SON DAKİKA

Ben Şeyh Bedrettin

Yazının Giriş Tarihi: 08.05.2023 17:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.05.2023 17:30

Ben Şeyh Bedrettin Derviş-Devlet-İsyan Yazan: Samet Altıntaş, Timaş, Mayıs 2021-İstanbul

“Tarih; Tarif Edilen Değil, Tahrif Edilendir.”

Bir Bursa Sevdalısı olan ve Bursalı şair N. Cihan Taşan ile Bursa üzerine üç yıldır “Tahtakale Buluşmaları” adıyla (Bu satırları yazarken 68. programları yayınlandı) Samet Altuntaş’ın “Ben Şeyh Bedrettin” adlı muhteşem çalışmasının son satırları.

Altıntaş, bu çalışmasında dönemin tarihi şahıslarının, olayların yaşandığı yerlerin ve Bedrettin üzerine yazanların resimlerine yer vermiş. Bu çalışmaya ayrı bir renk katmış. Konuyla ilgili Nazım Hikmet’in ve İsmet Özel’in şiirleri ise ayrı bir güzellik ve renk vermiş. İsyan şairi İsmet Özel’e olan sevgim daha da arttı.

Şeyh Bedrettin’i Cumhuriyet döneminde hatırlatan Nazım Hikmet olmuştur. Nazım Hikmet, unutulmaya yüz tutmuş, döneminde ünü Anadolu’dan Mısır’a, İran’dan Türkistan’a kadar yayılmış bulunan döneminin en ünlü din âlimini günümüze taşıdı.

Nazım Hikmet, Bursa cezaevinde ilk mahpusluğunda yazdığı ve 1936 yılında basılan “Şeyh Bedrettin Destanı” adlı eserinde kendi bakış açısıyla; Börklüce Mustafa ve Torklak Kemal’in “Fetret Devri”nde iyice yoksullaşan ve ezilen Müslüman, Rum ve Yahudilerden oluşan bir kitleyle yerel derebeylerine karşı ayaklanmasını yazdı. İsyancıların sloganı “Yarin yanağından başka her şey ortak” olacak.

İsyan büyüdü, Börklüce üzerine gelen Osmanlı valilerini art arda bozguna uğrattı. Padişah I. Mehmet, oğlu Murat ve Sadrazam Beyazıt Paşa’yı isyanı bastırmaya başladı. Ordu, yoluna çıkanları yok ede ede Karaburun’a geldi. İsyan katliamla bastırıldı. Daha sonra Manisa’da etrafına iki bin kişi toplayan Torlak Kemal adlı derviş ve yanındakiler katledildiler.

Börklüce Mustafa Şeyh Bedrettin’in kethüdası idi. İsyan başladığında belki de sıtmadan ölür diye İznik’e sürülen Şeyh Bedrettin Kastamonu’ya, İsfendiyaroğlu Beyliği’ne kaçar. Amacı Türkistan’a, Timur Devleti Hükümdarı Şahruh’un yanına gitmekti. Ama kader onu Türklerin yoğun olduğu Deliorman’a sürükler.

Balkanlar Osmanlının sürgün yeridir. Ele geçirilen beyliklere destek verenler Balkanlara sürülür, Karaman ahalisi Balkanlara sürülür. Bu sürgün modele Osmanlıya Doğu Roma’dan geçmiştir. Doğu Roma yani Bizans Balkanlardaki Türkleri ve Slavları Anadolu’ya, Anadolu’daki Pavlikan ve Ermenileri de Balkanlara sürmüştür. Balkanlar her zaman kaynayan kazan olmuştur. Osmanlı, Balkanlardaki Akıncı aileleriyle ters düşmemek için Balkanlarda şehzade sancağı kurmamıştır (Kuramamıştır). Süleyman ve Musa çelebilerin Bursa yerine Edirne’de saltanat sürmeleri tahtlarını ve canlarını kaybetmelerine yol açmıştır.

Şeyh Deliorman’da müritlerine ve kendini karşılayanlara “İsyanı olmayanın ahlakı olmaz…” diye hitap eder. Musa Çelebi’nin kazaskeri olan Şeyh’in yanına gayri memnun kitleler, akıncılar ve tımarlı sipahiler toplanır. Ancak, şeyhin harekete geçmemesi bu kitlenin dağılmasına sebep olur.

Ancak şeyhin kitleler nezdindeki konumu devlet için bir tehditti. Şehzadeler arasındaki taht mücadelesi yeni sona ermiş, Çelebi Mehmet dağılan devleti yeni bir araya getirmişti. Rumeli’ndeki Türkmen kitlelerinin bir lider etrafında birleşmesi saltanatı bile değiştirebilirdi. Şeyh yakalanır ve siyasi bir kararla idam edilir.

Osmanlı müverrihleri ve vakanüvisleri halk ayaklanmalarının sebebini yazmazlar. Onun yerine ayaklananlar için “Zındık, mürtet, batini, Kızılbaş, Alevi…” sıfatlarla karalarlar. Karalamak için  Torlak Kemal’e “Yahudi” yakıştırması yaparlar.

Günümüz Osmanlı tarihçilerinin Osmanlıda yaşanan Türkmen ve halk ayaklanmaların bakışı aynıdır. Onlara göre “Cennette yaşayan halka, aşiretlere rahat batar, ortaya bir zındık, bir münafık, bir kışkırtıcı çıktı mı hemen peşine takılıp isyan ederler”. Tarihçilerimiz o dönemin sosyal-ekonomik ve siyasi olaylarını göz ardı etmeyi bırakın incelemezler bile.

Yazarın deyimiyle “Romantik Komünist” Nazım Hikmet, Şeyh Bedrettin destanını yazınca dönemin ve sonrasında tarihçiler, ilahiyatçılar ve muhafazakâr yazarların neredeyse tamamı deyim yerindeyse Şeyh Bedrettin’e “Zındık, mürtet, asi, mehdi bozuntusu, kızılbaş…” diye saydırdılar.  Oysa Şeyh Bedrettin “Mehdi” anlayışının dinimizde olmadığını kitaplarında yazmış bir âlimdi. Üstelik “Soğuk Savaş” yıllarında muhafazakâr yazarların neredeyse tamamı “Solcu-komünist” şeyhe verip veriştirmiştir.

Osmanlını önde gelen Sufilerinden Niyazi Mısri (1618-1694) ise “Şeyhin ilmini takdir ettiğini ve asi olmadığını” yazmıştır.

Herhangi bir direniş ve çatışma olmadan yakalanan şeyh yargılanır. Ama ulemadan kimse şeyh için bir suçlamada bulunamaz. Şeyh tartışmalardan üstün çıkar. Arana ulema bulunur. İran’dan gelen Fahreddin Acemi istenen hükmü verir, “Kanı helal, malı haram”.

Fahreddin Acemi’yi Fatih devrinde de görürüz. Şemseddin Molla Fenari'nin 1430 yılında, II. Murat döneminde ölümü ile onun yerine "müftü" olarak atanmıştı. II. Murat ve II. Mehmet dönemlerinde yaklaşık 30 yıl boyu bu görevde kalmıştır. II. Mehmet'in özellikle birinci padişahlık döneminde, saraya girmeyi başaran Hurufi tarikatından kişilerle çatışmıştır. Onların yakılmaları caiz bulan fetva vermiştir.

Fahreddin-i Acemi tarafından "kâfir oldukları" gerekçesi gösterilerek Hurufiler'in canlarının alınması yolunda bir fetva çıkarılmış, Fatih Sultan Mehmet'in de fetvaya karşı gelememesiyle Hurufiler Edirne'de yakılan büyük ateşe atılarak diri diri yakılmıştı.

İlk tekbiri Fahreddin-i Acemi'nin getirdiğine inanılır. Fahreddin-i Acemi Hurufilerin yakılması olayında, hem Hurufilerin yakılmaları için fetvayı vermiş, hem de kendisi bizzat diri diri ateşte yakılmalarına yardımcı olmuştur.

“Batı benzeri demokrasi isteyen, basın-ifade-örgütlenme ve sendikal özgürlük isteyenler, yoksul halkın varlığından söz edenler, Kore Savaşına-NATO’ya karşı çıkanlar, Bağımsız Türkiye isteyenler” maalesef “Tek Parti” döneminden günümüze   Şeyh Bedrettin’e olumsuz sıfatlar yakıştıran muhafazakâr yazarların hedefinde olmuşlar ve düşman görülmüşlerdir. Bu akımın dışında kalan Nurettin Topçu, İsmet Özel ve Sezai Karakoç gibi şair ve yazarlar muhafazakâr camianın öne çıkarmak istemediği isimler olmuştur.

Bu yazıyı bir sürprizle bitirmek istedim. Bursa’daki tarihi yerleri ve mekânları araştıran Prof. Dr. Osman Çetin, gezilerinde Şeyh Bedrettin’in bir cami yaptırdığını belgelerden öğrenir;

“… Ramazan Baba’nın zaviyesi daha önce cami idi. Çelebi Sultan Mehmed devrinde fırtınalar koparan meşhur şeyh Bedreddin yaptırmıştı. 1799’da Hamdi Baba adında bir Bektaşi şeyhi camiden minber ve kürsüyü kaldırdı. Mihrabı da kapattı, bir tarafına ocak yaptırdı. Ortasına “Baba Taşı” koyarak camiyi “Meydan Odası” haline getirdi, türbeyi yıktırdı. Yeniçerilerin ortadan kaldırılmasından sonra Bektaşi tekkelerinin yıkılması sırasında bu tekke de yıkıldı ve enkazı satıldı. Bursa’nın ileri gelenlerinin mahkemeye başvurması ile burasının aslen tekke değil, cami olduğu ispat edilince yeniden inşa edildi. (Prof. Dr. Osman Çetin, Bursa Gezileri, sayfa, 147, Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayını)

                                                                                                                

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)

Altı Bardakta Dünya Tarihi

04.04.2022 12:12

Merhaba… Birçoğumuz ne zaman okumakla ilgili bir bahis açılsa hemen kitaplardan bahseder, mürekkep ve kağıdın buluşmasıyla ortaya çıkan her çeşidini uygarlık yolunu aydınlatan ışıklar olarak tanımlarız. Hele günümüz dünyasının atmosferinde ruha ilaç olan kitap gerçekte bir hazineden farksızdır. Lak

AMSTERDAM’IN GÜLÜ

12.04.2022 13:51

Sadık Yemni-Everest Yayınları Yazar Sadık Yemni’yle beni Sahaf dostum Süleyman Kaymaz tanıştırdı. Kendisinden akıcı bir polisiye kitap istediğimde bana Sadık Yemni’nin “Amsterdam’ın Gülü” kitabını uzattı. Kitabı elime aldığımda yazarın Hollanda’da yaşadığını okudum. Kitabın ilk baskısı 1996 yılında

Taşların Yolculuğu

22.04.2022 18:00

Yakın zamanda yayınlanan Türkoloji alanında hazırlanmış iyi bir eser olarak karşımıza çıkan Taşların Yolculuğu, bugün doğru diye bildiğimiz birçok bilgiyi çürütecek türden bir çalışma... Deneyimli kalem Ekrem Payri Peker'in imzasını taşıyan Taşların Yolculuğu'nun ilk baskısını Bilge Başkuş Yayınları

Kaç Türkiye var?

11.05.2022 14:10

Theophanes Confessor’un Kroniğinde Türkler 284-813/Kronik Kitap 2021 Mayıs İstanbul: “Kaç Türkiye var? Türklerin yaşadıkları yere ne denir?” diye sorsam şaşıracağınıza eminim. Çoğunuz “Türkistan ve bir Türkiye var” diyeceksiniz. Kendilerine “Romanyu” diye ifade eden Doğu Roma büyük bir imparatorlu

Sakarya: Türk Bitti Demeden Bitmez

02.06.2022 13:27

Yazar Selim Erdoğan’ın 2020 yılında çıkan bu kitabı bize, bildiğimizi sandığımız ama aslında ayrıntılarını öğrenince konu hakkında ne kadar eksik olduğumuzu anlatan bir kitap… Bu kitap: İstiklal Harbi’nde düzenli ordumuzun Yunan ordusuyla 1921 yılında yaptığı ve dokuz ayda yaşanan üç muharebeyi (I.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.