Nilüfer Belediyesi, 14-15-16 Ekim tarihlerinde “Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı” düzenledi.
Çalıştayın amacının “Nilüfer ilçesinin tarımsal potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek, yerel ekonomiyi güçlendirmek, kırsal alanları koruyarak, adil, kapsayıcı ve geleceğe umutla bakan bir kalkınma modelini hayata geçirmek olduğu” belirtildi.
Bu organizasyon, hatırladığım kadarıyla, tarımsal kalkınma adına bir belediyenin oldukça geniş katılımla düzenlediği ilk çalıştaydı.
Bu çalıştayın düzenlenmesi ve “Son yıllarda yoğun betonlaşmayla anılan Nilüfer’de tarımın yeniden öncelenmesi gerektiği mesajının ilçede yaşayanlara verilmesi” gerçekten umut verici.
Bu nedenle öncelikle çalıştayı düzenleyen Nilüfer Belediye Başkanı Sayın Şadi Özdemir ve ekibine teşekkür ediyorum.
Umarım;
Söylenenler ve çalıştayın amacındaki niyet icraatla örtüşür.
***
Çalıştaya katılan bir akademisyen olarak gözlemlerimi de kısaca paylaşmak isterim:
Öncelikle Nilüfer Belediyesi ilk defa kendi sınırlarında bulunan Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi akademisyenlerinin birçoğu ile bu çalıştayda buluştu. Bu buluşmanın güçlü bir şekilde gerçekleşmesinde en önemli pay, elbette ki Kent Konseyi Başkanı ve fakültemizin sevilen öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy hocamıza aitti.
Açılış konuşmasında Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Nilüfer ilçesinde tarımsal kalkınma konusunda çalışmalar yapan önceki başkanlara teşekkür ettikten sonra, bayrağı devralıp daha da ileriye taşıyacaklarını belirtti.
Yaklaşık 20 senedir Nilüfer’de yaşayan biri olarak, hele ki Turgay Erdem’in başkanlığı döneminde, bırakın tarımsal kalkınmayı, yeşil alan oluşturma açısından bile kayda değer bir icraat görmedim.
Örneğin 23 Nisan Mahallesi…
Mantar gibi yükselen devasa binalarla mahalle neredeyse hiç yeşil alanı olmayan çirkin bir bölge haline geldi. Hipodrom’dan Altınşehir’ e girişte ve çıkışta belli bir firmaya verilen devasa yapı izinleriyle şehircilik ilkeleri ayaklar altına alındı, çevresel değerler ranta kurban edildi.
***
Neyse...
Çalıştaya neredeyse 30 yıldır tarım üzerine kaleme aldığı köşe yazılarından tanıdığımız gazeteci Ali Ekber Yıldırım’ın da katılması benim için sürpriz oldu. Yazılarını sürekli takip ettiğim ve yararlandığım bu usta gazetecinin yaptığı sunum gayet güzel, akıcı ve net mesajlar verdi bizlere.
Ancak çalıştayın son günü bazen tarım sektörüne ilişkin programlar da yapan Gazeteci Cem Seymen’in yaptığı konuşma beni tatmin etmedi maalesef.
Cem Seymen’in gazeteciliğine bir şey demem hadsizlik olur ama tarım konusunda dillendirdiği altı doldurulmamış, popülist söylemler, aktardığı bilgiler ve gündeme getirdiği ithamlar beni rahatsız etti.
Örneğin;
“Tohum, Türkiye’de yüzde 96 oranında yerli üretiliyor. Ama yerel değil. Terminoloji farkı var. Bize ait değil. Tohum sorununun acilen çözülmesi gerekiyor. Ziraat fakültelerine bu konuda büyük görevler düşüyor. Bunun için de toplumsal bir talebin oluşması gerekmekte. Islah çalışması yapılmalı. Tohumda tam yerelleşme gerekiyor. Ben işin tüketici tarafındayım. Hocalar bütün araştırmaları yapsınlar…” şeklindeki cümlelerden ne anlarsınız?
Yani Sayın Seymen, “Türkiye’de tohum üretimi yapılıyor ama bu tohumlar bize ait değil, yabancılardan aldığımız tohumları üretiyoruz, o nedenle yerli yani bizim ıslah ettiğimiz tohumlar değil” diyor.
Ancak sıkıntı şuradaki “yerel üretim” diye bir üretim şekli yok.
“Yani bu yerel domates, şu da yerli domates dediğimde” ne anlarsınız?
Aynı kafa karışıklığını hibrid tohum ile GDO’lu tohum için de yapılıyor.
Hibrid tohuma da “GDO’lu” dediler ve bunu diyenlerin hiçbiri de ziraat mühendisi değil.
Ülkemiz şu anda “serin iklim tahılları grubu” dediğimiz buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikalede yüzde 100 yerli, “yani bizim ıslah ettiğimiz tohumlarla” üretim yapıyor.
Sebze grubunda da bu oran yüzde 85’lere ulaştı. Sadece mısır, ayçiçeği ve az da olsa çeltik konusunda yerli ıslah çeşitlerimizi biraz daha geliştirirsek orada da başarıya ulaşacağız.
Peki bu ıslah çalışmalarını kim yapıyor?
Tabi ki ziraat fakültelerindeki akademisyenler ve bakanlığa bağlı Tarımsal Araştırma Enstitülerinde çalışan çoğu akademik ünvanlı araştırmacılar.
Yani bizi idare edenlerin özellikle üniversiteleri ödenek konusunda neredeyse bitirmek için yaptıkları azimli çalışmalara rağmen akademisyenler zaten özveri ile çalışıyorlar.
“Bu kadar üretilmiş yerli ıslah çeşitlerimiz varken biz hala neden dışarıdan tohum alıyoruz, bu tohumlar neden üretim izni alamıyor” sorusunu Sayın Seymen’in araştırması lazım.
Ben adres göstereyim, Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili komisyonlarda yer alan vatanını seven milletvekilleri…
Yazılacak ve söylenecek çok şey var ama toparlarsak;
Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı” güzel düşünülmüş ve organize edilmiş bir faaliyet oldu.
Çalıştayda oluşturulan “Ortak Akıl Masaları”ndan güzel tespitler ve çözüm önerileri çıkarıldı.
En güzeli de çalıştaya katılan herkes gönüllülük esasına göre bu etkinliğe destek verdi.
Biz akademisyenlere de fikrimiz sorulduğu için Sayın Başkan Şadi Özdemir’e teşekkür ederiz. Tarım ile ilgili her konuda, sağ-sol görüşlü yönetimler ayrımı yapılmaksızın, ülke menfaatlerini gözeterek, bize uzatılan her türlü ele destek vermeye hazırız.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Yeşil mutabakat ve Türk tarımı
05.12.2021 01:12
Bundan 10 sene öncesine kadar sadece bilim çevrelerindeki tartışmalarla sınırlı olan “Küresel İklim Değişikliği”, “Kuraklık”, “Sera gazı” gibi kavramlar, günümüzde ilkokul çağındaki çocukların bile dile getirdiği bir sorun haline nihayet
İlkokul sıralarında, çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırma amacıyla öğretilen bir şarkı vardı.
Bizim devreler hatırlayacaklardır.
Şarkının sözleri şöyleydi:
Erken yatarım, erken kalkarım
Bir yumurtayı sütle çırparım
Birazcık ekmek biraz da peynir
Aman efendim ne güzel yenir...
**
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Ulu Önder Atatürk, "Milli Ekonomimizin Temeli Ziraattır" diyerek o tarihlerde tarımın önemini vurgulamıştır.
Bugün de nüfusumuzun yüzde 46'sının geçimini tarımdan sağladığı, tarımın toplam istihdam içerisindeki payının yüzde 43 ve gayrisafi milli hasıla&
Her şeyde olduğu gibi özellikle gıdadaki yüksek enflasyon herkesin gündeminde. Herkes rahatsız…
Herkes iyi ya da kötü bir şeyler söylüyor…
Çoğunluk sadece yakınıyor…
Az bir kısım insan da çareler önermeye çalışıyor aklı yettiğince…
Ama fiyatlar tüketicinin istediği seviyeye inmiyor.
Sayın Cumhu
Ukrayna-Rusya arasındaki savaş başlayalı neredeyse iki aya yakın bir zaman oldu. Bu zaman zarfında, her iki ülkenin de kendi stratejik hedefleriyle ülke güvenliği konularındaki görüşleri uyuşmadığı için savaşın şiddeti artarak devam ediyor ve bir süre daha edecek gibi duruyor.
Hatta savaşın yayıla
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Birol TAŞ
Bir tarım çalıştayının ardından!
Nilüfer Belediyesi, 14-15-16 Ekim tarihlerinde “Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı” düzenledi.
Çalıştayın amacının “Nilüfer ilçesinin tarımsal potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek, yerel ekonomiyi güçlendirmek, kırsal alanları koruyarak, adil, kapsayıcı ve geleceğe umutla bakan bir kalkınma modelini hayata geçirmek olduğu” belirtildi.
Bu organizasyon, hatırladığım kadarıyla, tarımsal kalkınma adına bir belediyenin oldukça geniş katılımla düzenlediği ilk çalıştaydı.
Bu çalıştayın düzenlenmesi ve “Son yıllarda yoğun betonlaşmayla anılan Nilüfer’de tarımın yeniden öncelenmesi gerektiği mesajının ilçede yaşayanlara verilmesi” gerçekten umut verici.
Bu nedenle öncelikle çalıştayı düzenleyen Nilüfer Belediye Başkanı Sayın Şadi Özdemir ve ekibine teşekkür ediyorum.
Umarım;
Söylenenler ve çalıştayın amacındaki niyet icraatla örtüşür.
***
Çalıştaya katılan bir akademisyen olarak gözlemlerimi de kısaca paylaşmak isterim:
Öncelikle Nilüfer Belediyesi ilk defa kendi sınırlarında bulunan Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi akademisyenlerinin birçoğu ile bu çalıştayda buluştu. Bu buluşmanın güçlü bir şekilde gerçekleşmesinde en önemli pay, elbette ki Kent Konseyi Başkanı ve fakültemizin sevilen öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy hocamıza aitti.
Açılış konuşmasında Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Nilüfer ilçesinde tarımsal kalkınma konusunda çalışmalar yapan önceki başkanlara teşekkür ettikten sonra, bayrağı devralıp daha da ileriye taşıyacaklarını belirtti.
Yaklaşık 20 senedir Nilüfer’de yaşayan biri olarak, hele ki Turgay Erdem’in başkanlığı döneminde, bırakın tarımsal kalkınmayı, yeşil alan oluşturma açısından bile kayda değer bir icraat görmedim.
Örneğin 23 Nisan Mahallesi…
Mantar gibi yükselen devasa binalarla mahalle neredeyse hiç yeşil alanı olmayan çirkin bir bölge haline geldi. Hipodrom’dan Altınşehir’ e girişte ve çıkışta belli bir firmaya verilen devasa yapı izinleriyle şehircilik ilkeleri ayaklar altına alındı, çevresel değerler ranta kurban edildi.
***
Neyse...
Çalıştaya neredeyse 30 yıldır tarım üzerine kaleme aldığı köşe yazılarından tanıdığımız gazeteci Ali Ekber Yıldırım’ın da katılması benim için sürpriz oldu. Yazılarını sürekli takip ettiğim ve yararlandığım bu usta gazetecinin yaptığı sunum gayet güzel, akıcı ve net mesajlar verdi bizlere.
Ancak çalıştayın son günü bazen tarım sektörüne ilişkin programlar da yapan Gazeteci Cem Seymen’in yaptığı konuşma beni tatmin etmedi maalesef.
Cem Seymen’in gazeteciliğine bir şey demem hadsizlik olur ama tarım konusunda dillendirdiği altı doldurulmamış, popülist söylemler, aktardığı bilgiler ve gündeme getirdiği ithamlar beni rahatsız etti.
Örneğin;
“Tohum, Türkiye’de yüzde 96 oranında yerli üretiliyor. Ama yerel değil. Terminoloji farkı var. Bize ait değil. Tohum sorununun acilen çözülmesi gerekiyor. Ziraat fakültelerine bu konuda büyük görevler düşüyor. Bunun için de toplumsal bir talebin oluşması gerekmekte. Islah çalışması yapılmalı. Tohumda tam yerelleşme gerekiyor. Ben işin tüketici tarafındayım. Hocalar bütün araştırmaları yapsınlar…” şeklindeki cümlelerden ne anlarsınız?
Yani Sayın Seymen, “Türkiye’de tohum üretimi yapılıyor ama bu tohumlar bize ait değil, yabancılardan aldığımız tohumları üretiyoruz, o nedenle yerli yani bizim ıslah ettiğimiz tohumlar değil” diyor.
Ancak sıkıntı şuradaki “yerel üretim” diye bir üretim şekli yok.
“Yani bu yerel domates, şu da yerli domates dediğimde” ne anlarsınız?
Aynı kafa karışıklığını hibrid tohum ile GDO’lu tohum için de yapılıyor.
Hibrid tohuma da “GDO’lu” dediler ve bunu diyenlerin hiçbiri de ziraat mühendisi değil.
Ülkemiz şu anda “serin iklim tahılları grubu” dediğimiz buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikalede yüzde 100 yerli, “yani bizim ıslah ettiğimiz tohumlarla” üretim yapıyor.
Sebze grubunda da bu oran yüzde 85’lere ulaştı. Sadece mısır, ayçiçeği ve az da olsa çeltik konusunda yerli ıslah çeşitlerimizi biraz daha geliştirirsek orada da başarıya ulaşacağız.
Peki bu ıslah çalışmalarını kim yapıyor?
Tabi ki ziraat fakültelerindeki akademisyenler ve bakanlığa bağlı Tarımsal Araştırma Enstitülerinde çalışan çoğu akademik ünvanlı araştırmacılar.
Yani bizi idare edenlerin özellikle üniversiteleri ödenek konusunda neredeyse bitirmek için yaptıkları azimli çalışmalara rağmen akademisyenler zaten özveri ile çalışıyorlar.
“Bu kadar üretilmiş yerli ıslah çeşitlerimiz varken biz hala neden dışarıdan tohum alıyoruz, bu tohumlar neden üretim izni alamıyor” sorusunu Sayın Seymen’in araştırması lazım.
Ben adres göstereyim, Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili komisyonlarda yer alan vatanını seven milletvekilleri…
Yazılacak ve söylenecek çok şey var ama toparlarsak;
Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Tarımsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Çalıştayı” güzel düşünülmüş ve organize edilmiş bir faaliyet oldu.
Çalıştayda oluşturulan “Ortak Akıl Masaları”ndan güzel tespitler ve çözüm önerileri çıkarıldı.
En güzeli de çalıştaya katılan herkes gönüllülük esasına göre bu etkinliğe destek verdi.
Biz akademisyenlere de fikrimiz sorulduğu için Sayın Başkan Şadi Özdemir’e teşekkür ederiz. Tarım ile ilgili her konuda, sağ-sol görüşlü yönetimler ayrımı yapılmaksızın, ülke menfaatlerini gözeterek, bize uzatılan her türlü ele destek vermeye hazırız.
Yeşil mutabakat ve Türk tarımı
05.12.2021 01:12Bundan 10 sene öncesine kadar sadece bilim çevrelerindeki tartışmalarla sınırlı olan “Küresel İklim Değişikliği”, “Kuraklık”, “Sera gazı” gibi kavramlar, günümüzde ilkokul çağındaki çocukların bile dile getirdiği bir sorun haline nihayet
Bir yumurtayı sütle çırpamamak!
23.12.2021 12:09İlkokul sıralarında, çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırma amacıyla öğretilen bir şarkı vardı. Bizim devreler hatırlayacaklardır. Şarkının sözleri şöyleydi: Erken yatarım, erken kalkarım Bir yumurtayı sütle çırparım Birazcık ekmek biraz da peynir Aman efendim ne güzel yenir... **
176. Yılında Tarımsal Öğretimin Durumu
20.01.2022 13:27Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Ulu Önder Atatürk, "Milli Ekonomimizin Temeli Ziraattır" diyerek o tarihlerde tarımın önemini vurgulamıştır. Bugün de nüfusumuzun yüzde 46'sının geçimini tarımdan sağladığı, tarımın toplam istihdam içerisindeki payının yüzde 43 ve gayrisafi milli hasıla&
Üretici “kazanamıyor”, tüketici “yetiremiyor” mu?
14.02.2022 11:27Her şeyde olduğu gibi özellikle gıdadaki yüksek enflasyon herkesin gündeminde. Herkes rahatsız… Herkes iyi ya da kötü bir şeyler söylüyor… Çoğunluk sadece yakınıyor… Az bir kısım insan da çareler önermeye çalışıyor aklı yettiğince… Ama fiyatlar tüketicinin istediği seviyeye inmiyor. Sayın Cumhu
Bağımsızlık ve tarımdaki yol haritası
24.04.2022 22:35Ukrayna-Rusya arasındaki savaş başlayalı neredeyse iki aya yakın bir zaman oldu. Bu zaman zarfında, her iki ülkenin de kendi stratejik hedefleriyle ülke güvenliği konularındaki görüşleri uyuşmadığı için savaşın şiddeti artarak devam ediyor ve bir süre daha edecek gibi duruyor. Hatta savaşın yayıla