve önemli günde yazılı, görsel ve sosyal

Kurucu lider Atatürk’e haksızlık!

16.11.2021 11:01

Çok ilginç değil mi? Büyük Selçuklu Devleti devam ederken, Anadolu Selçuklu devletini kuran Süleyman Şah’a övgü, Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol müdahalesi sonucu yıkıldığında, yıkılan devletin temellerinden yeni ve diri bir Türk devletini kuran, Selçuklu uç beyi Osman Bey’e övgü, Ama

Yeni kurtarıcılar(!) bekleniyor

20.11.2021 03:25

Anadolu’da bilinen bir atasözüdür: ‘’Ay var yılı besler, yıl var günü beslemez’’ Tam da ülkemiz de yaşananlara uygun. Bırakın son 40 ya da 20 yılı sadece son bir aya, bir haftaya, bir güne bakmak bile, yılların günü beslemediği resmini veriyor. Ya da tersi. Netic

İktidar ve millet!

26.11.2021 12:28

Ülke olarak yaşadıklarımız, Temel’in mezar taşındaki yazıyı hatırlatıyor; ‘’İyisin dediniz, iyisin dediniz, peçi bu ne?’’ Yani, ‘’iyi demekle, çok iyiyiz demekle iyi olunmuyor, olunamıyor’’ ve korkunun da ecele faydası olmuyor. Her açıdan du

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.