SON DAKİKA
Hava Durumu

Cumhuriyet, Siyaset ve Müesses Nizam!

Yazının Giriş Tarihi: 28.03.2023 12:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.03.2023 12:44

Yıllarca içerden dışarıdan ilmek ilmek örülerek ilerleyen ve ülkenin üniter yapısının un ufak edilerek, etnik/mezhepsel federatif yapılara bölünme hedefi demek olan ‘BOP’ projesi ile ilgili iki ittifakı oluşturan partilerden ses soluk çıkmıyor.

BOP’a uyumlu, Türk’süz 1921 Anayasası üzerinde mutabıklarını ilan edip, küresel nizama biat ettiklerini tescilleyenlerden bu projeye yönelik bir tavır beklenmesi abes zaten.

Durum bu kadar açıkken, bazı aydınların(!) hala ‘’100 yıllık Cumhuriyeti değiştireceksiniz, öyle mi?’’ şeklindeki sorularını ve tepkilerini duyunca ‘günaydın, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti’ demek geliyor insanın içinden.

Genelde son iki yüz senede işgal dâhil büyük sıkıntılar çeken, özelde ise son yirmi beş senede siyasal/ekonomik çöküntüler ve büyük doğal afetlerle sarsılan milletimizin, tüm yaşananlara rağmen bırakın ‘ne oluyor’ deyip silkinmesini hala vurdumduymaz, rahat ve lakayt duruşunu sürdürmesi neye işaret ediyor acaba?

***

Yani bazılarının dediği gibi Cumhuriyetin değişimi/dönüşümü yeni başlamadı, şimdi çok hızlandığı için fark edilir oldu.  Değişim/dönüşüm M. Kemal Atatürk’ün ölümünden hemen sonra başladı, belli aşamalarla devam etti.

Bugün uygulanan yeni sistem ise, Cumhurbaşkanı başdanışmanının 16 Nisan başlıklı kitabında da belirttiği gibi, TBMM’nin kimi yetkilerini de alan, denetleme ve kısıtlama mekanizması olmayan ‘’tek kişilik hükümettir’’.  

Örneği olmayan bu sisteme yönelik tanımlamaya en yakın kavram belki irsi olmayan örtülü bir monarşidir.

Prof. B. Bayraklı ilahi/ beşerî siyaset kitaplarında, yaratma erki –ki Allah’a aittir- elinde olmayan bir beşere yasama, yargı ve yürütme erklerinin verilmesinin mahzur/tehlikelerinden bahseder ama ülkemizde yapılan tam da budur.

Zaten yetkilerin tek elde toplanmasının yarattığı; kibirlenme, aşırı popülizm, muhalif olana husumet/düşmanlık, kutuplaşma, kurumlarda kilitlenme, yolsuzluk, kayırma, adaletsizlik, liyakatsizlik, hesap soramama, şeffaflaşamama, gizlilik, frenleme/denge/denetim mekanizmaları yokluğunun oluşturduğu yasa/kanun ihlalleri süreç içinde görüldüğü gibi, deprem felaketinde de tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı.

Tamam ortaya çıktı ve mahzurlar görüldü ama her şeye rağmen bu süreç ve BOP hizmeti aynı şekilde devam edecek çünkü ‘’müesses nizam’’ böyle istiyor. Ama müesses nizam, öncelikle iktidardan olmazsa diğer ittifaktan bir şey daha istiyor;

BOP’a hizmet amaçlı olarak kurgulanmış çürütücü siyasal dinciliğin yani ‘İslamizasyon’un devamını ve hâkim olmasını.

Çünkü ‘İslamizasyon/İslamileştirme’, milletin her hâlükârda –adaletsizlikte, zulümde, bireysel/küresel İblislerin oyunlarına- pasif kalarak, mevcut durumlarına İslami bir kimlik, şekil ve ritüellerle dini bir görüntü kazandırılıp, tatminlerini sağlayan şeytani bir oyun.

Ve senelerdir sahneleniyor. Cennet garantili(!) bu oyundan herkes memnun. Etliye sütlüye karışmayan, her şeye kader diye rıza gösteren böyle bir Müslüman tipi yerli ve küresel müesses nizamın tam istediği tipoloji.

Bu oyun yani siyasal dincilik, görüntülere bakılıp ta son 20-25 yılın ürünü sanılmasın. Kökleri uzun yüz yıllara gidiyor ama bugünlerde yaşadığımız dönüm noktalarının ve sonuçların en sistemli başlangıcı, yani bugünümüzü belirleyen müesses nizamın oluşturulması 1938’den hemen sonra.

***

Şimdi devlet, hükümet, sistem, rejim, düzen tanımlamaları ile oyalanmadan, doğrudan ‘müesses nizam’ ne ona bakalım. Çünkü belirleyici olan, dayatan, dikte eden o. 

Müesses (yerleşik, kurulu, kurulmuş) nizam; bir siyasi yapı veya teşkilatları kontrol eden, yöneten baskın bir grup veya seçkinleri tanımlayan bir kavram.

Atatürk’ün ölümüyle birlikte, zaten ülkemizde mevcut olan ABD/İngiltere eksenli emevik ve anezi zihniyetlerinin, belirlenmiş bir amaç/hedef doğrultusunda devlet/teşkilatlarda etkin hale geldiği/getirildiği bir yapı oluşmuş.

Bu yapı, Atatürk’ün büyük devletlerle ittifak yerine bölgesel anlaşmalar yapma politikasını terk edip, ilk iş olarak İngiltere ve devamında ABD ile yakınlaşmış ve yaptıkları anlaşmaları milletten gizleyerek, bu ülkelerin politikalarına gönüllü teslim olmuştur.

Bu çerçevede bir ABD projesi olarak, ‘İslamizasyon’ 1940’larda başlamıştır. Çünkü soğuk savaş döneminde, Komünizm’le mücadeleye koşulacak dönüştürülmüş, ideolojileştirilmiş bir din gerekiyordu. Devşirilmiş müesses nizam’ın çıkara dayalı anti-komünist yönelimleri ile  ‘siyasal dincilik’, doğal süreçlerle değil, bizzat büyük sermaye, siyasetçi, ordu ve ABD’nin etkisiyle inşa edildi.  Emevik/anezik zihniyetli müesses nizam ve ABD uzlaşısı ile yıllardır çekile çekile merkeze/iktidara taşındı.

Dolayısıyla bu gerçeği hala göremeyen Cumhuriyetçi, Laik, Milliyetçi kesimler, kendilerini müesses nizamın parçası sanmak gibi büyük bir yanılgı içinde.

Türk’ü, Türk’ün hususiyetlerini, yalanlarla, batı merkezli kurgu tarihle kandırılan bu millete yeniden anlatmak gerekiyor. 

     

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.