Son zamanlarda sıklıkla tekrarlanan “Yeni Anayasa” söylemlerindeki “millet çeşitliliği” vurgusu üzerine düşüncelerimi aktarmaya devam etmekti niyetim.
Lakin tam da bizdeki bu süreçte;
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin meseleye “bütünlük katması” ya da “resmin tamamını görme fırsatı sunması” bir tevafuk oldu.
Çünkü biz bu filmi, ABD’deki ikiz kulelerin vurulmasında da izlemiştik…
Dünya iletişim/medya sektörünün yüzde 80‘inini kontrol eden küresel güçler, aynen bugün olduğu gibi o gün de benzer mağduriyet temelli yönlendirme yayınları yapmıştı.
Şimdi nasıl İsrail’in istihbarat ve güvenlik zaafı(!) öne çıkarılıyorsa, o zaman da ABD’nin istihbarat ve güvenlik zaafını(!) servis ediyorlardı.
Aradan sadece 22 yıl geçmesine rağmen, aynı senaryo yine sahnede.
Güya dünyanın en büyük gücüne 11 Eylül’deki saldırı, biçim ve boyut olarak nasıl şaşkınlık(!) uyandırdıysa, Ortadoğu’nun efesi sayılan en hatırı sayılır gücüne, Hamas’ın saldırısı da biçim ve boyut olarak şaşkınlık(!) uyandırdı.
Sözde teknoloji ve istihbaratın kalesi sayılan ABD, gerçekte hiçbir iddiası bulunmayan kimselerin saldırısına(!) nasıl uğradı ise küçük Amerika sayılan İsrail de yersen eğer;
Her türlü gıda ve tıbbi yardıma muhtaç yetersiz ve zayıf Hamas’ın saldırısına(!) uğradı.
***
Tıpkı İkiz Kulelerde olduğu gibi saldırının hemen ardından servis edilen görüntülerle bir dehşet havası yaratıldı.
Böylece dün ABD’ye sağlanan her şeyi ama her şeyi yapma meşruiyeti bugün de İsrail’e kazandırıldı.
İsrail’in yıllardır uyguladığı “delilli belgeli” insanlık dışı zulme dayalı işgal politikalarının üstü bir anda örtülmüş oldu.
Yine nasıl dün “bu bildik tezgahla” ABD’ye sunulan milyonlarca masum insanın kanına girme, her yere ateş ve yıkım götürme hakkı, “Hamas” vasıtasıyla terör devleti İsrail’e de verilmiş oldu.
Üstelik oyunun bu sahnesinden çok önce senaryonun bütünü hem de açıktan deklere edilmişti:
Neydi bu senaryo veya projenin adı?
ABD’nin bizim de içinde olduğumuz coğrafyada 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi…
Sonuçta; bugün Hamas’a karşılık veren İsrail açık açık diyor ki:
Ortadoğu’yu değiştirecek, düşmanlarımıza yaptıklarımız nesiller boyu yankılanacak…
Yani ABD ve İsrail’e yapılan ya da diğer bir ifade ile yaptırtılan saldırılar(!) BOP’la doğrudan alakalı. ABD ve İsrail öncelikle Ortadoğu, sonrasında Kafkaslar, Karadeniz, Balkanlar ve Hint alt kıtası gibi enerji ve ulaşım depo/yollarını kendilerine ram edecek yeni bir dünya düzeni oluşturmaya çalışıyorlar.
***
BOP’la ilgili hedeflerine ilave olarak, Türkiye’nin İsrail/Filistin meselesindeki tutumundan dolayı yıllar önce Biden’ın ‘’Türkiye’nin etrafını ateş çemberine çeviririz’’ tehdidini ekleyelim.
Bugün Yunanistan’ın, adaların, Bulgaristan’ın gözümüze sokarcasına ABD üsleri ve silahlarıyla donatılması, Balkanlar, Kafkaslar, Irak, Suriye, Afganistan, Karadeniz ve son savaşla birlikte Türkiye’nin etrafının ateş çemberine dönüşmesi,
Denizde Muavenet savaş gemisinin vurulması,
Karada askerimizin başına çuval geçirilmesi ve şimdi de havada hem de kendi topraklarımızdan havalandığı kuvvetle muhtemel uçakla vurulan SİHA’mızın düşürülmesi,
Batı’nın, anında İsrail’in yanında konumlanması, ekonomik olarak sürekli tehdit edilmemiz büyük resmi göstermiyor mu?
Ayrıca Mısır, İsrail’i defalarca uyarmış ve dikkate alınmadığı görüntüsü verilmişken, dünyadaki tüm legal/illegal örgütlerde dolayısıyla Hamas’ta bile CİA/MOSSAD ajanları cirit atıyorken, dünyaya dinleme/izleme teknolojileri satan İsrail saldırıya hazırlıksız yakalanmış, öyle mi?
Yahu planlarınıza hizmet amaçlı bunu hazırlayan, teşvik eden, gel gel diyen sizsiniz.
Yani Kurt kuzu meselesi.
Sırada Lübnan’ı, Suriye’yi geçelim, İran var. İslam dünyasının, Batı çıkarına kutuplaştırılmasındaki misyonu tamamlandı gibi yani kullanım süresinin sonuna yaklaştı.
***
Ve en son Türkiye.
Bizim savaşa dâhil olmamıza gerek yok çünkü savaş bize doğru geliyor. Boş çığırtkanlığın lüzumu yok.
İktidarın, sığınmacıların, toprak satışlarının nesilleri nasıl etkilediğini görerek, Türk’ü yok sayıp, Türk milletini çeşitlenlendirme/mozaikleştirme sevdasını bırakarak, birliğimizi güçlendirmesi ve yekvücut hale getirmesi esas beka şartıdır.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim:
İslam adına hareket ettiğini iddia edenler, İslam’a en büyük zararı verdikleri gibi, insanlığa alternatif insan merkezli bir medeniyet sunma imkânını da yok ediyorlar.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Halimiz nicedir?
06.11.2021 01:39
Yayına başladığı ilk gün olan 29 Ekim’in anlamı ile duruşu ve sorumluluğunun ne olduğunu ilan eden SözBursa’nın bu ilkesel çerçevesinde düşüncelerimi paylaşma fırsatı bulmak onur verici.
Türkiye’nin en iyi yerel tarih ve kültür dergisi Şehrengiz için hazırladığım söyleşiler ve Yen
Hala, acaba üzerlerinden nasıl siyasi çıkar/fayda devşirilir ve devam ettirilir oportünist (fırsatçı) anlayışı ile Cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tartışılıyor, tartıştırılıyor.
Özellikle 1946 sonrası çaktırmadan yapılan, son 20 yılda ise her milli ve önemli günde yazılı, görsel ve sosyal
Çok ilginç değil mi?
Büyük Selçuklu Devleti devam ederken, Anadolu Selçuklu devletini kuran Süleyman Şah’a övgü,
Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol müdahalesi sonucu yıkıldığında, yıkılan devletin temellerinden yeni ve diri bir Türk devletini kuran, Selçuklu uç beyi Osman Bey’e övgü,
Ama
Anadolu’da bilinen bir atasözüdür:
‘’Ay var yılı besler, yıl var günü beslemez’’
Tam da ülkemiz de yaşananlara uygun. Bırakın son 40 ya da 20 yılı sadece son bir aya, bir haftaya, bir güne bakmak bile, yılların günü beslemediği resmini veriyor.
Ya da tersi.
Netic
Ülke olarak yaşadıklarımız, Temel’in mezar taşındaki yazıyı hatırlatıyor;
‘’İyisin dediniz, iyisin dediniz, peçi bu ne?’’
Yani, ‘’iyi demekle, çok iyiyiz demekle iyi olunmuyor, olunamıyor’’ ve korkunun da ecele faydası olmuyor.
Her açıdan du
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ümit CAN
Yine bir ikiz kule senaryosu mu?
Son zamanlarda sıklıkla tekrarlanan “Yeni Anayasa” söylemlerindeki “millet çeşitliliği” vurgusu üzerine düşüncelerimi aktarmaya devam etmekti niyetim.
Lakin tam da bizdeki bu süreçte;
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin meseleye “bütünlük katması” ya da “resmin tamamını görme fırsatı sunması” bir tevafuk oldu.
Çünkü biz bu filmi, ABD’deki ikiz kulelerin vurulmasında da izlemiştik…
Dünya iletişim/medya sektörünün yüzde 80‘inini kontrol eden küresel güçler, aynen bugün olduğu gibi o gün de benzer mağduriyet temelli yönlendirme yayınları yapmıştı.
Şimdi nasıl İsrail’in istihbarat ve güvenlik zaafı(!) öne çıkarılıyorsa, o zaman da ABD’nin istihbarat ve güvenlik zaafını(!) servis ediyorlardı.
Aradan sadece 22 yıl geçmesine rağmen, aynı senaryo yine sahnede.
Güya dünyanın en büyük gücüne 11 Eylül’deki saldırı, biçim ve boyut olarak nasıl şaşkınlık(!) uyandırdıysa, Ortadoğu’nun efesi sayılan en hatırı sayılır gücüne, Hamas’ın saldırısı da biçim ve boyut olarak şaşkınlık(!) uyandırdı.
Sözde teknoloji ve istihbaratın kalesi sayılan ABD, gerçekte hiçbir iddiası bulunmayan kimselerin saldırısına(!) nasıl uğradı ise küçük Amerika sayılan İsrail de yersen eğer;
Her türlü gıda ve tıbbi yardıma muhtaç yetersiz ve zayıf Hamas’ın saldırısına(!) uğradı.
***
Tıpkı İkiz Kulelerde olduğu gibi saldırının hemen ardından servis edilen görüntülerle bir dehşet havası yaratıldı.
Böylece dün ABD’ye sağlanan her şeyi ama her şeyi yapma meşruiyeti bugün de İsrail’e kazandırıldı.
İsrail’in yıllardır uyguladığı “delilli belgeli” insanlık dışı zulme dayalı işgal politikalarının üstü bir anda örtülmüş oldu.
Yine nasıl dün “bu bildik tezgahla” ABD’ye sunulan milyonlarca masum insanın kanına girme, her yere ateş ve yıkım götürme hakkı, “Hamas” vasıtasıyla terör devleti İsrail’e de verilmiş oldu.
Üstelik oyunun bu sahnesinden çok önce senaryonun bütünü hem de açıktan deklere edilmişti:
Neydi bu senaryo veya projenin adı?
ABD’nin bizim de içinde olduğumuz coğrafyada 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi…
Sonuçta; bugün Hamas’a karşılık veren İsrail açık açık diyor ki:
Ortadoğu’yu değiştirecek, düşmanlarımıza yaptıklarımız nesiller boyu yankılanacak…
Yani ABD ve İsrail’e yapılan ya da diğer bir ifade ile yaptırtılan saldırılar(!) BOP’la doğrudan alakalı. ABD ve İsrail öncelikle Ortadoğu, sonrasında Kafkaslar, Karadeniz, Balkanlar ve Hint alt kıtası gibi enerji ve ulaşım depo/yollarını kendilerine ram edecek yeni bir dünya düzeni oluşturmaya çalışıyorlar.
***
BOP’la ilgili hedeflerine ilave olarak, Türkiye’nin İsrail/Filistin meselesindeki tutumundan dolayı yıllar önce Biden’ın ‘’Türkiye’nin etrafını ateş çemberine çeviririz’’ tehdidini ekleyelim.
Bugün Yunanistan’ın, adaların, Bulgaristan’ın gözümüze sokarcasına ABD üsleri ve silahlarıyla donatılması, Balkanlar, Kafkaslar, Irak, Suriye, Afganistan, Karadeniz ve son savaşla birlikte Türkiye’nin etrafının ateş çemberine dönüşmesi,
Denizde Muavenet savaş gemisinin vurulması,
Karada askerimizin başına çuval geçirilmesi ve şimdi de havada hem de kendi topraklarımızdan havalandığı kuvvetle muhtemel uçakla vurulan SİHA’mızın düşürülmesi,
Batı’nın, anında İsrail’in yanında konumlanması, ekonomik olarak sürekli tehdit edilmemiz büyük resmi göstermiyor mu?
Ayrıca Mısır, İsrail’i defalarca uyarmış ve dikkate alınmadığı görüntüsü verilmişken, dünyadaki tüm legal/illegal örgütlerde dolayısıyla Hamas’ta bile CİA/MOSSAD ajanları cirit atıyorken, dünyaya dinleme/izleme teknolojileri satan İsrail saldırıya hazırlıksız yakalanmış, öyle mi?
Yahu planlarınıza hizmet amaçlı bunu hazırlayan, teşvik eden, gel gel diyen sizsiniz.
Yani Kurt kuzu meselesi.
Sırada Lübnan’ı, Suriye’yi geçelim, İran var. İslam dünyasının, Batı çıkarına kutuplaştırılmasındaki misyonu tamamlandı gibi yani kullanım süresinin sonuna yaklaştı.
***
Ve en son Türkiye.
Bizim savaşa dâhil olmamıza gerek yok çünkü savaş bize doğru geliyor. Boş çığırtkanlığın lüzumu yok.
İktidarın, sığınmacıların, toprak satışlarının nesilleri nasıl etkilediğini görerek, Türk’ü yok sayıp, Türk milletini çeşitlenlendirme/mozaikleştirme sevdasını bırakarak, birliğimizi güçlendirmesi ve yekvücut hale getirmesi esas beka şartıdır.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim:
İslam adına hareket ettiğini iddia edenler, İslam’a en büyük zararı verdikleri gibi, insanlığa alternatif insan merkezli bir medeniyet sunma imkânını da yok ediyorlar.
Halimiz nicedir?
06.11.2021 01:39Yayına başladığı ilk gün olan 29 Ekim’in anlamı ile duruşu ve sorumluluğunun ne olduğunu ilan eden SözBursa’nın bu ilkesel çerçevesinde düşüncelerimi paylaşma fırsatı bulmak onur verici. Türkiye’nin en iyi yerel tarih ve kültür dergisi Şehrengiz için hazırladığım söyleşiler ve Yen
Ve Türkiye hala tartışıyor!
11.11.2021 03:02Hala, acaba üzerlerinden nasıl siyasi çıkar/fayda devşirilir ve devam ettirilir oportünist (fırsatçı) anlayışı ile Cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tartışılıyor, tartıştırılıyor. Özellikle 1946 sonrası çaktırmadan yapılan, son 20 yılda ise her milli ve önemli günde yazılı, görsel ve sosyal
Kurucu lider Atatürk’e haksızlık!
16.11.2021 11:01Çok ilginç değil mi? Büyük Selçuklu Devleti devam ederken, Anadolu Selçuklu devletini kuran Süleyman Şah’a övgü, Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol müdahalesi sonucu yıkıldığında, yıkılan devletin temellerinden yeni ve diri bir Türk devletini kuran, Selçuklu uç beyi Osman Bey’e övgü, Ama
Yeni kurtarıcılar(!) bekleniyor
20.11.2021 03:25Anadolu’da bilinen bir atasözüdür: ‘’Ay var yılı besler, yıl var günü beslemez’’ Tam da ülkemiz de yaşananlara uygun. Bırakın son 40 ya da 20 yılı sadece son bir aya, bir haftaya, bir güne bakmak bile, yılların günü beslemediği resmini veriyor. Ya da tersi. Netic
İktidar ve millet!
26.11.2021 12:28Ülke olarak yaşadıklarımız, Temel’in mezar taşındaki yazıyı hatırlatıyor; ‘’İyisin dediniz, iyisin dediniz, peçi bu ne?’’ Yani, ‘’iyi demekle, çok iyiyiz demekle iyi olunmuyor, olunamıyor’’ ve korkunun da ecele faydası olmuyor. Her açıdan du