Dumanları arasında masum insanları öğüten çarkın bir parçası olmaktansa,
Haram lokmaların arasında çekilen duman olmaktansa,
Helalinden bir cigaranın, dibinde sevgiliyi koruyan masum bir pamuksun izmarit.
Tek isteğim var senden;
Düşme yerlere, ezmesinler ayaklarıyla o tertemiz vatan toprağı üzerinde, ıslanma sonra şehit kanıyla.
Saklan bir köşeye ve sonra gözlerden ırak görünmez ol.
Islak dudakların sırrını başkasına verme…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdullah ULUYURT
“İzmarit”
Affınıza sığınarak!
İki puro arkadaşı kafa kafaya verdiler,
Tehlikeyi sezdiler. Haddimizi aştığımızı düşünen, çiçeğin gözdesi, üst düzey bir görevli, görevli olduğu altının üstündeki katlardan buyurdu:
Tiz kafası koparılsın…
Bizim kafamız soyuna ihanet eden keklik boynu, haram lokmanın düğüm düğüm olmadan geçen boğaz değil.
Öyle olunca kopmadı.
“Sürelim” dediler.
Sürdüler.
Sürülürken biz; timsahlar sessizdiler, gözyaşı dökmekteydiler.
Sürdükleri yer bir cennet.
Reyhan şerbeti aşkım orada başladı.
Lahmacunun hası, inciğin aliyyülalasını orada taam ettim.
Ne sürgündü be!
“Açalım saçalım, bu memleketten kaçalım” diyenlere inat gezdim o toprakları. Eşkıya mezarı ile Şumnu’dan öte Yenipazar’dan Hatçe’nin mezarını yan yana gördüm. Kimsesizler mezarlığında, kimsesiz bırakılanların hüzünlü huzurunu, sırasını bekleyenlerin dimdik duruşunu gördüm.
Şerefsize “şerefsiz” deme, şerefsiz duyar ar eder. Şerefsize, şerefsizin bir zerresi düşse; şerefsizi murdar eder mi demişti Ziya Paşa?
Demediyse de desin.
Bir buçuk senede hukuka güvenim sarsıldı.
Zaten karar okunurken de “Yüce Türk Milleti adına” kısmını duymadım.
Ama bil ki Diyarbakır sana doymadım.
Dayandım. Lakin işsizlik işim oldu. Ne zormuş. Ayrıldım.
Şimdi emekli memurum.
İzmir’de bir dostumun misafiriyim. Eee misafirliğimizi bilerek, bildiğimizi söyleyerek birkaç yılımız burada.
Sonra hakikaten yoruldum, şerefsizler karşısında şerefini kaybedip sessiz kalanlara kırıldım.
Sonuçta kısa süre sonra gerçek emekli hayatına başlayıncaya kadar birkaç güzel iş yapabilirsem ne ala.
Eee başlıkla ne alaka?
Söyleyeyim;
Zehrin bittiği yerdir izmarit.
Duman duman çekersin zehri. Sana keyif verdiğini sanırsın.
Oysa ölürsün, ölür!
İzmarit son otobüse binerken attığın, hayata son bıraktığındır.
Kemal Paşa’ya kaldırılan kadehten sonra bir nefes çekilen, sonra Allah narası ile söndürülen zehrin son kalıntısıdır izmarit.
Masumdur aslında.
Ta ki,
Tertemiz vatan toprağına atılıncaya,
Şehit kanıyla sulanan bu yerlerin bağrına basılıncaya, kadar.
Masumdur, izmarit. Zehrini ciğerine üfleyen sevgiliden bile korumaktır görevi. Ama o kadar da hain.
Her yerdesin. Vatanı kirletmektesin.
Gerçi şerefsiz, müptezel dudaklarda puro ucu olmaktansa,
Dumanları arasında masum insanları öğüten çarkın bir parçası olmaktansa,
Haram lokmaların arasında çekilen duman olmaktansa,
Helalinden bir cigaranın, dibinde sevgiliyi koruyan masum bir pamuksun izmarit.
Tek isteğim var senden;
Düşme yerlere, ezmesinler ayaklarıyla o tertemiz vatan toprağı üzerinde, ıslanma sonra şehit kanıyla.
Saklan bir köşeye ve sonra gözlerden ırak görünmez ol.
Islak dudakların sırrını başkasına verme…