Karakışın ortasında, buz tutan bir gecede milyonları uykuda yakalayan depremin acısı hala yürekleri yakıyor.
6 Şubat 2023’te saat 04:17’de önce Kahramanmaraş-Pazarcık, ardından 13:24’te Elbistan merkezli yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki sarsıntının neden olduğu felaketin bir benzerini ne dünya ne de cumhuriyet tarihinde Türkiye yaşamıştı.
Evet, Hatay dahil tam 11 ilimizi etkileyen o kara günde ve sonrasında enkaz altında veya kaldırıldıkları hastanelerde can veren bütün yurttaşlarımızı rahmetle anıyorum…
Acılarımız hala taze ve yaralar hala tam anlamıyla sarılamadı.
Can kaybının sayısı konusunda hala tartışmalar sürüyor.
Daha 4 gün önce (2 Şubat 2024) İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya can kaybını 53 bin 537 kişi olarak açıkladı ama 11 ildeki yıkımın boyutu akıllara gelince ister istemez kaybın resmi rakamın üstünde olduğu iddiaları dillendirilebiliyor!
***
Evet tam olarak asrın felaketi, fakat bu kadar büyük kayıplar yaşanmadan atlatılamaz mıydı?
Bu sorunun cevabı için gelin çok da eski olmayan bir tarihe gidelim…
Tarih 17 Ağustos 1999…
Büyük can ve mal kaybına sebep olan Marmara Depremi…
Merkez üssü Gölcük olan depremin büyüklüğü 7,6...
Resmi rakamlara göre 18 bin 373 vatandaşımız hayatını kaybetti.
364 bin 905 konut ve işyeri hasar gördü.
Milyonları yine uykuda yakalayan deprem, İzmit Körfezi ve çevresi ağırlıklı olmak üzere Marmara bölgesini etkiledi, Türk ekonomisine ağır bir darbe indirdi.
Fakat depremin merkezine yalnızca 50 km mesafedeki beldede bir duvar bile çatlamadı, bir çivi bile yerinden oynamadı.
Herkesin dikkatini çeken bu yer, Kocaeli’nin Dilovası ilçesine bağlı Tavşancıl Beldesi idi.
Peki nasıl oldu da şimdilerde mahalle olan Tavşancıl halkı, depremden hiç etkilenmedi, nasıl oldu da tek bir vatandaşın burnu bile kanamadı?
Öyle ya 6 Şubat’taki sarsıntıda depremin merkez üssüne 200 kilometre mesafedeki Hatay’da 23 bini aşkın vatandaşımızın can veriyorsa Tavşancıl’da bir mucize mi yaşanmıştı?
***
Tavşancıl’ı aklı ve bilimi esas almak kurtarmıştı…
Nasıl mı?
Anlatayım;
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın üzerindeki Tavşancıl’da 1989 yılındaki belediye başkanlık seçimini Salih Gün kazandı.
Salih Gün, deprem gerçeğinden hareketle belediye başkanlık makamına oturur oturmaz bir imar planı hazırlanması amacıyla Kocaeli Üniversitesi’nden bilim insanlarına başvurdu.
Bilim insanları da hazırlanan zemin etüt raporları doğrultusunda yüksek kat sınırlaması içeren bir imar planı hazırladı ve belediyeye sundu.
Başkan Salih Gün de harfiyen bu plana sadık kaldı ve seçmen tepki gösterse de imar taleplerini 3 katla sınırladı, hiç kimseye bu yönde tolerans göstermedi. Tehditler aldı, rüşvet teklif edildi ama bilimin çizdiği yoldan şaşmadı.
Öyle ki evine çatı katı yapmak isteyenleri bile geri çevirdi.
Hatta beldedeki inşaatları tek tek gezerek denetimi ihmal etmeyen Salih Gün’ün kızı Nida Gün Dönmez bir röportajında en yakın arkadaşlarının bile katı tutumu yüzünden babasına küstüğünü anlatıyor, oturduğu binaya kat çıkmak isteyen dedesini bile “Burası deprem bölgesi, kesinlikle olmaz” diyerek engellediğini aktarıyordu.
***
Sizin anlayacağınız dönemin Belediye Başkanı Salih Gün can kaybetmektense oy kaybetmeyi tercih ediyordu. O dönem yerden yere vurulan, belde halkının öfke kustuğu Salih Gün’ün aklı ve bilimi esas alan bu tavrının ne kadar doğru olduğu 17 Ağustos 1999 gecesi anlaşılıyordu. Devlet görevlileri deprem sabahı irtibat kurdukları Tavşancıl’da can ve mal kaybı olmadığını, hiçbir binanın hasar görmediğini öğrenince; “Orası Kütahya Tavşanlı mı yoksa Diliskelesi Tavşancıl mı” diyerek bilgiyi teyit etme ihtiyacı duyuyordu.
Sonrasında gazeteler Tavşancıl’daki durumu “mucize” başlıklı haberleriyle okurlarına duyuruyordu. Oysa Tavşancıl’daki bu tablo, bir mucize değil doğru deprem politikalarının, bilimin ve dürüst bir siyasetçinin eseriydi.
Tavşancıl halkı;
Salih Gün'ün katı imar politika ve uygulamalarına karşı çıksalar da Gölcük depreminden en ufak bir hasar almadan kurtulmalarıyla başkanlarına hak ettiği itibari iade etmiş olacaklar ki O’nun 22. Dönem İzmit Milletvekili olarak TBMM’ye gönderiyorlardı.
***
Peki Tavşancıl’dan ders alınmış olsaydı, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremi asrın felaketi olarak tanımlayabilir miydik?
Depremi düşünmeden fay hattının üzerine dikilen yüksek katlı binaları binlerce yurttaşımızın mezarı haline getirir miydik?
Elbette getirmezdik!
Gerçek şu ki;
Rantı elimizin tersiyle itip, aklın ve bilimin yoluna dönmedikçe daha pek çok felaketle yüzleşeceğiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Av. Arda BARUTCU
Çıkarılmayan Ders: Tavşancıl Mucizesi
Bundan tam bir yıl önce;
Karakışın ortasında, buz tutan bir gecede milyonları uykuda yakalayan depremin acısı hala yürekleri yakıyor.
6 Şubat 2023’te saat 04:17’de önce Kahramanmaraş-Pazarcık, ardından 13:24’te Elbistan merkezli yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki sarsıntının neden olduğu felaketin bir benzerini ne dünya ne de cumhuriyet tarihinde Türkiye yaşamıştı.
Evet, Hatay dahil tam 11 ilimizi etkileyen o kara günde ve sonrasında enkaz altında veya kaldırıldıkları hastanelerde can veren bütün yurttaşlarımızı rahmetle anıyorum…
Acılarımız hala taze ve yaralar hala tam anlamıyla sarılamadı.
Can kaybının sayısı konusunda hala tartışmalar sürüyor.
Daha 4 gün önce (2 Şubat 2024) İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya can kaybını 53 bin 537 kişi olarak açıkladı ama 11 ildeki yıkımın boyutu akıllara gelince ister istemez kaybın resmi rakamın üstünde olduğu iddiaları dillendirilebiliyor!
***
Evet tam olarak asrın felaketi, fakat bu kadar büyük kayıplar yaşanmadan atlatılamaz mıydı?
Bu sorunun cevabı için gelin çok da eski olmayan bir tarihe gidelim…
Tarih 17 Ağustos 1999…
Büyük can ve mal kaybına sebep olan Marmara Depremi…
Merkez üssü Gölcük olan depremin büyüklüğü 7,6...
Resmi rakamlara göre 18 bin 373 vatandaşımız hayatını kaybetti.
364 bin 905 konut ve işyeri hasar gördü.
Milyonları yine uykuda yakalayan deprem, İzmit Körfezi ve çevresi ağırlıklı olmak üzere Marmara bölgesini etkiledi, Türk ekonomisine ağır bir darbe indirdi.
Fakat depremin merkezine yalnızca 50 km mesafedeki beldede bir duvar bile çatlamadı, bir çivi bile yerinden oynamadı.
Herkesin dikkatini çeken bu yer, Kocaeli’nin Dilovası ilçesine bağlı Tavşancıl Beldesi idi.
Peki nasıl oldu da şimdilerde mahalle olan Tavşancıl halkı, depremden hiç etkilenmedi, nasıl oldu da tek bir vatandaşın burnu bile kanamadı?
Öyle ya 6 Şubat’taki sarsıntıda depremin merkez üssüne 200 kilometre mesafedeki Hatay’da 23 bini aşkın vatandaşımızın can veriyorsa Tavşancıl’da bir mucize mi yaşanmıştı?
***
Tavşancıl’ı aklı ve bilimi esas almak kurtarmıştı…
Nasıl mı?
Anlatayım;
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın üzerindeki Tavşancıl’da 1989 yılındaki belediye başkanlık seçimini Salih Gün kazandı.
Salih Gün, deprem gerçeğinden hareketle belediye başkanlık makamına oturur oturmaz bir imar planı hazırlanması amacıyla Kocaeli Üniversitesi’nden bilim insanlarına başvurdu.
Bilim insanları da hazırlanan zemin etüt raporları doğrultusunda yüksek kat sınırlaması içeren bir imar planı hazırladı ve belediyeye sundu.
Başkan Salih Gün de harfiyen bu plana sadık kaldı ve seçmen tepki gösterse de imar taleplerini 3 katla sınırladı, hiç kimseye bu yönde tolerans göstermedi. Tehditler aldı, rüşvet teklif edildi ama bilimin çizdiği yoldan şaşmadı.
Öyle ki evine çatı katı yapmak isteyenleri bile geri çevirdi.
Hatta beldedeki inşaatları tek tek gezerek denetimi ihmal etmeyen Salih Gün’ün kızı Nida Gün Dönmez bir röportajında en yakın arkadaşlarının bile katı tutumu yüzünden babasına küstüğünü anlatıyor, oturduğu binaya kat çıkmak isteyen dedesini bile “Burası deprem bölgesi, kesinlikle olmaz” diyerek engellediğini aktarıyordu.
***
Sizin anlayacağınız dönemin Belediye Başkanı Salih Gün can kaybetmektense oy kaybetmeyi tercih ediyordu. O dönem yerden yere vurulan, belde halkının öfke kustuğu Salih Gün’ün aklı ve bilimi esas alan bu tavrının ne kadar doğru olduğu 17 Ağustos 1999 gecesi anlaşılıyordu. Devlet görevlileri deprem sabahı irtibat kurdukları Tavşancıl’da can ve mal kaybı olmadığını, hiçbir binanın hasar görmediğini öğrenince; “Orası Kütahya Tavşanlı mı yoksa Diliskelesi Tavşancıl mı” diyerek bilgiyi teyit etme ihtiyacı duyuyordu.
Sonrasında gazeteler Tavşancıl’daki durumu “mucize” başlıklı haberleriyle okurlarına duyuruyordu. Oysa Tavşancıl’daki bu tablo, bir mucize değil doğru deprem politikalarının, bilimin ve dürüst bir siyasetçinin eseriydi.
Tavşancıl halkı;
Salih Gün'ün katı imar politika ve uygulamalarına karşı çıksalar da Gölcük depreminden en ufak bir hasar almadan kurtulmalarıyla başkanlarına hak ettiği itibari iade etmiş olacaklar ki O’nun 22. Dönem İzmit Milletvekili olarak TBMM’ye gönderiyorlardı.
***
Peki Tavşancıl’dan ders alınmış olsaydı, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremi asrın felaketi olarak tanımlayabilir miydik?
Depremi düşünmeden fay hattının üzerine dikilen yüksek katlı binaları binlerce yurttaşımızın mezarı haline getirir miydik?
Elbette getirmezdik!
Gerçek şu ki;
Rantı elimizin tersiyle itip, aklın ve bilimin yoluna dönmedikçe daha pek çok felaketle yüzleşeceğiz.