Canım burnumda. Kütük gibi kalemi öyle bir sıkıştırmışım ki minicik parmaklarımın arasına, neredeyse kırılacak.
Müthiş bir sıkıntı içindeyim.
Yaptığım iş kendi çapımda zor. Babamın çalıştığı fabrikanın laboratuvarındayım. Otoklavlar, beherler ve bir sürü şıkır şıkır cam eşya.
O tıkırdıyor bu fıkırdıyor, harika bir ortam benim için.
Çok renkli ve eğlenceli bir dünya.
Orada çalışan ablaları ziyarete gitmiştim. Ama nedense o gün beni çalıştırmayı uygun gördüler.
Ödevim benim için son derece sevimsiz bir şey olan cetvelle çizgi çizmekti. Düz kağıda aralıklarla ve cetvelle çizgi çekecektim. Başka şey yapmaya razıydım ama kabul görmedi.
Mecburen kocaman cetvele acıklı acıklı baktım ve oturdum kağıdın başına. Bitip tükenmek bilmeyen çizgiler art arda sıralanırken önüme bir şişe gazoz geldi. Başka zaman olsa mutlulukla bakacağım gazozu gözüm görmüyordu bile.
Bir an evvel olmaz olasıca çizgileri bitirip, eve kapağı atma derdine düşmüştüm çünkü.
Onlar da zannededursun ki iş aşkından gözüm dünyayı görmüyor!
Ne komiksiniz. Dokuz yaşındaki çocuğun iş aşkı ve şevki de ne ola ki?
Acaba nasıl çizgi çekiyorum diye onlar tepeme üşüştükçe ben daha da sıkılıp bunalımdan bunalıma uçuyordum.
Sonunda bir sayfalık çizgi maceram bitti.
Tadını çıkara çıkara gazozumu içtim ve beklemeye başladım.
Neyi mi?
Tabii ki zaman zaman evde kulağıma çalınan çalışma karşılığı ödenen ücreti yani maaşı!
Fakat baktım ki kimsede en ufak bir kıpırtı yok, evin yolunu tuttum mecburen. Acaba ertesi gün babamla maaşımı yollarlar mı diye de düşünüp durmuştum!
Bayağı da canım sıkılmıştı aslında.
Koskoca yarım saat ter dökmüş, o kadar çizgi çizmiştim hem de cetvelle! Burnunun ucundan ter insin, önündeki gazoza pas vermeden çalış didin ve emeğinin karşılığını alama!
Evdekiler beni suratlı ve düşünceli görünce merak ettiler.
Laboratuvarda ne olmuş olabilirdi ki?
Otoklavda pişmediğime, beherleri kırıp dökmediğime göre sorun olamazdı.
Siz öyle sanın.
Göz nuru dökmüştüm ve bir kuruş para yoktu karşılığında.
Düşünceli düşünceli önüme baktım ve ‘’Bana bugün maaş vermediler’’dedim. Gürültülü kahkaha kısmına hiç girmeyeceğim.
Niye güldüklerini anlamadığım için eşlik edememiştim.
Öyle yarım saat boş kağıda çizgi çekmekle maaş alınamayacağını bunu yirmi dokuz gün daha yapmam gerektiğini öğrendiğim de istinat duvarı gibi çökmüştüm!
Geçmek bilmeyen yarım saati ve kalan yirmi dokuz günü düşününce öğrenciliğe devam etmenin daha pratik olduğunu anlamıştım.
Benim ilk maaşım, yarım saat çizgi çekmek karşılığı bir şişe gazozdu.
Belki de halâ o gazoza maaş muamelesi yapıp sevmem bu yüzdendir.
Aslında düşündüğümüzde hepimiz gazozuna şeyler için çalışmıyor muyuz? Eşyaların bitip tükenmek bilmeyen taksitleri…
Taksit taksit ödediğimiz tatiller ve daha neler neler!
Biri bitmeden biri başlar ve uçurtma kuyruğu gibi devam eder gider…
Acaba iç dünyamız daha zengin olsa dünyevi taksitlerimiz azalır mı?
Ömür taksitle yaşanmıyor çünkü.
Gecenin karanlık vaktinde bir sarhoş şarkı söylüyor. Belki de derdini anlatıyor. Arada bir mola veriyor, ama şarkıya, ama hayata… Hayat şartları insanları zorladıkça herkes kendine göre bir çıkış yolu arıyor. Trafikteki kalabalık Allah’ın ciddi bir cezalandırma yöntemi gibi
Biri size “maalesef” dediğinde ne anlıyorsunuz? “Az önce bitti”nin Türkçesi sanki değil mi? En azından son zamanlara kadar böyle olduğunu düşünüyordum! Ama sıkı durun şimdi! ‘Gümbür gümbür gelen Z kuşağının iletişim sorunlu olduğu, dijital dünyaya hapis olmalarında
En sevdiğim cümle “Biz senin iyiliğini düşündük hep, senin hayat tecrüben bunu anlamaya yetmez.” Hayatlarımızın çevrelendiği çemberlerin yönetmenleri ebeveynlerimiz, kendilerinden çok da eminler üstelik. Sonuç, enkaza dönüşmüş bir hayat da olsa, onlar en iyisini yapmışlardır.
Her şey bizim istediğimiz gibi olsa ve hatta hayat bayram olsa. Evrendeki herkes ve her şey bizim istediğimiz gibi davransa ne var yani? Ama herkesin kafasından geçenler farklı farklı. Bu sefer kim kimin istediğine göre davranacak? Beğenin ya da beğenmeyin, ait olduğunuz evren düzeninin
Gecenin ıssız karanlığı. Yaz gecesi olmasına rağmen sessiz ve sakin ortalık. Yaklaşık on kişiden oluşan arkadaş grubumuz farklı yaş ve ebatlarda! Kimi üniversite sınavına girmek üzere, kimi ilkokuldan çıkıp ortaokulda “ne olacak halim” modunda… Ay ışığının bile olmadığı ge
Bayılırım gazoza, Kalemine sağlık canım benim.
Muhteşem.. Hem güldüren çokça düşündüren bir yazı, kaleminize ve yüreğinize sağlık