Töre, Türk kağanlarının, milletine ve devletine egemen kıldıkları kanunların toplamıdır. Türk Milleti’ne has bir hukuk kodudur.
Ve devlet yönetiminde esastır.
Öylesine bir esastır ki, Bilge Kağan’ın çağlar ötesinden seslenişinde şu şekilde kendine yer bulmuştur; ‘Ey Türk Oğuz Beyleri, milleti işitin: Yukarıda Tanrı basmasa, aşağıda yer delinmese, Türk Milleti, senin ilini, töreni kim bozar? Ey Türk Milleti, titre, kendine dön!’
Bu seslenişin çağları aşmasındaki ana sebep, Hakan’ın bile Töre’yi çiğneyememesi, bu sayede kanuni hâkimiyetin Türkler arasında cari olmasının sağlanmasıydı.
Buda Türk iktidarının zalim bir diktatörlüğe dönüşmesindeki en büyük engel olmuştu. Hakan, ancak töre tarafından kendisine verilen sorumlulukları yerine getirdiği takdirde, sürece ‘kut’a sahip olabiliyordu. Ve boylar da ancak, töre mucibince görevlerini yerine getiren hakana itaat ederlerdi.
***
Tek ve yüce üstünlükte Yaratıcı inancına sahip Türkler, Tanrı’ya göğe yönelerek saygı gösterirlerdi. Ruhun ölmezliğine, ruhların Tanrı katına gideceğine, kıyamet ve mahşere, ahirete, ebediyete inanırlar, dağlarda O’na kurban sunarlar, dini törenler düzenlerlerdi. İyi ruhlara ve ayrıca kötü ruhlara inanırlarken, İslam dinine büyük sadakatle geçerken ondaki melek, şeytan, cin inancına dair esaslarda yakınlık görmeleri, onları daha kolay anlamalarına yardımcı olmuştur.
Allah inancı ile Türklerin, yaratan, yönelten, yaşatan Tanrı inancı arasında oldukça yakınlık görülmektedir. Bu yakınlıktan dolayı ortaya çıkan kavramlar çelişkisinin önüne geçmek isteyen Kazak Türklerinin, şeriatla töreyi, kavramsal olarak, barıştırmak için ürettikleri şu formül, günümüzde atasözü olarak karşılık bulmuş bir ifade haline gelmiştir; ‘Şeriat akkan bir bulak, Zan bulakta bitken kurak (Şeriat akan bir pınar, töre onun yanında biten bir ot)’
***
İslam dininin gaza ve ilmi farz tanıyışı, aile hayatına önem verişi, askerliğe verdiği değer, yurtseverlik ve bütün ahlaki ilkeleri Türklerin bu dinin hak ve mutlak din olduğuna dair inançlarını yüceltmiştir. Bu dine girince kültür ve medeniye atılımı geliştiği gibi, maneviyat, iktisat, siyasi hayat ve düzen bakımından da büyük bir ilerleme kat etmişlerdi. Bu bütün içerisinde de ahlaki değer taşıyan kurallara töre dendiği hatırlanacak olursa, Türk ahlakı, Türk töresi içerisinde en önemli ve güçlü yerini korumuş ve geliştirmiştir. Türk ahlakının ilkeleri bir yandan eski Türk töresinden, bir yandan İslam dininin ahlakı yönünden yücelip güçlenmiştir.
Tarihe bakıldığında töre hükümlerinin, değişik şartlar altında da etkinliğini sürdürebilmesi için değişime uğrayabildiğine şahit oluyoruz. Ancak ilim adamlarının da işaret ettiği üzere, şu dört ana unsurun asla değişime maruz kalmadığı ve değişmez oldukları kesindi;
Könilik (Adalet), Uzluk (İyilik, faydalılık), Tüzlük (Eşitlik) ve Kişilik (İnsanlık).
Günümüzde örf ve töre kavramlarının bu noktada ayrıldığını, bilimsel sonuçlara dayanarak, şu şekilde açıkça ifade edebiliriz ki;
Töre, Türk İslam devlet geleneğinin esasını temsil ederken, örf, daha fazla Arap devlet geleneğine dayanmış ve bu noktadan üretim sağlamıştır.
Örf daha çok siyasal bir muhteviyata sahiptir. Hakim gelenek tarafından müstahsen görülüp, münker olarak addedilmeyen, insanlar arasında hoş görülüp, kabul edilen ve mükerreren uygulanmaya devam edilen uygulamalardır.
***
Velhasıl; ‘Töre, Türk sosyal yapısında bir kalptir. Kan buradan tüm kurumlara pompalanır. Onun etkisi ve önemi yüzyıllar içerisinde değişerek yayılmıştır.
Töreyi donmuş bir kalıp olarak değil, değişerek, güncellenerek devam eden canlı bir kurum olarak görmek gerekir. Orada hem geçmiş, şimdi ve gelecek görülebilir.
Töre büyük bir geleneği temsil ederek geçmişi, şimdi hayatta kalarak bugünü ve ideal olanı sunarak geleceği kucaklamaktadır.’
***
Kaynakça:
Hikmet Tanyu, Töre Dergisi,1975 Türk Kültüründe Töre Müessesi, Taner Tatar, Hüsniye Tatar Türk Devlet Yönetme Geleneğinde Töreden Örfe Değişim, Serdar Uğurlu, Kenan Yılmaz
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Aybars YILMAZ
İlelebet Var Olsun Türk Töresi
Töre, Türk kağanlarının, milletine ve devletine egemen kıldıkları kanunların toplamıdır. Türk Milleti’ne has bir hukuk kodudur.
Ve devlet yönetiminde esastır.
Öylesine bir esastır ki, Bilge Kağan’ın çağlar ötesinden seslenişinde şu şekilde kendine yer bulmuştur; ‘Ey Türk Oğuz Beyleri, milleti işitin: Yukarıda Tanrı basmasa, aşağıda yer delinmese, Türk Milleti, senin ilini, töreni kim bozar? Ey Türk Milleti, titre, kendine dön!’
Bu seslenişin çağları aşmasındaki ana sebep, Hakan’ın bile Töre’yi çiğneyememesi, bu sayede kanuni hâkimiyetin Türkler arasında cari olmasının sağlanmasıydı.
Bu da Türk iktidarının zalim bir diktatörlüğe dönüşmesindeki en büyük engel olmuştu. Hakan, ancak töre tarafından kendisine verilen sorumlulukları yerine getirdiği takdirde, sürece ‘kut’a sahip olabiliyordu. Ve boylar da ancak, töre mucibince görevlerini yerine getiren hakana itaat ederlerdi.
***
Tek ve yüce üstünlükte Yaratıcı inancına sahip Türkler, Tanrı’ya göğe yönelerek saygı gösterirlerdi. Ruhun ölmezliğine, ruhların Tanrı katına gideceğine, kıyamet ve mahşere, ahirete, ebediyete inanırlar, dağlarda O’na kurban sunarlar, dini törenler düzenlerlerdi. İyi ruhlara ve ayrıca kötü ruhlara inanırlarken, İslam dinine büyük sadakatle geçerken ondaki melek, şeytan, cin inancına dair esaslarda yakınlık görmeleri, onları daha kolay anlamalarına yardımcı olmuştur.
Allah inancı ile Türklerin, yaratan, yönelten, yaşatan Tanrı inancı arasında oldukça yakınlık görülmektedir. Bu yakınlıktan dolayı ortaya çıkan kavramlar çelişkisinin önüne geçmek isteyen Kazak Türklerinin, şeriatla töreyi, kavramsal olarak, barıştırmak için ürettikleri şu formül, günümüzde atasözü olarak karşılık bulmuş bir ifade haline gelmiştir; ‘Şeriat akkan bir bulak, Zan bulakta bitken kurak (Şeriat akan bir pınar, töre onun yanında biten bir ot)’
***
İslam dininin gaza ve ilmi farz tanıyışı, aile hayatına önem verişi, askerliğe verdiği değer, yurtseverlik ve bütün ahlaki ilkeleri Türklerin bu dinin hak ve mutlak din olduğuna dair inançlarını yüceltmiştir. Bu dine girince kültür ve medeniye atılımı geliştiği gibi, maneviyat, iktisat, siyasi hayat ve düzen bakımından da büyük bir ilerleme kat etmişlerdi. Bu bütün içerisinde de ahlaki değer taşıyan kurallara töre dendiği hatırlanacak olursa, Türk ahlakı, Türk töresi içerisinde en önemli ve güçlü yerini korumuş ve geliştirmiştir. Türk ahlakının ilkeleri bir yandan eski Türk töresinden, bir yandan İslam dininin ahlakı yönünden yücelip güçlenmiştir.
Tarihe bakıldığında töre hükümlerinin, değişik şartlar altında da etkinliğini sürdürebilmesi için değişime uğrayabildiğine şahit oluyoruz. Ancak ilim adamlarının da işaret ettiği üzere, şu dört ana unsurun asla değişime maruz kalmadığı ve değişmez oldukları kesindi;
Könilik (Adalet), Uzluk (İyilik, faydalılık), Tüzlük (Eşitlik) ve Kişilik (İnsanlık).
Günümüzde örf ve töre kavramlarının bu noktada ayrıldığını, bilimsel sonuçlara dayanarak, şu şekilde açıkça ifade edebiliriz ki;
Töre, Türk İslam devlet geleneğinin esasını temsil ederken, örf, daha fazla Arap devlet geleneğine dayanmış ve bu noktadan üretim sağlamıştır.
Örf daha çok siyasal bir muhteviyata sahiptir. Hakim gelenek tarafından müstahsen görülüp, münker olarak addedilmeyen, insanlar arasında hoş görülüp, kabul edilen ve mükerreren uygulanmaya devam edilen uygulamalardır.
***
Velhasıl; ‘Töre, Türk sosyal yapısında bir kalptir. Kan buradan tüm kurumlara pompalanır. Onun etkisi ve önemi yüzyıllar içerisinde değişerek yayılmıştır.
Töreyi donmuş bir kalıp olarak değil, değişerek, güncellenerek devam eden canlı bir kurum olarak görmek gerekir. Orada hem geçmiş, şimdi ve gelecek görülebilir.
Töre büyük bir geleneği temsil ederek geçmişi, şimdi hayatta kalarak bugünü ve ideal olanı sunarak geleceği kucaklamaktadır.’
***
Kaynakça:
Hikmet Tanyu, Töre Dergisi,1975 Türk Kültüründe Töre Müessesi, Taner Tatar, Hüsniye Tatar Türk Devlet Yönetme Geleneğinde Töreden Örfe Değişim, Serdar Uğurlu, Kenan Yılmaz