Bizim genelde futboldan bilip tanıdığımız çok uzaklardaki bir Güney Amerika ülkesi Arjantin.
Amerika'nın keşfi ile başlayan süreçte Kuzey Amerika;
İngiliz ve Fransızlara,
Güney Amerika;
İspanyol ve Portekizlere kısmet olmuştur.
Nedenlerini tarihçilerin tartıştıklarına eminim.
Arjantin ismi, Latince “gümüş” anlamındaki “argentum”dan geliyor diyor kaynaklar.
Bölgeye gelen ilk Avrupalılar olan İspanyollar, ülke topraklarının büyük gümüş rezervlerine sahip olduğuna inandıklarından bu ismi vermişler.
Arjantin, 2 milyon 791 bin kilometrekarelik toplam yüzölçümü ile Güney Amerika'da ikinci, dünyada ise en büyük sekizinci ülke.
Arjantin 1870’li yıllardan itibaren zengin yer altı kaynakları ve tarımsal faaliyetlere elverişliliği sayesinde dünyanın en zengin devletlerinden biri olmuştur.
Ülkedeki ekonomik refah Arjantin'i özellikle 1870 ve 1930 yılları arasında bir göç merkezi hâline getirmiştir. Bu dönemde ülkeye gelen İtalyan ve İspanyol göçmenler, 2020 yılında nüfusu 45 milyon 808 bin olan ülkenin yaklaşık yüzde 90'ını oluşturmaktadır.
İlk kez 1810'da ulusal hükûmete kavuşan Arjantin, 1816'da İspanya'dan bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bağımsızlıktan sonra Arjantin'deki bölgeler arasında yaşanan iç savaş sonunda 1853'te kabul edilen anayasa ile ülke federal bir devlete dönüşmüştür. 1853'ten başlayarak yaklaşık 70 yıl boyunca siyasi istikrara sahip olan ülkede yaşanan hızlı ekonomik gelişmeyle beraber Arjantin kişi başına düşen millî gelir itibarıyla 1920'de dünyanın yedinci en zengin ülkesiydi.
***
Arjantin ekonomisi 1920'lerde kişi başına millî gelir sıralamasında dünya ekonomileri içinde ilk 10 ülke arasında yer alırken, takip eden 60 yıl içinde sürekli gerileyen bir performans göstermiştir.
1940'larda uygulanan politikalar büyük kamu açıklarını, enflasyonda artışı ve ekonomik durgunluğu beraberinde getirmiştir.
İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden dönemde Arjantin kronik enflasyonun etkisi altında kalmış, enflasyonu dünya ülkeleri seviyesine çekmek amacıyla birçok kez döviz kurunu nominal çapa olarak kabul edip istikrar programları uygulamaya geçirilmiş ancak bu programların hepsi para krizleri ile sonuçlanmıştır.
Yapılan ekonomik ve siyasi yorumların büyük kısmına göre ülkenin 20. yüzyılda hızla kan kaybetmesinin nedeni siyasi mücadeleler ve popülist politikalardır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkede art arda yaşanan darbelerin ardından Juan Peron birçok kez iktidara gelmiş, bu dönemlerde ülke "Peroncu Popülizm" diye adlandırılan bir sistemle yönetilmiştir.
Ülkenin en önemli gelir kaynağı tarımsal üretim ve madencilik iken, Peron'un uyguladığı politikalardan bazıları çiftçileri ürünlerini devlete düşük fiyatla satmaya zorlayıp bu ürünleri ihraç ettirerek devlete ciddi kazançlar sağlanmasının yolunu açmıştır.
Çiftçilerin bu durumu protesto etmek üzere üretim kısıtlamasına gitmesi sonucu ise ülke tarım ürünleri üretiminde zor duruma düşüp bu ürünleri ithal etmek zorunda kalmıştır.
Peron, II. Dünya Savaşı sırasında biriktirilen paraları harcayarak çalışanlara erken emeklilik, maaş artırımları gibi haklar tanır.
Bu adımlar bütçe açıklarının artmasına ve enflasyonun yükselmesine yol açar. Bir yandan da ordu üzerindeki etkisini kullanarak ülkede hemen her alanda kontrolü eline alır.
Özgürlükleri kısıtlar, liyakati bir yana bırakarak her tarafa kendi adamlarını, destekçilerini yerleştirmeye girişir.
Peron, askeri darbeler nedeniyle aralıklarla devam eden iktidarının sonunda 1974'te ölür. Ardından başkanlık görevini eşi İsabel Peron üstlenir.
Onun döneminde ise enflasyon yüzde 600'ü aşınca yeniden bir askeri darbe yapılır.
Peron döneminden beri Arjantin iktidarları yolsuzluklarla da anılır hale gelmiştir. Askeri cunta yönetiminin 1982'de İngiltere ile savaşa girmesi de durumu iyice kötüleştirir.
***
NATO’da yer alan, İngiltere’ye bağlı Falkland Adaları için çıkan savaşta birçok ülke Arjantin'e ambargolar uygular, para basımlarıyla enflasyon oranları yüzde 5000'e kadar yükselir.
Askerler, 1983 yılı sonlarında seçime giderek idareyi sivillere teslim eder. 1989'da Suriye kökenli Carlos Menem on yıl süreyle devlet başkanlığına seçilir. Arjantin'in 1990'lı yılları pek çok ülke için başarılı bir model olarak görülmesine rağmen ülke 2000'li yılların başında tekrar ekonomik sıkıntı içine düşer.
2001-2002 yıllarında yaşanan ekonomik çöküş (en büyük borç temerrüdü yüzde 20’ye varan işsizlik, bankacılık sisteminin çöküşü) sonrası Arjantin'de devlet başkanlığına seçilen Eduardo Duhalde, ülkenin içine düştüğü ekonomik krizle mücadele etmeye çalışır. (2002’de pesoyu dolara sabitleyen kur sisteminden vazgeçer, peso yüzde 70 devalüe eder, 2001’de 100 milyar dolar tutarındaki borç ödenemez; bu tarihin en büyük devlet temerrüdü olur.)
2003'te “Peronist” hareketin bir kolu olarak kurulan Zafer Cephesi adayı olan Néstor Kirchner devlet başkanlığına seçilir.
Kirchner dönemi ekonominin hızla toparlandığı (düşük peso nedeniyle ihracat artar, ekonomi 2003-2011 arasında yıllık ortalama yüzde 7,5 büyür), başkanlık yetkilerinin arttığı, kurumsal yapılanmanın güç kaybettiği, 1980'lerdeki af yasasının kaldırılarak kirli savaş zamanında suça karıştığı ileri sürülen birçok asker ve polisin emekli edildiği veya yargılandığı bir dönem olur.
2003-2007 yılı Ekim ayına kadar ülkeyi yöneten Néstor Kirchner'in yerine eşi Cristina Fernández de Kirchner, 2007’de gerçekleştirilen seçimlerde devlet başkanı seçilir, ülkeyi 2015 yılına kadar yönetir.
Bu dönemde sosyal politikalar ve devletin ekonomideki rolü güçlenmiş ancak yolsuzluk iddiaları ve ekonomik zorluklar yaşanmaya devam etmiştir.
Krichner hükümetleri, 2005-2010 arasında borçları yapılandırmaya girmiş, alacaklılarla borcun yüzde 70’ini silerek anlaşma sağlamıştır.
Resmi enflasyon yüzde 10 gösterilir iken bağımsız veriler yüzde 25-30 aralığında seyretmiştir. (Enflasyon ve istatistik manipülasyonu) 2008 yılında özel emeklilik sistemine el konulmuştur. 2011 yılında dolar alımı kısıtlanmış, 2012 yılında İspanyollara ait özel bir petrol şirketi kamulaştırılmış ve uluslararası yatırımcı güveni sarsılmıştır.
***
2015’te seçimleri kazanan Mauricio Macri, merkez sağ bir lider olarak iktidara gelir. Macri döneminde ekonomik reformlar ve piyasa ekonomisine dönüş hedeflenmiştir. (Döviz kontrolleri kaldırılır, sübvansiyonlar azaltılır, enerji fiyatları serbest bırakılır.)
2018’de döviz krizi nedeniyle IMF’den 57 milyar dolar kredi alınır. Pesoda yüzde 50 değer kaybı yaşanır. Enflasyon yüzde 47,6 ve yoksulluk yüzde 35 seviyesine ulaşır, ekonomik istikrarsızlık devam eder.
2019 seçimlerinde zafer kazanan Alberto Fernández, merkez sol bir koalisyonun adayı olarak başkan olur. Covid 19 etkisi ile 2020’de ekonomi yüzde 9,9 küçülüp kamu harcamaları ve aşırı para arzı nedeni ile enflasyon 2023’te yüzde 140’ı aşar. 2022 yılında IMF’e olan 44 milyar dolar borç yapılandırılır. Merkez bankası rezervleri negatife düşünce hükümet ithalatı kısıtlamak zorunda kalır.
2023 yılında Javier Milei serbest piyasa ve devletin küçülmesi vaadiyle başkan seçilir. Vaatleri arasında pesonun terk edilerek dolarizasyon, merkez bankasının kapatılması, 15 bakanlığın lağvedilmesi yer alır.
Halen iktidarda olan Milei, dünya tarafından ilgi ile izleniyor, aldığı tedbirler ile enflasyonu kontrol altına almış, kamuyu küçültmüş olmakla birlikte reformların yan etkileri olabileceği tartışılıyor.
***
Arjantin;
1973, 1978, 1981, 1985, 1989, 1991, 2002, 2018 ve son olarak da pandemi döneminde ekonomik kriz yaşamıştır.
Arjantin ekonomisinin içinde bulunduğu bu sürekli kriz durumuna “sonu asla gelmeyen kriz” adı veriliyor.
Yukarıda tarihsel olarak hikayesini anlattığım Arjantin’de ekonomik sıkıntıların temelinde popülist politikalar ve bunu finanse etmek için sürekli artan para arzı, yetmeyince dış borçlanma, kısıtlı ürünlere bağlı ihracat sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Okuduklarınız size "başka bir ülkenin hikayesi ile benzerlikler hissettir mi?" bilmiyorum.
Buna siz karar verin.
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Koray KARAMAN
Arjantin örneği ve sonu gelmeyen krizler!
Bizim genelde futboldan bilip tanıdığımız çok uzaklardaki bir Güney Amerika ülkesi Arjantin.
Amerika'nın keşfi ile başlayan süreçte Kuzey Amerika;
İngiliz ve Fransızlara,
Güney Amerika;
İspanyol ve Portekizlere kısmet olmuştur.
Nedenlerini tarihçilerin tartıştıklarına eminim.
Arjantin ismi, Latince “gümüş” anlamındaki “argentum”dan geliyor diyor kaynaklar.
Bölgeye gelen ilk Avrupalılar olan İspanyollar, ülke topraklarının büyük gümüş rezervlerine sahip olduğuna inandıklarından bu ismi vermişler.
Arjantin, 2 milyon 791 bin kilometrekarelik toplam yüzölçümü ile Güney Amerika'da ikinci, dünyada ise en büyük sekizinci ülke.
Arjantin 1870’li yıllardan itibaren zengin yer altı kaynakları ve tarımsal faaliyetlere elverişliliği sayesinde dünyanın en zengin devletlerinden biri olmuştur.
Ülkedeki ekonomik refah Arjantin'i özellikle 1870 ve 1930 yılları arasında bir göç merkezi hâline getirmiştir. Bu dönemde ülkeye gelen İtalyan ve İspanyol göçmenler, 2020 yılında nüfusu 45 milyon 808 bin olan ülkenin yaklaşık yüzde 90'ını oluşturmaktadır.
İlk kez 1810'da ulusal hükûmete kavuşan Arjantin, 1816'da İspanya'dan bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bağımsızlıktan sonra Arjantin'deki bölgeler arasında yaşanan iç savaş sonunda 1853'te kabul edilen anayasa ile ülke federal bir devlete dönüşmüştür. 1853'ten başlayarak yaklaşık 70 yıl boyunca siyasi istikrara sahip olan ülkede yaşanan hızlı ekonomik gelişmeyle beraber Arjantin kişi başına düşen millî gelir itibarıyla 1920'de dünyanın yedinci en zengin ülkesiydi.
***
Arjantin ekonomisi 1920'lerde kişi başına millî gelir sıralamasında dünya ekonomileri içinde ilk 10 ülke arasında yer alırken, takip eden 60 yıl içinde sürekli gerileyen bir performans göstermiştir.
1940'larda uygulanan politikalar büyük kamu açıklarını, enflasyonda artışı ve ekonomik durgunluğu beraberinde getirmiştir.
İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden dönemde Arjantin kronik enflasyonun etkisi altında kalmış, enflasyonu dünya ülkeleri seviyesine çekmek amacıyla birçok kez döviz kurunu nominal çapa olarak kabul edip istikrar programları uygulamaya geçirilmiş ancak bu programların hepsi para krizleri ile sonuçlanmıştır.
Yapılan ekonomik ve siyasi yorumların büyük kısmına göre ülkenin 20. yüzyılda hızla kan kaybetmesinin nedeni siyasi mücadeleler ve popülist politikalardır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkede art arda yaşanan darbelerin ardından Juan Peron birçok kez iktidara gelmiş, bu dönemlerde ülke "Peroncu Popülizm" diye adlandırılan bir sistemle yönetilmiştir.
Ülkenin en önemli gelir kaynağı tarımsal üretim ve madencilik iken, Peron'un uyguladığı politikalardan bazıları çiftçileri ürünlerini devlete düşük fiyatla satmaya zorlayıp bu ürünleri ihraç ettirerek devlete ciddi kazançlar sağlanmasının yolunu açmıştır.
Çiftçilerin bu durumu protesto etmek üzere üretim kısıtlamasına gitmesi sonucu ise ülke tarım ürünleri üretiminde zor duruma düşüp bu ürünleri ithal etmek zorunda kalmıştır.
Peron, II. Dünya Savaşı sırasında biriktirilen paraları harcayarak çalışanlara erken emeklilik, maaş artırımları gibi haklar tanır.
Bu adımlar bütçe açıklarının artmasına ve enflasyonun yükselmesine yol açar. Bir yandan da ordu üzerindeki etkisini kullanarak ülkede hemen her alanda kontrolü eline alır.
Özgürlükleri kısıtlar, liyakati bir yana bırakarak her tarafa kendi adamlarını, destekçilerini yerleştirmeye girişir.
Peron, askeri darbeler nedeniyle aralıklarla devam eden iktidarının sonunda 1974'te ölür. Ardından başkanlık görevini eşi İsabel Peron üstlenir.
Onun döneminde ise enflasyon yüzde 600'ü aşınca yeniden bir askeri darbe yapılır.
Peron döneminden beri Arjantin iktidarları yolsuzluklarla da anılır hale gelmiştir. Askeri cunta yönetiminin 1982'de İngiltere ile savaşa girmesi de durumu iyice kötüleştirir.
***
NATO’da yer alan, İngiltere’ye bağlı Falkland Adaları için çıkan savaşta birçok ülke Arjantin'e ambargolar uygular, para basımlarıyla enflasyon oranları yüzde 5000'e kadar yükselir.
Askerler, 1983 yılı sonlarında seçime giderek idareyi sivillere teslim eder. 1989'da Suriye kökenli Carlos Menem on yıl süreyle devlet başkanlığına seçilir. Arjantin'in 1990'lı yılları pek çok ülke için başarılı bir model olarak görülmesine rağmen ülke 2000'li yılların başında tekrar ekonomik sıkıntı içine düşer.
2001-2002 yıllarında yaşanan ekonomik çöküş (en büyük borç temerrüdü yüzde 20’ye varan işsizlik, bankacılık sisteminin çöküşü) sonrası Arjantin'de devlet başkanlığına seçilen Eduardo Duhalde, ülkenin içine düştüğü ekonomik krizle mücadele etmeye çalışır. (2002’de pesoyu dolara sabitleyen kur sisteminden vazgeçer, peso yüzde 70 devalüe eder, 2001’de 100 milyar dolar tutarındaki borç ödenemez; bu tarihin en büyük devlet temerrüdü olur.)
2003'te “Peronist” hareketin bir kolu olarak kurulan Zafer Cephesi adayı olan Néstor Kirchner devlet başkanlığına seçilir.
Kirchner dönemi ekonominin hızla toparlandığı (düşük peso nedeniyle ihracat artar, ekonomi 2003-2011 arasında yıllık ortalama yüzde 7,5 büyür), başkanlık yetkilerinin arttığı, kurumsal yapılanmanın güç kaybettiği, 1980'lerdeki af yasasının kaldırılarak kirli savaş zamanında suça karıştığı ileri sürülen birçok asker ve polisin emekli edildiği veya yargılandığı bir dönem olur.
2003-2007 yılı Ekim ayına kadar ülkeyi yöneten Néstor Kirchner'in yerine eşi Cristina Fernández de Kirchner, 2007’de gerçekleştirilen seçimlerde devlet başkanı seçilir, ülkeyi 2015 yılına kadar yönetir.
Bu dönemde sosyal politikalar ve devletin ekonomideki rolü güçlenmiş ancak yolsuzluk iddiaları ve ekonomik zorluklar yaşanmaya devam etmiştir.
Krichner hükümetleri, 2005-2010 arasında borçları yapılandırmaya girmiş, alacaklılarla borcun yüzde 70’ini silerek anlaşma sağlamıştır.
Resmi enflasyon yüzde 10 gösterilir iken bağımsız veriler yüzde 25-30 aralığında seyretmiştir. (Enflasyon ve istatistik manipülasyonu) 2008 yılında özel emeklilik sistemine el konulmuştur. 2011 yılında dolar alımı kısıtlanmış, 2012 yılında İspanyollara ait özel bir petrol şirketi kamulaştırılmış ve uluslararası yatırımcı güveni sarsılmıştır.
***
2015’te seçimleri kazanan Mauricio Macri, merkez sağ bir lider olarak iktidara gelir. Macri döneminde ekonomik reformlar ve piyasa ekonomisine dönüş hedeflenmiştir. (Döviz kontrolleri kaldırılır, sübvansiyonlar azaltılır, enerji fiyatları serbest bırakılır.)
2018’de döviz krizi nedeniyle IMF’den 57 milyar dolar kredi alınır. Pesoda yüzde 50 değer kaybı yaşanır. Enflasyon yüzde 47,6 ve yoksulluk yüzde 35 seviyesine ulaşır, ekonomik istikrarsızlık devam eder.
2019 seçimlerinde zafer kazanan Alberto Fernández, merkez sol bir koalisyonun adayı olarak başkan olur. Covid 19 etkisi ile 2020’de ekonomi yüzde 9,9 küçülüp kamu harcamaları ve aşırı para arzı nedeni ile enflasyon 2023’te yüzde 140’ı aşar. 2022 yılında IMF’e olan 44 milyar dolar borç yapılandırılır. Merkez bankası rezervleri negatife düşünce hükümet ithalatı kısıtlamak zorunda kalır.
2023 yılında Javier Milei serbest piyasa ve devletin küçülmesi vaadiyle başkan seçilir. Vaatleri arasında pesonun terk edilerek dolarizasyon, merkez bankasının kapatılması, 15 bakanlığın lağvedilmesi yer alır.
Halen iktidarda olan Milei, dünya tarafından ilgi ile izleniyor, aldığı tedbirler ile enflasyonu kontrol altına almış, kamuyu küçültmüş olmakla birlikte reformların yan etkileri olabileceği tartışılıyor.
***
Arjantin;
1973, 1978, 1981, 1985, 1989, 1991, 2002, 2018 ve son olarak da pandemi döneminde ekonomik kriz yaşamıştır.
Arjantin ekonomisinin içinde bulunduğu bu sürekli kriz durumuna “sonu asla gelmeyen kriz” adı veriliyor.
Yukarıda tarihsel olarak hikayesini anlattığım Arjantin’de ekonomik sıkıntıların temelinde popülist politikalar ve bunu finanse etmek için sürekli artan para arzı, yetmeyince dış borçlanma, kısıtlı ürünlere bağlı ihracat sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Okuduklarınız size "başka bir ülkenin hikayesi ile benzerlikler hissettir mi?" bilmiyorum.
Buna siz karar verin.
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023
Kaynak:www.mahfiegilmez.com 24.04.2023