"İsrail mallarını protesto edelim / ediyorum" diyor, sosyal medyada efelik(!) yapıyor...
***
Bilmiyor mu ki;
Elindeki telefon, masasındaki bilgisayar, izlediği televizyon, çamaşırlarını yıkadığı deterjan, içtiği suyu temizleyen dezenfektan...
Bindiği otomobil, indiği araç, yürümediği yürüyen merdiven, aydınlandığı elektrik, ısındığı doğalgaz sobası, aldığı kalite belgeleri...
Yediği dondurma, emdiği çikolata, kahve için gittiği kafe (Starbucks), kullandığı elektronik cihazlar...
Çocuğunu bezlediği, yaşlanacak olduğunda bezlenecek olduğu ve giydiği bez, taktığı saat, yaktığı sigara...
Ya İsrail malı,
Ya İsrail malının malı,
Ya da İsrail uşağının malı...
***
Şimdi aziz kardeşim, bundan ne anlamalı?
Bırak hamaseti!
Bırak siyaseti!
Sosyal medyada ahkam keserek vicdanını rahatlatamazsın!
***
Özüne dön özüne.
Dön o kutlu sözüne.
Milli Ses Ver.
Milli Ses Ver Projesini destekle.
***
"Milli Ses Ver Projesi" anlatmak için yıllardır dövünüyoruz, bizi dövüyorsunuz!
"Yerli ve milli ürünleri tercih edin" diye feryat ediyoruz, bize sövüyorsunuz!
"Nitelikli ve katma değeri yüksek ürünlerden" bahsediyoruz, bize yürüyorsunuz!
"Tedarikçilikle, taşeronculukla, fasonculukla sanayicilik olmaz, bunun adı da sanayi olmaz" diye haykırıyoruz, bizi engelliyorsunuz!
"Markalaşma ve kurumsallaşmayı" ön plana çıkarıyoruz, bize engel oluyorsunuz!
***
"Kalite Birliği ne diyor ne demek istiyor" diye merak etmiyorsunuz, hamasetten başka bir iş yapmıyor, sadece hamasi nutuklar atıyorsunuz...
***
Sonra...
İsrail kudurunca, kinini kusunca; senin de bir anlık ayranın kabarınca, bir an milli damarın atıyor, bir nebze dini duyguların ayaklanıyor;
"İsrail mallarını protesto edelim" diyorsun!
***
Milli Ses vermediğin için...
Kaliteyi önemsemediğin için...
Yabancı marka hastalığından kurtulmadığın için...
Gerçekleri görmediğin ve temiz kaliteyi savunmadığın için...
Sadece, sadece İsrail kudurunca ayranın kabardığı için...
Kalite Birliğini duymadığın için...
Kalitesizliğe doymadığın için...
Ben de seni protesto ediyorum...
Gazeteci İbrahim Öge, "Bizde yaz!" dedi, dosta ne denir ki... O gün, dosta "tamam" dedik. Şimdi de “SözBursa” yani www.sozbursa.com okuyucuları olan sizlere, "Merhaba" diyoruz. *** Ve... Her türlü cemaatten uzak... Her türlü siyasetten ırak... Her türlü ticari ilişkiden kopuk... Her türl
Peşinen söyleyelim... Bu yazının amacı, görseli hazırlayan ve yayınlayanı eleştirmek değildir! Bir konuya dikkat çekmek için bu görselden faydalanarak, bir sonuca varacağız. Sonuç kısmında da eleştirimizi yapacağız. Görseli inceleyin. Bursa'da üretilen "yerli" ürünleri görüyorsunu
Şöyle mesaj göndermiş; "Mustafa Bey, boş işlerle uğraşıyorsun. Çabana yazık!" *** Bu mesajı niye yazdığını biliyorum. Uğramış olduğunu düşündüğü haksızlık karşısında, tepkisini en kolay ulaşabilecek olduğu adrese ulaştırmış ve öyle zannediyorum ki, rahatlamıştı! Ona ve bir kesime göre, uğr
Tarihi misyonu gereği... Yaptığımız kalite çalışmalarının bir emeği... İhracat parametrelerindeki mevcut artışın bir değeri... Bundan dolayı; Dünyanın ilk “Kalite Standardı” olan "Kanun Name-i İhtisab-ı Bursa"yı, 1502 yılında yayınlayan ve uygulayan şehrin adına “Kalite Şehri&r
Yazacak, söyleyecek çok şey var. Ama yerimiz dar! Horon çekse de canımız, yanar diye canımız, horona kalkamıyoruz. Aydın havasına aldansak, efelensek, el ense çekilecek! Bar oynasak, bara gitti denilecek! "Ankara'nın bağları" diyemiyoruz, karlı dağları! Misket çekse de canımız, mikserler r
Bu güzel yazınız okullarda ders olarak işlenmesini isterim