Seçimlerde “iktidar partisinin tanıtım ve propaganda giderlerinin Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinden karşılandığı” iddiaları Bursa’da siyasi tansiyonu yükseltti.
İyi Parti Milletvekili Selçuk Türkoğlu, bu iddiaları TBMM gündemine taşıyınca konu Türkiye’nin gündemine oturdu. AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan ve dönemin Büyükşehir Başkanı Alinur Aktaş’ın sert tepki gösterdiği Selçuk Türkoğlu ile iktidar partisi Milletvekili Mustafa Varank’ın sosyal medyadaki ‘atışmaları’ tansiyonu iyice yükseltti.
Derken partisinin grup toplantısında savcıları göreve çağıran CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de devreye girmesi “gerilimi” tırmandırdı.
“Tırmandırdı” diyorum çünkü Özel’in “Bursa’da seçim çalışmalarına katılan 10 bakanın ağırlama giderleri gibi çeşitli propaganda faaliyetlerinin bedellerinin belediye kasasından karşılandığı” iddiasına Alinur Aktaş’tan yanıt gecikmedi.
Aktaş da Temmuz 2024’te beraberindeki heyetle Bursa’yı ziyaret eden “CHP Lideri Özel’in ağırlanma ve konaklama giderlerinin Büyükşehir’in özel kalem bütçesinden karşılandığını” öne sürdü.
Ve döneminden tartışma konusu yapılan “154 harcama kaleminin altında imzasının olmadığını”, gündeme gelen iddiaları da “bir karalama kampanyasının” ürünü şeklinde değerlendirdi.
***
Bunun üzerine Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, düzenlediği basın toplantısıyla “usulsüz olduğu iddia edilen harcamalara ilişkin” belgeleri ekrandan yansıttı.
İki vurgu yaptı Bozbey…
Birincisi;
Seçimden üç ay önce başlayan yasaklar kapsamında siyasi partilerin propaganda ve tanıtım giderlerinin parti kasalarından karşılanması gerektiği…
İkincisi;
Siyasi Partiler Kanunu'nun Madde 35. Maddesi uyarınca TBMM’de en çok milletvekiline sahip ana muhalefet partisinin yani CHP’nin, dolayısıyla CHP Lideri Özel’in devlet protokolünde 4. sırada yer aldığını…
Devamında;
Seçim dönemlerinin dışında Bursa’yı devlet protokolünden örneğin Sayın Cumhurbaşkanı bile ziyaret etse ağırlama ve konaklama giderlerinin Büyükşehir Belediyesi’nin kasasından karşılanmasının doğal ve yasal olduğunu dile getirdi.
Finali de şu cümlelerle yaptı:
Söz konusu usulsüz harcamalara ilişkin 10 kadar dosyayı savcılığa intikal ettirdik. Diğerlerini de adli makamlarla paylaşacağız…
Toplantıda dikkatimi çeken bir başka konuda Bozbey’in “CHP Lideri Özel’in ağırlama ve konaklama giderlerine dair belgeler nasıl sızdırıldı” gibi, “ateşin altına biraz daha odun atabilmek” amaçlı sorulara verdiği yanıt oldu.
Büyükşehir Belediyesi “personeline yönelik güven” duygusunu zedeleyen bu soruya Bozbey’in cevabı şöyle oldu:
“Olabilir! Ortada yasal olmayan bir şey yok!”
***
Gelelim yazarınızın düşüncesine!
“Kendilerinden oldukça emin gözüken” AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan ile geçmiş dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın şu saatten sonra yapmaları gereken tek şey var:
“Usulsüz olduğu ve beytülmalden karşılandığı”iddia edilen harcamalara ilişkin ne varsa artık, bizzat kendilerinin yargıya başvurması…
Öyle ya;
Madem bunlar bir döneme yönelik başlatılan “sistemli bir karalama kampanyasının” ürünü…
“Algı operasyonu…”
O zaman aklanmanın, temize çıkmanın “en kestirme yolu” yargıdan alınacak cevaptır!
***
Bir saptama;
Türk siyasetinde artık popülist söylemler önemli bir yer tutuyor. Postmodernizmin etkisinden olsa gerek, “lider merkezli siyaset anlayışı”, seçmenin belirli bir kişiye veya partiye bağlılığını artırıyor, bu da siyasi tartışmaların rasyonel zeminden uzaklaşmasına neden oluyor.
Popülist söylem, genellikle "biz" ve "onlar" ayrımı üzerinden şekilleniyor ve de toplumdaki farklı kesimler arasındaki diyalogu zorlaştırıyor/zedeliyor.
Biz ve onlar ayrımının en tehlikeli yanı ise “devleti sahiplenme” başlığında ortaya çıkıyor.
Yani “devlet bizim, sizin değil” tarzındaki yaklaşım veya “kendine hak gördüğünü başkasına görmeme” durumu, bizi “ayrıştırmak” arzusunda olanların ekmeğine yağ sürüyor…
O yüzden at gözlüğü takıp, görüş mesafelerini sınırlandıranlara sesleniyorum;
Bu şanlı devlet hepimizin!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
At gözlüğü takanlar!
Seçimlerde “iktidar partisinin tanıtım ve propaganda giderlerinin Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinden karşılandığı” iddiaları Bursa’da siyasi tansiyonu yükseltti.
İyi Parti Milletvekili Selçuk Türkoğlu, bu iddiaları TBMM gündemine taşıyınca konu Türkiye’nin gündemine oturdu. AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan ve dönemin Büyükşehir Başkanı Alinur Aktaş’ın sert tepki gösterdiği Selçuk Türkoğlu ile iktidar partisi Milletvekili Mustafa Varank’ın sosyal medyadaki ‘atışmaları’ tansiyonu iyice yükseltti.
Derken partisinin grup toplantısında savcıları göreve çağıran CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de devreye girmesi “gerilimi” tırmandırdı.
“Tırmandırdı” diyorum çünkü Özel’in “Bursa’da seçim çalışmalarına katılan 10 bakanın ağırlama giderleri gibi çeşitli propaganda faaliyetlerinin bedellerinin belediye kasasından karşılandığı” iddiasına Alinur Aktaş’tan yanıt gecikmedi.
Aktaş da Temmuz 2024’te beraberindeki heyetle Bursa’yı ziyaret eden “CHP Lideri Özel’in ağırlanma ve konaklama giderlerinin Büyükşehir’in özel kalem bütçesinden karşılandığını” öne sürdü.
Ve döneminden tartışma konusu yapılan “154 harcama kaleminin altında imzasının olmadığını”, gündeme gelen iddiaları da “bir karalama kampanyasının” ürünü şeklinde değerlendirdi.
***
Bunun üzerine Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, düzenlediği basın toplantısıyla “usulsüz olduğu iddia edilen harcamalara ilişkin” belgeleri ekrandan yansıttı.
İki vurgu yaptı Bozbey…
Birincisi;
Seçimden üç ay önce başlayan yasaklar kapsamında siyasi partilerin propaganda ve tanıtım giderlerinin parti kasalarından karşılanması gerektiği…
İkincisi;
Siyasi Partiler Kanunu'nun Madde 35. Maddesi uyarınca TBMM’de en çok milletvekiline sahip ana muhalefet partisinin yani CHP’nin, dolayısıyla CHP Lideri Özel’in devlet protokolünde 4. sırada yer aldığını…
Devamında;
Seçim dönemlerinin dışında Bursa’yı devlet protokolünden örneğin Sayın Cumhurbaşkanı bile ziyaret etse ağırlama ve konaklama giderlerinin Büyükşehir Belediyesi’nin kasasından karşılanmasının doğal ve yasal olduğunu dile getirdi.
Finali de şu cümlelerle yaptı:
Söz konusu usulsüz harcamalara ilişkin 10 kadar dosyayı savcılığa intikal ettirdik. Diğerlerini de adli makamlarla paylaşacağız…
Toplantıda dikkatimi çeken bir başka konuda Bozbey’in “CHP Lideri Özel’in ağırlama ve konaklama giderlerine dair belgeler nasıl sızdırıldı” gibi, “ateşin altına biraz daha odun atabilmek” amaçlı sorulara verdiği yanıt oldu.
Büyükşehir Belediyesi “personeline yönelik güven” duygusunu zedeleyen bu soruya Bozbey’in cevabı şöyle oldu:
“Olabilir! Ortada yasal olmayan bir şey yok!”
***
Gelelim yazarınızın düşüncesine!
“Kendilerinden oldukça emin gözüken” AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan ile geçmiş dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın şu saatten sonra yapmaları gereken tek şey var:
“Usulsüz olduğu ve beytülmalden karşılandığı” iddia edilen harcamalara ilişkin ne varsa artık, bizzat kendilerinin yargıya başvurması…
Öyle ya;
Madem bunlar bir döneme yönelik başlatılan “sistemli bir karalama kampanyasının” ürünü…
“Algı operasyonu…”
O zaman aklanmanın, temize çıkmanın “en kestirme yolu” yargıdan alınacak cevaptır!
***
Bir saptama;
Türk siyasetinde artık popülist söylemler önemli bir yer tutuyor. Postmodernizmin etkisinden olsa gerek, “lider merkezli siyaset anlayışı”, seçmenin belirli bir kişiye veya partiye bağlılığını artırıyor, bu da siyasi tartışmaların rasyonel zeminden uzaklaşmasına neden oluyor.
Popülist söylem, genellikle "biz" ve "onlar" ayrımı üzerinden şekilleniyor ve de toplumdaki farklı kesimler arasındaki diyalogu zorlaştırıyor/zedeliyor.
Biz ve onlar ayrımının en tehlikeli yanı ise “devleti sahiplenme” başlığında ortaya çıkıyor.
Yani “devlet bizim, sizin değil” tarzındaki yaklaşım veya “kendine hak gördüğünü başkasına görmeme” durumu, bizi “ayrıştırmak” arzusunda olanların ekmeğine yağ sürüyor…
O yüzden at gözlüğü takıp, görüş mesafelerini sınırlandıranlara sesleniyorum;
Bu şanlı devlet hepimizin!