SON DAKİKA
Hava Durumu

İki Şehir Tek Yürek

Yazının Giriş Tarihi: 26.03.2022 15:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.03.2022 03:11

TÜİK’in son verilerine göre güzel ülkemiz Türkiye’nin nüfusu 84 milyonu aşmış durumda…

Lakin 783.562 km² yüzölçümüne sahip ülkemizin doğusundan batıya ilerledikçe nüfus yoğunluğu da buna paralel olarak artmakta.

Örneğin nüfusumuzun yaklaşık 33 milyonu İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya’da yaşıyor. Ki bu illerden birinci sıradaki İstanbul’un ülke nüfusuna oranı yüzde 18,71, dördüncü sıradaki Bursa’nınki ise yüzde 3,72…

Dolayısıyla “Kocaeli’ni de eklersek Türkiye'de nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölge Marmara Bölgesidir” şeklinde bir cümle kurmak yanlış olmaz. Bunun nedeni elbette ki Marmara bölgesinin sanayi, hizmet, eğitim ve turizm gibi alanlarda ülkenin kalbi olmasıdır.

Haliyle Türkiye’nin doğusunda engebeli araziler ve iklim koşulları nedeniyle tarımsal üretim yöre insanının geçim ekonomisi başlığında yeterli olmayınca, yıllara sair Marmara bölgesinde oluşan sanayi merkezleri, özellikle 1960’tan itibaren göç gibi sosyal bir konuyu gündeme getirdi.

Hatta öyle ki bu sosyolojik süreç, edebiyatımıza türkülerimize “gurbet” başlığında konu edildi. Örneğin bizim yaştakilerin bugün hala beğenerek dinlediği Özdemir Erdoğan’ın “Kime desem derdimi ben bulutlar/Bizi dost bildiklerimiz vurdular/ Bir de gurbet yarası var hepsinden derin/ Söyleyin memleketten bir haber mi var/ Yoksa yârin gözyaşları mı bu yağmurlar?

Söyleyin memleketten bir haber mi var/Yoksa yârin gözyaşları mı bu yağmurlar?” şeklindeki eseri, konuyu en iyi özetleyen çalışmalardan biridir.

Erdoğan’ın yaraların en derini olarak nitelendirdiği gurbet gerçeği, aslında göçle gelen nüfusun “doğdukları değil, doydukları memleketteki” adaptasyon sorununun gündeme getirdi.

Bir başına veya ailece göç edilen şehirlerde derme çatma gecekondu veya memleketten bir tanıdığın kiralık evine sığınarak başlayan geçim mücadelesi “Her şeyin para ile ölçüldüğü” büyük şehirlerde kültürel çatışmayı da beraberinde getirdi.

Evet dilimiz bir idi ancak doğduğun memleketle, doyduğun memleketin kültürü bambaşka idi. Durumu bir uç örnekle vurgulayacak olursam, basın iş kolunda mesaiye başladığım 1990’lı yılların ortasında Bursa’da evinin çatısında inek besleyen, tavuk besleyen vatandaşların şikayet konusu edilmesini bugün daha iyi anlıyorum.

Evet doyduğun şehirlerde “tutunmak”, sınırlı olan sosyal çevreyi genişletmek gerekiyordu. Haliyle birden hemşehri dernekleri kurulmaya başlandı. Hatta bir ilin, bir ilçesine bağlı bir köyünün bile dernekleri faaliyete geçti. Bu derneklerin temel amacı isimlerinden de anlaşılacağı üzere yardımlaşma ve dayanışmadan başka bir şey değildi.

Lakin ilerleyen yıllarda bu derneklerden bazılarının faaliyetleri “mikro milliyetçilik” gibi hoş olmayan bir başlığı gündeme getirdi. Mikro milliyetçiliği bir başka yazıya konu etmek gerekiyor; devam edecek olursak, hemşehri derneklerinin iller bazında veya yöre bazında birleşip federasyonlara dönüştüğü süreçte ise bu sivil toplum kuruluşları siyasete sıçrama adresi olarak karşımıza çıktı.

Hatta bu derneklerin gücü, demografik yapıyı dikkate alan siyasilerin milletvekili, belediye başkanlığı ve meclis üyelikleri tercihlerinde önemli kriterlerden biri haline geldi.

Tüm bu yukarıda özetlediğim sürece aykırı duruş sergileyen hemşehri dernekleri de faaliyet gösteriyor Bursa’da. Gerçekten bu dernekler, kurulduğu günden beri “doydukları şehri” kıymetlendirmek ve yatırım yapmak, kültürel faaliyetlere önem vermek, üyeler arasında yardımlaşma, lise ve üniversitesi öğrencilerine burs imkanı sunmaya varana kadar hem aidiyet duygusu ve hem de birlik ve beraberlik noktasında önemli faaliyetler icra ediyor.

İşte bu derneklerden biri de Bursa Kastamonu Dernekler Federasyonu (KASDERFED)

Genel Başkanlığını İsmail Tiftik’in yaptığı (KASDERFED), tam 9 yıldır Bursa’da düzenlediği Kastamonu Günleri ile Türkiye’nin iki yeşil şehri olan Bursa ile Kastamonu’yu tanımaya ve tanıtmaya gayret gösteriyor.

İsmail Tiftik’in “İki Şehir Tek Yürek” sloganıyla ifade ettiği bu duruş gerçekten çok kıymetli.

Çarşamba Kapalı Pazaryeri’nde düzenledikleri ve 28 Mart’a kadar açık olacak etkinlik kapsamında tarih şehri Kastamonu’nun yöresel lezzetlerini, gıdalarını, el sanatlarını ve hediyelik eşyalarını görebileceğiniz stantları mutlaka ziyaret etmelisiniz…

Kastamonu Valiliği, Kastamonu Belediye Başkanlığı, Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası, Kastamonu Esnaf Odaları Birliği, Kastamonu Üniversitesi’nin stantlarıyla yer aldığı bu organizasyonun açılışı da iki güzel şehrin birbirine verdiği önemi de ifade etmeye yetti.

Vali Yakup Canpolat, Bursa Milletvekilleri Emine Yavuz Gözgeç, Refik Özen, Mustafa Esgin, Müfit Aydın, Atilla Ödünç, Osman Mestan, Ahmet Kılıç, Prof. Dr. Yüksel Özkan ve İsmet Büyükataman, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ve diğer ilçe belediye başkanlarının katıldığı açılışta Tosya Halk Oyunları ekibinin gösterisini çok beğendiğimi de söylemeliyim.

Bu arada küçük bir notla yazımızı bitirelim:

Ramazan öncesi stantlardan uygun fiyatla alışveriş yapabilirsiniz. Örneğin organik tavuğun kilosu 40 TL, tereyağı 80 TL…

Unutmadan; Orhaneli Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi (Beyce) standında harika Ramazan yufkaları ve erişteler hazır sizleri bekliyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.