Kazanmak için yarışanların birbirlerini geçilecek bir rakip olarak değil de yok edilecek bir düşman olarak gördükleri seçimin son dönemecine girildi.
Kur’an’da yaklaşılmaması emredilen ve yasak ağaç olarak sembolize edilen, ‘çökmeyen, sınırsız/kontrolsüz bir iktidar/güç açlığı, ölümsüzlük isteği, mal biriktirme ve makam/para tutkusu’nun, bütün insani değerleri ters yüz ederek, bozgunculuk ve çürümeye sebebiyet verdiği bir dönemi yaşıyoruz.
İttifakların lider ve bileşenleri, sömürgecilerin, sömürdüklerine reva gördüğü aşağılayıcı muameleyi, birbirlerine uygulamakta sakınca görmüyor.
Bu çerçevede, 2010’daki FETÖ’nün kaset kumpası gibi seçimin birinci turu öncesinde bir adaya yönelik kurgulanan montaj görüntüleri nereye oturtmak gerekiyor.
Cevabı N. Machiavelli veriyor:
‘’Ahlak,insanlar ile hayvanları ayrıştırır, politika –her alandaki her türlü riyakâr, ilkesiz iktidar mücadelesi-tekrar birleştirir.’’
***
Seçimin en önemli gündem maddesi ‘sığınmacılar’ konusu. Hangi hamasi/dini söylemin ardına gizlenirse gizlensin, demografik, ekonomik ve güvenlik açısından gerçek bir ‘beka’ sorunu bu.
Bir plan (BOP) çerçevesinde ülkenin açık/gizli/sessiz/sinsi bir işgali söz konusu.
Bu konuda Arif Kılıç hocanın, özetini verdiğim tarihi/sosyolojik tespitleri yeterince uyarıcı:
‘’ İspanyollar, (6 asır önce) Orta Amerika ile Güney Amerika’nın kuzeyine girdiler. Bugün o yörelerde İspanyolca Ana dil!
…Brezilya topraklarını yağmalayan Portekizlilerin istilası sonrası Brezilya Ana dili Portekizce!
ABD topraklarını kolonileştiren İngiltere, sonra kovuldu ama, Amerikalılar İngilizce konuşuyor… Bazı yerler Fransızca ve İspanyolca çünkü o yerleri işgal edenler aynı ülkeler.
Avusturalya'dan Yeni Zelanda'ya kadar geçerli lisan da kolonileştirip/ işgal edenlerin!
7. Asırda Arapların işgal ettiği Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın insanları da Arapça konuşuyor ve kendilerini Arap olarak görüyorlar.
…Atlas Okyanusu’nun kıyısında balık tutan ve Kanarya adalarının halkıyla soydaş olan Marekeşli de Arapça konuşuyor.
…Sadece şunu bilin:
Göçüp gelenler/ geldikleri yörenin"er veya geç"sahibi olurlar..
Ve nihayetinde biz de (21. asırda) Araplaşmaya yelken açtık.’’
Beka, yerlilik, millilik iddiasında bulunan ve herkesi, kendi tekellerine aldıkları bu kavramlarla yargılayıp tasnif edenler için, ‘sığınmacılar’ın işgalinin yol açtığı/açacağı ekonomik, güvenlik, demografik ve kültürel çöküş, ‘beka’ problemi değil mi?
Veya Ege adalarının Yunanlılarca silahlandırılması ‘beka’ sorunu değil mi?
Bu konuda sessizlikleri bir yana, ‘bunları göndermeyeceğiz’ açıklamasına tık yok.
Çünkü yükümlülük altına girilen gizli anlaşmalar dilleri ‘lal’ yapıyor.
***
Muhalefete gelecek olursak, uçuşan rakamlar vermeyip başka bir pencere açmaya çalışayım.
Dört eğilimi birleştirerek hala övgü alan Özal’a öykünerek, “hedefleri ve aidiyetleri farklı benzemezler”i bir araya getirmek, belki kutuplaşmayı azaltma gayreti olarak da yorumlanabilir ama öykünmeyi, Sayın Erdoğan’a taşıyarak, ona benzer bir Müslüman(!) lider alternatifi olmaya çalışmak son derece abes kaçıyor.
Zamanında Sayın Erdoğan’ın çevresindeki küresel dönek sol liberal danışmanların yönlendiriciliği ile beklenti çıtasının çok yukarı taşındığını, beklenti gerçekleşmeyince de bir hayal kırıklığı ve çöküntü halinin oluştuğu açık.
Aynı AKP seçmeni gibi, ‘yalan da olsa yeter ki bana kendimi iyi hissettir’ irrasyonelliği onları da kuşatmış.
Gerçeklik duygusu kaybettirilmiş. Algıya o kadar çok gerçeklik atfediliyor ki, ‘olgu’ ortaya çıktığında şok oluyorlar ve tamir edilmeyi, onarılmayı bekliyorlar.
Lider ise yanına aldığı robotik görüntü veren ortaklarıyla seçim gecesi yaptığı hatalı konuşma ile aynı ‘adam kazandı’ ifadesine benzer şekilde daha net sonuçlar çıkmadan 2. Tur’u yani yenikliği kabullendi.
Halbuki Sayın Erdoğan bu arada mücadeleye devam mesajı veriyordu.
Koskoca parti yetkilileri varken, tüm yükün iki belediye başkanına yüklenme ciddiyetsizliğine ilave olarak, başkanların beklentiyi yükselten açıklama, tutum ve aşırılık içeren vücut dilleri ise ayrı problemdi.
Keşke kendilerini izleseler, meramım anlaşılabilir.
Seçim ertesi konuşmada; masaya vurularak kelimelerin hecelenmesine ne denir, bilmiyorum!
Yönetim kadroları “bu kadar mı zayıf, uyaran yok mu?” bu kötü iletişim dili konusunda.
Cumhuriyet’le yaşıt 100 yıllık partinin bu durumu üzücü.
İki lider de ‘Ben yaparım, ederim, dediğimi yaptım’ gibi sloganik ve sentetik cümlelerle işi götürüyor. Nedensellik, analitik yaklaşımı ara da bulasın. Zaten en önemli problemlerimizden biri, milletin yüzde 40’ına ya da sığ tabakaya hitap eden bu retoriğe bu hamasete bu söyleme hepimizin maruz kalması.
Yani embesil yerine konuluyoruz.
Ve ‘dediğim dedik”ci’ politikadan kurtulamazsak, gideceğimiz yer bir şekilde tiranlıktır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Halimiz nicedir?
06.11.2021 01:39
Yayına başladığı ilk gün olan 29 Ekim’in anlamı ile duruşu ve sorumluluğunun ne olduğunu ilan eden SözBursa’nın bu ilkesel çerçevesinde düşüncelerimi paylaşma fırsatı bulmak onur verici.
Türkiye’nin en iyi yerel tarih ve kültür dergisi Şehrengiz için hazırladığım söyleşiler ve Yen
Hala, acaba üzerlerinden nasıl siyasi çıkar/fayda devşirilir ve devam ettirilir oportünist (fırsatçı) anlayışı ile Cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tartışılıyor, tartıştırılıyor.
Özellikle 1946 sonrası çaktırmadan yapılan, son 20 yılda ise her milli ve önemli günde yazılı, görsel ve sosyal
Çok ilginç değil mi?
Büyük Selçuklu Devleti devam ederken, Anadolu Selçuklu devletini kuran Süleyman Şah’a övgü,
Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol müdahalesi sonucu yıkıldığında, yıkılan devletin temellerinden yeni ve diri bir Türk devletini kuran, Selçuklu uç beyi Osman Bey’e övgü,
Ama
Anadolu’da bilinen bir atasözüdür:
‘’Ay var yılı besler, yıl var günü beslemez’’
Tam da ülkemiz de yaşananlara uygun. Bırakın son 40 ya da 20 yılı sadece son bir aya, bir haftaya, bir güne bakmak bile, yılların günü beslemediği resmini veriyor.
Ya da tersi.
Netic
Ülke olarak yaşadıklarımız, Temel’in mezar taşındaki yazıyı hatırlatıyor;
‘’İyisin dediniz, iyisin dediniz, peçi bu ne?’’
Yani, ‘’iyi demekle, çok iyiyiz demekle iyi olunmuyor, olunamıyor’’ ve korkunun da ecele faydası olmuyor.
Her açıdan du
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ümit CAN
Seçime dair notlar -2-
Kazanmak için yarışanların birbirlerini geçilecek bir rakip olarak değil de yok edilecek bir düşman olarak gördükleri seçimin son dönemecine girildi.
Kur’an’da yaklaşılmaması emredilen ve yasak ağaç olarak sembolize edilen, ‘çökmeyen, sınırsız/kontrolsüz bir iktidar/güç açlığı, ölümsüzlük isteği, mal biriktirme ve makam/para tutkusu’nun, bütün insani değerleri ters yüz ederek, bozgunculuk ve çürümeye sebebiyet verdiği bir dönemi yaşıyoruz.
İttifakların lider ve bileşenleri, sömürgecilerin, sömürdüklerine reva gördüğü aşağılayıcı muameleyi, birbirlerine uygulamakta sakınca görmüyor.
Bu çerçevede, 2010’daki FETÖ’nün kaset kumpası gibi seçimin birinci turu öncesinde bir adaya yönelik kurgulanan montaj görüntüleri nereye oturtmak gerekiyor.
Cevabı N. Machiavelli veriyor:
‘’Ahlak, insanlar ile hayvanları ayrıştırır, politika –her alandaki her türlü riyakâr, ilkesiz iktidar mücadelesi- tekrar birleştirir.’’
***
Seçimin en önemli gündem maddesi ‘sığınmacılar’ konusu. Hangi hamasi/dini söylemin ardına gizlenirse gizlensin, demografik, ekonomik ve güvenlik açısından gerçek bir ‘beka’ sorunu bu.
Bir plan (BOP) çerçevesinde ülkenin açık/gizli/sessiz/sinsi bir işgali söz konusu.
Bu konuda Arif Kılıç hocanın, özetini verdiğim tarihi/sosyolojik tespitleri yeterince uyarıcı:
‘’ İspanyollar, (6 asır önce) Orta Amerika ile Güney Amerika’nın kuzeyine girdiler. Bugün o yörelerde İspanyolca Ana dil!
…Brezilya topraklarını yağmalayan Portekizlilerin istilası sonrası Brezilya Ana dili Portekizce!
ABD topraklarını kolonileştiren İngiltere, sonra kovuldu ama, Amerikalılar İngilizce konuşuyor… Bazı yerler Fransızca ve İspanyolca çünkü o yerleri işgal edenler aynı ülkeler.
Avusturalya'dan Yeni Zelanda'ya kadar geçerli lisan da kolonileştirip/ işgal edenlerin!
7. Asırda Arapların işgal ettiği Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın insanları da Arapça konuşuyor ve kendilerini Arap olarak görüyorlar.
…Atlas Okyanusu’nun kıyısında balık tutan ve Kanarya adalarının halkıyla soydaş olan Marekeşli de Arapça konuşuyor.
…Sadece şunu bilin:
Göçüp gelenler/ geldikleri yörenin "er veya geç" sahibi olurlar..
Ve nihayetinde biz de (21. asırda) Araplaşmaya yelken açtık.’’
Beka, yerlilik, millilik iddiasında bulunan ve herkesi, kendi tekellerine aldıkları bu kavramlarla yargılayıp tasnif edenler için, ‘sığınmacılar’ın işgalinin yol açtığı/açacağı ekonomik, güvenlik, demografik ve kültürel çöküş, ‘beka’ problemi değil mi?
Veya Ege adalarının Yunanlılarca silahlandırılması ‘beka’ sorunu değil mi?
Bu konuda sessizlikleri bir yana, ‘bunları göndermeyeceğiz’ açıklamasına tık yok.
Çünkü yükümlülük altına girilen gizli anlaşmalar dilleri ‘lal’ yapıyor.
***
Muhalefete gelecek olursak, uçuşan rakamlar vermeyip başka bir pencere açmaya çalışayım.
Dört eğilimi birleştirerek hala övgü alan Özal’a öykünerek, “hedefleri ve aidiyetleri farklı benzemezler”i bir araya getirmek, belki kutuplaşmayı azaltma gayreti olarak da yorumlanabilir ama öykünmeyi, Sayın Erdoğan’a taşıyarak, ona benzer bir Müslüman(!) lider alternatifi olmaya çalışmak son derece abes kaçıyor.
Zamanında Sayın Erdoğan’ın çevresindeki küresel dönek sol liberal danışmanların yönlendiriciliği ile beklenti çıtasının çok yukarı taşındığını, beklenti gerçekleşmeyince de bir hayal kırıklığı ve çöküntü halinin oluştuğu açık.
Aynı AKP seçmeni gibi, ‘yalan da olsa yeter ki bana kendimi iyi hissettir’ irrasyonelliği onları da kuşatmış.
Gerçeklik duygusu kaybettirilmiş. Algıya o kadar çok gerçeklik atfediliyor ki, ‘olgu’ ortaya çıktığında şok oluyorlar ve tamir edilmeyi, onarılmayı bekliyorlar.
Lider ise yanına aldığı robotik görüntü veren ortaklarıyla seçim gecesi yaptığı hatalı konuşma ile aynı ‘adam kazandı’ ifadesine benzer şekilde daha net sonuçlar çıkmadan 2. Tur’u yani yenikliği kabullendi.
Halbuki Sayın Erdoğan bu arada mücadeleye devam mesajı veriyordu.
Koskoca parti yetkilileri varken, tüm yükün iki belediye başkanına yüklenme ciddiyetsizliğine ilave olarak, başkanların beklentiyi yükselten açıklama, tutum ve aşırılık içeren vücut dilleri ise ayrı problemdi.
Keşke kendilerini izleseler, meramım anlaşılabilir.
Seçim ertesi konuşmada; masaya vurularak kelimelerin hecelenmesine ne denir, bilmiyorum!
Yönetim kadroları “bu kadar mı zayıf, uyaran yok mu?” bu kötü iletişim dili konusunda.
Cumhuriyet’le yaşıt 100 yıllık partinin bu durumu üzücü.
İki lider de ‘Ben yaparım, ederim, dediğimi yaptım’ gibi sloganik ve sentetik cümlelerle işi götürüyor. Nedensellik, analitik yaklaşımı ara da bulasın. Zaten en önemli problemlerimizden biri, milletin yüzde 40’ına ya da sığ tabakaya hitap eden bu retoriğe bu hamasete bu söyleme hepimizin maruz kalması.
Yani embesil yerine konuluyoruz.
Ve ‘dediğim dedik”ci’ politikadan kurtulamazsak, gideceğimiz yer bir şekilde tiranlıktır.
Halimiz nicedir?
06.11.2021 01:39Yayına başladığı ilk gün olan 29 Ekim’in anlamı ile duruşu ve sorumluluğunun ne olduğunu ilan eden SözBursa’nın bu ilkesel çerçevesinde düşüncelerimi paylaşma fırsatı bulmak onur verici. Türkiye’nin en iyi yerel tarih ve kültür dergisi Şehrengiz için hazırladığım söyleşiler ve Yen
Ve Türkiye hala tartışıyor!
11.11.2021 03:02Hala, acaba üzerlerinden nasıl siyasi çıkar/fayda devşirilir ve devam ettirilir oportünist (fırsatçı) anlayışı ile Cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tartışılıyor, tartıştırılıyor. Özellikle 1946 sonrası çaktırmadan yapılan, son 20 yılda ise her milli ve önemli günde yazılı, görsel ve sosyal
Kurucu lider Atatürk’e haksızlık!
16.11.2021 11:01Çok ilginç değil mi? Büyük Selçuklu Devleti devam ederken, Anadolu Selçuklu devletini kuran Süleyman Şah’a övgü, Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol müdahalesi sonucu yıkıldığında, yıkılan devletin temellerinden yeni ve diri bir Türk devletini kuran, Selçuklu uç beyi Osman Bey’e övgü, Ama
Yeni kurtarıcılar(!) bekleniyor
20.11.2021 03:25Anadolu’da bilinen bir atasözüdür: ‘’Ay var yılı besler, yıl var günü beslemez’’ Tam da ülkemiz de yaşananlara uygun. Bırakın son 40 ya da 20 yılı sadece son bir aya, bir haftaya, bir güne bakmak bile, yılların günü beslemediği resmini veriyor. Ya da tersi. Netic
İktidar ve millet!
26.11.2021 12:28Ülke olarak yaşadıklarımız, Temel’in mezar taşındaki yazıyı hatırlatıyor; ‘’İyisin dediniz, iyisin dediniz, peçi bu ne?’’ Yani, ‘’iyi demekle, çok iyiyiz demekle iyi olunmuyor, olunamıyor’’ ve korkunun da ecele faydası olmuyor. Her açıdan du