Ülkemizi, yetkililerin de açıklayıp teyit ettiği bir 5. kol adeta bir ahtapot gibi saran –ama çelişkili davranıp hala izin verip sürelerini uzattıkları zihin işgal edici, devşirmeci, bölücüyabancı STK/Vakıflar- üzerinde dururken, bu kez yerli STK ve vakıflar gündeme geldi.
Hem de hararetli bir şekilde.
Ve gündeme gelme nedenleri, bağlantıları ileşaibeli, gizli ve belirli bir amaca yönelik ilişkilerin odağında olmaları.
Oysa Vakıfların tarihsel hafızamızdaki yeri ne kadar insani ve ulvi idi.
Vakıflar, tarih boyunca süregelmiş yardımlaşma, dayanışma ve yoksulun/ihtiyaç sahiplerinin desteklenme duygusunun kurumsallaşmış haliydi ve Kur’an’daki ‘’Salat’’-zihinsel olarak aydınlatma ve maddi destek- emrinin bir yönüyle karşılığıydı.
***
Ama maalesef vakıf kavramı da son yıllarda dönüştürülen, içi boşaltılan birçok kavram gibi bozulmadan payını aldı.
Hem de ağır vebaline rağmen.
Zaten bu ülkede aleyhimizdeki art niyetli oyunların başarısı, tekrar tekrar darbe almamızın sebebi de bu.
Nasıl?
Nesnelerin ve kavramların temsilini yok edip, bir taşla iki kuş vurularak. Böylece hem akıl bozuluyor hem de kavramın millette oluşturduğu ortak çağrışım yok edilip parçalanma zemini oluşturuluyor.
Kavram bir tanımlamadır. Tanımlamak, tanımlanan şeyin sınırının belirlenmesi ve içeriğinin dışındakilerden ayrılmasıdır.
Mesela ‘’bu bir çilektir’’ dediğinizde, çilek ile erik arasına bir sınır çekilmiş olur. Yani çilek olan içerik ile çilek kavramı birbirine bağlanır.
Bu anlamıyla kavramlaştırma ya da tanımlama bir daraltma, bir sınır belirtme işlemidir.
Peki, bir kavram nasıl işlevsizleştirilir ya da şaibeli hale getirilir?
-Aşırı daraltıp içeriğini yok ederek,
-Keskin bir şekilde genişletip içeriğini dağıtarak,
-Olumlu çağrışımlara sahip kavramı, yanlış/şaibeli/gizli işlere örtü olarak kullanıp, kavramın içeriğini temsil etmediği karşıt ve şaibeli bir hale dönüştürerek.
***
Kızılay, Ensar, Deniz Feneri, Türgev örnekleri ortada. Artık bu kurum ve vakıflara olumlu bakabiliyor muyuz?
Hulasa günümüzde birçok kavram, artık işaret ettiği nesneyi, anlamıtemsil edemez hale getirilmiş, içi boşaltılmış ve tamamen farklı içeriklerle doldurulmuştur.
Hâlbuki sözcük ve kavramların bu şekildedeğiştirilmesi ve kirletilmesinin toplumsal, ahlaki ve politik olarak son derece ciddi ve ağır sonuçlara yol açacağı açıktır.
***
Ayrıca yerli STK ve vakıfların sayısal olarak nerden nereye geldiğine ilişkin rakamlara bakıldığında, soru işaretlerinin ve şüphelerin oluşmaması mümkün değildir.
Türkiye’de, İçişleri Bakanlığı Sivil Toplum İlişkileri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2021 yılı itibarıyla dernek, vakıf, sendika, oda, kooperatif dâhil, 184 bin 361 adet STK vardır.
2001’de dernek sayısı 74 bin 117, vakıf sayısı 4 bin 532 iken, 2021’de dernek sayısı 122 bin 203’e, vakıf sayısı ise 5 bin 800’e yükselmiştir. Yani 20 yılda yaklaşık bin 300 yeni vakıf kurulmuştur.
Özellikle son 5 yılda 700 yeni vakıf kurulmuş ki herkes biliyor sebebini bu vakıf sevdasının.
***
80 yılda gelinen sayı ile son 20 yılda dernek ve vakıf patlamasını gösteren sayıyı, katılımcı demokrasinin muhteşem bir örneği olarak mı yoksa başka bir şeye mi yormak gerekir?
Yahu 84 milyonluk ülkede, nerdeyse 687 kişiye bir dernek düşmektedir.
Vakıflardan 4 bine yakınının hedef kitlesi çocuk ve gençler. 287 vakıf vergiden muaf olup, resmi kurumlardan izin almadan yardım toplayan vakıf sayısı ise 28’dir.
Türgev, Deniz feneri, Kızılay resmi kurumlardan izin almayan vakıflara örnektir.
Eski sistemde Bakanlar Kurulu kararı, şimdiki sistemde ise Cumhurbaşkanı kararı ile onca ayrıcalığa kavuşan bu kuruluşlar vergi vermezler, KDV, damga, harç, emlak vergisi vermezler. Birisi evini, arsasını bağışlasa intikal vergisi ödemezler. Vermedikleri bu paralar devletin kasasına gitmediği için vergi gelirleri düşer. Ya da vakıflara para aktararak vergiden kaçan iş adamları bu işlemi Kızılay üzerinden yapar.
***
Yani döngünün devletten ihale önceliği almanın örtüsü; hayırseverlik, yardımlaşma, vakıf gibi hepimizin ses çıkartmayacağı kelimelerdir.
Bu insani ve ulvi kavramların arkasına saklanırlar. Amaç ekonomiktir, devletin dağıtma tekelinden istifade etmektir ve paradır, yeşil dolarlardır.
Düşen o gelirleri ödemek ise yine size, bana düşer. Yani aslında devlet vatandaşın cebinden aldığı vergilerle besler bu vakıfları. Bir de devletin kurduğu vakıflar var ki, onların amacı da kamu kaynaklarının bütçe dışına çıkarılarak, kuralları gevşetilmiş ve denetimden uzak harcama yapılmasıdır. O yüzden bu olan bitene şaşırmayalım.
Bilerek ve bilinçli bir şekilde yoksullaştırılıp, yardıma muhtaç hale getiriliyoruz. Sonra da minnet duymamız bekleniyor. Duymazsak nankörlük etmiş oluyoruz. İşin özü bu cümlede. Neden bilerek ve bilinçli yapılıyor, neden, neden?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Merhaba
15.12.2021 00:01
Gazeteci İbrahim Öge, "Bizde yaz!" dedi, dosta ne denir ki...
O gün, dosta "tamam" dedik.
Şimdi de “SözBursa” yani www.sozbursa.com okuyucuları olan sizlere, "Merhaba" diyoruz.
***
Ve...
Her türlü cemaatten uzak...
Her türlü siyasetten ırak...
Her türlü ticari ilişkiden kopuk...
Her türl
Peşinen söyleyelim...
Bu yazının amacı, görseli hazırlayan ve yayınlayanı eleştirmek değildir!
Bir konuya dikkat çekmek için bu görselden faydalanarak, bir sonuca varacağız.
Sonuç kısmında da eleştirimizi yapacağız.
Görseli inceleyin.
Bursa'da üretilen "yerli" ürünleri görüyorsunu
Şöyle mesaj göndermiş;
"Mustafa Bey, boş işlerle uğraşıyorsun.
Çabana yazık!"
***
Bu mesajı niye yazdığını biliyorum.
Uğramış olduğunu düşündüğü haksızlık karşısında, tepkisini en kolay ulaşabilecek olduğu adrese ulaştırmış ve öyle zannediyorum ki, rahatlamıştı!
Ona ve bir kesime göre, uğr
Tarihi misyonu gereği...
Yaptığımız kalite çalışmalarının bir emeği...
İhracat parametrelerindeki mevcut artışın bir değeri...
Bundan dolayı;
Dünyanın ilk “Kalite Standardı” olan "Kanun Name-i İhtisab-ı Bursa"yı, 1502 yılında yayınlayan ve uygulayan şehrin adına “Kalite Şehri&r
Yazacak, söyleyecek çok şey var.
Ama yerimiz dar!
Horon çekse de canımız, yanar diye canımız, horona kalkamıyoruz.
Aydın havasına aldansak, efelensek, el ense çekilecek!
Bar oynasak, bara gitti denilecek!
"Ankara'nın bağları" diyemiyoruz, karlı dağları!
Misket çekse de canımız, mikserler r
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ümit CAN
Bu kez yerli STK ve vakıflar gündemde!
Ülkemizi, yetkililerin de açıklayıp teyit ettiği bir 5. kol adeta bir ahtapot gibi saran –ama çelişkili davranıp hala izin verip sürelerini uzattıkları zihin işgal edici, devşirmeci, bölücü yabancı STK/Vakıflar- üzerinde dururken, bu kez yerli STK ve vakıflar gündeme geldi.
Hem de hararetli bir şekilde.
Ve gündeme gelme nedenleri, bağlantıları ile şaibeli, gizli ve belirli bir amaca yönelik ilişkilerin odağında olmaları.
Oysa Vakıfların tarihsel hafızamızdaki yeri ne kadar insani ve ulvi idi.
Vakıflar, tarih boyunca süregelmiş yardımlaşma, dayanışma ve yoksulun/ihtiyaç sahiplerinin desteklenme duygusunun kurumsallaşmış haliydi ve Kur’an’daki ‘’Salat’’-zihinsel olarak aydınlatma ve maddi destek- emrinin bir yönüyle karşılığıydı.
***
Ama maalesef vakıf kavramı da son yıllarda dönüştürülen, içi boşaltılan birçok kavram gibi bozulmadan payını aldı.
Hem de ağır vebaline rağmen.
Zaten bu ülkede aleyhimizdeki art niyetli oyunların başarısı, tekrar tekrar darbe almamızın sebebi de bu.
Nasıl?
Nesnelerin ve kavramların temsilini yok edip, bir taşla iki kuş vurularak. Böylece hem akıl bozuluyor hem de kavramın millette oluşturduğu ortak çağrışım yok edilip parçalanma zemini oluşturuluyor.
Kavram bir tanımlamadır. Tanımlamak, tanımlanan şeyin sınırının belirlenmesi ve içeriğinin dışındakilerden ayrılmasıdır.
Mesela ‘’bu bir çilektir’’ dediğinizde, çilek ile erik arasına bir sınır çekilmiş olur. Yani çilek olan içerik ile çilek kavramı birbirine bağlanır.
Bu anlamıyla kavramlaştırma ya da tanımlama bir daraltma, bir sınır belirtme işlemidir.
Peki, bir kavram nasıl işlevsizleştirilir ya da şaibeli hale getirilir?
-Aşırı daraltıp içeriğini yok ederek,
-Keskin bir şekilde genişletip içeriğini dağıtarak,
-Olumlu çağrışımlara sahip kavramı, yanlış/şaibeli/gizli işlere örtü olarak kullanıp, kavramın içeriğini temsil etmediği karşıt ve şaibeli bir hale dönüştürerek.
***
Kızılay, Ensar, Deniz Feneri, Türgev örnekleri ortada. Artık bu kurum ve vakıflara olumlu bakabiliyor muyuz?
Hulasa günümüzde birçok kavram, artık işaret ettiği nesneyi, anlamı temsil edemez hale getirilmiş, içi boşaltılmış ve tamamen farklı içeriklerle doldurulmuştur.
Hâlbuki sözcük ve kavramların bu şekilde değiştirilmesi ve kirletilmesinin toplumsal, ahlaki ve politik olarak son derece ciddi ve ağır sonuçlara yol açacağı açıktır.
***
Ayrıca yerli STK ve vakıfların sayısal olarak nerden nereye geldiğine ilişkin rakamlara bakıldığında, soru işaretlerinin ve şüphelerin oluşmaması mümkün değildir.
Türkiye’de, İçişleri Bakanlığı Sivil Toplum İlişkileri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2021 yılı itibarıyla dernek, vakıf, sendika, oda, kooperatif dâhil, 184 bin 361 adet STK vardır.
2001’de dernek sayısı 74 bin 117, vakıf sayısı 4 bin 532 iken, 2021’de dernek sayısı 122 bin 203’e, vakıf sayısı ise 5 bin 800’e yükselmiştir. Yani 20 yılda yaklaşık bin 300 yeni vakıf kurulmuştur.
Özellikle son 5 yılda 700 yeni vakıf kurulmuş ki herkes biliyor sebebini bu vakıf sevdasının.
***
80 yılda gelinen sayı ile son 20 yılda dernek ve vakıf patlamasını gösteren sayıyı, katılımcı demokrasinin muhteşem bir örneği olarak mı yoksa başka bir şeye mi yormak gerekir?
Yahu 84 milyonluk ülkede, nerdeyse 687 kişiye bir dernek düşmektedir.
Vakıflardan 4 bine yakınının hedef kitlesi çocuk ve gençler. 287 vakıf vergiden muaf olup, resmi kurumlardan izin almadan yardım toplayan vakıf sayısı ise 28’dir.
Türgev, Deniz feneri, Kızılay resmi kurumlardan izin almayan vakıflara örnektir.
Eski sistemde Bakanlar Kurulu kararı, şimdiki sistemde ise Cumhurbaşkanı kararı ile onca ayrıcalığa kavuşan bu kuruluşlar vergi vermezler, KDV, damga, harç, emlak vergisi vermezler. Birisi evini, arsasını bağışlasa intikal vergisi ödemezler. Vermedikleri bu paralar devletin kasasına gitmediği için vergi gelirleri düşer. Ya da vakıflara para aktararak vergiden kaçan iş adamları bu işlemi Kızılay üzerinden yapar.
***
Yani döngünün devletten ihale önceliği almanın örtüsü; hayırseverlik, yardımlaşma, vakıf gibi hepimizin ses çıkartmayacağı kelimelerdir.
Bu insani ve ulvi kavramların arkasına saklanırlar. Amaç ekonomiktir, devletin dağıtma tekelinden istifade etmektir ve paradır, yeşil dolarlardır.
Düşen o gelirleri ödemek ise yine size, bana düşer. Yani aslında devlet vatandaşın cebinden aldığı vergilerle besler bu vakıfları. Bir de devletin kurduğu vakıflar var ki, onların amacı da kamu kaynaklarının bütçe dışına çıkarılarak, kuralları gevşetilmiş ve denetimden uzak harcama yapılmasıdır. O yüzden bu olan bitene şaşırmayalım.
Bilerek ve bilinçli bir şekilde yoksullaştırılıp, yardıma muhtaç hale getiriliyoruz. Sonra da minnet duymamız bekleniyor. Duymazsak nankörlük etmiş oluyoruz. İşin özü bu cümlede. Neden bilerek ve bilinçli yapılıyor, neden, neden?
Merhaba
15.12.2021 00:01Gazeteci İbrahim Öge, "Bizde yaz!" dedi, dosta ne denir ki... O gün, dosta "tamam" dedik. Şimdi de “SözBursa” yani www.sozbursa.com okuyucuları olan sizlere, "Merhaba" diyoruz. *** Ve... Her türlü cemaatten uzak... Her türlü siyasetten ırak... Her türlü ticari ilişkiden kopuk... Her türl
Krizin kök sebebi
16.12.2021 08:34Peşinen söyleyelim... Bu yazının amacı, görseli hazırlayan ve yayınlayanı eleştirmek değildir! Bir konuya dikkat çekmek için bu görselden faydalanarak, bir sonuca varacağız. Sonuç kısmında da eleştirimizi yapacağız. Görseli inceleyin. Bursa'da üretilen "yerli" ürünleri görüyorsunu
Boş işler mi onurlu düşler mi?
19.12.2021 05:28Şöyle mesaj göndermiş; "Mustafa Bey, boş işlerle uğraşıyorsun. Çabana yazık!" *** Bu mesajı niye yazdığını biliyorum. Uğramış olduğunu düşündüğü haksızlık karşısında, tepkisini en kolay ulaşabilecek olduğu adrese ulaştırmış ve öyle zannediyorum ki, rahatlamıştı! Ona ve bir kesime göre, uğr
Kabahat "Kalite Şehri Bursa"da değil
21.12.2021 05:33Tarihi misyonu gereği... Yaptığımız kalite çalışmalarının bir emeği... İhracat parametrelerindeki mevcut artışın bir değeri... Bundan dolayı; Dünyanın ilk “Kalite Standardı” olan "Kanun Name-i İhtisab-ı Bursa"yı, 1502 yılında yayınlayan ve uygulayan şehrin adına “Kalite Şehri&r
Havanızı atın ama havamızı kirletmeyin!
23.12.2021 12:23Yazacak, söyleyecek çok şey var. Ama yerimiz dar! Horon çekse de canımız, yanar diye canımız, horona kalkamıyoruz. Aydın havasına aldansak, efelensek, el ense çekilecek! Bar oynasak, bara gitti denilecek! "Ankara'nın bağları" diyemiyoruz, karlı dağları! Misket çekse de canımız, mikserler r