SON DAKİKA
Hava Durumu

Siyasi durumlar!

Yazının Giriş Tarihi: 13.03.2023 12:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.03.2023 12:26

Akıl; kurucu bir unsurdur ve bütüncül bakmayı gerektirir.

Akıl; dini ve emperyalist algı oyunları ile suikasta uğrarsa ki uğradı, bütüncül bakamaz.

Bakılamadığı için Türkiye’nin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında yaşanan çok hızlı altüst oluş ve dönüşümlere sadece seyirci kalıp, ‘saldım çayıra, Mevla kayıra’ rahatlığında neleri kaybettiğimizi fark etmeden devam edeceğimizi zannediyoruz.

Peki nereye kadar?

Önümüze A ve B seçeneği olarak sunulan ittifakları oluşturan yapılara/partilere bakılmaya çalışıldığında dokunuş ve ayarlamaların adeta ince bir işçilik eseri olduğunun fark edilmemesi zor.

Farklı gibi sunulsa da sanki aynı mutfaktan/kanaldan beslendiklerine yönelik çok net ipuçları var.

Türk’ün adının geçmediği 1921 Anayasasına özlemde,

Anayasanın ilk 4 maddesinin tartışılması/kaldırılması gerekliliğinde,

Bu ülkeyi eyalet/şehir devletlerine ayırma hedefli BOP üzerinde tek kelam etmemeleri ve suskunluklarında, (sahi duyuldu mu iki ittifak partilerinin BOP’a bakışlarının ne olduğu?),

Geçmişte ülkeyi terk eden azınlık nesillerinin Türkiye’ye getirilip, bölücü ‘eşit yurttaşlık’ temelinde bir anayasa hazırlanması ve Türk’ün alt bir etnisite haline getirilmek istenmesinde,

Türkçeden başka dillerin, hem ikinci/üçüncü resmi dil hem de eğitim dili haline getirilerek bütünsel yapıyı dağıtma heveslilerinin dengesinde,

Ekonomi, siyaset, medya ve kültür/edebiyatta küresel baronların taleplerine uyumlulukta,

Bu ülkede her olumsuzluğun kaynağı olan siyasetin finansmanının şeffaflaştırılması konusunun üzerinde durulmamasında,

Uygulamalarda ya da geçmişteki hata ve yanlışları yapanlara yönelik hesap sorma/verme mekanizmasının hesaptan kaçmayı içeren ‘helallik’ istemeye indirgenmesinin sıradanlaştırılmasında,

İnsanları dejenere amaçlı (çünkü dejenere insanı kullanmak, sömürüyü sınırsızlaştırmayı kolaylaştıracak) cinsiyetsiz toplum projelerine bakışta karşıt gibi görünen ama esasta aynı yaklaşımlarında,  

Ülkeyi ekonomi, asayiş ve kültürel açıdan temelden sarsan sığınmacılar konusundaki muallak yaklaşımlarında, 

Emperyalist bir hedef olan ılımlı İslam(!) proje partileri ile şiddet sicilli radikal dinci/etnikçi partilerin terazilemesinde, sanki paranın iki yüzü gibiler.

1 Türk lirasının yazı-turası gibi…

Hangi taraf gelse 1 lira çünkü. 

***

Herhalde bundan ABD ve İngiltere’de hoşnut olmalı. Seyahatleri, Chatham House ziyaretleri, onay arayışları ve o taraf orijinli düşünce kuruluşları siyasi çalışmalarının kopyası çizgisindeki açıklamaları görünce başka türlüsü olamaz.

Her dönemde görülen, yukarıda sayılan/sayılamayan ve iyice alenileşen olguların da gösterdiği gibi, adına’ tahterevalli siyaseti’ denilebilecek, cılkı çıkmış Türkiye siyasetindeki süreçlerin ‘karanlık bölgeleri’, (son siyasi gelişmeler daha ne anlatsın ki!) aydınlık olanlardan daha büyük hatta tamamını kaplayacak genişlikte bir alanı ifade ediyor.

Bu ‘karanlık alan’, kayıt dışı ekonomi gibi karanlık ilişkilerin, rant mücadelelerinin, küresel aktörlerle iç içe geçmişliğin, mafya faaliyetlerinin geçerli olduğu, milletin kontrolünden uzakta kapalı devre işleyen bir siyaset arenası oluşturuyor.

Kabul edelim ki ülkemizde siyaset masası dört ayak üzerinde yükseliyor. Bir ayağı liderler ve parti oligarşisi, diğer ayağı meslekten profesyonel politikacılar, üçüncü ayağı medya/aydın, son ayağı ise sermaye/ müteahhit.

Bu arenada, medya; kapatma ve çarpıtma, siyasetçi; gerektiğinde meşrulaştırma, gerektiğinde üç maymunu oynama, sermaye; siyaseti fonlayarak vahşice sömürme, aydın ise karşılığı verilmiş devşirilmiş zihin rollerini üstleniyor.

Dolayısıyla milletten gelecek taleplerin, isteklerin ve temsil arzularının bu dörtgenin içinde kendisine yer bulması imkânsız. Medya ve yeni peydahlanan trol müfrezeleri, bu talepleri girer girmez çarpıtıyor, değersizleştiriyor ve anlamsızlaştırıyor.

***

Ahlak ya da dillendirildiği şekliyle ‘siyasi ahlak’ ise demekle olmuyor çünkü siyasi ahlak, yaşanan toplumsallığın, millette mevcut baskın inanç/kültürün siyasete yansımasıdır. Aslolan inancın ve kültürün sorgulanması olmalıdır. Ama ne gezer herkes dört dörtlük.

O nedenle siyasetçi pişkin, vurdumduymaz nerdeyse dalgacı. Zincir halinde birçok kurumun, yetkilinin sorumluluğunda olan yanlışlar/ihmallerden dolayı binlerce insanın ölümünden insani/vicdani hicap duyması gerekenlerden bir tane istifa var mı? Ne anlatıyoruz ki?

O nedenle ya aklıselim davranıp çelişkileri fark ederek silkinip dirileceğiz ya da kokularının artık burnumuzun direklerini sızlattığı çürümeyi solumaya devam edeceğiz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.