Didim’deyim.
Hafta sonu Ankara’dan komşuma misafirim. Yazlıkçıların kaçtıkları, emeklilerin yavaş yavaş ayrılma telaşına düştüğü Didim oldukça tenha. İngilizlerin de pılıyı pırtıyı toplayıp gitmelerine pek akıl erdiremedim.
Didim Belediye’sinin çalışmalarını, tören alanını, yıllar önce geldiğimde gördüğüm ucube heykelin yerine daha şıkının konmasına ve çok amaçlı anfi tiyatro yapılmasına hayran kaldım.
Sahil boyunca yürüdüm. Sanırım 21.00 gibi telaşla çöpler dışarı çıkarılıyor ve 21.30 da da alınıyor. Bu yarım saatte çöp görüyorsunuz alanda. Sürekli çöp görürseniz siz de yavaş yavaş çöp atmaya ve dağıtmaya başlıyorsunuz.
Belediye çay bahçesinde nispeten “emeklilere uygun” fiyatlarla çay içiyorsunuz. Sonra biraz yürüyüş. Bu sırada Konya’da kulağınıza fısıldanan “sabahleyin Kapı Camisi’nde namazdan sonra yağ somunu yemelisin” fısıltısının ve cazibesinin bir benzeri kulağınıza fısıldanıyor:
“Güneşin doğuşunu izlemeli ve balıkçıların limana girişini, telaşla balıkların başka illere naklini izlemelisin.”
İşte bu cazibe ile uyuyamazsınız!
Neredeyse sabah yaklaştıkça eşimin “saat kaç? geç kalmayalım” uyarıları ile geceyi geçirdik.
Eşimin “uyan da balığa gidelim” sözü ile kalktım.
Sabah sahile indim. Güneşin doğuşu mükemmeldi. Ardından uyumadan balığa gidenlerin dönüşlerini izledim. Balıkta soğuk zincir teknede başlıyordu. Hızla kamyonlar doluyor, tekneler değişiyordu.
Bizim gibi izlemeye gelenler, birkaç kişi bir araya gelerek bir kasa taze balık alan, tayfaların elindeki kasalardan denize düşen ya da tekne temizlenirken denize süpürülen balıkları havuz kepçeleri ile toplayan çoğu emekliler neşeli bir kalabalığı oluşturuyordu.
Biz de bu curcunanın bir parçası olduk. Torik, japon ve kınalı barbun satın aldık.
Uyandık ve balığa gittik.
Uyanamayanları uyandırmak lazım.
***
Yüzbaşı Nazım’ın uyandıramadıklarını ben uyandıramam ama şunu söyleyebilirim ben iki yıl sürgün yaşadığım vatanımda, Diyarbakır’da çok mutluydum.
Diyarbakır sizin gündeminizde olsa da inanın onun gündeminde siz yoksunuz. Yahu orada sandıktan çıkan oylara saygı bekleyenlerin orada sandığa oyların nasıl girdiğinden haberi var mı?
Adam gibi “dışardan dayatma var, onun için askerimizi mahvettik, ekonomimizi dibe vurdurduk, vatanımızda kimlerin yaşadığını bilmiyoruz ne yapalım açılım yapmalıyız” diyemiyoruz.
Devlet adamlığı mandacılık kabul etmez, “bunu siz dahi teklif etseniz siz de bizim karşımızdasınız” diyen Tıbbiyeli Hikmet’le bu millet beraber.
Bir de ölümünün yüzüncü yılında Ziya Gökalp’i anıyorlar.
Anılacağı yer Diyarbakır’da doğduğu evdir. Baba memleketi Çüngüş’tür. Buyurun beyler. Ben gittim gördüm. Bakın bakalım durum nedir?
Siz değerimiz Atatürk’ü değersizleştirirken sessiz kalanlar, Benyamin Franklin’i cebinde taşıyanlar yüreklerinde onun sevgisi ile yaşayanlar sizi etrafınızdaki insanların yaşadıklarından uzak kalabilmek için “halka inemeyenler” bari halkın huzuruna “çıkma” cesareti gösterin.
Kafanıza göre takılmayın!
“Uyanın da balığa gidelim” dedim ama balığa bile gidemeyeceğiz inanın. Babanıza ve annenize değil evlatlarınıza hesap vereceksiniz!
Dua evet ama çalışmak farzdır.
Kalın sağlıcakla!
Geçtiğimiz günlerde “Son dakika…İran’da 6.1 şiddetinde deprem oldu. Ülkenin güneyinde olan depremde ölen ve yaralılar var” haberi geçti. İnsan ister istemez deprem kuşağında olunca içi ürperiyor. Ürpermesinin ikinci nedeni Türk boylarından ve Güney İran’da yaşayan K
İlber Ortaylı Hoca, gerçekleri evirmeden kıvırmadan biraz da doğrudan söylemeyi sever. Benim de dinleme imkânı bulduğum bir toplantıda “Türkiye Balkanlardır” tespiti çok önemlidir. Esasında bu tespiti ‘Balkanlar da Türkiye’dir diye devam etmek isterim. Hani benim de
Mübadele, mübadil sözleri geçtiği zaman akla gelen Anadolu’dan Yunanistan’a gönderilen Ortodokslar gelir. Bunların da hepsinin Karamanlı Ortodokslar olduğu düşünülür. Oysa Karamanlılar Anadolu’nun ortasındadır. Batısından gidenlerle karıştırılmamalıdır. Hele Rumeli’den heme
Yıllar önce Elazığ’ın Kovancılar ilçesine gitmiştim. Orada Boşnaklara, Arnavutlara, Romanya’dan gelenlerle buluşmuştum. Güzel muhabbet ve yemeklerle iki gün geçirmiştim. Şimdi siyasete soyunma gayreti gösteren çakma Polatların araştırma gayretlerini de saygıyla karşılıyorum. Israrla R
Kosova ve Arnavutluk arasında yer alan, Jakova ve Prizren’den başlayıp Kökes (Kukes)’e uzanan ve 745 Km2 alan Osmanlı toprak düzeni olan ve mülkiyeti hükümdara ait topraklar anlamı taşıyan “has”tan ismini alan ve bugün yaklaşık 61 bin 500 nüfusa sahip “Has Bölgesi&rdquo
Kaleminize yüreğinize sağlık