Meteorolojik verilere göre son 20 yılın en sıcak ve kurak ocak ayını yaşıyoruz. Bazı bilim adamlarına göre küresel ısınma, bazı bilim adamlarına göre ise küresel soğuma bana göre de kısaca “İklim Değişikliği”nin acı reçetesini yaşamaya başladık.
Şimdi “yağmur yok” diye dertleniyoruz, yarın öbür gün seller olduğunda yine dertleneceğiz.
Çünkü iklimin ayarı kaçtı artık.
O yüzden büyüklerimiz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adına bir de iklim değişikliğini eklemek durumunda kaldılar. Aslında her şeyin farkındayız hatta 2023-2030 İklim Değişikliği Eylem Planımız da hazır ama uygulaması nasıl olacak merak ediyorum.
Çünkü 2011-2023 eylem planında ne kadar yol kat edebildik okumak lazım… Bakınız:
Yağışların azalması ya da neredeyse hiç olmaması, özellikle toprağa atılan tohumun çimlenip sürmesi (toprak yüzüne ilk yapraklarını çıkartması) için gerçekten gerekli.
Ancak bizi bekleyen diğer önemli ve birçok kimsenin göz ardı ettiği durum şu ki, sonbaharda ekilen ve bizim “Serin İklim Tahılları” olarak tanımadığımız buğday, arpa, çavdar, yulaf ve triticale gibi tahıl cinslerinin, sürme olayı gerçekleştikten yani toprak yüzüne bitkiler çıktıktan sonra, çeşit özelliğine göre 14-50 gün arasında, kesintisiz olması tercih edilmek üzere, 0-4 derecelik bir sıcaklığa maruz kalması gerekir ki, başakta taneyi oluşturacak enzimler aktif hale gelebilsin.
Daha bilimsel bir tabirle vejetatif devreden generatif devreye geçebilsin. “Vernalizasyon” adını verdiğimiz bu soğuklama ihtiyacını karşılayamayan çeşitler, maalesef ot olarak gelişmek durumunda kalacaklardır.
İşte yağış sorunundan sonra bizi bekleyen en büyük tehlikede budur.
Diyelim ki yağmur yağdı, yağış yeterli oldu tohumlar çimlendi, bitki toprak üzerinde kendini gösterdi ama hava sıcaklığı 10 derecenin üzerinde seyretti…
Sonuç yine vahim olacak.
Dilerim olmaz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Birol TAŞ
Sorun sadece kuraklık mı?
Meteorolojik verilere göre son 20 yılın en sıcak ve kurak ocak ayını yaşıyoruz. Bazı bilim adamlarına göre küresel ısınma, bazı bilim adamlarına göre ise küresel soğuma bana göre de kısaca “İklim Değişikliği”nin acı reçetesini yaşamaya başladık.
Şimdi “yağmur yok” diye dertleniyoruz, yarın öbür gün seller olduğunda yine dertleneceğiz.
Çünkü iklimin ayarı kaçtı artık.
O yüzden büyüklerimiz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adına bir de iklim değişikliğini eklemek durumunda kaldılar. Aslında her şeyin farkındayız hatta 2023-2030 İklim Değişikliği Eylem Planımız da hazır ama uygulaması nasıl olacak merak ediyorum.
Çünkü 2011-2023 eylem planında ne kadar yol kat edebildik okumak lazım… Bakınız:
https://webdosya.csb.gov.tr/db/iklim/editordosya/uyum_stratejisi_eylem_plani_TR.pdf)
***
Yağışların azalması ya da neredeyse hiç olmaması, özellikle toprağa atılan tohumun çimlenip sürmesi (toprak yüzüne ilk yapraklarını çıkartması) için gerçekten gerekli.
Ancak bizi bekleyen diğer önemli ve birçok kimsenin göz ardı ettiği durum şu ki, sonbaharda ekilen ve bizim “Serin İklim Tahılları” olarak tanımadığımız buğday, arpa, çavdar, yulaf ve triticale gibi tahıl cinslerinin, sürme olayı gerçekleştikten yani toprak yüzüne bitkiler çıktıktan sonra, çeşit özelliğine göre 14-50 gün arasında, kesintisiz olması tercih edilmek üzere, 0-4 derecelik bir sıcaklığa maruz kalması gerekir ki, başakta taneyi oluşturacak enzimler aktif hale gelebilsin.
Daha bilimsel bir tabirle vejetatif devreden generatif devreye geçebilsin. “Vernalizasyon” adını verdiğimiz bu soğuklama ihtiyacını karşılayamayan çeşitler, maalesef ot olarak gelişmek durumunda kalacaklardır.
İşte yağış sorunundan sonra bizi bekleyen en büyük tehlikede budur.
Diyelim ki yağmur yağdı, yağış yeterli oldu tohumlar çimlendi, bitki toprak üzerinde kendini gösterdi ama hava sıcaklığı 10 derecenin üzerinde seyretti…
Sonuç yine vahim olacak.
Dilerim olmaz.