Aracı sıkıştırabilecek park yeri bulmanın dayanılmaz mutluluğu içindeydim. Çeşitli akrobatik hareketlerle araçtan indim.
Çünkü yanaştığım kaldırım çok yüksekti.
Hayırsever vatandaşlar duvar diplerine bol miktarda mama bırakmıştı. Miskin kedilerin bir kısmı cam diplerinde uyuklarken diğerleri de mamaları mideye indirme telaşındaydı.
Arka koltuğa koyduğum naylon poşeti elime almamla, bütün mahallenin kedilerinin kabul günü etkinliğinin ortasında kalmıştım. Naylon poşetin nasıl bir frekansı varsa artık, etrafım irili ufaklı kedilerle dolmuştu.
Hemen hemen hepsi etrafına kablosu sarılı ütü gibi kuyruklarını gövdelerine dolamış oturuyorlardı. İşin kötüsü poşette onların işine yarayacak hiçbir şey yoktu. Sokaklarda yer gök mama doluydu.
Çoğunun aç olma ihtimali de yoktu.
Yandan yöreden birisi geçse ve bizi fotoğraflasa şöhret olmamız an meselesiydi. Kediler poşetin her hışırtısına kulak kesiliyor ve çevremde oluşturdukları çemberi gittikçe daraltıyorlardı.
Safariye katılmış avcı ve aslanlar gibi bakışıyorduk.
Karınları toktu ama poşetten daha iyi bir şey çıkma ihtimalini göz ardı etmiyorlardı. Denemek için poşeti hızlıca sallayınca çıkan hışırtıya çıldırdılar.Mesele açlık değildi.
Poşetten çıkacak pastayı bekliyorlardı, çünkü ekmek yemeye doymuşlardı! Doyumsuzluk hayvanlara kadar inmişti artık.
***
İktisat kaba taslak; “sınırsız ihtiyaçların sınırlı imkanlarla karşılanması” diye tanımlanır. Kenar mahalle kedileri bir lokma hayalini kurup iktisat kanunlarının hakkını verirken, sosyetik kediler portakallı ördek bekliyordu!
Her şey benim olsun!
Her şey senin olunca ne olacak?
Onlarca evin olsa her bir hücren farklı bir ev de mi oturacak?
Doyma sınırın kaç tabak yemek olacak?
Kaç kazak, kaç gömlek giyeceksin?
Parlak renkli vitrinler de bizim hışırdayan torbalarımız sanırım. İhtiyacımız olmayan her şeyin peşinde koşuyoruz. Sonra yorulup durakladığımızda bir bakıyoruz ki ömür bitmiş.
Bir arkadaşım ‘’Ama benim siyah kürküm yok’’ demişti.
Diğer arkadaşım da ‘’Senin mor kürkün de yok!’’ diye cevap vermişti.
İşin acı yanı “siyah kürküm yok” diyen şimdi de mor kürkü olmadığı için hayıflanıyordu.
O indirimden bu indirime uçuyoruz.
Evlerin çoğu, içine sığılamayan kıyafetler ve daha neler nelerle dolu.
Olsun!
Bir gün “ipincecik olup” içine girebileceğimizi hayal ettiğimiz elbiselerimizle mutluyuz. Hayatı kendimize yük etmiş durumdayız. Sürekli bir şeyler alıp, evdeki yaşam alanlarımızı daraltıyoruz.
***
Lazım olunca bulamadığımız bir sürü eşyamız var. Ama yaşasın, var!
Zamanında çok revaçta olan kristal kül tablalarını nerelere koyup da gelen gidene göstereceğini bilmeyenler boy boy alıp iç içe yerleştirmişlerdi. Kül tablaları parlak birer matruşkaya dönmüştü.
Üstelik bunu yapanlar da sigara içmiyordu.
Neden böyle bir şey yaptınız sorusunun cevabı da ‘’görgüsüz!’’ denmesin oluyordu.
Herkesin naylon poşet hışırtısı cebindeki paranın şıkırtısı kadar.
Karnı doyan kediler, iktisadın temel kanununu uyguluyorlar.
Sınırsız ihtiyaçların sınırlı imkanlarla karşılanması.
Karşılayamazlarsa bu sefer de sokak kanunları ortaya çıkıyor.
Hayat kısır döngüler içinde yün yumağına dönmüş durumda.
Çözmeden gidersek, yün yumakları çoğalacak gibi duruyor.
Bu gidişle geriye kalan en büyük sorunumuz da cepli kefen olacak herhalde. İster siyah ister mor giyin önemli değil.
Musalla taşında renk fark etmiyor çünkü!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Köprüden önceki son çıkış
29.10.2021 11:55
Gecenin karanlık vaktinde bir sarhoş şarkı söylüyor.
Belki de derdini anlatıyor. Arada bir mola veriyor, ama şarkıya, ama hayata…
Hayat şartları insanları zorladıkça herkes kendine göre bir çıkış yolu arıyor.
Trafikteki kalabalık Allah’ın ciddi bir cezalandırma yöntemi gibi
Biri size “maalesef” dediğinde ne anlıyorsunuz?
“Az önce bitti”nin Türkçesi sanki değil mi?
En azından son zamanlara kadar böyle olduğunu düşünüyordum!
Ama sıkı durun şimdi!
‘Gümbür gümbür gelen Z kuşağının iletişim sorunlu olduğu, dijital dünyaya hapis olmalarında
En sevdiğim cümle “Biz senin iyiliğini düşündük hep, senin hayat tecrüben bunu anlamaya yetmez.”
Hayatlarımızın çevrelendiği çemberlerin yönetmenleri ebeveynlerimiz, kendilerinden çok da eminler üstelik.
Sonuç, enkaza dönüşmüş bir hayat da olsa, onlar en iyisini yapmışlardır.
Her şey bizim istediğimiz gibi olsa ve hatta hayat bayram olsa.
Evrendeki herkes ve her şey bizim istediğimiz gibi davransa ne var yani?
Ama herkesin kafasından geçenler farklı farklı.
Bu sefer kim kimin istediğine göre davranacak?
Beğenin ya da beğenmeyin, ait olduğunuz evren düzeninin
Gecenin ıssız karanlığı.
Yaz gecesi olmasına rağmen sessiz ve sakin ortalık.
Yaklaşık on kişiden oluşan arkadaş grubumuz farklı yaş ve ebatlarda!
Kimi üniversite sınavına girmek üzere, kimi ilkokuldan çıkıp ortaokulda “ne olacak halim” modunda…
Ay ışığının bile olmadığı ge
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
E. Gülhan AKBABA
Kedilerin iktisat kanunu
Aracı sıkıştırabilecek park yeri bulmanın dayanılmaz mutluluğu içindeydim. Çeşitli akrobatik hareketlerle araçtan indim.
Çünkü yanaştığım kaldırım çok yüksekti.
Hayırsever vatandaşlar duvar diplerine bol miktarda mama bırakmıştı. Miskin kedilerin bir kısmı cam diplerinde uyuklarken diğerleri de mamaları mideye indirme telaşındaydı.
Arka koltuğa koyduğum naylon poşeti elime almamla, bütün mahallenin kedilerinin kabul günü etkinliğinin ortasında kalmıştım. Naylon poşetin nasıl bir frekansı varsa artık, etrafım irili ufaklı kedilerle dolmuştu.
Hemen hemen hepsi etrafına kablosu sarılı ütü gibi kuyruklarını gövdelerine dolamış oturuyorlardı. İşin kötüsü poşette onların işine yarayacak hiçbir şey yoktu. Sokaklarda yer gök mama doluydu.
Çoğunun aç olma ihtimali de yoktu.
Yandan yöreden birisi geçse ve bizi fotoğraflasa şöhret olmamız an meselesiydi. Kediler poşetin her hışırtısına kulak kesiliyor ve çevremde oluşturdukları çemberi gittikçe daraltıyorlardı.
Safariye katılmış avcı ve aslanlar gibi bakışıyorduk.
Karınları toktu ama poşetten daha iyi bir şey çıkma ihtimalini göz ardı etmiyorlardı. Denemek için poşeti hızlıca sallayınca çıkan hışırtıya çıldırdılar. Mesele açlık değildi.
Poşetten çıkacak pastayı bekliyorlardı, çünkü ekmek yemeye doymuşlardı! Doyumsuzluk hayvanlara kadar inmişti artık.
***
İktisat kaba taslak; “sınırsız ihtiyaçların sınırlı imkanlarla karşılanması” diye tanımlanır. Kenar mahalle kedileri bir lokma hayalini kurup iktisat kanunlarının hakkını verirken, sosyetik kediler portakallı ördek bekliyordu!
Her şey benim olsun!
Her şey senin olunca ne olacak?
Onlarca evin olsa her bir hücren farklı bir ev de mi oturacak?
Doyma sınırın kaç tabak yemek olacak?
Kaç kazak, kaç gömlek giyeceksin?
Parlak renkli vitrinler de bizim hışırdayan torbalarımız sanırım. İhtiyacımız olmayan her şeyin peşinde koşuyoruz. Sonra yorulup durakladığımızda bir bakıyoruz ki ömür bitmiş.
Bir arkadaşım ‘’Ama benim siyah kürküm yok’’ demişti.
Diğer arkadaşım da ‘’Senin mor kürkün de yok!’’ diye cevap vermişti.
İşin acı yanı “siyah kürküm yok” diyen şimdi de mor kürkü olmadığı için hayıflanıyordu.
O indirimden bu indirime uçuyoruz.
Evlerin çoğu, içine sığılamayan kıyafetler ve daha neler nelerle dolu.
Olsun!
Bir gün “ipincecik olup” içine girebileceğimizi hayal ettiğimiz elbiselerimizle mutluyuz. Hayatı kendimize yük etmiş durumdayız. Sürekli bir şeyler alıp, evdeki yaşam alanlarımızı daraltıyoruz.
***
Lazım olunca bulamadığımız bir sürü eşyamız var. Ama yaşasın, var!
Zamanında çok revaçta olan kristal kül tablalarını nerelere koyup da gelen gidene göstereceğini bilmeyenler boy boy alıp iç içe yerleştirmişlerdi. Kül tablaları parlak birer matruşkaya dönmüştü.
Üstelik bunu yapanlar da sigara içmiyordu.
Neden böyle bir şey yaptınız sorusunun cevabı da ‘’görgüsüz!’’ denmesin oluyordu.
Herkesin naylon poşet hışırtısı cebindeki paranın şıkırtısı kadar.
Karnı doyan kediler, iktisadın temel kanununu uyguluyorlar.
Sınırsız ihtiyaçların sınırlı imkanlarla karşılanması.
Karşılayamazlarsa bu sefer de sokak kanunları ortaya çıkıyor.
Hayat kısır döngüler içinde yün yumağına dönmüş durumda.
Çözmeden gidersek, yün yumakları çoğalacak gibi duruyor.
Bu gidişle geriye kalan en büyük sorunumuz da cepli kefen olacak herhalde. İster siyah ister mor giyin önemli değil.
Musalla taşında renk fark etmiyor çünkü!
Köprüden önceki son çıkış
29.10.2021 11:55Gecenin karanlık vaktinde bir sarhoş şarkı söylüyor. Belki de derdini anlatıyor. Arada bir mola veriyor, ama şarkıya, ama hayata… Hayat şartları insanları zorladıkça herkes kendine göre bir çıkış yolu arıyor. Trafikteki kalabalık Allah’ın ciddi bir cezalandırma yöntemi gibi
Maalesef!
05.11.2021 01:10Biri size “maalesef” dediğinde ne anlıyorsunuz? “Az önce bitti”nin Türkçesi sanki değil mi? En azından son zamanlara kadar böyle olduğunu düşünüyordum! Ama sıkı durun şimdi! ‘Gümbür gümbür gelen Z kuşağının iletişim sorunlu olduğu, dijital dünyaya hapis olmalarında
"X Kuşağı"nın çilesi
12.11.2021 04:43En sevdiğim cümle “Biz senin iyiliğini düşündük hep, senin hayat tecrüben bunu anlamaya yetmez.” Hayatlarımızın çevrelendiği çemberlerin yönetmenleri ebeveynlerimiz, kendilerinden çok da eminler üstelik. Sonuç, enkaza dönüşmüş bir hayat da olsa, onlar en iyisini yapmışlardır.
Kedi Tarçın ve Fıtratı
20.11.2021 01:40Her şey bizim istediğimiz gibi olsa ve hatta hayat bayram olsa. Evrendeki herkes ve her şey bizim istediğimiz gibi davransa ne var yani? Ama herkesin kafasından geçenler farklı farklı. Bu sefer kim kimin istediğine göre davranacak? Beğenin ya da beğenmeyin, ait olduğunuz evren düzeninin
Çalım sevdası
27.11.2021 04:56Gecenin ıssız karanlığı. Yaz gecesi olmasına rağmen sessiz ve sakin ortalık. Yaklaşık on kişiden oluşan arkadaş grubumuz farklı yaş ve ebatlarda! Kimi üniversite sınavına girmek üzere, kimi ilkokuldan çıkıp ortaokulda “ne olacak halim” modunda… Ay ışığının bile olmadığı ge