O zaman eğlenceli bir dönüş yapmak lâzım. Bazen herhangi bir yere gözünüz takılır ve orada bir pencere açılır. Hayatınızın belki de kırıntı ayrıntılarını hatırlamadığınız bir anına dalar gidersiniz…
Yıllar evvel, nereden aklıma düştüyse gitar çalma fikri, uygulamaya geçmeye karar verdim.
Davula kasnağa vuramayınca, hadi gitar çalayım dedim sanırım.
Uzaktan bakınca “Ne güzel dımbırdatıyorlar” diye düşündüğüm gitarı çalmanın hiç de kolay olmadığını, yara olan parmaklarıma gazlı bez bağlayınca öğrendim.
Her gün en az bir saat çalışmak zorunda olmak da ayrı bir acı sürprizdi.
Gündüz çul çaput sarılı parmaklarımla dilek ağacı gibi okulda dolaşıp, akşamları da sızlayan parmaklarımla gitar çalmaya çalışıyordum.
Gitar çalacağım diye filmlerdeki kör kemancılara dönmüştüm.
Sızlayan parmaklar, ağrıyan bir sırt ve çalınamayan gitar ileri üçlüsüyle karşı karşıyaydım.
İnsan kendine niye böyle komik bir durumu reva görür ki?
Doğuştan eline bir müzik aleti alıp çalamıyorsan, sonu böyle arabesk sokaklara çıkıyordu işte.
Çile bir iki de değildi üstelik.
Ayakla yapılan nota vuruşlarını ayarlama kısmı ise başlı başına bir dertti benim için. Ayağımı yere vurup kaldırınca, gitarı çalmayı unutuyordum. Çoğunlukla gitara sarılıp, ayaklarıma bakarken yakalıyordum kendimi. Böyle bir teknikle ve hatta tekniksizlikle gitar çalmak mümkün değildi tabii. Nota vuruşlarını yapamazsan da notalara baka baka şarkı çalmak imkansız hale geliyordu.
Bir metot kitabımız vardı. O zamana göre nostalji sayılabilecek şarkılar vardı içinde. Müzik dinlemeyi sevdiğim için de şarkıların çoğunun melodisini biliyordum. Müzik kulağım da gitar çalma potansiyelimden iyi olunca tam altı ay boyunca gitarı tıngırdatabildim.
Ta ki gün gelip bilmediğim bir şarkıya çatana kadar.
İki arkadaş ders alıyorduk. Ama yetenek konusunda ikimizin de ayrı ayrı Maşallah’ı olduğu için, tıkanıp kaldık. Müzik öğretmenimiz “Hadi kızlar, benim azıcık işim var. Siz çalışmaya başlayın, ben geliyorum” dedi.
Başlayalım da nasıl?
Notalar gözümüzün içinde ama biz ‘do re mi fa re, hani kedi nerede!’ modundaydık. Tam öğretmen kapıdan çıkacakken “Melodiyi biraz mırıldansanız’’ dedim ve altı aylık sır deşifre oldu.
Adamcağız şok olmuştu.
“Notalar önünüzde ya!” dedi.
Notaların bizden haberi vardı da, bizim onlardan haberimiz var mıydı acaba? Öğretmen işi gücü bırakıp dehşetle bana baktı ve “Altı aydır diğer şarkıları nasıl çaldın?” diye sordu. Başım önde cevap verdim “O şarkıların melodilerini biliyordum”.
Birazcık müzik kulağı ihsan eden yüce yaradan, maalesef nota vuruşu yapma yeteneğini pas geçmişti bende.
Benim kabahatim neydi burada?
Öğretmen donup kalmıştı. Muhtemelen bunca zaman nasıl aldatıldım diye düşünüyordu.
Şarkıyı biliyorsam, kulaktan dolma iyi kötü çalabiliyordum.
Bilmiyorsam, notalar ve ben ayrı dünyaların insanlarıydık.
Altı ayın sonunda elde var kocaman bir sıfırdı.
Bilmediğim bir şarkının kurbanı olmuştum.
Tesis yetersizliğinden çalışmayı bırakmak zorunda kalmıştım!
Gitar ve ben ayrı dünyalara aittik...
Hatta gitar ve ben diye bir şey yoktu!
Bir enstrüman çalan ve şarkı söyleyebilenlere hep imrenmişimdir.
Ama vermeyince Mabud neylesin Mahmut!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
E. Gülhan AKBABA
Do re mi fa re, hani kedi nerede!
Uzunca bir süre olmuş hasbıhal etmeyeli sizinle…
O zaman eğlenceli bir dönüş yapmak lâzım. Bazen herhangi bir yere gözünüz takılır ve orada bir pencere açılır. Hayatınızın belki de kırıntı ayrıntılarını hatırlamadığınız bir anına dalar gidersiniz…
Yıllar evvel, nereden aklıma düştüyse gitar çalma fikri, uygulamaya geçmeye karar verdim.
Davula kasnağa vuramayınca, hadi gitar çalayım dedim sanırım.
Uzaktan bakınca “Ne güzel dımbırdatıyorlar” diye düşündüğüm gitarı çalmanın hiç de kolay olmadığını, yara olan parmaklarıma gazlı bez bağlayınca öğrendim.
Her gün en az bir saat çalışmak zorunda olmak da ayrı bir acı sürprizdi.
Gündüz çul çaput sarılı parmaklarımla dilek ağacı gibi okulda dolaşıp, akşamları da sızlayan parmaklarımla gitar çalmaya çalışıyordum.
Gitar çalacağım diye filmlerdeki kör kemancılara dönmüştüm.
Sızlayan parmaklar, ağrıyan bir sırt ve çalınamayan gitar ileri üçlüsüyle karşı karşıyaydım.
İnsan kendine niye böyle komik bir durumu reva görür ki?
Doğuştan eline bir müzik aleti alıp çalamıyorsan, sonu böyle arabesk sokaklara çıkıyordu işte.
Çile bir iki de değildi üstelik.
Ayakla yapılan nota vuruşlarını ayarlama kısmı ise başlı başına bir dertti benim için. Ayağımı yere vurup kaldırınca, gitarı çalmayı unutuyordum. Çoğunlukla gitara sarılıp, ayaklarıma bakarken yakalıyordum kendimi. Böyle bir teknikle ve hatta tekniksizlikle gitar çalmak mümkün değildi tabii. Nota vuruşlarını yapamazsan da notalara baka baka şarkı çalmak imkansız hale geliyordu.
Bir metot kitabımız vardı. O zamana göre nostalji sayılabilecek şarkılar vardı içinde. Müzik dinlemeyi sevdiğim için de şarkıların çoğunun melodisini biliyordum. Müzik kulağım da gitar çalma potansiyelimden iyi olunca tam altı ay boyunca gitarı tıngırdatabildim.
Ta ki gün gelip bilmediğim bir şarkıya çatana kadar.
İki arkadaş ders alıyorduk. Ama yetenek konusunda ikimizin de ayrı ayrı Maşallah’ı olduğu için, tıkanıp kaldık. Müzik öğretmenimiz “Hadi kızlar, benim azıcık işim var. Siz çalışmaya başlayın, ben geliyorum” dedi.
Başlayalım da nasıl?
Notalar gözümüzün içinde ama biz ‘do re mi fa re, hani kedi nerede!’ modundaydık. Tam öğretmen kapıdan çıkacakken “Melodiyi biraz mırıldansanız’’ dedim ve altı aylık sır deşifre oldu.
Adamcağız şok olmuştu.
“Notalar önünüzde ya!” dedi.
Notaların bizden haberi vardı da, bizim onlardan haberimiz var mıydı acaba? Öğretmen işi gücü bırakıp dehşetle bana baktı ve “Altı aydır diğer şarkıları nasıl çaldın?” diye sordu. Başım önde cevap verdim “O şarkıların melodilerini biliyordum”.
Birazcık müzik kulağı ihsan eden yüce yaradan, maalesef nota vuruşu yapma yeteneğini pas geçmişti bende.
Benim kabahatim neydi burada?
Öğretmen donup kalmıştı. Muhtemelen bunca zaman nasıl aldatıldım diye düşünüyordu.
Şarkıyı biliyorsam, kulaktan dolma iyi kötü çalabiliyordum.
Bilmiyorsam, notalar ve ben ayrı dünyaların insanlarıydık.
Altı ayın sonunda elde var kocaman bir sıfırdı.
Bilmediğim bir şarkının kurbanı olmuştum.
Tesis yetersizliğinden çalışmayı bırakmak zorunda kalmıştım!
Gitar ve ben ayrı dünyalara aittik...
Hatta gitar ve ben diye bir şey yoktu!
Bir enstrüman çalan ve şarkı söyleyebilenlere hep imrenmişimdir.
Ama vermeyince Mabud neylesin Mahmut!