SON DAKİKA
Hava Durumu

Hangi Samimiyet?

Yazının Giriş Tarihi: 03.08.2024 13:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.08.2024 13:33

Tarihin her döneminde sancılı olan bu coğrafya yine toz duman.

Siyonizm kaynaklı katliamlar, soykırımlar, zulümler, suikastlar sadece bölge değil, dünya insanlığının aklına, vicdanına, kalbine yıkıcı darbeler indirip, insanlık dışı başka bir mahlûkata dönüştürüyor.

Zaten asırlar boyu akla yapılan sistematik suikast ve hamasetle aptallaşan bu yeni tip, doğal olarak aklını kullanma yetisini, sorgulama ve irade özgürlüğünü kaybettiği için hem kendi ülkesindeki siyonistleşen acımasız iç sömürücülere, hem de siyonist sömürü, vahşet ve barbarlığın karşısındaki teslimiyetçiliğinin farkında değil.

Farkında olunmadığı ve sorgu kültürü oluşmadığı için zihinlerimiz yalan hem de resmisinden propaganda, dini/milli hamaset, uydurulmuş din kaynaklı keramet ve uydurulmuş dinin modern biçimleri olan astro (loji demiyorum çünkü bilim değil) kaynaklı kehanetlerle çöplüğe dönmüş durumda.

Çöplüğe dönmüş bir zihnin de rahatlaması, ancak nerdeyse mutlak itaat edilen liderin duygusal tepkileri ve altı boş herkese meydan okumasıyla oluyor.

Böylece tüm sorumlulukları ile özgür iradeyle karar verme yüklerinden kurtulup, konforlarına devam ediyorlar.

Ne diyor lider?

‘’İsrail’e de gireriz.’’

Ama İsrail’in Kürecik radarıyla, teknolojiyle, askeri ekipmanla, yazılımlarla, büyük şirket satın almalarıyla çoktan beridir ülkenin zaten içinde olduğu göz ardı edilerek.

Bu arada siyonistlerin, sadece bu alanlarda değil, zihniyette de bu ülkenin Yahudileşmesi için tarikat, cemaat ve dini yapılanmaları, Tevrat’taki hurafelerin transfer aracı olarak kullandığını, aynen Katolik dünyasına yaptığı gibi, gönüllü Müslüman(!) Siyonist devşirme projesi uyguladığını da bir not olarak belirteyim.

Bu projeye uygun olarak, cemaat ve tarikat liderlerinin ‘’Kur’an okumak (kendi dilinden, anlayarak) sapıklıktır’’ demelerini ilave etmek aydınlatıcı olacaktır.

Bu çerçevede maddi ve manevi kuşatma altındayken, bir akademisyenin dediği gibi, Telaviv, Türkiye’de İsrail’de olduğundan daha mı güçlü ifadesi, ne anlama geliyor?

Ya da CHP’li Vaşington eski büyükelçisinin, Mavi Vatana masal demesi, kimin kime nereye kadar nüfuz ettiğini gösteriyor?

Gerçek bu iken, yeni tip ve yeni tipin hazır ol da ki aparatları ‘’Emret gidelim’’ diyor. Algıyla büyülenme halinin son sürümü. Hadi aparatların beslenme yolu bu.

Ama Lider’in sürekli olarak dediğini değil, demediğini yaptığı neden fark edilmiyor?

‘’Bayram değil, seyran değil…’’deyişinde olduğu gibi gereksiz ve şartlar dikkate alındığında mümkünsüz olan, ‘’Ansızın geliriz’’ söyleminin sürekli dillendirilmesinin, milleti endişe ve korku içinde tutarak, yaşamsal mesele ve acil ihtiyaçlarının geri planda tutulmasına yönelik bir algı hamlesi olduğu neden anlaşılmıyor?

ABD ve İngiltere’nin çocuğu değil aslında babası olan İsrail’e, hem de diplomatik ilişkilerini sürdürür ve açık/gizli ticaret tepkilere rağmen devam ederken bu hamasi efelenme neye hizmet ediyor diye soran var mı?

“Gazze! Gazze!” derken İsrail’le ticaretin, hem de stratejik ticaretin sürdüğüne ilişkin her gün bir kanıt/belge çıkmıyor mu ortaya?

Yahu üstünde emekleri olmayıp sadece karşıt oldukları Cumhuriyetin imkânlarından faydalanarak ele geçirdikleri kaynak ve devlet gücünü farklı düşünenlere bir kılıç gibi kullanan,

Yasa ve kuralları dikkate almayan,

Bu dünyada yaşayıp, hesap vermekten kaçınmak adına öbür dünyayı referans veren, kendi yanlışlarını Allah’a yıkan, adaletsizlik ve yolsuzlukta dünya sıralamasında diplerde gezinen,

Ülkeyi Avrupa’dan nemalanmak ve bir siyasi proje gereği demografik yıkıma götürmek için hem de millete sormadan sığınmacı deposuna çeviren,

Bir dediği bir dediğini tutmayan, “nass” diyerek çökertilen ekonomiyi karşı olmakla övündükleri IMF ve Dünya Bankasına teslim eden, lafta yoksul yanlısı ama icraatta sermayenin yanında olduğu kendi itiraflarıyla aşikâr olan,

‘’Mülk Allah’ın’’ deyip, yedi sülalelerine yetecek mülk biriktiren, sermaye ile al gülüm-ver gülüm anlaşmalarını gizlilik perdesi altında saklayan,

Son meclis personel alımlarının gösterdiği gibi yıllardır tüm kamuda “nepotizm”in kitabını yazıp liyakati imha edenlerin İsrail politikasındaki samimiyeti sorgulanmaz mı?

Bu sorgulamayı yapmak ancak risk almakla gerçekleşiyor.

Ve bu sorgulama yapıldığında ortaya çıkan gerçek; kendilerine Müslümanım diyen ve İslam’a nispet edenler, Siyonizm karşısında hiçbir yaptırım gücü, sonuç alıcılığı ve etkisi olmayan protestolarla, sosyal medya cengaverliğiyle, gideriz, gireriz hamasetiyle, milli yaslarla günü sadece günü kurtarmaya çalışıyor.

Küresel efendilere bağımlılık ve iradesizliğin oluşturduğu çaresizlikle Siyonist İsrail karşısında hesapçı ve edilgen davrandığımız ve de aslında çok yönlü bir aşağılanma dönemi yaşadığımız ıskalanıyor.

Tüm bunlar ama özellikle samimiyetsizlik, milli/dini maskeli yoğun propaganda ile saklanıyor ve millet kirlilik ve de çürümüşlüğe ikna ediliyor.

Yani yalanlar ve hayaller içinde yaşamaya devam ediyoruz.

Hâlbuki İsrail olayı, bizim ve insanlık için yaşadığımız, kabullenip kanıksadığımız aşağılanma gerçeği ile yüzleşeceğimiz bir turnusol kâğıdı işlevi görebilmeliydi.

Yüzleşebilir miyiz, hala umudumuz var ve olmalı…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.